"duvarları yıkarız"
"O duvar O duvarınız Vııızz gelir Bize Vııızzzz." Nâzım Hîkmet Ran (NHR)
"duyan da okur; duymak için kör olmak mı lâzım?" "kör olmada gör beni"
"Robin hood bugün yaşasaydı medyadaki tekelleşmeyi bir numaralı düşman olarak görürdü" 15 05 2010 cannes film festivali Russel Crowe
"aslında robin hood yok cesur yürek var Robin Hood does not actually have a brave heart" Mel Gibson 07 01 2011 cuma
azsonra.blogspot.com
3 Aralık 2014 Çarşamba
Burası Türk milletinin sarayıdır Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın Tayyip Erdoğan 03 Aralık 2014 ANKARA
Cumhurbaşkanı
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın Tayyip Erdoğan'ın değil, Türk
milletinin olduğunu belirterek, "Sadece Türk milletinin kendi
imkanlarıyla inşa edilmiş olan bir saraydır" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, " Çok zaman sağdan sola hepimiz işitiyoruz.
'Bizde sanatçı yetiştirmiyor', 'bizde ilim insanı, münevver
yetiştirmiyor'. Hayır efendim. Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil.
Bal gibi yetişiyor. Üstelik her şeye rağmen yetişiyor. Umutsuzluğa
rağmen, kötümserliğe rağmen, karamsarlığa rağmen, tekellere rağmen,
mahalle baskısına rağmen Allah'a hamdolsun yetişiyor hem de çok sayıda
yetişiyor" dedi.
Erdoğan, törende yaptığı konuşmada, kendilerine ödüllerini tevdi
edecekleri sanatçıları, bilim insanlarını ve kurumları tek tek tebrik
ettiğini ve her birine şahsı, ülkesi ve millet adına sonsuz şükranlarını
sunduğunu belirtti.
Çok sayıda aday arasından titiz bir çalışma
neticesinde ödüle layık görülen kıymetli sanatçı, bilim insanı ve
kurumları belirleyen seçici kurula ve törene katılanlara teşekkür eden
Erdoğan, "Burada çok samimi bir hissiyatımı da sizlerle paylaşmak
istiyorum. Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'ni kime
verelim diye bir çalışma yaptığımızda karşımıza gerçekten bereket
fışkıran bir liste çıktı. Bu ödüle layık olabilecek birbirinden değerli,
çok sayıda eser ve hizmet sahibinin olduğunu gördük. Bundan dolayı da
inanın Allah'a hamd ettik" diye konuştu.
Erdoğan, bu toprakların
yüzyıllar boyunca olduğu gibi bugün de alimler, sanatçılar ve çok
değerli münevverler yetiştirdiğine işaret ederek, şöyle konuştu:
"Tohum toprağa öyle bir samimiyetle, öyle bir hasbilikle ve öyle bir
duayla atılmış ki toprağın üzerinde fırtınalar da olsa, sel de olsa,
kuralık da olsa o tohum canlı kalmaya, uygun ortam bulduğunda
filizlenmeye devam ediyor. Fikir eğer lisan varsa vardır. Bizim
lisanımızı köreltmeye çalıştıkları halde hamdolsun fikir tohumunu
kurutamadılar. Münevverlerin neşvünemasına mani olamadılar. Sanat eğer
ruh varsa, eğer heyecan varsa en önemlisi de irfan, hikmet ve ahlak
varsa vardır. Bizim millet ve medeniyet ruhumuzu,
heyecanımızı köreltmeye çalıştıkları halde, irfan, hikmet ve ahlak
damarlarımıza kastettikleri halde sanatımızın ve sanatçılarımızın
yetişmesine engel olamadılar."
İlim de, Yunus Emre'nin de ifade ettiği gibi, "Eğer kendini bilmek
varsa vardır" diyen Erdoğan, "Yine bizim bütün yabancılaştırma
gayretlerine rağmen köküyle yani o toprağın altındaki tohumla irtibatı
kesmeye yönelik tüm gayretlere rağmen hamdolsun kendisini bilen, kendisi
kadar milletini, toprağını, medeniyetini bilen ilim insanlarımız hala
var" şeklinde konuştu.
Erdoğan, ilmin ve sanatın evrensel boyut
kazanması ve uluslararası camiada takdir edilmesinin son derece önemli
olduğunu aktardı.
