Alışılmış Cumhurbaşkanı olmam
Burada
konuşan Erdoğan, ASKON'u, 9. Genel Kurulu'nda temasını oluşturan asil
duruşundan dolayı tebrik ettiğini belirterek, "Diklenmeden dik
durduğunuz için her birinize teşekkür ediyorum. Alemlere rahmet olarak
gönderilmiş Hazreti Peygamber, bizlere 'ahir zamanda imanı kalpte
tutmak, kor ateşi elde tutmak kadar zor olacak' diye haber vermişti"
ifadelerini kullandı.
Erdoğan,
imanın, yani hakikatin adeta bir kor ateşe döndüğü günlerden
geçtiklerini anlatarak, "Allah'a hamd olsun bu kor ateşi elinde tutanlar
var. Allah'a sonsuz şükürler olsun. Çağın her türlü taarruzuna karşı
asil, vakur, hakkaniyet hattında duruşunu bozmayanlar var. O kor ateşi
her şeye rağmen elinizde tuttuğunuz için haksızlık karşısında eğilmeyip,
bükülmeyip her daim hakkı savunduğunuz için asaletli duruşunuzdan
hiçbir zaman taviz vermediğiniz için her birinizi kutluyor, Allah
sizlerden razı olsun diyorum" diye konuştu.
Asil duruşu sergilemenin, hakikatin kor ateşini elde ve gönülde
muhafaza etmenin tarihin hemen her döneminde zor olduğunu dile getiren
Erdoğan, dik duruşun sabır ve sebat gerektirdiğini, zorluklara tahammül
gerektirdiğini vurguladı.
"Ama biz bir şey biliyoruz. Sabreden
zafere ulaşmıştır" diyen Erdoğan, her zorluğun ardında mutlaka bir
kolaylık olduğunu, bu inanç ve kararlılıkla zorlukları aştıklarını,
aşmaya devam ettiklerini ve menzile doğru kararlı adımlarla
ilerlediklerini aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Sanmayın ki menzile ulaştık. Bu milletin her bir ferdine asaletlerini
hatırlatıncaya kadar, dünya karşısında asil duruş sergilemelerini temin
edinceye kadar İnşallah bizler de çocuklarımız da torunlarımız da bu
kutlu yürüyüşümüzü devam ettireceğiz. Sadece milletimiz de yetmez. Zira
asil bir milletin torunları, asil bir milletin ufukları, dar kalıpların
içine hapsolup kalamaz. Dünya üzerindeki mazlum, mağdur, ezilen boynu
yere eğik her milletin her bir ferdin düştüğü yerden kalkabilmesi başını
kaldırabilmesi adaletle kucaklaşabilmesi için de mücadele vermek
zorundayız. İnşallah millet olarak bu mücadeleyi de ebediyen
sürdüreceğiz. Şunun altını çizmek istiyorum. Rehavete kapıldığımız anda
elimizdeki o kor ateş, yani kalbimizdeki o hakikat ateşi, yani asil
duruş kaybolur. Ekonomide rehavete tahammülümüz yok. Demokratik
reformlarda rehavete tahammülümüz yok. Milli iradenin tecellisinde,
milletin kararının devlet idaresine yansıtılması mücadelesinde asla
rehavete tahammülümüz yok."
Cumhurbaşkanı
Erdoğan, salonda bulunanların bir kısmının, 1980 müdahalesinin, ülkenin
ve milletin üzerinden nasıl silindir gibi geçtiğini bizzat gördüğünü ve
yaşadığını anlatarak, burada bulunanların önemli bir kısmının da 28
Şubat döneminde, belli kesimlere nasıl ağır zulümler yapıldığını
gördüğünü, yaşadığını, hatta bunu iliklerine kadar hissettiklerini dile
getirdi.
Erdoğan, "27 Mayıs zihniyeti, 12 Eylül, 28 Şubat
zihniyeti ne yazık ki bu topraklardan henüz tam anlamıyla silinmiş
değil. Millet iradesine düşman olanların, umutlarını kaybettiğine,
vazgeçtiklerine, artık millet iradesine karşı taarruz etmeyeceklerine
inanırsak, Türkiye'nin bütün kazanımlarını riske etmiş oluruz. Sadece
son 1,5 yıl içinde işte o bahsettiğim zihniyetin ve o darbeci, millet
iradesine düşman zihniyetin farklı maskeler, farklı kılıklar ve kılıflar
içinde nasıl millete ve ülkeye saldırdıklarını yine birlikte gördük,
birlikte yaşadık" değerlendirmesinde bulundu.
