Go Go Mubarek git mubarek git 30 01 2011 pazar
Go Go Mubarek git mubarek git
30 01 2011 pazar
Paranmanjang gece balıkçılık 2011 Yönetmen Chan wook Park YazarChan wook Park
cep telefon ile çekilmiş ilk sinema filmi Bafta da yarışıyor
A fisherman becomes entangled in his line when he catches something unexpected.
o beklenmedik bir şey yakalar zaman bir balıkçı onun doğrultusunda karışmış olur.
http://www.imdb.com/title/tt1817229/
http://www.sarangni.info/mov/1817229/paranmanjang.html
Kirli senaryolara ve kirli ittifaklara Boyun Eğmeyeceğiz 8 yıl boyunca çetelere, hukuksuzluğa nasıl boyun eğmediysek, bugün de boyun eğmiyor, göz yummuyoruz.
28 01 2011 cuma
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
Ortaya atılan kirli senaryo ve ittifaklara aldırmadıklarını söyleyen Erdoğan:
8 yıl boyunca çetelere, hukuksuzluğa nasıl boyun eğmediysek, bugün de boyun eğmiyor, göz yummuyoruz
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ağrı Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen Toplu Açılış Töreni’nde konuştu. Seçim öncesi yaşanabilecek provokasyonlara dikkat çeken Başbakanın konuşmasından satır başları şu şekilde:
ONLAR STATÜKO KAZANSIN İSTİYORLARDI
Ağrı, 12 Eylül halk oylamasında, yüzde 96 evet oyuyla, Türkiye rekorunu elde etti. Benim, Doğudaki, güneydoğudaki vatandaşımı sandıktan uzak tutmaya çalıştılar. Onlar ‘evet’ çıksın istemiyordu, onlar ‘hayır’ çıksın istiyordu, onlar statüko kazansın istiyordu, onlar; çeteler kazansın, mafya kazansın, karanlık suç örgütleri kazansın istiyordu. Benim Ağrılı kardeşim, kimin kimlerin değirmenine su taşıdığını, kimlerin kimlerle kol kola gezdiğini lütfen görsün, lütfen bunu iyi analiz etsin.
ANKARA’DA NE VARSA VAN’DA DA OLACAK
Biz bu kirli senaryolara, kirli ittifaklara aldırmıyoruz. Nasıl ki 8 yıl boyunca çetelere, hukuksuzluğa boyun eğmediysek, bugün de boyun eğmiyor, göz yummuyor, eyvallah demiyoruz. İstanbul’da ne varsa, Ağrı’da da olacak. Ankara’da ne varsa, Van’da, Ardahan’da, Iğdır’da da o olacak. 81 vilayetin 81’i, eş zamanlı olarak kalkınacak. Ağrı ne zaman il yapıldı biliyor musunuz?
1927. Ağrı ne zaman üniversiteye kavuştu?
Tam 80 yıl sonra, 2007 yılında. Ağrı, kendisine yakışan havaalanına ne zaman kavuştu?
84 yıl sonra, işte bu açılış töreniyle.
OKULLARDAN DA RAHATSIZ OLUYORLAR
Ağrı’ya turist gelmesin, Ağrı’ya yatırım gelmesin, Ağrı zenginleşmesin, Ağrı’nın esnafı, çiftçisi kazanmasın diye ayak diretenler var. Yoksulluk devam etsin diye çaba harcayanlar var. Üniversiteden rahatsız oluyorlar, bölünmüş yollardan rahatsız oluyorlar, açtığımız okullardan rahatsız oluyorlar, spor tesislerinden, hizmet binalarından rahatsız oluyorlar. Merhum Ahmede Hani’nin o muhteşem eserini Kürtçe ve Türkçe bastığımız için, hem de Kültür Bakanlığı eliyle bastığımız için rahatsız oluyorlar. TRT ŞEŞ’ten rahatsız oluyorlar, Olağanüstü Halin kalkmasından rahatsız oluyorlar, demokrasinin ileri standartlara ulaşmasından rahatsız oluyorlar.
Lisede karne dağıttı
25. Dünya Üniversitelerarası Kış Oyunları’nın açılış törenine katılan Erdoğan, geceyi Dedeman Otel’de geçirdi. Sabah otelden ayrılan Başbakan Erdoğan, basını atlatarak Cumhuriyet Lisesi’ne geçerek karne dağıtım törenine katıldı. Başbakan Erdoğan, buradan havaalanına geçerek açılışlara katılmak üzere Ağrı’ya hareket etti. • ERZURUM
Kampanyalara değil icraatlarımıza bakın
• Erdoğan, televizyonlarda 2011 yılının ilk ‘’Ulusa Sesleniş’’ konuşmasını da dün gerçekleştirdi. Başbakan, vatandaşları olası provokasyonlara karşı uyanık olmaya çağırdı. “Kendi fikirlerimizi, kendi yaşam tarzlarımızı topluma empoze etmek için değil, herkesin özgürce yaşayabildiği, kimsenin başkasının özgürlük alanına müdahale etmediği, ileri demokrasinin tüm kurallarıyla işlediği bir Türkiye inşa etmek üzere bu yola çıktık” diyen Erdoğan şöyle devam etti: “Topluma pompalanan korkuların tamamı yersizdir, asılsızdır. Biz kimseye yaşam tarzı dayatmadık, dayatmıyoruz, dayatamayız. Tam tersine herkesin yaşam tarzı, hükümet olarak bizim teminatımız altındadır. Bu noktada sürdürülen kampanyalar karşısında da milletimin uyanık olmasını, söylentilere değil, 8 yıllık icraatlarımıza bakmalarını özellikle rica ediyorum.”
