"duvarları yıkarız"
"O duvar O duvarınız Vııızz gelir Bize Vııızzzz." Nâzım Hîkmet Ran (NHR)
"duyan da okur; duymak için kör olmak mı lâzım?" "kör olmada gör beni"
"Robin hood bugün yaşasaydı medyadaki tekelleşmeyi bir numaralı düşman olarak görürdü" 15 05 2010 cannes film festivali Russel Crowe
"aslında robin hood yok cesur yürek var Robin Hood does not actually have a brave heart" Mel Gibson 07 01 2011 cuma
azsonra.blogspot.com
18 Ağustos 2013 Pazar
Bazıları Erdoğan'ı niçin sevmiyor Kimse kimseyi sevmeye mecbur değil
Bazıları Erdoğan'ı niçin sevmiyor?
Kimse kimseyi sevmeye mecbur değil.
Salah
Birsel'in bir denemesi vardı: 'Sen Beni Sev' başlığını taşıyordu.
Yazıda, şairle eleştirmeci tartışırlar, sonunda iş kavgaya dönüşür.
İkisi de birbirine bağırır çağırır. Sonunda biri ötekine: 'Sen beni
sevmeye mecbursun' der. Öteki hemen cevabını yapıştırır: 'Ben seni ne
seveceğim lan, der, sen beni sev!'
Öyle, kimse kimseyi sevmeye
mecbur değil. Recep Tayyip Erdoğan'ı da herkes sevmeye mecbur değil. Ama
bu ülkede yaşayan insanların yarıdan fazlası onu seviyor. Sevdiğini de
seçim sandığında oyunu belli ederek ortaya koyuyor.
Buna rağmen onu sevmeyenlerin bulunması da şaşacak bir olay sayılmamalı.
Ancak kimilerinde bu sevmeme keyfiyeti nefrete dönüşmüş durumda.
İşte bu sonuncu kümede yer alanların hissiyatı tahlil edilmeye değer görünüyor.
Öncelikle
bunların amorf bir kalabalık tablosu içinde göründüklerini
söylemeliyiz. Her ne kadar çoğunluğunu CHP tandanslı olduğunu ileri
sürmek zor değilse de, başka siyasal parti mensuplarının da, örneğin MHP
tandanslı olanların, herhangi bir siyasal partiye nispeti
bulunmayanların, kimi eski Refahçıların, bazı Saadet Partililerin ve
bazı marjinal grupların da onu sevmeyenlerin listesinde yer aldıklarını
görmek mümkündür.
Dikkat edilirse, bu tabloda yer alanların önemli
bir bölümü Tayyip Erdoğan'a siyasal muhalefet zemininde yer alıyor.
Saadet Partisi mensuplarını bir kenara bırakırsak, kalan büyük kümedeki
toplamın Ak Parti söylemine karşı nesnel bir söylem üretememekten
kaynaklanan bir burukluk içinde bulunduklarını da tespit etmek kolaydır.
Tayyip
Erdoğan'a nerdeyse yeminli nefret cephesini oluşturan CHP'nin, Ak
Parti'nin söylemine ve uygulamada ortaya koyduğu icraata karşı
alternatif sunmakta eli kolu bağlı kaldığı 2002'den bu yana görünen,
bilinen bir durum... CHP'nin sunabildiği, yapabildiği tek teklif, AK
Parti'nin icraatını engellemeye dönük faaliyetler cümlesinde toplanır.
Alternatif teklif sunamıyor. Ancak Ak Parti yeni bir köprü projesi
ortaya koymuşsa ona karşı çıkıyor. Ak Parti Taksim Meydanı civarında
eski Topçu Kışlası'nı ihyaya dönük bir proje geliştirmişse onu
engellemeye çıkıyor. Üçüncü bir hava alanı açma projesi varsa, olmaz,
diyor. Ve orada kalıyor.
Nitekim son Taksim Gezisi olaylarında da,
ne istedikleri sorulduğunda akla zarar tekliflerle ortaya çıktılar.
İstanbul'un üçüncü, dünyanın birinci büyüklükte inşa edileceği söylenen
hava alanının inşaatını istemediklerini, İstanbul Kanalı'nın
(Karadeniz'le Marmara'yı buluşturacak olan kanal) yapılmamasını talep
ettiler. Bu projelerin Türkiye'nin müstakbel iktisadî gelişimindeki
işlevini görmek bile istemediler. Nitekim bu aynı CHP, birinci Boğaz
Köprüsü'nün inşasına da karşı çıkmıştı. O zaman Boğaz Köprüsü yerine,
komik de olsa Zap Suyu üzerine bir köprü yapalım demişlerdi; şimdi böyle
bir teklif bile geliştirmekten uzak düştüler. İktisadî açıdan farkında
değillerdi ki, Zap Suyu üzerine inşa edilecek bir değil on köprü bile
bir Boğaz Köprüsü'nün bir ayağını bile inşa etmeye güç yetiremez, oysa
bir Boğaz Köprüsü nice Zap Suyu köprülerinin inşasının önünü açar...
Erdoğan'ı
sevmemeye yeminli cephede yer almış olanların hemen tamamı onun
projelerine karşı alternatif proje üretememekten kaynaklanan bir
eksiklik duygusuyla hareket ediyor. Marjinaller arasında yer alan salt
anarşi çıkarmaya yönelik çete tipi kümeler ile bir takım kifayetsiz
muhterislerin oluşturduğu öbekler zaten sadet dışı tutulmalıdır.
Bir
yerde hareket varsa, orada hatalar da olacaktır. Aslolan hata değil,
icraat. Ama hataları öne çıkararak bir söylem geliştirmek gene arka
kapıdan aczini itiraf etmeye dönük bir tutum sayılabilir. İka edilmiş
hatalar varsa örtbas edilsin demek kimsenin aklından geçmez, ama salt bu
hatalara bakarak ifa edilmiş bunca icraatı görmezlikten gelmek de bir
vicdan muhasebesini gerektirir. Erdoğan'ın hataları olabilir, fakat bu
hatalar marjinal grupların, öbeklerin dile getirmeye çalıştığı hususlar
ile ayniyet göstermez: bu, ayrı bir bahsin konusudur.