Zaman zaman
birilerinin son 1,5 yıl içinde yaşanan bazı hadiseleri küçük, önemsiz
göstermeye ya da başka mahiyette taktim etmeye çalıştığını söyleyen
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kimi siyasetçilere bakın,
kimi yazarlara, çizerlere, sözüm ona düşünürlere bakın. Aynı kaynaktan
beslendiklerini hiç gizlemeden, yaşanan hadiseleri meşrulaştırmak
amacıyla tek dil kullandıklarını göreceksiniz. Ama ben buradan çok açık,
çok net birkaç soru soracağım. Eğer gezi olayları kontrol edilmemiş,
bastırılmamış olsaydı, sokaklar şiddete teslim olmuş olsaydı acaba
Türkiye bugün nerede olurdu? Bu sorunun cevabını bir arayalım. Dikkat
edin bu soruyu sormazlar, bu sorunun cevabını vermezler. Ama bu sorunun
Mısır'da cevabı verildi, Ukrayna'da cevabı verildi. Mısır'da sokak
olayları bahane edildi çok kanlı bir darbe yapıldı. Yakın siyasi
tarihte, bir günde 3 bin insanın öldürüldüğü bir dünya ülkesi
yoktur. Ama Mısır bunu yaşadı. Hem seçilmiş devlet başkanı hapse
atıldı. Yüzde 52 oyla seçilmiş bir devlet başkanı hapse atıldı. Hem de
binlerce masum insan katledildi. 18 yaşındaki Esma kurşunlanarak orada
şehit edildi. İşte Rabia denilen olay kökeni itibarıyla bu ve onun
içinde çok önemli. Bu hareket aslında bir kenara konulamaz."
"Neredesiniz tencere, tavacılar konuşun bakalım"
Erdoğan, şu anda binlerce insanın Mısır zindanlarında siyasi tutuklu
olarak hapis yattığını belirterek, "Bunların demokrasi memokrasi böyle
bir şeyle alakaları yok. Dünyada da demokrasiyi savunduğunu iddia
edenlerin, bunlara sahip çıkmak suretiyle ne kadar anti demokrat
oldukları ortaya çıkıyor" dedi.
Ferguson ve Arizona'da yaşanan olayları hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Hali görüyorsunuz. Elinde silahı yok, adamı yatırıyorlar yere ve
kafasını yere vuruyorlar, nefessiz bırakıyorlar, öldürüyorlar. Silah
milah hiç birşey yok. Molotofkokteyli yok. Hiçbir şey yok.
Bizim burada polisimiz kalkıp da vatandaşı mı öldürdü? Silah mı çekti?
Yok. Polisi öldürürken, polisi neredeyse bitirecekleri anda, polis
kendisini savunmayacak mı? Savunurken orada bir olay oluyor, ondan
sonra bakıyorsunuz işte o paralel yargı, 8 seneye mahkum ediliyor. Çok
değişik, çok art niyetli ve ön yargılarla farklı bakışın yaşandığı bir
dünya. Ukrayna'da sokak eylemleri, ülkenin bölünmesine yol açtı. Ne
dediler Türkiye'de? Ağaç dediler. Yalova'dakiler ağaç değil mi?
Kadıköy'de başlayıp, Taksim Meydanı'na gelen zat. Oradaki 12 tane ağacın
yeri değiştirildi, kesilmedi o ağaçlar. Ama Yalova'dakiler kesildi.
250'yi aşkın ağaç kesildi. Ağaç değil mi? Neredesin sen. Nerede o
çevreciler. Nerede o Taksim'de yürüyenler? Asırlık çınarlar ağaçtan
sayılmıyor. Neredesiniz tencere, tavacılar konuşun bakalım."