Bunun tek başına asla bir kriter olmadığını
vurgulayan Erdoğan, "Uluslararası başarı kazanmadı diye o belli,
şöhretli ödülleri alamadı diye ne ilim ilmiden zerre değer kaybeder ne
de sanat sanatından zerre değer kaybeder" ifadesini kullandı.
"Dünyanın belli bölgelerinde takdir görmüyor, kabul görmüyor diye kadim
musiki sanatımızı, hat sanatımızı, ebru, tezhip, tezyin sanatımızı
öksüz bırakmak inanın nankörlükten başka bir kavramla izah edilemez.
Dünyadaki şöhretli ödülleri almıyor diye sinema, roman, hikaye
gibi sanatlarımız metruk bir halde kendi kaderleriyle baş başa
bırakılamaz. Özellikle ilim konusunda, ilim tarihini başkaları yazıyor
diye ilim tarihini sadece egemenler yazıyor diye başımızı öne
eğip, çaresizlik içinde, eziklik içinde, kompleksli bir hayranlık
içinde olan biteni seyretmek millet olarak bize asla yakışmaz. Çok zaman
sağdan sola hepimiz işitiyoruz. 'Bizde sanatçı yetiştirmiyor', 'bizde
ilim insanı, münevver yetiştirmiyor'. Hayır efendim. Böyle bir
şeyi kabul etmek mümkün değil. Bal gibi yetişiyor. Üstelik her şeye
rağmen yetişiyor. Umutsuzluğa rağmen, kötümserliğe rağmen, karamsarlığa
rağmen, tekellere rağmen, mahalle baskısına rağmen Allah'a hamdolsun
yetişiyor hem de çok sayıda yetişiyor."
Erdoğan, bunun sanata, ilme ve fikre hangi zaviyeden bakıldığıyla ilgili bir mesele olduğuna dikkati çekti.
"Birinci Dünya Savaşı'nın şartlarından sonra oluşan bir Birleşmiş
Milletler ve şu andaki bu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi dünyayı
mı temsil ediyor" diye soran Erdoğan, hayır cevabını verdi.
Erdoğan, "İçeride Avrupa var, Asya var, Amerika var. Kıtalar olarak ele
alacak olursanız diğer kıtalar nerede? Yok. Peki. Bu 5 ülke sadece
Hristiyanlardan oluşuyor. İçlerinde bir tane Müslüman ülke var mı? Yok.
Tüm dünya bu 5 ülkenin içinde herhangi birisinin dudak arasına mı
bakacak? Eğer 'Hayır' derse mesele bitmiştir. Tüm dünya ona mahkum.
Böyle bir zulüm olabilir mi? Adaletin beklendiği bir yerde adalet yok,
sadece zulüm var ve bu zulüm acımasızca devam ediyor. Suriye'de 300 bin
kişi ölmüş, 400 bin kişi ölmüş. Umurlarında mı? Asla. Türkiye 1
milyon 600 bin insanı şu anda kabullenmiş. Umurlarında mı?" şeklindeki
görüşlerini paylaştı.
"Karşımıza geldikleri zaman 'tebrik
ederiz, çok güzel işler yapıyorsunuz, hakikaten başardınız.' Yahu o lafı
bırak. Bütün bu yükü sırtına almış Türkiye'ye ne kadar destek verdin
ondan bahset. Asla" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ama arzu
ettikleri yerlere bu destek kanallarını açıyorlar. 'Afrika, Afrika,
Afrika' diyorlar. Afrika'nın sadece petrollerini, elmaslarını,
altınlarını araştırıyorlar. Yaptıkları bu. Onun dışında bir şey var mı?
Yok. İşte bütün bunların bakış açışını değerlendirdiğimizde meseleye
sadece kendi mahallenizin ufku kadar bir çerçeveden
bakarsınız ve bunların baktığı budur. Fakat bunlar göremezler,
göremeyecekler de. Eğer meseleye ideoloji gözlüğüyle mensubu
olduğunuz tekellerin kriterleriyle bakıyorsanız belki göremezsiniz. Ama
ufuklarını şöyle genişletip bakabilseler çok değerli işler görecekler. O
zaman Türkiye'den ne kadar ilim adamlarının, ne kadar sanatçıların
çıktığını da o zaman çok daha rahatlıkla görebilecekler. O günler
gelecek mi? Eyvallah gelir. Benim bu noktada umudum var."