Cirit sporunu lig haline getireceğiz
• Erzurum’da açılışı yapılan Dünya Üniversiteler Kış Oyunları’nın açılış törenine katılan Başbakan Erdoğan, törenler esnasında en fazla cirit takımının başındaki 83 yaşındaki Baki Bulut’u beğendiğini açıkladı. Erdoğan, Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Faruk Özak’a yönelik olarak da, “O yaşlı amcamızın 83 yaşında Maşallah başı çekmesi çok çok önemliydi. Burda çok önemli bir şey var Beyfendi (Faruk Özak) burda, biz cirit sporunu bundan sonra adeta lig haline getireceğiz, bunu yaygın hale getireceğiz” dedi. Bakan Özak da Erdoğan’ın temennisine,’Çalışıyoruz’ cevabını verdi. Kış Oyunları’nın açılış törenlerine Erzurumlu’ların büyük ilgi ve alaka gösterdiğini de belirten Başbakan Erdoğan, soğuk ve kar yağışlı havaya rağmen oyunlara ilgi gösteren ‘Dadaşlar’a teşekkür etti.
Erdoğan’a yönelik üsluba da kızarım
• Gazeteci Oral Çalışlar, Radikal gazetesinde dün yayınlanan köşesinde ünlü oyuncu Halil Ergün’ün ülkede yaşanan son tartışmalara dair görüşlerine yer verdi.
Çalışlar, Ergün’ün aydınlarla Başbakan arasında ortaya çıkan gerginliğe verdiği cevabı şu şekilde köşesine taşıdı:
(‘Anayasa referandumu sırasında ‘evet’ diyen aydınlar oyuna mı geldi?’ sorusu)
Hiç öyle düşünmüyorum.
Biz ‘evet’ diyenlerin istekleri belliydi. Değişikliklerin eksik olması evet dememizi engellemez...
Bir üslup rahatsızlığımız, temel konularda kaygılarımız var tabii.
Ancak Başbakan’a yönelik üslubun da pek kabul edilir olduğunu söyleyemeyiz.
Öylesine ağır ifadeler kullanılıyor ki. Bu üsluba da kızarım.” •
Vizesiz AB için dev adım 29 01 2011
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında vize sorununun çözümü için önemli aşama sağlandı. Ankara, kaçak göçmenleri geri kabul taslağı üzerinde AB ile uzlaşmaya vardı
Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle (AB) yaşadığı vize sorununun önündeki en önemli engel olarak gösterilen geri kabul anlaşmasında müzakereler tamamlandı.
İki tarafın Ankara’da yaptığı müzakerelerde varılan uzlaşma 24 Şubat’taki AB Adalet ve İçişleri Bakanları toplantısında resmi onaya sunulacak. Metni Avrupa Parlamentosu’nun (AP) da onaylaması gerekiyor.
Ancak Türkiye, anlaşmayı imzalamak için öncelikle AB’den Türk vatandaşlarına yönelik katı vize uygulamalarını yumuşatmasını istiyor.
Avrupa Komisyonu’nun Türkiye ile vize muafiyeti görüşmelerine başlayabilmesi için 27 üye ülkenin onayını alması gerekiyor.
Ankara’nın, komisyona bu yetki verilinceye dek geri kabul anlaşmasını imzalamaya soğuk baktığı belirtiliyor.
Dışişileri Bakanı Ahmet Davutoğlu,
“Vize muafiyeti müzakerelerinin başlamasının önünde engel kalmadı” dedi.
AB’nin karar almasını istediklerini söyleyen Davutoğlu, “Adım atılmasını bekliyoruz” dedi.
KUM SAATi 27 01 2011 penşembe Ahmet Altan iki tür muhalefet
Benim görebildiğim kadarıyla bizim ülkemizde iki tür muhalefet var.
Birincisi, AKP’ye ve temsil ettiği muhafazakâr kesime karşı bir tür öfke ve hınçla dolu olan, AKP ne yaparsa yapsın “yanlış yaptığını” söyleyen, “tek” doğru hayat tarzının “kendi” hayat tarzları olduğuna inanarak muhafazakârların hayat tarzlarına müdahale eden, onları aşağılayan, giyim kuşamlarına karışan ve onları savunan AKP’yi “daha baştan” şeriatçı olarak ilan edip, bu partinin asla demokrat olamayacağını, “iyi bir şey” yapamayacağını iddia eden bir muhalefet.
AKP’nin çıkardığı uyum yasalarını, sonunu getiremese de başlatacak cesareti gösterdiği Kürt açılımını, sağlık politikalarındaki devrimlerini, ulaşımda aldıkları mesafeyi, ekonomideki büyümeyi, Ergenekon soruşturmasındaki kararlılıklarını, 27 Nisan muhtırasındaki dik duruşlarını “yok sayan” bu muhalefetin söyledikleri hakkaniyete de gerçeklere de uymadığı için toplumda büyük bir yankı da yaratmıyor zaten.
Bir de ikinci tür bir muhalefet var.
Ordunun siyasetten çıktığı, Kürtlerin, muhafazakârların, Alevilerin, solcuların kısacası bütün vatandaşların eşit haklara sahip olduğu, kimsenin hayat tarzına müdahale edilmediği, kimsenin aşağılanmadığı, yargının “devleti” değil adaleti savunduğu, demokrasinin bütün kurallarıyla uygulandığı bir Türkiye isteyen bir muhalefet.
Bu tür muhalefet için “partiler” önemli değil, hangi parti böyle bir Türkiye’nin yaratılması yolunda bir adım atarsa onu destekleyip, hangi parti bundan uzaklaşılması için çabalarsa onu eleştiren bir muhalefet.
Taraf gazetesinin ikinci tür muhalefeti temsil ettiğini düşünüyorum.
Biz AKP’nin, bu ülke için yararlı olduğuna inandığımız her adımını sonuna kadar destekledik, bundan sonra da destekleriz.
AKP, demokrasi çizgisinden, şeffaflıktan, evrensel hukuktan, orduyu kışlasında tutacak bir demokrasiden uzaklaştığında da bütün gücümüzle muhalefet eder, bağırır, halkın dikkatini bu noktaya çekmeye uğraşırız.
