Gen Sharp gerçekçi alternatif vardır Albert Einstein Kurumu 2003 54 sayfa
toplum ve siyaset Şiddet, savaş, terörizm, diktatörlük, zulüm, gasp ya da soykırım şeklinde olsun, çok ciddi bir sorun olarak kabul edilmektedir.
Tüm öneriler başarısız olmuştur şiddet sorunu, ya da belirli ifadeleri, çözmek için. Bu tür teklifler doğası yetersiz anlayışlara dayalı olmasından dolayı sorun çözümsüz kalması muhtemeldir. bir sorun anlayış olmadan, zor eğer imkansız değilse, o çözmektir.
Bu makalenin amacı ne onun çözümü için gerekli olacak toplum ve siyaset öneriyor yaygın şiddet sorununun niteliğine farklı bir bakış açısı ortaya koymaktır.
Biz altında büyük ölçüde çatışmanın askeri ve diğer şiddet araçları üzerindeki bağımlılığı azaltmak mümkün olacaktır koşulları analiz etmek gerekir. Biz şiddetin bu kadar yaygın, iyi nedenler için gerekli hem de kötü olanlar için sayılan neden ve nasıl temel bir değişim uzak olduğunu sendromu elde olabilir incelemek gerekir.
Bu denemede perspektif, ama belki de siyasi ve uluslararası çatışmaların şiddet problem çözme için temel basittir.
Bu, birçok durumda, ve kaçınılmazdır toplum ve siyaset bu çatışma tanımasını arzu önemlidir. Bazı çatışmalar uzlaşma dahil müzakere, diyalog ve uzlaşma-yöntemleri gibi hafif yöntemleri ile çözülebilir. Bu tehlikede sorunları temel olmadığında mümkün bulunmaktadır. O zaman bile, müzakere yoluyla bir sorunun çözümüne daha sık daha adalet yatıyor ortak değerlendirme gerekçeli yarışmacının göreli güç kapasiteleri etkilenir. .......
Bu bağlantılar rock işimi takdir edin:
SharingMatrix
Yükleme
Depositfiles
Violence in society and politics, whether in the form of war, terrorism, dictatorship, oppression, usurpation, or genocide, is widely recognized as a grave problem.
All the proposals to solve the problem of violence, or particular expressions of it, have been unsuccessful. It is probable that the problem remains unsolved because such proposals have been based on inadequate understandings of its nature. Without understanding a problem, it is difficult, if not impossible, to solve it.
The objective of this essay is to explore a different perspective on the nature of the problem of widespread violence in society and politics that suggests what will be required for its resolution.
We need to analyze the conditions under which it will be possible to reduce drastically the reliance on military and other violent means of conflict. We need to examine why violence is so widely regarded as necessary for good causes as well as for bad ones, and how fundamental change away from that syndrome might be achieved.
The perspective in this essay is simple, but perhaps fundamental to solving the problem of violence in political and international conflicts.
It is important to recognize that conflict in society and politics is inevitable and, in many cases, desirable. Some conflicts can be resolved by mild methods, such as negotiation, dialogue, and conciliation–methods that involve compromise. These are feasible when the issues at stake are not fundamental. Even then, the resolution of a conflict by negotiation is more often influenced by the relative power capacities of the contenders than by reasoned joint assessment of where justice lies. .......
http://en.wikipedia.org/wiki/Gene_Sharp
İşte dünyayı karıştıran adam Gene Sharp
Orta Doğu’yu yakan isyanın fitilini sosyolog ve siyaset bilim-ci Gene Sharp’ın teorileri ateşledi.
Van’daki dil eyleminde, bilim adamı Einstein’ın dil çıkaran fotoğrafı yer almıştı. Albert Einstein Vakfı’nı kuran Gene Sharp, bu vakfı kullanarak, sivil itaatsizliğin şifrelerini yayıyor. Kitlesel isyanların da temelini atıyor.