Bakırköy Belediyesi'nin de ağaç kestiğini ifade eden Erdoğan, "Eğer Gezi
olaylarında mesele gerçekte ağaç olsaydı, o gün sokağa çıkanlar,
yakanlar, yıkanlar herhalde Yalova, Bakırköy ve ODTÜ'nün Eymir Gölü için
de sokağa çıkarlar. Gezi olayları sırasında bir tanesi gerçek niyeti,
samimiyeti dile getirmişti. Ne demişti? 'Mesele ağaç değil siz hala
anlamadınız mı?' Aslında herkes anladı, herkes nerede durduğunu çok iyi
biliyor. Maksadın farklı olduğunu herkes çok işi biliyor" diye konuştu.
"Türkiye nerede olurdu?"
"17
ve 25 Aralık operasyonları eğer gayesine ulaşmış olsaydı, Türkiye bugün
nerede olurdu?" diyen Erdoğan, bunun bir darbe girişimi olduğunu ifade
etti. Erdoğan, 17 ve 25 Aralık'a "yolsuzluk operasyonu" denildiğini
belirterek, şöyle devam etti:
"Ben de buradan aziz milletime
soruyorum. Eğer o girişim başarıya ulaşmış olsaydı Türkiye bugün
nerede olurdu? Aslında bu sorunun da cevabı 25 Aralık'ın silmeye
çalıştıkları fezlekelerinde ortaya çıktı. Şahsım için dönemin başbakanı
ifadesini kullanıyorlar. Yani, dönemin başbakanını, beni, bakan
arkadaşlarımı görevden uzaklaştırmak için her türlü hazırlık yapılmış,
kararlar verilmiş, harekete geçilmişti. Muhalefet partileri ikna
edilmiş, darbe esnasında ve sonrasında hangi vazifeyi yapacakları
muhalefet partilerine dahi dikte ettirilmişti. Kabine hazır, başbakan
belli. İnanın bazı medya kuruluşlarının ne yazacakları, hangi manşeti
atacakları, neyi, nasıl savunacakları dahi tek tek belirlenmişti."
Türkiye'de de muhalefet partilerinin üzerinde çok ciddi şantaj baskısı
olduğunu ifade eden Erdoğan, kimilerinin üzerinde terörün, kimilerinin
üzerinde de kasetlerin, telefon kayıtlarının şantaj ve tehdidi olduğunu
söyledi.
"Onları şantajla, tehditle esir aldılar"
Erdoğan, anamuhalefet partisinin genel başkanının, şahsına
yönelik edebe ve adaba uygun düşmeyecek ifadeler kullandığını dile
getirerek, şunları kaydetti:
"Bir engelli kardeşimiz, şahsımla
alakalı 'zihinsel özürlü değil mi?' diye soru soruyor. Onunda verdiği
cevap da 'Cumhurbaşkanının zihinsel engelli olduğunu söylemek, adeta bir
lütuftur gibi söylüyor, o akılsızdır' diyor. Bunu söyleyen kim?
Anamuhalefetin başı. Böyle bir siyasetçi olabilir mi? O engelli. Yine
ben evlatlarımız, kardeşlerimiz diyeceğim. Hem ona hakaret ediyor,
hem bize. Engelli kardeşlerimizle yapılan toplantıda bu hakaret. Ancak
ve ancak kaset ve şantaj böyle birini öyle bir partinin başında
tutabilir. Normal şartlarda, demokratik şartlarda engellilerle yapılan
toplantıda, zihinsel engelli ifadesini bir hakaret olarak kullanan biri
asla o koltukta oturamaz, asla o partiye genel başkan olamaz. Bu kadar
cehalet ancak tahsille mümkün derler. Böyle bir genel başkanlık da zatın
ancak kasetle şantajla mümkün olur. Zaten o kaset olmasaydı genel
başkan falan olmazdı. Onları şantajla tehdit, tesir aldılar. Halef selef
oldukları genel başkanların hepsini esir aldılar. Ama o dönem milletin
partisini esir alamadılar, diz çöktüremediler."
Erdoğan, 30
Mart'ta ve 10 Ağustos'ta milletin, kirli oyunu bozduğunu belirterek,
diğer parti mensuplarının da bu kirli ilişkileri gördüğüne,
görmeyenlerin de en ya da geç bunu fark edeceklerine inandığını dile
getirdi.
