BBC'nin Türkiye ekonomisi yorumu 2011 01 20 perşembe Ekonomi muhabiri Laurence Knight
İngiliz yayın kuruluşu BBC, Türk ekonomisiyle ilgili verdiği haberde, "Türkiye'de büyümenin ekonomik ve siyasi ikilemleri olduğunu" savundu.
BBC'nin Ekonomi muhabiri Laurence Knight'ın kaleme aldığı haberde, "Türkiye, hızlı ekonomik iyileşmesinden haklı bir memnuniyet duyabilir" denildi.
Her ülke gibi, ekonomik krizden etkilenen ve 2009'un başlarında üretimi yüzde 15 oranında küçülen Türkiye'nin, kriz öncesi ekonomik durumundan da ileride yer aldığını belirten Knight, şunları kaydetti:
"Türkiye'de yaşananlar, gelişmekte olan ülkeler için tanıdık bir öykü; Çin, Brezilya ve diğerleri hızlı şeritlerine geri dönerken, Amerika ve Avrupa vites değiştiremiyor. Ancak daha yakından bakınca görülen, Türkiye'nin kriz kaygılarının yerini, büyüme dönemine özgü yeni kaygıların aldığı. Nitekim, iyileşme dönemi hem ekonomistler, hem de siyasetçiler için zorlu ikilemleri beraberinde getiriyor."
2008 yılında küresel ekonomik kriz baş gösterdiğinde Türkiye'nin, batının yeni başladığı kemer sıkma ve borç azaltma diyetinin sonuna yaklaştığını kaydeden Knight, yıllarca uygulanan tedbirlerin, ülkenin ekonomisinin çok daha kontrol edilebilir olmasını sağladığını bildirdi.
"O halde, sorun nedir?" diye soran Knight, "Sorun özetle, paranın nereden geldiği ve nereye gidiyor olduğu. Dış yatırımın çoğu ucuz kredilere gidiyor. Türkiye'ye dışarıdan ucuz para akıyor. Düşük faiz oranları, batıyı borç almanın kolay olduğu, ancak yatırım yapmak için çekici olmayan bir yer haline getirdi. Dolayısıyla diğer büyüyen pazarlar gibi, Türkiye de dış yatırımcıların artan ilgisiyle karşı karşıya" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'ye giren paranın Türk lirasının değerini artırdığını ve bundan dolayı da ihracatçıların rekabet etmesinin zorlaştığını belirten Knight, "İthal ürünlerin Türkiye'deki tüketiciler için daha ucuz olmasına yol açıyor. Eğer akıllıca yatırımlar yapılırsa, dışarıdan gelen bu para Türkiye ekonomisinin daha üretken olmasını sağlayabilir" ifadelerini kullandı.
MERKEZ BANKASI NE YAPACAK?
Merkez Bankasının faiz oranlarına ilişkin öngörüde de bulunan Knight, "Eğer faiz oranları düşürülürse, hane halkı harcamalarının enflasyonu iki basamaklı rakamlara doğru götürdüğü bir dönemde, Türkler için borç almak ve harcama yapmak daha da kolaylaşmış olacak. Eğer faiz oranları yükseltilirse, Türk lirası yabancı yatırımcılar için daha da çekici hale gelecek, değeri artan liranın rekabet etme gücü azalacak ve kredi balonu büyüyecek" dedi.
Büyümenin diplomatik denge sorunlarını da ortaya çıkardığına değinen yazar, şunları kaydetti:
"Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a göre Türkiye'nin AB üyeliği olması gereken yolda. Ancak yakın geçmişte Wikileaks'in sızdırdığı belgelere göre, Fransa ve Avusturya, Ankara'nın tam üyeliğine izin vermeyi düşünmüyor. Türkiye, AB ile serbest ticaret anlaşması imzalamış durumda. Ülkenin ekonomisi hızla ilerlerken ve Avrupa borç kriziyle boğuşurken, 'Neden Türkiye AB üyeliğiyle uğraşsın' sorusu akla gelebilir."
Öneri bizden ekonomi seansı G-20'den! meliha okur 145 01 2011 cumartesi
Kriz mağlubu gelişmiş ülkelerin ilacı büyüme. Nefes aldıracak enflasyon ise ballı çörek. ABD, Japonya, İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve İspanya için büyüme artık tatlı rüya.