83 yaşında bir adam. Adı Gene Sharp... 2009’da Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilinceye kadar pek kimsenin dikkatini çekmeyen görünüşte kendi halinde bir sosyolog ve siyaset bilimci, hatta teorisyen. Ancak, o pek ortalıklarda görünmese de hazırladığı 198 maddelik ‘şiddet içermeyen silah’ listesi; karışıklık olan ülkelerde elden ele dolaşıyor, sosyal paylaşım siteleri ve cep telefonları aracılığıyla meydanlardaki göstercilere ulaşıyor. Seçimlerden üç ay önce başlayan ve ortaya çıkan tabloya göre altı aya kadar uzayan derin hareketler içeren tezler birçok ülkede başarı ile uygulanıyor.
30 DİLE ÇEVRİLDİ
Şiddet içermeyen devrim teorisyeni Sharp’ın 30’dan fazla dile çevrilen kitapları sınırlardan gizli olarak geçirilmiş, dünyanın her yerinde sivil polisten saklanmış eserler. Önce Tunus sonra da Mısır’da hükümetinin düşürülmesinde kullanılan stratejinin arkasındaki isim olan Sharp, en fazla dile çevrilen ve dağıtılan kitabı “Diktatörlükten Demokrasiye” 1993’te Aung San Suu Kyi’nin tutuklanmasından sonra Birmanya’da başlayan demokratik harekete ithafen yazdığını belirtiyor. Ancak ülkeyle ilgili herhangi bir uzmanlığa sahip olmadığı için Sharp, tamamen genelgeçer bir “diktatörlük devirme kılavuzu” yazmış, ortaya çıkan kitap ise kolayca çevrilebilir ve farklı durumlarda uygulanabilir özellik taşıyor. Birmanya’dan Tayland ve Endonezya‘ya ulaşan kitap, Doğu Avrupa, Güney Amerika ve Orta Doğu’da kullanıldı. Rusya’da ise, istihbarat servisi kitabı basan matbaaya baskın düzenledi ve kitabı satan kitapevlerinde ‘esrarengiz’ yangınlar çıktı.
İRAN’DA İZLERİ BULUNDU
Sırbistan’da Slobodan Miloşeviç ve Ukrayna’da Viktor Yanukoviç’i düşüren demokratik hareketler de Sharp’tan ilham aldıklarını ifade ediyor. İran’da 2009 yılında gerçekleşen gösteriler sonrasında yargılanan protestocular, bu metodların 100’den fazlasını kullanmakla suçlanmış, birçoğunun üzerinden de Sharp’ın tezlerinin yer aldığı fotokopiler çıkmıştı. Gandi ve Thoreau gibi sivil itaatsizlik felfesini savunan öncüleri kendine idol olarak alan Sharp’ın temel yaklaşımı ise; “Diktatörler, kendilerine itaat edildiği için iktidarda kalırlar. Onlardan korkulmaz ve itaat edilmezse zorda kalırlar” şeklinde... Sharp, diktatörleri ayakta tutan unsurların çok iyi tespit edilip, yalnızlaştırılması gerektiğini ve eylemlerin nasıl kitleselleşeceğinin yolunu gösteriyor. Semboller, sloganlar, örgütlenme modelleri anlatan Sharp, 1983 yılında kurduğu Albert Einstein Vakfı aracılığı ile fikirlerini, teorilerini enstitü üzerinden ücretsiz olarak dünyaya yayıyor. Sivil toplum kuruluşlarına ve muhalif kanaat temsilcilerine yol gösteriyor.