"Ulusa güvenliği tehdit etmeyenler özgürce faaliyetlerini yerine getirir"
Şu
anda "malum çevrelerin", özellikle kendileri tarafından kampanya
yaptıklarını belirten Erdoğan, Türkiye'deki bütün "cemaatlerin,
vakıfların, derneklerin ve teşekküllerin hedef yapıldığı yalanının
yayılmak istendiğini" vurguladı.
MGK'da "bu türden kararların alındığı yalanının sürekli pompalandığını" ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Burada ASKON'un Genel Kurulu'nda açık açık ifade ediyorum. Ulusal
güvenliğimizi tehdit eden, vatanına ihanet içinde olan her yapı, MGK'da
ele alınır ve onun gözünün yaşına bakılmaz, tavsiye kararı çıkar.
Paralel yapı böyle bir yapıdır. Üzerine gittik, gidiyoruz, daha fazla
gideceğiz. MGK'da bu kararı aldık. Neydi bu? Legal görüntü altında
illegal faaliyetler gösteren. Paralel yapı orada bu şekilde
zikredilmiştir. Bunlarla mücadele tavsiye kararı alınmış, hükümetimiz de
bu tavsiye kararına uyarak onlar da Bakanlar Kurulu Kararı'nı
çıkarmıştır. Bütün cemaatlerin, vakıf ve derneklerin, teşekküllerin
hedef alınacağına dair iddia da alçakça bir yalandan başka hiç birşey
değildir. Hukukun dışına çıkmadığı müddetçe, Türkiye'nin ulusal
güvenliğini tehdit etmediği müddetçe herkes faaliyetlerini özgürce
yerine getirir."
Erdoğan, "17 ve 25 Aralık darbe girişiminin"
milletin iradesine sahip çıkması üzerine boşa çıktığını belirterek,
ancak bunda başarısız olanların bu heveslerinden vazgeçmediklerini
söyledi. Kobani bahanesiyle yapılan 6-7 Ekim olaylarının, ulusal ve
uluslararası medyada yapılan kampanyaların, seçim sistemini etkilemeye,
mili iradeye, TBMM'nin iradesine yönelik girişimlerin, bu mahiyette
olduğunu vurguladı.
Erdoğan, şöyle konuştu: "Şu malum çevreler,
özellikle de kendileri tarafından bir de kampanya yapıyorlar.
Türkiye'deki bütün cemaatlerin, vakıfların, derneklerin, teşekküllerin
hedef yapıldığı yalanı yayılmak isteniyor. Milli Güvenlik Kurulu'nda bu
türden kararların alındığı yalanı sürekli pompalanıyor. Burada, ASKON'un
Genel Kurulu'nda açık açık ifade ediyorum. Ulusal güvenliğimizi tehdit
eden, vatanına ihanet içinde olan her yapı, Milli Güvenlik Kurulu'nda
ele alınır ve onun gözünün yaşına bakılmaz, tavsiye kararı çıkar"
Şimdi barajların kaldırılmasının söylendiğini belirten Erdoğan, bunu da
teklif ettiklerini, "gelin beşe indirelim, sıfırlayalım" dediklerini,
ancak ona da yanaşmadıklarını kaydetti.
"Anamuhalefetin başındakinin akşam ve sabah başka konuştuğunu" belirten
Erdoğan'ın, "Türkiye'de 'yalanı en güzel kim söyler?' diye sordukları
zaman vereceğiniz cevap, anamuhalefet partisinin başındakine sorun.
O kadar başarılıdır. Bakıyorsunuz, malzeme yok, malzeme olmadığı zaman
neyle uğraşacak? Şimdi de Cumhurbaşkanıyla uğraşıyor. Bazıları diyor ki Cumhurbaşkanı bunlarla cevap verir mi? Ben alışılmış cumhurbaşkanı değilim, olmadım, olmayacağım" sözleri salondakiler tarafından ayakta alkışlandı.
"Hiçbir sanatçımızın linç edilmesine izin vermeyeceğiz"
Yeni yılda Türkiye'deki tüm muhtarları, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na
binli, 2 binli gruplar halinde davet edeceklerini bildiren Erdoğan,
"Cumhurun temsilcileri olan muhtarlarımız, kendi sarayını gelsin görsün.