ABD, bu yıl yüzde 2.8 büyüyecek. Geçen yıl yüzde 3.5 büyüyen Almanya, hayal kırıklığı yarattı; büyüme tahmini 2.8.
Paranın ekseninin kaydığı bir ortamda gelişmişlerin rüyası, gelişenlerin kâbusu olacak!..
Krizin yıldızı Çin, Brezilya, Hindistan, Rusya ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler ise güzel bir öykü yazıyor. AB'deki batık ülkelerin toplam 708.8 milyar euroluk borcu, öyküyü daha da güzelleştirecek. Pek çok marka şirket, dev bankalar yok pahasına satılacak. Bu defa, üret-sat stratejisi izleyen Çin gibi ülkelerin başına talih kuşu konacak. Zaten ABD'nin tatlı cadısı, bankacılık analisti Meredith Whitney, işin farkında, "Temettü dağıtmayı bırak, denizaşırı satın almalara bak!" diye finans dünyasını uyarıyor.
Ekonomik milliyetçilik tırmanacak!..
***
Büyük buhran aşılamıyor...
Reyting şirketleri ABD'nin kamu borcu için uyarıda bulunuyor. Borç, İkinci Dünya Savaşı'nın maliyetini geçmiş...
Hal böyleyken ekonominin patronu ne diyor? Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın tespit ve öngörülerine dikkat çekelim:
Geçen hafta büyükelçilerimizle bir araya geldik. Onlara, "Avrupa'da marka ve müşteri yapısı sağlam mali açıdan zayıf şirketleri hemen bildirin. Şirketlerimize pas edelim" dedim.
10-20 yıl sonra Almanya, Fransa ve İngiltere'nin sanayideki üstünlüğü şöyle ya da böyle kaybolacak. Onlar kaybederken yanı başında Türkiye var.
Fransa, G-20'nin dönem başkanı oluyor; Fransızlara "Aynen AB Büyükelçileriyle olduğu gibi G-20 elçileriyle de bir araya gelelim" dedim. Hafta başı 17-18 büyükelçiyle ekonomi seansı yaptık.
ABD ve Avrupa'da olup bitenler kaygı verici.
AB'ye ortak yaptırım mekanizması gerekiyor.
AB, 2013 sonrasında ülkelere verilecek desteklerin, diğer borçlardan üstün olacağını açıkladı. Kamuoyu rahatladı.
Ekonomisi sorunlu ülkelerin bonolarını elinde tutan yatırımcılara "maliyetin bir kısmını ödeyin" diyerek kısmi temerrütün yolu açıldı.
Bu ya acemilik, ya da iş bilmezlik...
Çin, rekoru kaptırmıyor
Tahmin, Merrill Lynch'e ait. Geçen yıl yüzde 10.3 büyüyen Çin, bu yıl 9.1 büyüyecek; rekoru kaptırmaya niyeti yok. Türkiye, 2011'de seçim olmasına ve yüksek cari açığa rağmen yüzde 5.3'lük büyüme tahminiyle yıldızlar liginde... Bakan Babacan anlatıyor:
Büyüme yüzde 6.8 diyoruz. 31 Mart'ta kesin rakamı göreceğiz.
Cari açık risk olsa piyasa göstergelerine yansır, faizler bu noktada olmaz. İtalya, Belçika gibi 10 Avrupa ülkesinden daha ucuza borçlanıyoruz.
Bütçe açığı, öngörülenden 3-4 milyar düşük olacak.
Benzinde vergiyi iki yıldır sabitledik. Önemli bir gelir kalemi olduğu için hareket marjımız yok. Atacağımız bir adım, bütçe açığını büyütür. Bu da bize risk ve yüksek faiz olarak döner.
Serbest meslek sahipleri 2 milyar lira vergi ödüyor, sigaranın ÖTV'sinden 15 milyar geliyor.
Alkolün ÖTV'si, 3 milyar civarında, kaçak çok, ÖTV düşük.
Türk Telekom ve THY'de hâlâ Hazine hissesi var, şeker fabrikaları, elektrik üretim özelleştirmeleri önemli.
Üç yıl içinde Halkbank ve Vakıfbank'ın halka arz oranı artacak, Ziraat'in ilk halka arzı gündeme gelecek.
NOT: 5 gün sonra görüşmek dileğiyle sağlıcakla kalın.