ÖCALAN’DAN TAHRİR STRATEJİSİ
“Demokratik Özerklik” ve “İki dilli hayat” felsefesi üzerinden eylemlerini sürdüren PKK ise, Sharp’ın bu tezini ‘tek taraflı eylemsizlik kararı’ olarak uyguluyor. Yine Sharp’ın listesinde yer alan; renkleri kullanmak, temsili cenazeler, boykotlar, sessiz tepkiler ise uzun süredir örgüt tarafından bölge halkına dikte ediliyor. Kepenk kapattırılıyor, sokaklarda masumiyete dikkat çekmek adına yaşlı kadınlar ve küçük yaştaki çocuklar kullanılıyor. Yıllardır silahlı metodda ısrar eden İmralı hükümlüsü Abdullah Öcalan da son zamanlarda Sharp’ın yolunda gidenlerden. Daha düne kadar Başbakan Erdoğan’ın Kürt meselesini çözme adına önemli adımlar attığını ancak devletin asker kanadının bu işte engel teşkil ettiğini savunan Öcalan, son iki avukat görüşmesinde ise devletin meseleyi çözmek istediğini ancak AK Parti’nin meseleyi çözümsüzleğe ittiğini savunmaya başladı. Hatta Kuzey Afrika ve Orta Doğu’daki halk hareketlerine atıfta bulunan Öcalan, avukatlarıyla yaptığı görüşmelerde Tahrir Meydanı’na işaret ederek, “Diyarbakır 10 Tahrir eder. Eminim ki, Kürt halkı bunun gereğini yapacaktır” diyerek Sharp teorilerinin uygulanmaya konulmasını istemişti. Öcalan, bu konunun hafta sonu Diyarbakır’da yapılacak Demokratik Toplum Kongresi’nde tartışılarak bir karara varılması gerektiğini savunmuştu. Tunus ve Mısır’da sivil protesto gösterilerinde şiddete başvurulmadan netice alındığını gören örgütün bundan böyle benzer metodlara ağırlık vermesi bekleniyor.
Van’daki fotoğrafın sırrı
Gene Sharp, son olarak Van’da ortaya çıktı. Van’da Kürt Geliştirme ve Koruma Derneği (TZP-Kürdi), KESK Van Şubeler Platformu, Kürdi-Der, Tüm Öğrenci Velileri Dayanışma Derneği ve BDP Van İl Başkanlığı tarafından düzenlenen mitingde Albert Einstein’ın dil çıkarmış fotoğrafları mitinge katılanların en önemli figürlerinden biri oldu. Sharp’ın teorilerine uygun olarak, kadınlar ön saflarda yer aldı, hatta okul kıyafetli öğrenciler dahi en ön saflarda boy gösterdi. Sharp’ın en dikkat çeken, “Şiddete başvurduğunuz anda, karşınızdakilerin en iyi silahına karşı mücadele vermeyi seçmiş oluyorsunuz. Bundan daha akıllıca davranmanız lazım” şeklindeki tezi ise burada başarılı bir şekilde uygulandı. Her miting sonrasında savaş alanına dönen sokaklarda olay çıkması bir yana mitinge katılanlar polislere yardımcı bile oldular. Benzer protesto eylemleri daha önce de Diyarbakır’da yaşandı. Konu ile ilgili olarak görüştüğümüz BDP Van Milletvekili Özdal Uçar, “Einstein savaş karşıtı politikalarıyla da tanınıyor ve biliniyor. Olayı organize edenler dikkat çekmek için söz konusu fotoğrafı kullanmışlar” derken Kurdi Der Başkanı Burhan Zorlu ise “Yasakları dil çıkartarak protesto etmek için bu metodlara başvuruyoruz” şeklinde konuştu.
EYLEMLER ‘CEP’LERE MESAJLA BAŞLIYOR
Sharp’ın bu tezlerini konu alan bir belgesel yapan yönetmen Ruadith Arrow, 2009 yılından itibaren 4 kıta ve birçok ülkede derin araştırmalar yapmış. Son olarak Mısır’daki eylemcilerin Tahrir Meydanı’ndaki gösterilerini yakın takibe alan Arrow, izlenimlerini şöyle aktardı:“Sharp’ın listesi Tahrir Meydanı’na ulaşmıştı. Organizatörlerden birine ulaşabildiğimde, kamera karşısında Sharp ile ilgili konuşmayı reddetti. Ancak kitabın Arapça baskısının dağıtıldığını doğruladı. ‘Sharp’ın rejimin dayanaklarını tespit etme fikrini kullandık. Eğer Mübarek rejiminin en büyük dayanağı olan ordu ile ilişki kurup, onları kendi tarafımıza çekebilirsek, Mübarek’in işinin biteceğini biliyorduk’ dedi. O akşam Tahrir Meydanı’nın bir köşesinde, göstericiler bana telefonlarına gelen mesajları gösterdi. Ordu, göstericilere ateş etmeyeceğini açıklamıştı. Mahmut isimli göstericiye 198 metodun fotokopisi verilmişti, ancak Mahmut listenin nereden geldiğini bilmiyordu. Zaten Sharp’ın istediği de tam da buydu.”