Burası milletin sarayı ya benim sarayım değil. Burası bana ait bir
saray değil, millete ait bir saray" dedi.
Erdoğan, "milletin sarayı"nın hazmedilemediğini dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Birisi çıkıyor 1 milyar dolardan bahsediyor, birisi kalkıyor daha
farklı bir şey söylüyor. Şimdi başka hesaplar yapmışlar, 'Bunlara
koltukların hesabı dahil değil, bir de koltukların hesabı var' filan
falan... Buckingham Sarayı, restorasyona girdi, sadece restorasyon.
Rakam ne biliyor musunuz? 5 milyar pound. Demek ki yaklaşık 7-8 milyar
dolar. Bu sarayların sayısı belli mi orada? Buna benzer ne saraylar var.
Geçenlerde Türkmenistan'daydık. Türkmenistan, bu noktada Astana
yüzlercesiyle bunların dolu. Bunlar, hakikaten Türkiye'nin büyümesinin
düşmanı. Bunlar, şu birinci köprüye karşı değil miydi? Bunlar Fatih
Sultan Mehmet Köprüsü'ne karşı değil miydi? Bunlar Yavuz Sultan Selim
Köprüsü'ne de karşı çıkmadılar mı? Bunlar, Marmaray'a karşı çıkmadılar
mı? Nasıl olduysa kendileri kullanmadılar henüz Marmaray'ı ama cumhurbaşkanı adayları kullandı. Bunların yapısı bu. İsteseler de istemeseler de biz Türkiye'yi büyütmeye devam edeceğiz."
Kazanımlarının heba olmasına izin vermeyeceklerini ifade eden Erdoğan,
"Türkiye'nin şahlanışının engellenmesine müsaade etmeyeceğiz.
Kararlılığımızdan, kutlu yürüyüşümüzden yani asil duruşumuzdan taviz
vermeyecek, Allah'ın izniyle yeni Türkiye'nin sağlam bir zemine
kavuşmasını hep birlikte başaracağız" dedi.
Erdoğan, on yıllar
boyunca "fikir özgürlüğü", "ifade özgürlüğü" denildiğini, mahalle
baskısından şikayet edildiğini belirterek, "Parmaklarını sallayarak
kibir içinde kendilerini özgürlükçü, bizi de özgürlük karşıtı olarak
lanse ettiler. İşte şu anda kimin, nerede durduğu ortaya çıkıyor. Biz
sabrettik, asil duruş sergiledik. İşte şu anda kimin özgürlükçü, kimin
baskıcı olduğunu hem millet görüyor hem insanlık görüyor" diye konuştu.
Erdoğan,
30 Ağustos Zafer Bayramı resepsiyonunda sanatçı Yavuz Bingöl'le Yemen
Türküsü'nü söylediklerini hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Aman
Allahım, o sanatçımıza söylemediklerini, çözüm süreci toplantısına
katıldığı için yapmadıklarını bırakmadılar. Şu anda hala Türkiye'nin bu
büyük sanatçısını linç etmek için ellerindeki her vasıtayı
kullanıyorlar. Niye? 'Sen nasıl olur da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'la yanyana böyle bir resim verir, aynı fotoğraf karesine
nasıl girersin?' Böyle bir zihniyet olabilir mi? Böyle bir baskıcı
anlayış olabilir mi? Hani siz sanata değer veriyordunuz? Hani
siz sanatçının yanındaydınız? Yani bütün sanatçılar sizin gibi düşünmeye
mecbur mu, mahkum mu? Böyle bir şey olabilir mi? Sizin söylediklerinizi
söylemediği zaman tu kaka mı diyeceksiniz? Evet, bunlardaki zihniyet,
anlayış bu.