Uyumak yok yola devam! 13 01 2011
Portekiz, beklenenden daha iyi borçlandı da dünya derin bir nefes aldı. Borçlanma ihalesinden önce AB'nin aldığı tedbirler işe yaradı. Zaten bu tedbirlerle ilgili piyasalara yansıyan kulis haberleriyle birlikte, borsalar bir gün öncesinden yükselmeye başlamıştı.
Alınan tedbirleri hatırlatalım:
Borçlanmadan bir gün önce Japonya, yüzde 20 tahvil alacağını açıkladı.
AB Merkez Bankası piyasaya girdi. İrlanda ve Yunanistan'a ait tahvilleri aldı.
AB Kurtarma Fonu'nun 1 trilyon euroya yükseleceği sinyali verildi. Çünkü fonda para kalmamıştı. 440 milyar eurodan oluşan fonun 240 milyar eurosu İrlanda ve Yunanistan'ı kurtarmak için kullanıldı. AB, 200 milyar euro ile düzenli tahvil alıyor.
Ayrıca İspanya ve İtalya'da kriz bekleyenler, euro ve banka hisseleri sattı.
Bu satışlar, borsaların ve faiz piyasasının yükselen tansiyonunu düşürmeye yetti.
Nedense, "Portekiz'e destek olurum" diyen Çin'in sesi çıkmadı.
Çünkü ihaleden bir gün önce Çin, AB'den "Bana uyguladığınız yüksek eski teçhizat yasağını kaldırın" dedi, İngiltere buna sert çıktı. Ortalık gerildi!
***
Buna rağmen Portekiz yüzde 7'den değil, 6.7 faizle borçlandı. Tahvillerin yüzde 80'i yabancı yatırımcılara satıldı. Böylece Portekiz rahatladı.
Peki, iş bitti mi?
Ne gezer...
Yatırımcılar, İspanya ve İtalya korkusuyla sarsılıyor... Artık İspanya ve İtalya'nın borçlanmasına odaklanacağız. İspanya büyük ekonomi, küçük bir sarsıntı AB'yi bile sallar.
"Domuzcuk" denilen ülkelerden İrlanda ve Yunanistan'ın durumu ortada. Portekiz'i ipten çekip aldılar. Bakalım ne olacak? Bize göre, uyumak yok, yola devam!..
Zaten Atina Borsası'nda da Gürcü yatırımcılar cirit atıyormuş.
Gürcü şirketleri, açık deniz balıkçılığı yapan şirketlerin hisselerini topluyor.
Rota İMKB'ye çevrilir mi..?
Not artsın, herkes kazansın!
Portekiz'in nefes aldığı saatte Londra merkezli Merrill Lynch'in Avrupa, Ortadoğu ve Afrika (EMEA) Varlık Yönetimi ekibini dinledik. Portföy Strateji uzmanı Johannes Joost ile Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'ten boşalan koltuğa oturan BofA Merrill Lynch Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi Başekonomisti Türker Hamzaoğlu, 2011 stratejilerini anlattılar. Joost diyor ki:
Piyasaların oynaklığı çok arttı, dikkatli olun.
ABD, İngiltere ve AB, yüksek faizli tahviller çıkarmalı.
10 ve 30 yıllık tahviller arasındaki faiz farkı artarsa, bu gelecekte enflasyon beklentisi yaratabilir.
Yatırımcı BRIC ülkelerini tercih ediyor ama daha geniş düşünmeli.
AB krizden çıkmak için ekonomi politikasını netleştirmeli. Peki, Türkiye 2011'de nasıl görünüyor? Yanıtı Türker Hamzaoğlu veriyor:
2011'den olumlu beklentimiz var. Türkiye için mezuniyet yılı.
Kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'yi notla taçlandırmalı.
Fitch, bu yılın son çeyreğinde Türkiye'ye "yatırım yapılabilir ülke" notu verebilir, S&P ve Moody's ise en geç 2012 başında...
Odakta cari açık var.
Enerji, finans, gıda ve altyapı gelecekte getiri fırsatı sunan sektörler. 10 yılda enerji ve altyapıya 140 milyar dolar yatırım yapılacak.
Kriz öncesi Türk şirketleri yüzde 12 reel faiz ödeyerek yatırım yapıyordu, şimdi bu düştü.