Ne desteklediğimizde AKP’yle aramızda bir “köprü” kurulur, ne muhalefet ettiğimizde bir “köprü” yıkılır, öyle bir köprü zaten yoktur.
Kendimizi, bir siyasi iktidarın “koalisyon ortağı” gibi görecek kadar önemseyen bir budalalığa da Allaha şükür sahip değiliz, siyasi hiçbir gücümüz, hiçbir etkimiz olmadığını baştan kabul ederiz, biz sadece fikirlerimizi söyleriz.
Hakkaniyetli, dürüst ve doğru sözler söylüyorsak sonunda toplum vicdanı bizim sesimizi duyar, inancımız budur.
Referandumda bütün gücümüzle desteklediğimiz AKP’yi şimdi ciddi biçimde eleştiriyoruz.
Derdimiz, AKP’nin yanlış bir iş yaptığını kanıtlamak değil.
Derdimiz, eğer becerebilirsek, AKP’nin yanlış bir iş yapmasını, toplumun dikkatini bu yanlışlığa çekerek önlemek.
Ortada somut olaylar var.
Birincisi Sayıştay Yasası.
AKP, Avrupa Birliği ile uyum sağlama çabası içinde olduğu 2004 yılında bir değişiklik yaparak Genelkurmay’ın harcamalarının “toplumdan gizlenmesini” öngören maddeyi Anayasa’dan çıkardı.
2004’de yaptığının şimdi tam tersini yapıyor ve Genelkurmay’ın harcamalarını, AB’nin hiçbir ülkesinde görülmeyen biçimde halktan saklıyor.
Sorumuz basit.
Neden 2004’te yaptığınızın tam tersini yapıyorsunuz şimdi, neden AB’nin hiçbir ülkesinde olmayan bir uygulamayla Genelkurmay’ın harcamalarını, o harcamaların parasını veren halktan saklıyorsunuz?
Bir AKP yöneticisi, “biz bugünkü yasayı 2005’te hazırlamıştık” diyor, hatayı o zaman yapmış olmaları tam olarak neyi değiştiriyor anlamadım ama o yöneticinin şu soruya da açıkça cevap vermesini istiyorum.
2005’te hazırladığınız yasada Genelkurmay’ın harcamalarının “nasıl gizleneceğini” belirleyecek yönetmeliği hazırlamayı Genelkurmay’a mı bırakmıştınız yoksa bu yeni bir ek olarak mı kondu maddeye?
Biz ordunun harcamalarının şeffaf olmasını istiyoruz, cuntaları, darbe planlarını önleyecek şeffaflaşma önce buradan başlamalı.
Ayrıca neden bütün devlet memurlarının maaşlarını tablolar halinde açıklarken askerlerin, yargıçların, valilerin maaşlarını o tablolara koymuyorsunuz?
Bizim istediğimiz AKP’nin 2004’teki “değişimci” rolüne dönmesi, Avrupa Birliği’nin kriterlerini uygulaması, gerçekleri halktan gizlememesi.
Kürt açılımına, eşitliğe, Alevi haklarına, fikir özgürlüğüne sahip çıkması, söz verdiği “demokratik anayasayı” maddeler halinde halkına anlatması, “başkanlıktan” muradının ne olduğunu açıklaması, barışa değil savaşa hizmet eden “milliyetçi” söylemleri bırakması, Hrant Dink’in devlet içindeki katillerini ortaya çıkarması, Genelkurmay’ın saçma sapan açıklamalarına bir hükümetin yapması gerektiği gibi açıkça tavır alması.
Bunları yapmadığı sürece biz AKP’yi eleştiririz.
Diyorlar ki “reel politika” değişmiş, bizim eleştirilerimizin bir kıymet-i harbiyesi yokmuş artık, olmayıversin, bunları söyleyenlerin unuttuğu “karınca” meselini biz unutmadık, Kâbe yolundaki topal karıncadan geri kalacak değiliz.
Varsın menzile ulaşamayalım, yolumuz doğru olsun da...
1. İki tür muhalefet - 27.01.2011
2. Bu bir ordu değil... - 26.01.2011
3. Bu ne? - 25.01.2011
4. Zavallı CHP ve başka bir parti - 23.01.2011
5. Beyaz adam ve muhafazakârlar - 22.01.2011
6. Yaşayan cunta - 21.01.2011
7. 2010’da darbe - 20.01.2011
8. Cinayet - 19.01.2011
9. Dava - 18.01.2011
10. Niye - 16.01.2011
11. Erdoğan ve kof kabadayılık - 15.01.2011
12. Altı ay - 14.01.2011
13. Böl ve yönet - 13.01.2011
14. Sarıkamış ve AKP - 12.01.2011
15. Ucube - 11.01.2011
KUM SAATi 29 01 2011 cumartesi Ahmet Altan Ne yapıyorsun Başbakan
Mısır’da da ortalık karıştı.
Belli ki Ortadoğu bir kabuk değişikliğine doğru gidecek.
“Üç vakte kadar” dünyanın en zengin topraklarının üstüne kurulmuş “diktatörler çöplüğü” büyük bir sarsıntıdan geçecek.
Dünyadaki değişimin doğal ve kaçınılmaz sonucu bu.
Ortadoğu, demokratikleşme kıvranmaları yaşarken, bu bölgeye “demokrasi” örneği olması gereken ve bu yolda büyük ümitler vaat eden Türkiye’de gittikçe daha tuhaf işler gerçekleşiyor.
AKP, önce Kürt meselsinde Milli Güvenlik Kurulu’nun “sesi haline” geldi, kuruldaki generallerin konuşmalarının aynılarını yapan bir başbakan gördük.
Sanki Kürt açılımı başlatan insan o değildi.
Ardından Sayıştay Yasası rezaletiyle karşılaştık.