Bunu sadece o sanatçımıza değil, hakikati söyleyen
kim olursa olsun ona yapıyorlar. İşte en son Cumhurbaşkanlığı Kültür ve
Sanat Büyük Ödülünü alan değerli yazarımız Alev Alatlı'ya da bunu
yaptılar. Akil İnsanlar Heyeti içinde yer alan birçok sanatçımıza,
gazeteciye, düşünürlere de bunu yaptılar. Ne yaparlarsa yapsınlar Ahmet
Kaya'nın bu ülkeden mahsun ayrılışıyla yüreğimiz yandı. Çatallarla,
porselen tabaklarla neler yaptıklarını, nasıl onu o akşam, o gece ödül
töreninden kovduklarını hatırlayın. Ertesi günlerinde
gazetelerinin köşesinde her türlü hakaret yazılarını yazanlar, şimdi ise
'Ben yazmadım' diye manevra yapan maalesef ruh kökü sakat tipler var.
Hala aynı şeyleri yazıyorlar."
Kendisini Başbakan Ahmet Davutoğlu ile karşı karşıya getirmek istenen yazılar yazıldığına değinen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Buna benzer yazılar yazıyor. Biraz terbiyeli ol ya, biraz edep adap
bil. Hani büyüklerimiz der ya 'İlla edep illa edep'. Bunlarda bu yok.
Kalkıyor, 'Başbakan dürüst yolsuzluk yapmaz ama Cumhurbaşkanı yolsuzlukların içinde'... Neyin var elinde? Hangi belgen, bilgin var?
Neye dayanarak bunu söylüyorsun? Eğer biz o yolsuzlukların içerisinde
buralara gelseydik, senin ve patronunun bu ülkedeki yolsuzluklarını
meydana çıkaramazdık. Şimdi onların cevabını versinler. Bu ülkede
özellikle petrol şirketlerini, hangi bankaları nasıl soymak suretiyle
sahibi olduklarını bu millet biliyor, herkes biliyor. Çünkü bunlar
hükümetleri istedikleri gibi kendileri yönettiler. Gazetelerinden
yönettiler, başlık attılar, kabineleri kurdular ve oradan yönettiler.
Ama bizi yönetemedikleri için saldırıyorlar. Mesele bu. Onun için de
kusura bakmasınlar."
"Hiçbir zaman kutuplaştırmanın, kamplaştırmanın, ayrıştırmanın yanında durmadık"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin büyüdüğünü, iyi noktalara geldiğini
ve daha iyi noktalara geleceğini belirterek, 12 yılda 17 bin kilometre
bölünmüş yol, 235 bin derslik yapıldığını anlattı. Erdoğan,
"Yolsuzlukların olduğu bir iktidar bunu yapabilir mi?" diye sordu.
Bütün sanatçılara "açık açık" seslendiğini söyleyen Erdoğan, "Cesur
olun. Mahalle baskısına, dayatmalara, tekellerin tuzaklarına karşı cesur
olun. Hiçbir sanatçımızın tahkir edilmesine, linç edilmesine,
dışlanmasına asla izin vermeyecek, hakkın, hakikatin ve onların yanında
dimdik durmayı sürdüreceğiz" ifadelerini kullandı.
"Bu ülkede biz hiçbir zaman kutuplaştırmanın, kamplaştırmanın,
ayrıştırmanın yanında durmadık. Biz her zaman birleştirmenin,
kucaklaştırmanın, helalleştirmenin tarafında olduk. Biz adaletin
tarafında durduk. 'Türkiye'de adalet' dedik, on yıllar boyunca bunun
mücadelesini verdik. Filistin'de söylediğimiz de budur, 'adalet'.
Mısır'da, Libya'da, Irak'ta, Somali'de, Afganistan'da söylediğimiz de
budur, 'adalet'. Suriye'de de söylediğimiz ve arzuladığımız, 'adalet'.
Sesi çok çıkanların, uluslararası medyayı elinde tutanların,
uluslararası örgütleri elinde tutanların hükmettiği değil, adaletin
hükmettiği bir dünya istiyor ve bunun mücadelesini veriyoruz. Onun için
'Dünya 5'ten büyüktür' diyoruz."
Gayret edip, samimiyetle
çalışacaklarını ifade eden Erdoğan, "Ama zafer Allah'ın takdiri. Biz
hayırlı niyetler kuracağız. İnşallah akıbetler de hayırlı olacak.