Bir Temel Hak Olarak
Vatandaşlık Gelirine Doğru
“Çalışmayana ekmek yok”... sorgusuz sualsiz kabul edilecek bir gündelik hikmet gibi geliyor kulağa. Kapitalist sistemin zihinlerde “doğallaştırdığı” bir kabul... Oysa biliyoruz ki, çalışacak iş bulabilmek, tercihe bağlı değil; dolayısıyla çalışmamanın “tembellik” ya da “asalaklıkla” hiç ilgisi olmayan nedenleri var. Ayrıca, çalışamayacak durumda olanların da var olduğu malûm. Bunları hatırlayınca, asıl hikmet şu soruyu sormakta: “Çalışmayan, çalışamayan, ölsün mü?” Toplumun, çalış(a)mayanlara ve yoksullara karşı bir sorumluluğu yok mu?
Thomas More’dan Thomas Paine’e, Charles Fourier’den John Stuart Mill ve Bertrand Russell’a dek birçok düşünürün, kapitalizme yönelttiği temel bir ahlâkî itirazın hareket noktası, bu yalın sorulardı. Ayşe Buğra ve Çağlar Keyder, derledikleri makalelerle, bu düşünsel mirasa da yaslanarak, temel gelir veya vatandaşlık geliri kavramını tartışmaya getiriyorlar: Her vatandaşa, sadece bu toplumun bir ferdi olmalarıyla hak ettikleri, koşulsuz bir asgari gelir...
Neoliberalizmin verimsizliği “değersiz hayat” addeden küstahlığının da, sosyal refah devletinin parlak zamanında iş gören korporatist anlayışın da, temel gelirin bir sosyal hak olarak kurumlaştırılmasını “palyatif tedbir” olarak küçümseyen radikal çehreli sinik yaklaşımların da dışında bir açılım bu. Emek piyasasına değil sosyal haklara dayalı çözümlere vurgu yapan, meseleyi teknokratik değil ahlâkî-politik olarak koyan bir açılım. Derlemedeki katkılar, farklı ülkelerdeki deneyimleri ve konunun değişik boyutlarını gündeme getiriyorlar.
Sosyal güvenlik sistemi nedir?
İnsanlar hayatlarının bazı dönemlerinde sosyal-ekonomik nedenlerle ya da yaşlanma, sakatlanma gibi fiziksel nedenlerle geçici veya sürekli bir şekilde gelirlerini kaybedebilir ya da hastalanabilirler.
Karşılaştıkları bu olumsuz durumlarla bireysel olarak baş etmeleri mümkün olmayabilir. Sosyal güvenlik sistemlerinin temel amacı böyle zor dönemlerde insanları yoksulluk ve yoksunluk riskine karşı korumaktır.
Bir diğer ifadeyle,
sosyal güvenlik sistemleri toplumun zor durumda olan bireylerine yardım etmeyi daha iyi durumda olan
" kişilerin vicdanına bırakmayarak"
toplumsal dayanışmayı kurumsal hale getirir ve vatandaşlara sosyal güvenliği bir hak olarak sunar.
Toplumsal dayanışma birbirini belki de hiç tanımayan insanlar arasında gerçekleşir:
Sistem tarafından toplanan mali kaynaklar zenginden yoksula, çalışandan çalışamayana, gençlerden yaşlılara aktarılır.
Sizin verdiğiniz prim, hiç tanımadığınız bir kişiye sağlık hizmeti olarak gider.
Size de hiç tanımadığınız bir kişinin parasıyla emekli aylığı verilir.
Bu durum nesiller boyunca devam eder.
"iNSAN'ıN iKTiDARA KARşı SAVAşı HâFıZA'NıN UNUTMAYA KARşı SAVAşıdır " MiLAN KUNDERA
"vatanseverliğin de çok aşağılık,alçaltıcı biçimleri olabilir" OSCAR WiLDE
Statüko; Sosyalgüvenliği bugüne kadar Askerlik, İslâm zırhına, kalkanına, bürünerek Sosyalgüvenliği tepelemişdir.
( bunların dışında İslâm değerlerini hor görmüş yok saymışdır.)
bu tepelemede yol arakadaşları laikçi türkçü solcu islamcı kürtçü vesâir örgütlenmelerdir.
SGK ssk değildir.