Merkez Bankası için son test, "dış dünyayı okuyabilir mi" olacak.
İngiliz yayın kuruluşu BBC, Türk ekonomisiyle ilgili verdiği haberde, "Türkiye'de büyümenin ekonomik ve siyasi ikilemleri olduğunu" savundu.
BBC'nin Ekonomi muhabiri Laurence Knight'ın kaleme aldığı haberde, "Türkiye, hızlı ekonomik iyileşmesinden haklı bir memnuniyet duyabilir" denildi.
Her ülke gibi, ekonomik krizden etkilenen ve 2009'un başlarında üretimi yüzde 15 oranında küçülen Türkiye'nin, kriz öncesi ekonomik durumundan da ileride yer aldığını belirten Knight, şunları kaydetti:
"Türkiye'de yaşananlar, gelişmekte olan ülkeler için tanıdık bir öykü; Çin, Brezilya ve diğerleri hızlı şeritlerine geri dönerken, Amerika ve Avrupa vites değiştiremiyor. Ancak daha yakından bakınca görülen, Türkiye'nin kriz kaygılarının yerini, büyüme dönemine özgü yeni kaygıların aldığı. Nitekim, iyileşme dönemi hem ekonomistler, hem de siyasetçiler için zorlu ikilemleri beraberinde getiriyor."
2008 yılında küresel ekonomik kriz baş gösterdiğinde Türkiye'nin, batının yeni başladığı kemer sıkma ve borç azaltma diyetinin sonuna yaklaştığını kaydeden Knight, yıllarca uygulanan tedbirlerin, ülkenin ekonomisinin çok daha kontrol edilebilir olmasını sağladığını bildirdi.
"O halde, sorun nedir?" diye soran Knight, "Sorun özetle, paranın nereden geldiği ve nereye gidiyor olduğu. Dış yatırımın çoğu ucuz kredilere gidiyor. Türkiye'ye dışarıdan ucuz para akıyor. Düşük faiz oranları, batıyı borç almanın kolay olduğu, ancak yatırım yapmak için çekici olmayan bir yer haline getirdi. Dolayısıyla diğer büyüyen pazarlar gibi, Türkiye de dış yatırımcıların artan ilgisiyle karşı karşıya" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'ye giren paranın Türk lirasının değerini artırdığını ve bundan dolayı da ihracatçıların rekabet etmesinin zorlaştığını belirten Knight, "İthal ürünlerin Türkiye'deki tüketiciler için daha ucuz olmasına yol açıyor. Eğer akıllıca yatırımlar yapılırsa, dışarıdan gelen bu para Türkiye ekonomisinin daha üretken olmasını sağlayabilir" ifadelerini kullandı.
MERKEZ BANKASI NE YAPACAK?
Merkez Bankasının faiz oranlarına ilişkin öngörüde de bulunan Knight, "Eğer faiz oranları düşürülürse, hane halkı harcamalarının enflasyonu iki basamaklı rakamlara doğru götürdüğü bir dönemde, Türkler için borç almak ve harcama yapmak daha da kolaylaşmış olacak. Eğer faiz oranları yükseltilirse, Türk lirası yabancı yatırımcılar için daha da çekici hale gelecek, değeri artan liranın rekabet etme gücü azalacak ve kredi balonu büyüyecek" dedi.
Büyümenin diplomatik denge sorunlarını da ortaya çıkardığına değinen yazar, şunları kaydetti:
"Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a göre Türkiye'nin AB üyeliği olması gereken yolda. Ancak yakın geçmişte Wikileaks'in sızdırdığı belgelere göre, Fransa ve Avusturya, Ankara'nın tam üyeliğine izin vermeyi düşünmüyor. Türkiye, AB ile serbest ticaret anlaşması imzalamış durumda. Ülkenin ekonomisi hızla ilerlerken ve Avrupa borç kriziyle boğuşurken, 'Neden Türkiye AB üyeliğiyle uğraşsın' sorusu akla gelebilir."
Öneri bizden ekonomi seansı G-20'den! meliha okur 145 01 2011 cumartesi
Kriz mağlubu gelişmiş ülkelerin ilacı büyüme. Nefes aldıracak enflasyon ise ballı çörek. ABD, Japonya, İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve İspanya için büyüme artık tatlı rüya.
