Bazıları Erdoğan'ı niçin sevmiyor?

Kimse kimseyi sevmeye mecbur değil.

Salah Birsel'in bir denemesi vardı: 'Sen Beni Sev' başlığını taşıyordu. Yazıda, şairle eleştirmeci tartışırlar, sonunda iş kavgaya dönüşür. İkisi de birbirine bağırır çağırır. Sonunda biri ötekine: 'Sen beni sevmeye mecbursun' der. Öteki hemen cevabını yapıştırır: 'Ben seni ne seveceğim lan, der, sen beni sev!'

Öyle, kimse kimseyi sevmeye mecbur değil. Recep Tayyip Erdoğan'ı da herkes sevmeye mecbur değil. Ama bu ülkede yaşayan insanların yarıdan fazlası onu seviyor. Sevdiğini de seçim sandığında oyunu belli ederek ortaya koyuyor.

Buna rağmen onu sevmeyenlerin bulunması da şaşacak bir olay sayılmamalı.

Ancak kimilerinde bu sevmeme keyfiyeti nefrete dönüşmüş durumda.

İşte bu sonuncu kümede yer alanların hissiyatı tahlil edilmeye değer görünüyor.

Öncelikle bunların amorf bir kalabalık tablosu içinde göründüklerini söylemeliyiz. Her ne kadar çoğunluğunu CHP tandanslı olduğunu ileri sürmek zor değilse de, başka siyasal parti mensuplarının da, örneğin MHP tandanslı olanların, herhangi bir siyasal partiye nispeti bulunmayanların, kimi eski Refahçıların, bazı Saadet Partililerin ve bazı marjinal grupların da onu sevmeyenlerin listesinde yer aldıklarını görmek mümkündür.

Dikkat edilirse, bu tabloda yer alanların önemli bir bölümü Tayyip Erdoğan'a siyasal muhalefet zemininde yer alıyor. Saadet Partisi mensuplarını bir kenara bırakırsak, kalan büyük kümedeki toplamın Ak Parti söylemine karşı nesnel bir söylem üretememekten kaynaklanan bir burukluk içinde bulunduklarını da tespit etmek kolaydır.

Tayyip Erdoğan'a nerdeyse yeminli nefret cephesini oluşturan CHP'nin, Ak Parti'nin söylemine ve uygulamada ortaya koyduğu icraata karşı alternatif sunmakta eli kolu bağlı kaldığı 2002'den bu yana görünen, bilinen bir durum... CHP'nin sunabildiği, yapabildiği tek teklif, AK Parti'nin icraatını engellemeye dönük faaliyetler cümlesinde toplanır. Alternatif teklif sunamıyor. Ancak Ak Parti yeni bir köprü projesi ortaya koymuşsa ona karşı çıkıyor. Ak Parti Taksim Meydanı civarında eski Topçu Kışlası'nı ihyaya dönük bir proje geliştirmişse onu engellemeye çıkıyor. Üçüncü bir hava alanı açma projesi varsa, olmaz, diyor. Ve orada kalıyor.

Nitekim son Taksim Gezisi olaylarında da, ne istedikleri sorulduğunda akla zarar tekliflerle ortaya çıktılar. İstanbul'un üçüncü, dünyanın birinci büyüklükte inşa edileceği söylenen hava alanının inşaatını istemediklerini, İstanbul Kanalı'nın (Karadeniz'le Marmara'yı buluşturacak olan kanal) yapılmamasını talep ettiler. Bu projelerin Türkiye'nin müstakbel iktisadî gelişimindeki işlevini görmek bile istemediler. Nitekim bu aynı CHP, birinci Boğaz Köprüsü'nün inşasına da karşı çıkmıştı. O zaman Boğaz Köprüsü yerine, komik de olsa Zap Suyu üzerine bir köprü yapalım demişlerdi; şimdi böyle bir teklif bile geliştirmekten uzak düştüler. İktisadî açıdan farkında değillerdi ki, Zap Suyu üzerine inşa edilecek bir değil on köprü bile bir Boğaz Köprüsü'nün bir ayağını bile inşa etmeye güç yetiremez, oysa bir Boğaz Köprüsü nice Zap Suyu köprülerinin inşasının önünü açar...

Erdoğan'ı sevmemeye yeminli cephede yer almış olanların hemen tamamı onun projelerine karşı alternatif proje üretememekten kaynaklanan bir eksiklik duygusuyla hareket ediyor. Marjinaller arasında yer alan salt anarşi çıkarmaya yönelik çete tipi kümeler ile bir takım kifayetsiz muhterislerin oluşturduğu öbekler zaten sadet dışı tutulmalıdır.

Bir yerde hareket varsa, orada hatalar da olacaktır. Aslolan hata değil, icraat. Ama hataları öne çıkararak bir söylem geliştirmek gene arka kapıdan aczini itiraf etmeye dönük bir tutum sayılabilir. İka edilmiş hatalar varsa örtbas edilsin demek kimsenin aklından geçmez, ama salt bu hatalara bakarak ifa edilmiş bunca icraatı görmezlikten gelmek de bir vicdan muhasebesini gerektirir. Erdoğan'ın hataları olabilir, fakat bu hatalar marjinal grupların, öbeklerin dile getirmeye çalıştığı hususlar ile ayniyet göstermez: bu, ayrı bir bahsin konusudur.

RASİM ÖZDENÖREN