Erdoğan, "Mahallelerini ya da muhayyilelerini genişletip bakabilseler
çok değerli eserler görecekler. İdeolojik saplantılardan
kurtulabilseler, yabancılaştıkları topraklara bu toprağın insanı gibi
bakabilseler, buradan ne büyük cevherlerin çıktığını, ne büyük eserlerin
fışkırdığını fark edecekler" ifadesini kullandı.
Niyazi
Sayın'ın, ömrünü neye vakfetmiş bir kutup olduğunu dile getiren Erdoğan,
"Kimine göre ney, afedersiniz, bir odun parçasıdır. Kimine göre ney içi
boş bir kamış parçasıdır. Kimine göre müzik aletlerinden biridir. Ama
hepimiz biliyoruz ki aslında ney Hazreti Mevlana'nın da ifade ettiği
gibi sadası ateş olan, sadası aşk olan bizatihi kendisi sanat, hikmet
ve ahlak abidesi olan bir ilim çeşmesidir" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı
Erdoğan, "(Neyin sadası ateştir, hava sanma, kimde bu ateş yoksa yazık
ona) diyor. Neydeki o ateşi, o aşkı göremeyen neyi sadece şöyle içinden
nefes geçen bir kamış parçası olarak gören, Mevlana'nın da ifade ettiği
gibi sadece kendisine yazık eder. O 'neye sanat, neyzene sanatçı
demiyor' diye ney ya da neyzen değerinden hiçbir şey kaybetmez,
sanatından hiçbir şey kaybetmez" dedi.
"Bakın aynı meselenin ilim tarihi yazılırken önümüze çıktığını görüyoruz" değerlendirmesinde bulunan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bizzat bu ülkenin bazı gençleri hatta ve hatta bizzat bu ülkenin bazı
aydınları farklı bir ilim tarihinin var olabileceğine, bize anlatılan
tarihin yanlış olabileceğine, dayatılmış olabileceğine ihtimal dahi
vermiyorlar. Bizim bilim insanlarımızın, Engin Deniz Akarlı gibi nice
değerli tarihçimizin, ilim erbabının muhteşem eserleri dar bir çerçeveye
hapsolup kalırken, dedikodular, söylentiler, efsaneler ve uydurmalar,
hatta twettler, facebook mesajları, haber bültenleri 'ilim' diye,
'tarih' diye, 'bilim tarihi' diye bizlere dayatılabiliyor. Bugün bizim
milletimizin ve medeniyetimizin en çok ihtiyaç duyduğu şey değerli Alev
Alatlı'nın bir ömür boyu bizlere anlatmaya çalıştığı gibi aydın
diktasına, aydın vesayetine, yabancılaşmış ve milletini küçümseyen
aydına bir projektör tutabilmektir. İnanın Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı
olarak en büyük arzularımdan biri gençlerimizin, sanatçılarımızın,
münevverlerimizin ve ilim insanlarımızın en başta bu özgüvene
kavuşabilmeleridir."
Erdoğan, Başbakan olduğu esnada,
gittiği her şehirde, katıldığı her toplantıda, bu milletin her bir
ferdinin özgüvenli olması gerektiğini anlattığının altını çizerek, "Cumhurbaşkanı olarak aynı şekilde bu özgüveni aşılayabilmenin gayreti, mücadelesi içindeyim" dedi.
Türkiye'nin şu anda dünyanın en büyük ekonomilerinden birine sahip
olduğunu ve en büyük 20 ekonominin arasında bulunduğunu belirten
Erdoğan, şu anda da Türkiye'nin, 1 Aralık'tan itibaren, önümüzdeki yılın
1 Aralık tarihine katar G 20'nin dönem başkanlığını yapmaya başladığını
hatırlattı.
Demokratikleşme yolunda tarihi adımlar atan bir ülkeyiz
Erdoğan, "Şu süre içerisinde yaptığımız çalışmalarla ve genç, dinamik
bir nüfusa sahip bir Türkiye olarak geleceğe farklı bakmanın azmi,
kararlılığı içerisindeyiz. Bölgesindeki tüm krizlere
rağmen demokratikleşme yolunda tarihi adımlar atan, önemli ilerlemeler
kaydeden bir ülkeyiz" dedi.