çook dâhâ Fazlasıdır.
toplum ve siyaset Şiddet, savaş, terörizm, diktatörlük, zulüm, gasp ya da soykırım şeklinde olsun, çok ciddi bir sorun olarak kabul edilmektedir.
Tüm öneriler başarısız olmuştur şiddet sorunu, ya da belirli ifadeleri, çözmek için. Bu tür teklifler doğası yetersiz anlayışlara dayalı olmasından dolayı sorun çözümsüz kalması muhtemeldir. bir sorun anlayış olmadan, zor eğer imkansız değilse, o çözmektir.
Bu makalenin amacı ne onun çözümü için gerekli olacak toplum ve siyaset öneriyor yaygın şiddet sorununun niteliğine farklı bir bakış açısı ortaya koymaktır.
Biz altında büyük ölçüde çatışmanın askeri ve diğer şiddet araçları üzerindeki bağımlılığı azaltmak mümkün olacaktır koşulları analiz etmek gerekir. Biz şiddetin bu kadar yaygın, iyi nedenler için gerekli hem de kötü olanlar için sayılan neden ve nasıl temel bir değişim uzak olduğunu sendromu elde olabilir incelemek gerekir.
Bu denemede perspektif, ama belki de siyasi ve uluslararası çatışmaların şiddet problem çözme için temel basittir.
Bu, birçok durumda, ve kaçınılmazdır toplum ve siyaset bu çatışma tanımasını arzu önemlidir. Bazı çatışmalar uzlaşma dahil müzakere, diyalog ve uzlaşma-yöntemleri gibi hafif yöntemleri ile çözülebilir. Bu tehlikede sorunları temel olmadığında mümkün bulunmaktadır. O zaman bile, müzakere yoluyla bir sorunun çözümüne daha sık daha adalet yatıyor ortak değerlendirme gerekçeli yarışmacının göreli güç kapasiteleri etkilenir. .......
Bu bağlantılar rock işimi takdir edin:
SharingMatrix
Yükleme
Depositfiles
Violence in society and politics, whether in the form of war, terrorism, dictatorship, oppression, usurpation, or genocide, is widely recognized as a grave problem.
All the proposals to solve the problem of violence, or particular expressions of it, have been unsuccessful. It is probable that the problem remains unsolved because such proposals have been based on inadequate understandings of its nature. Without understanding a problem, it is difficult, if not impossible, to solve it.
The objective of this essay is to explore a different perspective on the nature of the problem of widespread violence in society and politics that suggests what will be required for its resolution.
We need to analyze the conditions under which it will be possible to reduce drastically the reliance on military and other violent means of conflict. We need to examine why violence is so widely regarded as necessary for good causes as well as for bad ones, and how fundamental change away from that syndrome might be achieved.
The perspective in this essay is simple, but perhaps fundamental to solving the problem of violence in political and international conflicts.
It is important to recognize that conflict in society and politics is inevitable and, in many cases, desirable. Some conflicts can be resolved by mild methods, such as negotiation, dialogue, and conciliation–methods that involve compromise. These are feasible when the issues at stake are not fundamental. Even then, the resolution of a conflict by negotiation is more often influenced by the relative power capacities of the contenders than by reasoned joint assessment of where justice lies. .......
http://en.wikipedia.org/wiki/Gene_Sharp
İşte dünyayı karıştıran adam Gene Sharp
Orta Doğu’yu yakan isyanın fitilini sosyolog ve siyaset bilim-ci Gene Sharp’ın teorileri ateşledi.
Van’daki dil eyleminde, bilim adamı Einstein’ın dil çıkaran fotoğrafı yer almıştı. Albert Einstein Vakfı’nı kuran Gene Sharp, bu vakfı kullanarak, sivil itaatsizliğin şifrelerini yayıyor. Kitlesel isyanların da temelini atıyor.
83 yaşında bir adam. Adı Gene Sharp... 2009’da Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilinceye kadar pek kimsenin dikkatini çekmeyen görünüşte kendi halinde bir sosyolog ve siyaset bilimci, hatta teorisyen. Ancak, o pek ortalıklarda görünmese de hazırladığı 198 maddelik ‘şiddet içermeyen silah’ listesi; karışıklık olan ülkelerde elden ele dolaşıyor, sosyal paylaşım siteleri ve cep telefonları aracılığıyla meydanlardaki göstercilere ulaşıyor. Seçimlerden üç ay önce başlayan ve ortaya çıkan tabloya göre altı aya kadar uzayan derin hareketler içeren tezler birçok ülkede başarı ile uygulanıyor.