ABD, bu yıl yüzde 2.8 büyüyecek. Geçen yıl yüzde 3.5 büyüyen Almanya, hayal kırıklığı yarattı; büyüme tahmini 2.8.
Paranın ekseninin kaydığı bir ortamda gelişmişlerin rüyası, gelişenlerin kâbusu olacak!..
Krizin yıldızı Çin, Brezilya, Hindistan, Rusya ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler ise güzel bir öykü yazıyor. AB'deki batık ülkelerin toplam 708.8 milyar euroluk borcu, öyküyü daha da güzelleştirecek. Pek çok marka şirket, dev bankalar yok pahasına satılacak. Bu defa, üret-sat stratejisi izleyen Çin gibi ülkelerin başına talih kuşu konacak. Zaten ABD'nin tatlı cadısı, bankacılık analisti Meredith Whitney, işin farkında, "Temettü dağıtmayı bırak, denizaşırı satın almalara bak!" diye finans dünyasını uyarıyor.
Ekonomik milliyetçilik tırmanacak!..
***
Büyük buhran aşılamıyor...
Reyting şirketleri ABD'nin kamu borcu için uyarıda bulunuyor. Borç, İkinci Dünya Savaşı'nın maliyetini geçmiş...
Hal böyleyken ekonominin patronu ne diyor? Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın tespit ve öngörülerine dikkat çekelim:
Geçen hafta büyükelçilerimizle bir araya geldik. Onlara, "Avrupa'da marka ve müşteri yapısı sağlam mali açıdan zayıf şirketleri hemen bildirin. Şirketlerimize pas edelim" dedim.
10-20 yıl sonra Almanya, Fransa ve İngiltere'nin sanayideki üstünlüğü şöyle ya da böyle kaybolacak. Onlar kaybederken yanı başında Türkiye var.
Fransa, G-20'nin dönem başkanı oluyor; Fransızlara "Aynen AB Büyükelçileriyle olduğu gibi G-20 elçileriyle de bir araya gelelim" dedim. Hafta başı 17-18 büyükelçiyle ekonomi seansı yaptık.
ABD ve Avrupa'da olup bitenler kaygı verici.
AB'ye ortak yaptırım mekanizması gerekiyor.
AB, 2013 sonrasında ülkelere verilecek desteklerin, diğer borçlardan üstün olacağını açıkladı. Kamuoyu rahatladı.
Ekonomisi sorunlu ülkelerin bonolarını elinde tutan yatırımcılara "maliyetin bir kısmını ödeyin" diyerek kısmi temerrütün yolu açıldı.
Bu ya acemilik, ya da iş bilmezlik...
Çin, rekoru kaptırmıyor
Tahmin, Merrill Lynch'e ait. Geçen yıl yüzde 10.3 büyüyen Çin, bu yıl 9.1 büyüyecek; rekoru kaptırmaya niyeti yok. Türkiye, 2011'de seçim olmasına ve yüksek cari açığa rağmen yüzde 5.3'lük büyüme tahminiyle yıldızlar liginde... Bakan Babacan anlatıyor:
Büyüme yüzde 6.8 diyoruz. 31 Mart'ta kesin rakamı göreceğiz.
Cari açık risk olsa piyasa göstergelerine yansır, faizler bu noktada olmaz. İtalya, Belçika gibi 10 Avrupa ülkesinden daha ucuza borçlanıyoruz.
Bütçe açığı, öngörülenden 3-4 milyar düşük olacak.
Benzinde vergiyi iki yıldır sabitledik. Önemli bir gelir kalemi olduğu için hareket marjımız yok. Atacağımız bir adım, bütçe açığını büyütür. Bu da bize risk ve yüksek faiz olarak döner.
Serbest meslek sahipleri 2 milyar lira vergi ödüyor, sigaranın ÖTV'sinden 15 milyar geliyor.
Alkolün ÖTV'si, 3 milyar civarında, kaçak çok, ÖTV düşük.
Türk Telekom ve THY'de hâlâ Hazine hissesi var, şeker fabrikaları, elektrik üretim özelleştirmeleri önemli.
Üç yıl içinde Halkbank ve Vakıfbank'ın halka arz oranı artacak, Ziraat'in ilk halka arzı gündeme gelecek.
NOT: 5 gün sonra görüşmek dileğiyle sağlıcakla kalın.