Bunların yetmeyeceğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Biz ekonomimizle, nüfusumuzla, ileri standartlara ulaşan
demokrasimizle olduğu kadar, tarihimizle, medeniyetimizle,
sanatçılarımız, münevverlerimiz ve alimlerimizle de hiç tereddütsüz
büyük bir ülkeyiz. En başta buna inanmayanın ne iddiası olur, ne hedefi
olur, ne de gelecek tasavvuru olur. Biz Allah'ın izniyle içindeki o
medeniyet cevherini hiçbir zaman kaybetmeyecek bir tohuma, o tohumu
emniyetle muhafaza edecek bereketli topraklara, o toprakların üzerinde
yetişmiş ulu çınarlara sahibiz. O tohumu, o toprağı ve o ulu çınarları
idrak edemeden, milyonlarca ışık yılı uzaktaki yıldızları idrak
edemezsiniz. Onları asla göremezsiniz. Biz o medeniyet tohumunu
yaşatmak için gayretimizi sürdüreceğiz. O tohumun yurdu olan bu
toprakları muhafaza etmeyi sürdüreceğiz. Toprağın üzerindeki ulu
çınarları görmeye, gözetmeye, onları her zaman teşvik etmeye, takdir
etmeye devam edeceğiz. Biz biliyoruz ki kimse görmese de kimse takdir
etmese de sanat sanattır, sanatçı da sanatçıdır. Biz görenlerden,
gösterenlerden, takdir edilmelerini, teşvik edilmelerini temin
edenlerden olacağız."
Burası Türk milletinin sarayıdır
Erdoğan, "İşte şu anda çatısı altında bulunduğumuz Beştepe
Cumhurbaşkanlığı Sarayı. Biliyorsunuz neler söylediler, neler
söylüyorlar, neler söylemeye devam edecekler. Varsın söylesinler. Hiç
umurumuzda değil" diye konuştu.
"Biz büyük bir devlet olmanın gayreti içerisindeyiz ve bu gayretimizi
de sürdüreceğiz. İstanbul'da bir Dolmabahçe Sarayımız var, hala onunla
övünürüz. Bir Topkapı Sarayımız var, hala onunla övünürüz. Bizden sonra
gelen nesillere 'Acaba bizden öncekiler bize ne bıraktı?' diye
sorduklarında, ortaya koyduğunuz bir eseriniz var mı? Buna bakın,
bununla övünün. 'Şu anda acaba Türkiye Cumhuriyeti Devleti nereden
yönetiliyor, nereden yönetildi?'. Bu soruyu soranlara bir cevap vermek
gerektiğinde işte bu cevabı, bu duruşuyla, bu saray verecektir. Burası
Tayyip Erdoğan'ın sarayı değil. Burası Türk milletinin sarayıdır. Bu
saray sadece Türk milletinin kendi imkanlarıyla inşa edilmiş olan bir
saraydır. Bu sarayın içerisinde sadece Cumhurbaşkanlığının görevlileri
çalışacaktır, iki, millet burada ağırlanacaktır. Biz bugün bakın bu
salonda sizlerle bir araya gelebiliyoruz. Ama bundan önce bizim bir
araya gelebileceğimiz bu tür imkanlarımız yoktu. Devlet başkanları
geldiği zaman şu anda onurla, gururla onları burada ağırlamaya başladık.
Tabii onlar da çok daha burada değerlendirmeler yapıyorlar."
Erdoğan, "İslam Ansiklopedisi'nin içerisinde öyle zannediyorum ki
'hervele' kelimesi de yerini almıştır. Ben inanıyorum ki artık bu millet
'hervele' yapıyor. Bu çok önemli. Bunu yakalamak durumundayız. Bunu
yakaladığımız anda inanıyorum ki özgüveni bu milletin daha da
artacaktır, daha da farklı bakacaktır dünyaya. Dünya da Türkiye'ye
farklı bakacaktır" dedi.
Erdoğan, ödüle layık bulunan Niyazi
Sayın'ın neyzenlerin kutbu olduğunu belirtti. Erdoğan, "Niyazi Sayın,
nefesinden bir medeniyet çıkan, nefesinden aşkın ve sevginin medeniyeti
inşa olunan bir büyük ahlak, bir büyük erdem abidesi" dedi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bütün bir ömrünü sabır ve sebatla başta ney olmak üzere ebru, tezhip
gibi klasik sanatlarımıza vakfetmiş üstadımıza bir kez de bugün milletçe
şükranlarımızı ifade etmek istiyorum. Rabbimden kendisini uzun ve
sıhhatli bir ömür niyaz ediyorum. İcra ettiği ve yaşattığı sanatından
ziyade bize bizi anlattığı için, özellikle de bize bizi anlatmaya devam
edecek sanatçılar yetiştirdiği için 'Rabbim ondan razı olsun' diyorum.