30 DİLE ÇEVRİLDİ
Şiddet içermeyen devrim teorisyeni Sharp’ın 30’dan fazla dile çevrilen kitapları sınırlardan gizli olarak geçirilmiş, dünyanın her yerinde sivil polisten saklanmış eserler. Önce Tunus sonra da Mısır’da hükümetinin düşürülmesinde kullanılan stratejinin arkasındaki isim olan Sharp, en fazla dile çevrilen ve dağıtılan kitabı “Diktatörlükten Demokrasiye” 1993’te Aung San Suu Kyi’nin tutuklanmasından sonra Birmanya’da başlayan demokratik harekete ithafen yazdığını belirtiyor. Ancak ülkeyle ilgili herhangi bir uzmanlığa sahip olmadığı için Sharp, tamamen genelgeçer bir “diktatörlük devirme kılavuzu” yazmış, ortaya çıkan kitap ise kolayca çevrilebilir ve farklı durumlarda uygulanabilir özellik taşıyor. Birmanya’dan Tayland ve Endonezya‘ya ulaşan kitap, Doğu Avrupa, Güney Amerika ve Orta Doğu’da kullanıldı. Rusya’da ise, istihbarat servisi kitabı basan matbaaya baskın düzenledi ve kitabı satan kitapevlerinde ‘esrarengiz’ yangınlar çıktı.
İRAN’DA İZLERİ BULUNDU
Sırbistan’da Slobodan Miloşeviç ve Ukrayna’da Viktor Yanukoviç’i düşüren demokratik hareketler de Sharp’tan ilham aldıklarını ifade ediyor. İran’da 2009 yılında gerçekleşen gösteriler sonrasında yargılanan protestocular, bu metodların 100’den fazlasını kullanmakla suçlanmış, birçoğunun üzerinden de Sharp’ın tezlerinin yer aldığı fotokopiler çıkmıştı. Gandi ve Thoreau gibi sivil itaatsizlik felfesini savunan öncüleri kendine idol olarak alan Sharp’ın temel yaklaşımı ise; “Diktatörler, kendilerine itaat edildiği için iktidarda kalırlar. Onlardan korkulmaz ve itaat edilmezse zorda kalırlar” şeklinde... Sharp, diktatörleri ayakta tutan unsurların çok iyi tespit edilip, yalnızlaştırılması gerektiğini ve eylemlerin nasıl kitleselleşeceğinin yolunu gösteriyor. Semboller, sloganlar, örgütlenme modelleri anlatan Sharp, 1983 yılında kurduğu Albert Einstein Vakfı aracılığı ile fikirlerini, teorilerini enstitü üzerinden ücretsiz olarak dünyaya yayıyor. Sivil toplum kuruluşlarına ve muhalif kanaat temsilcilerine yol gösteriyor.
ÖCALAN’DAN TAHRİR STRATEJİSİ
“Demokratik Özerklik” ve “İki dilli hayat” felsefesi üzerinden eylemlerini sürdüren PKK ise, Sharp’ın bu tezini ‘tek taraflı eylemsizlik kararı’ olarak uyguluyor. Yine Sharp’ın listesinde yer alan; renkleri kullanmak, temsili cenazeler, boykotlar, sessiz tepkiler ise uzun süredir örgüt tarafından bölge halkına dikte ediliyor. Kepenk kapattırılıyor, sokaklarda masumiyete dikkat çekmek adına yaşlı kadınlar ve küçük yaştaki çocuklar kullanılıyor. Yıllardır silahlı metodda ısrar eden İmralı hükümlüsü Abdullah Öcalan da son zamanlarda Sharp’ın yolunda gidenlerden. Daha düne kadar Başbakan Erdoğan’ın Kürt meselesini çözme adına önemli adımlar attığını ancak devletin asker kanadının bu işte engel teşkil ettiğini savunan Öcalan, son iki avukat görüşmesinde ise devletin meseleyi çözmek istediğini ancak AK Parti’nin meseleyi çözümsüzleğe ittiğini savunmaya başladı. Hatta Kuzey Afrika ve Orta Doğu’daki halk hareketlerine atıfta bulunan Öcalan, avukatlarıyla yaptığı görüşmelerde Tahrir Meydanı’na işaret ederek, “Diyarbakır 10 Tahrir eder. Eminim ki, Kürt halkı bunun gereğini yapacaktır” diyerek Sharp teorilerinin uygulanmaya konulmasını istemişti. Öcalan, bu konunun hafta sonu Diyarbakır’da yapılacak Demokratik Toplum Kongresi’nde tartışılarak bir karara varılması gerektiğini savunmuştu. Tunus ve Mısır’da sivil protesto gösterilerinde şiddete başvurulmadan netice alındığını gören örgütün bundan böyle benzer metodlara ağırlık vermesi bekleniyor.