2004’te Anayasa maddesini Avrupa Birliği’nin “demokrasi standartlarına” uymak için değiştiren AKP, 2010 yılında 2004’te yaptığının tam tersini yaptı.
Ordunun harcamalarını halkın gözünden saklamayı öngören bir madde ekledi yasaya.
Ardından da şimdi “ombudsmanlık” yasasındaki “asker-AKP işbirliğiyle” karşı karşıyayız.
Melih Altınok’un haberinde ayrıntılarını okuyacaksınız.
Daha önceki ombudsmanlık yasasında “askerî faaliyetler” tümüyle denetim dışı tutuluyor.
Sonra AKP, demokratikleşmeye doğru bir adım atıyor.
Bakanlar Kurulu tarafından Meclis Anayasa Komisyonu’na gönderilen bir tasarıyla askerî faaliyetlerin hepsinin denetime tabi tutulması öngörülüyor.
Ve, perşembe günü AKP’li bir milletvekilinin önerisiyle, Bakanlar Kurulu’nun tasarısı değiştiriliyor ve “askerî faaliyetler” yeniden denetim dışı bırakılıyor.
Sayıştay Yasası’nda da, ombudsmanlık yasasında da AKP “tavır” değiştiriyor, geri adım atıyor ve askerî vesayete geniş bir alan açıyor.
İki yasada da “ilk yaptıklarıyla” AKP, işin “doğrusunun” ne olduğunu bildiğini gösteriyor.
Doğruyu bildiği halde niye şimdi “yanlışı” tercih ediyor?
AKP’ye ne oldu?
Niye Başbakan Erdoğan dümen kırdı ve ordunun isteklerini kabul eden, onun vesayetini pekiştiren adımlara tevessül ediyor?
Yolculuk ne yana Başbakan?
Nereye doğru gidiyorsunuz?
Askerî vesayet konusunda Başbakan Erdoğan’ın karşısında hiçbir ciddi muhalefet yok, CHP ve MHP zavallı birer dilsiz bu konularda.
Medyanın bir bölümü Başbakan’ı kızdırmamak için, diğer bölümü de ordunun gücünün artmasından hoşlandığı için sessiz.
Erdoğan’da bu rahatlık içinde keyfince değişiklikler yapıp, askerî vesayetin vidalarını teker teker gevşetiyor.
Bunu halka kabul ettireceğine de çok emin.
“Entelektüellerin dili, milletin dili değil” demesi zaten bu güveni gösteriyor.
Anladığım kadarıyla, Erdoğan, “askerî vesayet bitsin” diyen entelektüellerin sesini milletin paylaşmadığını sanıyor.
Eğer Başbakan, milletin “askerî vesayet bırak genişlesin, sana vesayet kurban olsun” diyeceğine inanıyorsa, bu millete “bidon kafalı” diyenlerin görüşlerini fazlasıyla ciddiye almış demektir.
Millet “bidon kafalı” değil ve özellikleri sevdikleri tarafından kandırılmaktan nefret eder.
Bu millet askerî vesayeti istemiyor, Erdoğan’ı da bunu sona erdireceğine güvendiği için seviyor.
Askerî vesayetle el ele tuştan bir başbakan içi ne düşüneceğini hep birlikte görürüz.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça, “başkanlık” sistemini getirecek bir çoğunluğu parlamentoya sokma ihtimali kuvvetlendikçe, Erdoğan’ın “askerî vesayet” konusundaki politikaları da değişiyor.
Daha önce attığı olumlu ve demokratik adımlardan birer birer geri çekiliyor.
Aklındakinin ne olduğunu bilmek, niyetini okumak mümkün değil ama “askerî vesayete” gösterilen bu büyük hoşgörüyle “başkanlık” lafını yan yana koyunca ürkütücü ihtimaller beliriyor ufukta.
Erdoğan “Demirelleşmeyi”, onun Çankaya’da yaptığı gibi askerle işbirliği yapmayı düşünüyorsa büyük bir hataya sürükleniyor demektir.
Asker destekli bir başkanı bu ülke kabul etmez.
Tunus’la Mısır, ordu desteğini arkasına almış liderlerin koltuklarını sarsarken, Türkiye yeni bir “Mübarek”i baş tacı yapmaz.
Başbakan’a dostça tavsiyem demokrasiye geri dönmesidir.
Milleti kandırmaya çalışmak hiçbir siyasetçiye uğur getirmez.
İsterse, denesin görsün.
Ne yapıyorsun Başbakan - 29.01.2011
Başkanlık ve baş dönmesi... - 28.01.2011
İki tür muhalefet - 27.01.2011
Bu bir ordu değil... - 26.01.2011
Bu ne? - 25.01.2011
Zavallı CHP ve başka bir parti - 23.01.2011
Beyaz adam ve muhafazakârlar - 22.01.2011
Yaşayan cunta - 21.01.2011
2010’da darbe - 20.01.2011
Cinayet - 19.01.2011
Dava - 18.01.2011
Niye - 16.01.2011
Erdoğan ve kof kabadayılık - 15.01.2011
Altı ay - 14.01.2011
Böl ve yönet - 13.01.2011
Sarıkamış ve AKP - 12.01.2011
Ucube - 11.01.2011
Yasaklamak - 09.01.2011
Bir cumhuriyet batarken... - 08.01.2011
Şaşırdınız demek... - 07.01.2011
12 ve 10 - 06.01.2011
Sertlik ve zekâ - 05.01.2011
Bir parti - 04.01.2011
Sisif’in günlüğü - 02.01.2011
Dindar ile muhafazakâr - 01.01.2011
Küçük Prens - 31.12.2010
http://oi55.tinypic.com/2pqkrpj.jpg
Sokaktaki kadın - 30.12.2010
Balyoz iddiaları - 29.12.2010
İnsanoğlunun rızası - 28.12.2010
Erkek kediler - 26.12.2010
Go Go Mubarek git mubarek git
30 01 2011 pazar
Paranmanjang gece balıkçılık 2011 Yönetmen Chan wook Park YazarChan wook Park
cep telefon ile çekilmiş ilk sinema filmi Bafta da yarışıyor
A fisherman becomes entangled in his line when he catches something unexpected.
o beklenmedik bir şey yakalar zaman bir balıkçı onun doğrultusunda karışmış olur.
http://www.imdb.com/title/tt1817229/
http://www.sarangni.info/mov/1817229/paranmanjang.html
Kirli senaryolara ve kirli ittifaklara Boyun Eğmeyeceğiz 8 yıl boyunca çetelere, hukuksuzluğa nasıl boyun eğmediysek, bugün de boyun eğmiyor, göz yummuyoruz.