Olmadı, olmuyor diye üzülmeyeceğiz. Ümitsiz olmayacağız. Oldu zannetip
de rehavete de hiçbir zaman girmeyeceğiz. Katedeceğimiz daha uzun bir
mesafe var. Bizim göremeyeceğimiz, çocuklarımızın, torunlarımızın
göreceği hedefler var. Biz, bize düşeni yapacak gayrısını sahibine
bırakacağız. Bizim farkımız bu. Biz, ezberleri bozuyoruz. Yerleşik
teorileri altüst ediyoruz" dedi.
"Faiz belasından bu ülkeyi kurtarmaya mecburuz"
"Faiz
belasından bu ülkeyi kurtarmaya mecburuz" diyen Erdoğan, göreve
geldiklerinde devletin borçlanma faizinin yüzde 63 iken, şu anda tek
haneli olduğunu hatırlattı.
Erdoğan, faizin daha aşağıya inmesi gerektiğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bugün Amerika yüzde 1-1,5'la bu noktada faizi değerlendiriyorsa,
Japonya eksi faizle bunu yürütüyorsa, İsrail buralarda geziyorsa, peki
kardeşim biz komisyonuyla filan hesapladığımız zaman yüzde 15-16-17-18
faizlerle bu ülkede yatırım yapabilir miyiz? Yapamayız. Eğer büyüme
devam edecekse, bu mantıklı olmaz. Kesinlikle olmaz. Kim olursa olsun,
bunu açıkça söylemeye mecburuz. Büyümeyi yapabilmek için yatırım
yapmamız lazım. Yatırım neyle olacak? Kredilerle olacak. İstihdam,
üretim sağlamamız lazım. İhracata yüklenmemiz lazım. Öyle gıdım gıdım
ihracatımızın gitmesi olmaz. Rekabet alanına girebilmemiz için de tabii
ki maliyetleri düşürmemiz lazım. Bu yüksek faizlerle sen maliyeti
düşürebilir misin? Düşüremezsin. Ama öyle bir mantık var ki emperyal
mantık, o kapitalist mantık, onun da ne yazık ki bizim ülkemizde
temsilcileri var. Bu oyunu bozmamız gerekiyor. Bunda ben de sorumluluk
üstleneceğim. Öyle veya böyle bunu bozacağız. Çünkü buna çok daha fazla
tahammül edemeyiz. Biz dertliyiz. Eğer biz yüzde 63 faizlerde kalsaydık,
bugün buralara gelemezdik. Şunu açık söylüyorum. Enflasyon, bu mantıkla
enflasyon gitmez, düşmez."
Faiz ve enflasyonun bir sebep netice
ilişkisi, faizin sebep, enflasyon netice olduğunu dile getiren Erdoğan,
"Bunu böyle bilin. Enflasyon sebep değil, neticedir. Ama öyle bir
mantık çalıştırıyorlar ki enflasyonu sebep olarak gösterip, faizi netice
olarak gösteriyorlar. Kimi aldatıyorsunuz ya? Bizim değerler silsilemiz
içerisinde de bu böyledir. Çünkü faiz, hele hele yüksek faiz, bir zulüm
aracıdır. Yatırımcı bir Türkiye, bunu çözmeye mecburdur ve bu faiz
oranlarını düşürmeye mecburdur" diye konuştu.
"Ülke ekonomisinin aleyhine çalışanlar var"
Erdoğan,
ekonomideki parametrelerin değişmesindeki en büyük etkenlerden birinin
de ASKON, MÜSİAD, TÜMSİAD gibi oluşumlar olduğunu dile getirerek,
şunları söyledi:
"Tekerlerin kırılmasıyla birlikte
Anadolu'nun aslanlarının 'Artık biz de varız' demesiyle parametreler
tamamen değişmiştir. Bu ülkenin havasını soluyup, ekmeğini yiyip, gizli
ya da aleni ülke ekonomisinin aleyhine çalışanlar var. Ama onların
karşısında da ülkesini, vatanını, milletini, bayrağını seven aslanlar
var. Hamdolsun. Her alanda eski Türkiye'nin, tekelleri tek tek ortadan
kalkıyor. Milli iradeye musallat olan tekeller, sanata, sanatçıya, fikir
dünyasına musallat olan tekeller, medyayı elinde tutan tekeller,
karteller, tek tek sarsılıyor. Aynı şekilde ekonomiyi elinde tutan ve
milleti hizaya getirmek için ekonomik gücünü kullanan ulusal ve
uluslararası tekeller de artık gücünü, etkisini kaybediyor."