Van’daki fotoğrafın sırrı
Gene Sharp, son olarak Van’da ortaya çıktı. Van’da Kürt Geliştirme ve Koruma Derneği (TZP-Kürdi), KESK Van Şubeler Platformu, Kürdi-Der, Tüm Öğrenci Velileri Dayanışma Derneği ve BDP Van İl Başkanlığı tarafından düzenlenen mitingde Albert Einstein’ın dil çıkarmış fotoğrafları mitinge katılanların en önemli figürlerinden biri oldu. Sharp’ın teorilerine uygun olarak, kadınlar ön saflarda yer aldı, hatta okul kıyafetli öğrenciler dahi en ön saflarda boy gösterdi. Sharp’ın en dikkat çeken, “Şiddete başvurduğunuz anda, karşınızdakilerin en iyi silahına karşı mücadele vermeyi seçmiş oluyorsunuz. Bundan daha akıllıca davranmanız lazım” şeklindeki tezi ise burada başarılı bir şekilde uygulandı. Her miting sonrasında savaş alanına dönen sokaklarda olay çıkması bir yana mitinge katılanlar polislere yardımcı bile oldular. Benzer protesto eylemleri daha önce de Diyarbakır’da yaşandı. Konu ile ilgili olarak görüştüğümüz BDP Van Milletvekili Özdal Uçar, “Einstein savaş karşıtı politikalarıyla da tanınıyor ve biliniyor. Olayı organize edenler dikkat çekmek için söz konusu fotoğrafı kullanmışlar” derken Kurdi Der Başkanı Burhan Zorlu ise “Yasakları dil çıkartarak protesto etmek için bu metodlara başvuruyoruz” şeklinde konuştu.
EYLEMLER ‘CEP’LERE MESAJLA BAŞLIYOR
Sharp’ın bu tezlerini konu alan bir belgesel yapan yönetmen Ruadith Arrow, 2009 yılından itibaren 4 kıta ve birçok ülkede derin araştırmalar yapmış. Son olarak Mısır’daki eylemcilerin Tahrir Meydanı’ndaki gösterilerini yakın takibe alan Arrow, izlenimlerini şöyle aktardı:“Sharp’ın listesi Tahrir Meydanı’na ulaşmıştı. Organizatörlerden birine ulaşabildiğimde, kamera karşısında Sharp ile ilgili konuşmayı reddetti. Ancak kitabın Arapça baskısının dağıtıldığını doğruladı. ‘Sharp’ın rejimin dayanaklarını tespit etme fikrini kullandık. Eğer Mübarek rejiminin en büyük dayanağı olan ordu ile ilişki kurup, onları kendi tarafımıza çekebilirsek, Mübarek’in işinin biteceğini biliyorduk’ dedi. O akşam Tahrir Meydanı’nın bir köşesinde, göstericiler bana telefonlarına gelen mesajları gösterdi. Ordu, göstericilere ateş etmeyeceğini açıklamıştı. Mahmut isimli göstericiye 198 metodun fotokopisi verilmişti, ancak Mahmut listenin nereden geldiğini bilmiyordu. Zaten Sharp’ın istediği de tam da buydu.”