28 01 2011 cuma
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
Ortaya atılan kirli senaryo ve ittifaklara aldırmadıklarını söyleyen Erdoğan:
8 yıl boyunca çetelere, hukuksuzluğa nasıl boyun eğmediysek, bugün de boyun eğmiyor, göz yummuyoruz
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ağrı Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen Toplu Açılış Töreni’nde konuştu. Seçim öncesi yaşanabilecek provokasyonlara dikkat çeken Başbakanın konuşmasından satır başları şu şekilde:
ONLAR STATÜKO KAZANSIN İSTİYORLARDI
Ağrı, 12 Eylül halk oylamasında, yüzde 96 evet oyuyla, Türkiye rekorunu elde etti. Benim, Doğudaki, güneydoğudaki vatandaşımı sandıktan uzak tutmaya çalıştılar. Onlar ‘evet’ çıksın istemiyordu, onlar ‘hayır’ çıksın istiyordu, onlar statüko kazansın istiyordu, onlar; çeteler kazansın, mafya kazansın, karanlık suç örgütleri kazansın istiyordu. Benim Ağrılı kardeşim, kimin kimlerin değirmenine su taşıdığını, kimlerin kimlerle kol kola gezdiğini lütfen görsün, lütfen bunu iyi analiz etsin.
ANKARA’DA NE VARSA VAN’DA DA OLACAK
Biz bu kirli senaryolara, kirli ittifaklara aldırmıyoruz. Nasıl ki 8 yıl boyunca çetelere, hukuksuzluğa boyun eğmediysek, bugün de boyun eğmiyor, göz yummuyor, eyvallah demiyoruz. İstanbul’da ne varsa, Ağrı’da da olacak. Ankara’da ne varsa, Van’da, Ardahan’da, Iğdır’da da o olacak. 81 vilayetin 81’i, eş zamanlı olarak kalkınacak. Ağrı ne zaman il yapıldı biliyor musunuz?
1927. Ağrı ne zaman üniversiteye kavuştu?
Tam 80 yıl sonra, 2007 yılında. Ağrı, kendisine yakışan havaalanına ne zaman kavuştu?
84 yıl sonra, işte bu açılış töreniyle.
OKULLARDAN DA RAHATSIZ OLUYORLAR
Ağrı’ya turist gelmesin, Ağrı’ya yatırım gelmesin, Ağrı zenginleşmesin, Ağrı’nın esnafı, çiftçisi kazanmasın diye ayak diretenler var. Yoksulluk devam etsin diye çaba harcayanlar var. Üniversiteden rahatsız oluyorlar, bölünmüş yollardan rahatsız oluyorlar, açtığımız okullardan rahatsız oluyorlar, spor tesislerinden, hizmet binalarından rahatsız oluyorlar. Merhum Ahmede Hani’nin o muhteşem eserini Kürtçe ve Türkçe bastığımız için, hem de Kültür Bakanlığı eliyle bastığımız için rahatsız oluyorlar. TRT ŞEŞ’ten rahatsız oluyorlar, Olağanüstü Halin kalkmasından rahatsız oluyorlar, demokrasinin ileri standartlara ulaşmasından rahatsız oluyorlar.
Lisede karne dağıttı
25. Dünya Üniversitelerarası Kış Oyunları’nın açılış törenine katılan Erdoğan, geceyi Dedeman Otel’de geçirdi. Sabah otelden ayrılan Başbakan Erdoğan, basını atlatarak Cumhuriyet Lisesi’ne geçerek karne dağıtım törenine katıldı. Başbakan Erdoğan, buradan havaalanına geçerek açılışlara katılmak üzere Ağrı’ya hareket etti. • ERZURUM
Kampanyalara değil icraatlarımıza bakın
• Erdoğan, televizyonlarda 2011 yılının ilk ‘’Ulusa Sesleniş’’ konuşmasını da dün gerçekleştirdi. Başbakan, vatandaşları olası provokasyonlara karşı uyanık olmaya çağırdı. “Kendi fikirlerimizi, kendi yaşam tarzlarımızı topluma empoze etmek için değil, herkesin özgürce yaşayabildiği, kimsenin başkasının özgürlük alanına müdahale etmediği, ileri demokrasinin tüm kurallarıyla işlediği bir Türkiye inşa etmek üzere bu yola çıktık” diyen Erdoğan şöyle devam etti: “Topluma pompalanan korkuların tamamı yersizdir, asılsızdır. Biz kimseye yaşam tarzı dayatmadık, dayatmıyoruz, dayatamayız. Tam tersine herkesin yaşam tarzı, hükümet olarak bizim teminatımız altındadır. Bu noktada sürdürülen kampanyalar karşısında da milletimin uyanık olmasını, söylentilere değil, 8 yıllık icraatlarımıza bakmalarını özellikle rica ediyorum.”