On
yıllar Türkiye'nin Ortadoğu'ya yüzünü dönmesinin engellendiğini ifade
eden Erdoğan, "Niye? 'Türkiye, Ortadoğu ile iş, işbirliği
yapmasın, dayanışma içinde olmasın'. Kendileri Ortadoğu'daki çatışmaları
körüklediler, çıkan karmaşada Ortadoğu'nun bütün zenginliklerini adeta
sömürdüler. Biz oraya yüzümüzü döndüğümüzde, başbakanlığımın ilk
yılları, ne dediler? 'Eksen kayması', 'yeşil sermaye' dediler.
'Bataklık' diyerek üzerimize geldiler. Afrika aynı şekilde... Şu anda
Afrika'nın 39 ülkesinde büyükelçiliğimiz var. Geldiğimizde bu sayı 12
idi. İnşallah 56'sına da ulaşacağız, her yerde büyükelçiliğimiz olacak"
değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, bütün kuruluşların
Afrika'ya gitmesi, yatırımcılarla işbirliği yapması gerektiğini dile
getirerek, işadamlarına "Bu işi hafife almayın" uyarısında bulundu.
"Bizim irademiz, birilerinin ipoteği altında değil"
On yıllar boyunca Afrika'nın elmasının, altınının, petrolünün
taşındığını ancak Türkiye, Afrika açılımı yaptığında karalama
kampanyalarının başlatıldığını anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle
tamamladı:
"Sayın Putin'in ülkemizi ziyaret etmesinden, burada
anlaşmalar yapmamızdan, imzaları atmamızdan da çok rahatsız oldular.
Kusura bakmayın da yani herhalde bizim irademiz, birilerinin ipoteği
altında değil. Bu irade milli irade. Biz, her ülkeyle otururuz,
konuşuruz, anlaşmamızı yaparız. Bize yasak koymak isteyenler, kendileri
dolaylı yollardan Rusya Federasyonu'yla iş bağlıyorlar. Çok enteresan.
Avrupa Birliği de buna dahil. Siz oralarda iş bağlayacaksınız, biz
stratejik konu için oturup masada konuştuğumuzda imzaları attığımızda
rahatsız olacaksınız. Yok öyle 25 kuruşa simit ya, geçti o işler. Yok.
Biz, kazan-kazan esasına dayalı olarak bu adımları atıyoruz, atacağız.
Biz bunlara aldanmayacağız, aldırmayacağız. İstikametimizi biz kendimiz
belirleyeceğiz. Rahatsız olan olsun. Biz doğru bildiğimiz yolda kararlı
adımlarla yürüyeceğiz. Biz petrolü, elmasları, altınları alıp, geride
kan, gözyaşı bırakmadık, bırakmayacağız. Bunu böyle bilin. Söylentilere,
dedikodulara, algı operasyonlarına hiç itibar etmeyin. Türkiye
ekonomisi hamdolsun sağlam bir yolda ilerliyor, ilerleyecek, ASKON'un
kahramanları sayesinde, diğer kuruluşlarımız, MÜSİAD, TÜMSİAD, hepsi,
TÜSİAD vesaire hepsi. ASKON gibi nice örgütün mensupları sayesinde
dirayetli, çalışkan, dürüst işadamlarımız sayesinde Türkiye, dünyanın
parlayan yıldızı olma özelliğini her daim muhafaza edecek. Bir kez daha
Türkiye'nin büyümesine, kalkınmasına, demokratikleşmesine verdiğiniz
katkılardan dolayı sizlere teşekkür ediyorum, milletimizin ve
bayrağımızın itibarımını, vatanımızın daha da güçlenmesini, devletimizin
çok daha büyük bir güç kazanmasını sağladığınız için teşekkür
ediyorum."
Konuşmasının ardından ASKON Başkanı Mustafa Koca, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a büyük bir ebru tablo hediye etti. Erdoğan, ASKON üyesi 10 şirkete plaket verdi ve işadamlarıyla fotoğraf çektirdi.