Bir Temel Hak Olarak
Vatandaşlık Gelirine Doğru
“Çalışmayana ekmek yok”... sorgusuz sualsiz kabul edilecek bir gündelik hikmet gibi geliyor kulağa. Kapitalist sistemin zihinlerde “doğallaştırdığı” bir kabul... Oysa biliyoruz ki, çalışacak iş bulabilmek, tercihe bağlı değil; dolayısıyla çalışmamanın “tembellik” ya da “asalaklıkla” hiç ilgisi olmayan nedenleri var. Ayrıca, çalışamayacak durumda olanların da var olduğu malûm. Bunları hatırlayınca, asıl hikmet şu soruyu sormakta: “Çalışmayan, çalışamayan, ölsün mü?” Toplumun, çalış(a)mayanlara ve yoksullara karşı bir sorumluluğu yok mu?
Thomas More’dan Thomas Paine’e, Charles Fourier’den John Stuart Mill ve Bertrand Russell’a dek birçok düşünürün, kapitalizme yönelttiği temel bir ahlâkî itirazın hareket noktası, bu yalın sorulardı. Ayşe Buğra ve Çağlar Keyder, derledikleri makalelerle, bu düşünsel mirasa da yaslanarak, temel gelir veya vatandaşlık geliri kavramını tartışmaya getiriyorlar: Her vatandaşa, sadece bu toplumun bir ferdi olmalarıyla hak ettikleri, koşulsuz bir asgari gelir...
Neoliberalizmin verimsizliği “değersiz hayat” addeden küstahlığının da, sosyal refah devletinin parlak zamanında iş gören korporatist anlayışın da, temel gelirin bir sosyal hak olarak kurumlaştırılmasını “palyatif tedbir” olarak küçümseyen radikal çehreli sinik yaklaşımların da dışında bir açılım bu. Emek piyasasına değil sosyal haklara dayalı çözümlere vurgu yapan, meseleyi teknokratik değil ahlâkî-politik olarak koyan bir açılım. Derlemedeki katkılar, farklı ülkelerdeki deneyimleri ve konunun değişik boyutlarını gündeme getiriyorlar.
Sosyal güvenlik sistemi nedir?
İnsanlar hayatlarının bazı dönemlerinde sosyal-ekonomik nedenlerle ya da yaşlanma, sakatlanma gibi fiziksel nedenlerle geçici veya sürekli bir şekilde gelirlerini kaybedebilir ya da hastalanabilirler.
Karşılaştıkları bu olumsuz durumlarla bireysel olarak baş etmeleri mümkün olmayabilir. Sosyal güvenlik sistemlerinin temel amacı böyle zor dönemlerde insanları yoksulluk ve yoksunluk riskine karşı korumaktır.
Bir diğer ifadeyle,
sosyal güvenlik sistemleri toplumun zor durumda olan bireylerine yardım etmeyi daha iyi durumda olan
" kişilerin vicdanına bırakmayarak"
toplumsal dayanışmayı kurumsal hale getirir ve vatandaşlara sosyal güvenliği bir hak olarak sunar.
Toplumsal dayanışma birbirini belki de hiç tanımayan insanlar arasında gerçekleşir:
Sistem tarafından toplanan mali kaynaklar zenginden yoksula, çalışandan çalışamayana, gençlerden yaşlılara aktarılır.
Sizin verdiğiniz prim, hiç tanımadığınız bir kişiye sağlık hizmeti olarak gider.
Size de hiç tanımadığınız bir kişinin parasıyla emekli aylığı verilir.
Bu durum nesiller boyunca devam eder.
"iNSAN'ıN iKTiDARA KARşı SAVAşı HâFıZA'NıN UNUTMAYA KARşı SAVAşıdır " MiLAN KUNDERA
"vatanseverliğin de çok aşağılık,alçaltıcı biçimleri olabilir" OSCAR WiLDE
Statüko; Sosyalgüvenliği bugüne kadar Askerlik, İslâm zırhına, kalkanına, bürünerek Sosyalgüvenliği tepelemişdir.
( bunların dışında İslâm değerlerini hor görmüş yok saymışdır.)
bu tepelemede yol arakadaşları laikçi türkçü solcu islamcı kürtçü vesâir örgütlenmelerdir.
SGK ssk değildir.
çook dâhâ Fazlasıdır.