Cirit sporunu lig haline getireceğiz
• Erzurum’da açılışı yapılan Dünya Üniversiteler Kış Oyunları’nın açılış törenine katılan Başbakan Erdoğan, törenler esnasında en fazla cirit takımının başındaki 83 yaşındaki Baki Bulut’u beğendiğini açıkladı. Erdoğan, Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Faruk Özak’a yönelik olarak da, “O yaşlı amcamızın 83 yaşında Maşallah başı çekmesi çok çok önemliydi. Burda çok önemli bir şey var Beyfendi (Faruk Özak) burda, biz cirit sporunu bundan sonra adeta lig haline getireceğiz, bunu yaygın hale getireceğiz” dedi. Bakan Özak da Erdoğan’ın temennisine,’Çalışıyoruz’ cevabını verdi. Kış Oyunları’nın açılış törenlerine Erzurumlu’ların büyük ilgi ve alaka gösterdiğini de belirten Başbakan Erdoğan, soğuk ve kar yağışlı havaya rağmen oyunlara ilgi gösteren ‘Dadaşlar’a teşekkür etti.
Erdoğan’a yönelik üsluba da kızarım
• Gazeteci Oral Çalışlar, Radikal gazetesinde dün yayınlanan köşesinde ünlü oyuncu Halil Ergün’ün ülkede yaşanan son tartışmalara dair görüşlerine yer verdi.
Çalışlar, Ergün’ün aydınlarla Başbakan arasında ortaya çıkan gerginliğe verdiği cevabı şu şekilde köşesine taşıdı:
(‘Anayasa referandumu sırasında ‘evet’ diyen aydınlar oyuna mı geldi?’ sorusu)
Hiç öyle düşünmüyorum.
Biz ‘evet’ diyenlerin istekleri belliydi. Değişikliklerin eksik olması evet dememizi engellemez...
Bir üslup rahatsızlığımız, temel konularda kaygılarımız var tabii.
Ancak Başbakan’a yönelik üslubun da pek kabul edilir olduğunu söyleyemeyiz.
Öylesine ağır ifadeler kullanılıyor ki. Bu üsluba da kızarım.” •
Vizesiz AB için dev adım 29 01 2011
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında vize sorununun çözümü için önemli aşama sağlandı. Ankara, kaçak göçmenleri geri kabul taslağı üzerinde AB ile uzlaşmaya vardı
Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle (AB) yaşadığı vize sorununun önündeki en önemli engel olarak gösterilen geri kabul anlaşmasında müzakereler tamamlandı.
İki tarafın Ankara’da yaptığı müzakerelerde varılan uzlaşma 24 Şubat’taki AB Adalet ve İçişleri Bakanları toplantısında resmi onaya sunulacak. Metni Avrupa Parlamentosu’nun (AP) da onaylaması gerekiyor.
Ancak Türkiye, anlaşmayı imzalamak için öncelikle AB’den Türk vatandaşlarına yönelik katı vize uygulamalarını yumuşatmasını istiyor.
Avrupa Komisyonu’nun Türkiye ile vize muafiyeti görüşmelerine başlayabilmesi için 27 üye ülkenin onayını alması gerekiyor.
Ankara’nın, komisyona bu yetki verilinceye dek geri kabul anlaşmasını imzalamaya soğuk baktığı belirtiliyor.
Dışişileri Bakanı Ahmet Davutoğlu,
“Vize muafiyeti müzakerelerinin başlamasının önünde engel kalmadı” dedi.
AB’nin karar almasını istediklerini söyleyen Davutoğlu, “Adım atılmasını bekliyoruz” dedi.
KUM SAATi 27 01 2011 penşembe Ahmet Altan iki tür muhalefet
Benim görebildiğim kadarıyla bizim ülkemizde iki tür muhalefet var.
Birincisi, AKP’ye ve temsil ettiği muhafazakâr kesime karşı bir tür öfke ve hınçla dolu olan, AKP ne yaparsa yapsın “yanlış yaptığını” söyleyen, “tek” doğru hayat tarzının “kendi” hayat tarzları olduğuna inanarak muhafazakârların hayat tarzlarına müdahale eden, onları aşağılayan, giyim kuşamlarına karışan ve onları savunan AKP’yi “daha baştan” şeriatçı olarak ilan edip, bu partinin asla demokrat olamayacağını, “iyi bir şey” yapamayacağını iddia eden bir muhalefet.
AKP’nin çıkardığı uyum yasalarını, sonunu getiremese de başlatacak cesareti gösterdiği Kürt açılımını, sağlık politikalarındaki devrimlerini, ulaşımda aldıkları mesafeyi, ekonomideki büyümeyi, Ergenekon soruşturmasındaki kararlılıklarını, 27 Nisan muhtırasındaki dik duruşlarını “yok sayan” bu muhalefetin söyledikleri hakkaniyete de gerçeklere de uymadığı için toplumda büyük bir yankı da yaratmıyor zaten.
Bir de ikinci tür bir muhalefet var.
Ordunun siyasetten çıktığı, Kürtlerin, muhafazakârların, Alevilerin, solcuların kısacası bütün vatandaşların eşit haklara sahip olduğu, kimsenin hayat tarzına müdahale edilmediği, kimsenin aşağılanmadığı, yargının “devleti” değil adaleti savunduğu, demokrasinin bütün kurallarıyla uygulandığı bir Türkiye isteyen bir muhalefet.
Bu tür muhalefet için “partiler” önemli değil, hangi parti böyle bir Türkiye’nin yaratılması yolunda bir adım atarsa onu destekleyip, hangi parti bundan uzaklaşılması için çabalarsa onu eleştiren bir muhalefet.
Taraf gazetesinin ikinci tür muhalefeti temsil ettiğini düşünüyorum.
Biz AKP’nin, bu ülke için yararlı olduğuna inandığımız her adımını sonuna kadar destekledik, bundan sonra da destekleriz.
AKP, demokrasi çizgisinden, şeffaflıktan, evrensel hukuktan, orduyu kışlasında tutacak bir demokrasiden uzaklaştığında da bütün gücümüzle muhalefet eder, bağırır, halkın dikkatini bu noktaya çekmeye uğraşırız.