Uyumak yok yola devam! 13 01 2011
Portekiz, beklenenden daha iyi borçlandı da dünya derin bir nefes aldı. Borçlanma ihalesinden önce AB'nin aldığı tedbirler işe yaradı. Zaten bu tedbirlerle ilgili piyasalara yansıyan kulis haberleriyle birlikte, borsalar bir gün öncesinden yükselmeye başlamıştı.
Alınan tedbirleri hatırlatalım:
Borçlanmadan bir gün önce Japonya, yüzde 20 tahvil alacağını açıkladı.
AB Merkez Bankası piyasaya girdi. İrlanda ve Yunanistan'a ait tahvilleri aldı.
AB Kurtarma Fonu'nun 1 trilyon euroya yükseleceği sinyali verildi. Çünkü fonda para kalmamıştı. 440 milyar eurodan oluşan fonun 240 milyar eurosu İrlanda ve Yunanistan'ı kurtarmak için kullanıldı. AB, 200 milyar euro ile düzenli tahvil alıyor.
Ayrıca İspanya ve İtalya'da kriz bekleyenler, euro ve banka hisseleri sattı.
Bu satışlar, borsaların ve faiz piyasasının yükselen tansiyonunu düşürmeye yetti.
Nedense, "Portekiz'e destek olurum" diyen Çin'in sesi çıkmadı.
Çünkü ihaleden bir gün önce Çin, AB'den "Bana uyguladığınız yüksek eski teçhizat yasağını kaldırın" dedi, İngiltere buna sert çıktı. Ortalık gerildi!
***
Buna rağmen Portekiz yüzde 7'den değil, 6.7 faizle borçlandı. Tahvillerin yüzde 80'i yabancı yatırımcılara satıldı. Böylece Portekiz rahatladı.
Peki, iş bitti mi?
Ne gezer...
Yatırımcılar, İspanya ve İtalya korkusuyla sarsılıyor... Artık İspanya ve İtalya'nın borçlanmasına odaklanacağız. İspanya büyük ekonomi, küçük bir sarsıntı AB'yi bile sallar.
"Domuzcuk" denilen ülkelerden İrlanda ve Yunanistan'ın durumu ortada. Portekiz'i ipten çekip aldılar. Bakalım ne olacak? Bize göre, uyumak yok, yola devam!..
Zaten Atina Borsası'nda da Gürcü yatırımcılar cirit atıyormuş.
Gürcü şirketleri, açık deniz balıkçılığı yapan şirketlerin hisselerini topluyor.
Rota İMKB'ye çevrilir mi..?
Not artsın, herkes kazansın!
Portekiz'in nefes aldığı saatte Londra merkezli Merrill Lynch'in Avrupa, Ortadoğu ve Afrika (EMEA) Varlık Yönetimi ekibini dinledik. Portföy Strateji uzmanı Johannes Joost ile Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'ten boşalan koltuğa oturan BofA Merrill Lynch Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi Başekonomisti Türker Hamzaoğlu, 2011 stratejilerini anlattılar. Joost diyor ki:
Piyasaların oynaklığı çok arttı, dikkatli olun.
ABD, İngiltere ve AB, yüksek faizli tahviller çıkarmalı.
10 ve 30 yıllık tahviller arasındaki faiz farkı artarsa, bu gelecekte enflasyon beklentisi yaratabilir.
Yatırımcı BRIC ülkelerini tercih ediyor ama daha geniş düşünmeli.
AB krizden çıkmak için ekonomi politikasını netleştirmeli. Peki, Türkiye 2011'de nasıl görünüyor? Yanıtı Türker Hamzaoğlu veriyor:
2011'den olumlu beklentimiz var. Türkiye için mezuniyet yılı.
Kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'yi notla taçlandırmalı.
Fitch, bu yılın son çeyreğinde Türkiye'ye "yatırım yapılabilir ülke" notu verebilir, S&P ve Moody's ise en geç 2012 başında...
Odakta cari açık var.
Enerji, finans, gıda ve altyapı gelecekte getiri fırsatı sunan sektörler. 10 yılda enerji ve altyapıya 140 milyar dolar yatırım yapılacak.
Kriz öncesi Türk şirketleri yüzde 12 reel faiz ödeyerek yatırım yapıyordu, şimdi bu düştü.
Merkez Bankası için son test, "dış dünyayı okuyabilir mi" olacak.