Hülya Koçyiğit'i ifadede kelimelerin yetersiz kalacağını aktaran
Erdoğan, "Kelimeler kifayetsiz çünkü Susuz Yaz'ı unutamıyoruz. O
kelimelerin kifayetsiz olması sebebiyledir ki o bize sanatın diliyle
konuştu ve sinemamızın 100. yılına ulaştığı böyle bir dönemde Türkiye
sinemasının hiç unutulmayan ve inanıyorum ki asla da unutulmayacak bir
siması oldu" diye konuştu.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"Kimi zaman İstanbul'un küçük hanımefendisi, böyle tanımlandı. Kimi
zaman Anadolu'nun çilekeş kadını oldu. Sadece bizlerin hafızalarında
değil, sinemanın ve sanat tarihimizin altın sayfalarında silinmeyecek
yer edindi. Bir sanatçı olarak çözüm sürecine ayrıca hiç çekinmeden,
korkmadan önemli katkılarda bulundu. Akil insanlar arasında o heyette
yer alarak kanın ve gözyaşının dinmesi için de yanımızda yer aldı, son
derece hayırlı bir süreçte bizimle birlikte aynı yolda yürüdü.
Sinemamızın 100. yıl dönümünde beyazperdenin, ekranların bu büyük
simasına da en kalbi şükranlarımızı sunuyorum."
Engin Deniz Akarlı'nın ilmin ve tarihin hakikat üzerine nasıl inşa edilebileceğini gösterdiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle dedi:
"1. Dünya Savaşı'nın yüzüncü yıl dönümünü idrak ettiğimiz bu günlerde,
büyük tarihçilere ilim, hikmet ve hakikat sahibi tarihçilere ne kadar
ihtiyacımız olduğunu milletçe derinden hissediyoruz. Bizim kendi
tarihimizi dahi başkaları yazarken bize gerçek değil, kurgu
dayatılırken, Akarlı hocamız, gerçekleri hem bize anlatmakla kalmadı hem
de dünyaya anlattı. O da ömrünü ilme, tarihe ve hakikate vakfetti."
Hizmetlerinden ve eserlerinden dolayı Akarlı'ya şükranlarını sunan
Erdoğan, "Ben inanıyorum ki Engin hocam yalnız değilsin. Eserlerinle
varsın, öğrencilerinle varsın ve var olacaksın" diye konuştu.
Bu ansiklopedi gerçekten milletimizin bir iftihar vesilesi
Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'ne kurumlar arasından
İslam Ansiklopedisi'ni yayınlayan İslam Araştırmaları Merkezi'nin uygun
görüldüğünü belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"Uzun yılların
çalışmasıyla 17 bin maddelik devasa bu ansiklopedi gerçekten
milletimizin bir iftihar vesilesi. İslam Ansiklopedisi sadece
Türkiye'nin İslam coğrafyasının da en kapsamlı eseri oldu. İslam
Ansiklopedisi'ni bir tarih birikiminden ziyade istikbale yönelik bir
medeniyet tasavvuru olarak gördüğümü burada tekrar vurgulamak isterim.
Bu eser geçmişi ve geçmişin birikimini bize sunmakla kalmıyor, bize
geleceğin yolunu aydınlatıyor."
Eserin yayımlanmasında emeği geçenlere, katkı verenlere şükranlarını sunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı'nı da
tebrik etti. Eserin dijital ortamda da yayımlanmasını önemli bulduğunu
ifade eden Erdoğan, "Alfabe değişikliği yapmış bir ülkenin akabinde
bunun tedbirlerini de alması ve mevcut birikimini Latin Alfabesi'ne
aktarıp basma konusunda özel bir gayret göstermesi gerekirdi. Matbu
kitaplarda yapamadığımız bu gerekliliği şimdi sanal ortamda adeta bir
seferberlik bilinci içinde yapmamız gerektiğini düşünüyor ve ilgili
bütün kurumları bu alanda olağanüstü gayret göstermeye davet ediyorum"
dedi.
İslam Ansiklopedisi'nin birçok dilde yayımlanacağını, bunu
dünyanın özenle takip edeceği ve bir başucu eser olacağına yönelik de
inancını dile getiren Erdoğan, ödül almaya hak kazananları bir kez daha
tebrik ederek sözlerini tamamlandı.