Ne desteklediğimizde AKP’yle aramızda bir “köprü” kurulur, ne muhalefet ettiğimizde bir “köprü” yıkılır, öyle bir köprü zaten yoktur.
Kendimizi, bir siyasi iktidarın “koalisyon ortağı” gibi görecek kadar önemseyen bir budalalığa da Allaha şükür sahip değiliz, siyasi hiçbir gücümüz, hiçbir etkimiz olmadığını baştan kabul ederiz, biz sadece fikirlerimizi söyleriz.
Hakkaniyetli, dürüst ve doğru sözler söylüyorsak sonunda toplum vicdanı bizim sesimizi duyar, inancımız budur.
Referandumda bütün gücümüzle desteklediğimiz AKP’yi şimdi ciddi biçimde eleştiriyoruz.
Derdimiz, AKP’nin yanlış bir iş yaptığını kanıtlamak değil.
Derdimiz, eğer becerebilirsek, AKP’nin yanlış bir iş yapmasını, toplumun dikkatini bu yanlışlığa çekerek önlemek.
Ortada somut olaylar var.
Birincisi Sayıştay Yasası.
AKP, Avrupa Birliği ile uyum sağlama çabası içinde olduğu 2004 yılında bir değişiklik yaparak Genelkurmay’ın harcamalarının “toplumdan gizlenmesini” öngören maddeyi Anayasa’dan çıkardı.
2004’de yaptığının şimdi tam tersini yapıyor ve Genelkurmay’ın harcamalarını, AB’nin hiçbir ülkesinde görülmeyen biçimde halktan saklıyor.
Sorumuz basit.
Neden 2004’te yaptığınızın tam tersini yapıyorsunuz şimdi, neden AB’nin hiçbir ülkesinde olmayan bir uygulamayla Genelkurmay’ın harcamalarını, o harcamaların parasını veren halktan saklıyorsunuz?
Bir AKP yöneticisi, “biz bugünkü yasayı 2005’te hazırlamıştık” diyor, hatayı o zaman yapmış olmaları tam olarak neyi değiştiriyor anlamadım ama o yöneticinin şu soruya da açıkça cevap vermesini istiyorum.
2005’te hazırladığınız yasada Genelkurmay’ın harcamalarının “nasıl gizleneceğini” belirleyecek yönetmeliği hazırlamayı Genelkurmay’a mı bırakmıştınız yoksa bu yeni bir ek olarak mı kondu maddeye?
Biz ordunun harcamalarının şeffaf olmasını istiyoruz, cuntaları, darbe planlarını önleyecek şeffaflaşma önce buradan başlamalı.
Ayrıca neden bütün devlet memurlarının maaşlarını tablolar halinde açıklarken askerlerin, yargıçların, valilerin maaşlarını o tablolara koymuyorsunuz?
Bizim istediğimiz AKP’nin 2004’teki “değişimci” rolüne dönmesi, Avrupa Birliği’nin kriterlerini uygulaması, gerçekleri halktan gizlememesi.
Kürt açılımına, eşitliğe, Alevi haklarına, fikir özgürlüğüne sahip çıkması, söz verdiği “demokratik anayasayı” maddeler halinde halkına anlatması, “başkanlıktan” muradının ne olduğunu açıklaması, barışa değil savaşa hizmet eden “milliyetçi” söylemleri bırakması, Hrant Dink’in devlet içindeki katillerini ortaya çıkarması, Genelkurmay’ın saçma sapan açıklamalarına bir hükümetin yapması gerektiği gibi açıkça tavır alması.
Bunları yapmadığı sürece biz AKP’yi eleştiririz.
Diyorlar ki “reel politika” değişmiş, bizim eleştirilerimizin bir kıymet-i harbiyesi yokmuş artık, olmayıversin, bunları söyleyenlerin unuttuğu “karınca” meselini biz unutmadık, Kâbe yolundaki topal karıncadan geri kalacak değiliz.
Varsın menzile ulaşamayalım, yolumuz doğru olsun da...
1. İki tür muhalefet - 27.01.2011
2. Bu bir ordu değil... - 26.01.2011
3. Bu ne? - 25.01.2011
4. Zavallı CHP ve başka bir parti - 23.01.2011
5. Beyaz adam ve muhafazakârlar - 22.01.2011
6. Yaşayan cunta - 21.01.2011
7. 2010’da darbe - 20.01.2011
8. Cinayet - 19.01.2011
9. Dava - 18.01.2011
10. Niye - 16.01.2011
11. Erdoğan ve kof kabadayılık - 15.01.2011
12. Altı ay - 14.01.2011
13. Böl ve yönet - 13.01.2011
14. Sarıkamış ve AKP - 12.01.2011
15. Ucube - 11.01.2011
KUM SAATi 29 01 2011 cumartesi Ahmet Altan Ne yapıyorsun Başbakan
Mısır’da da ortalık karıştı.
Belli ki Ortadoğu bir kabuk değişikliğine doğru gidecek.
“Üç vakte kadar” dünyanın en zengin topraklarının üstüne kurulmuş “diktatörler çöplüğü” büyük bir sarsıntıdan geçecek.
Dünyadaki değişimin doğal ve kaçınılmaz sonucu bu.
Ortadoğu, demokratikleşme kıvranmaları yaşarken, bu bölgeye “demokrasi” örneği olması gereken ve bu yolda büyük ümitler vaat eden Türkiye’de gittikçe daha tuhaf işler gerçekleşiyor.
AKP, önce Kürt meselsinde Milli Güvenlik Kurulu’nun “sesi haline” geldi, kuruldaki generallerin konuşmalarının aynılarını yapan bir başbakan gördük.
Sanki Kürt açılımı başlatan insan o değildi.
Ardından Sayıştay Yasası rezaletiyle karşılaştık.
2004’te Anayasa maddesini Avrupa Birliği’nin “demokrasi standartlarına” uymak için değiştiren AKP, 2010 yılında 2004’te yaptığının tam tersini yaptı.
Ordunun harcamalarını halkın gözünden saklamayı öngören bir madde ekledi yasaya.
Ardından da şimdi “ombudsmanlık” yasasındaki “asker-AKP işbirliğiyle” karşı karşıyayız.
Melih Altınok’un haberinde ayrıntılarını okuyacaksınız.
Daha önceki ombudsmanlık yasasında “askerî faaliyetler” tümüyle denetim dışı tutuluyor.
Sonra AKP, demokratikleşmeye doğru bir adım atıyor.
Bakanlar Kurulu tarafından Meclis Anayasa Komisyonu’na gönderilen bir tasarıyla askerî faaliyetlerin hepsinin denetime tabi tutulması öngörülüyor.
Ve, perşembe günü AKP’li bir milletvekilinin önerisiyle, Bakanlar Kurulu’nun tasarısı değiştiriliyor ve “askerî faaliyetler” yeniden denetim dışı bırakılıyor.
Sayıştay Yasası’nda da, ombudsmanlık yasasında da AKP “tavır” değiştiriyor, geri adım atıyor ve askerî vesayete geniş bir alan açıyor.
İki yasada da “ilk yaptıklarıyla” AKP, işin “doğrusunun” ne olduğunu bildiğini gösteriyor.
Doğruyu bildiği halde niye şimdi “yanlışı” tercih ediyor?
AKP’ye ne oldu?
Niye Başbakan Erdoğan dümen kırdı ve ordunun isteklerini kabul eden, onun vesayetini pekiştiren adımlara tevessül ediyor?
Yolculuk ne yana Başbakan?
Nereye doğru gidiyorsunuz?
Askerî vesayet konusunda Başbakan Erdoğan’ın karşısında hiçbir ciddi muhalefet yok, CHP ve MHP zavallı birer dilsiz bu konularda.
Medyanın bir bölümü Başbakan’ı kızdırmamak için, diğer bölümü de ordunun gücünün artmasından hoşlandığı için sessiz.
Erdoğan’da bu rahatlık içinde keyfince değişiklikler yapıp, askerî vesayetin vidalarını teker teker gevşetiyor.
Bunu halka kabul ettireceğine de çok emin.
“Entelektüellerin dili, milletin dili değil” demesi zaten bu güveni gösteriyor.
Anladığım kadarıyla, Erdoğan, “askerî vesayet bitsin” diyen entelektüellerin sesini milletin paylaşmadığını sanıyor.
Eğer Başbakan, milletin “askerî vesayet bırak genişlesin, sana vesayet kurban olsun” diyeceğine inanıyorsa, bu millete “bidon kafalı” diyenlerin görüşlerini fazlasıyla ciddiye almış demektir.
Millet “bidon kafalı” değil ve özellikleri sevdikleri tarafından kandırılmaktan nefret eder.
Bu millet askerî vesayeti istemiyor, Erdoğan’ı da bunu sona erdireceğine güvendiği için seviyor.
Askerî vesayetle el ele tuştan bir başbakan içi ne düşüneceğini hep birlikte görürüz.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça, “başkanlık” sistemini getirecek bir çoğunluğu parlamentoya sokma ihtimali kuvvetlendikçe, Erdoğan’ın “askerî vesayet” konusundaki politikaları da değişiyor.
Daha önce attığı olumlu ve demokratik adımlardan birer birer geri çekiliyor.
Aklındakinin ne olduğunu bilmek, niyetini okumak mümkün değil ama “askerî vesayete” gösterilen bu büyük hoşgörüyle “başkanlık” lafını yan yana koyunca ürkütücü ihtimaller beliriyor ufukta.
Erdoğan “Demirelleşmeyi”, onun Çankaya’da yaptığı gibi askerle işbirliği yapmayı düşünüyorsa büyük bir hataya sürükleniyor demektir.
Asker destekli bir başkanı bu ülke kabul etmez.
Tunus’la Mısır, ordu desteğini arkasına almış liderlerin koltuklarını sarsarken, Türkiye yeni bir “Mübarek”i baş tacı yapmaz.
Başbakan’a dostça tavsiyem demokrasiye geri dönmesidir.
Milleti kandırmaya çalışmak hiçbir siyasetçiye uğur getirmez.
İsterse, denesin görsün.
Ne yapıyorsun Başbakan - 29.01.2011
Başkanlık ve baş dönmesi... - 28.01.2011
İki tür muhalefet - 27.01.2011
Bu bir ordu değil... - 26.01.2011
Bu ne? - 25.01.2011
Zavallı CHP ve başka bir parti - 23.01.2011
Beyaz adam ve muhafazakârlar - 22.01.2011
Yaşayan cunta - 21.01.2011
2010’da darbe - 20.01.2011
Cinayet - 19.01.2011
Dava - 18.01.2011
Niye - 16.01.2011
Erdoğan ve kof kabadayılık - 15.01.2011
Altı ay - 14.01.2011
Böl ve yönet - 13.01.2011
Sarıkamış ve AKP - 12.01.2011
Ucube - 11.01.2011
Yasaklamak - 09.01.2011
Bir cumhuriyet batarken... - 08.01.2011
Şaşırdınız demek... - 07.01.2011
12 ve 10 - 06.01.2011
Sertlik ve zekâ - 05.01.2011
Bir parti - 04.01.2011
Sisif’in günlüğü - 02.01.2011
Dindar ile muhafazakâr - 01.01.2011
Küçük Prens - 31.12.2010
http://oi55.tinypic.com/2pqkrpj.jpg
Sokaktaki kadın - 30.12.2010
Balyoz iddiaları - 29.12.2010
İnsanoğlunun rızası - 28.12.2010
Erkek kediler - 26.12.2010