bbp helikopter kazasının ergenekon etö işi olduğunu neden kabül edemiyor 25 03 2011 cuma
bbp helikopter kazasının ergenekon etö işi olduğunu neden kabül edemiyor 25 03 2011 cuma
BBP: Kaza değil cinayet! 25 03 2011 cuma
Muhsin Yazıcıoğlu ile 5 kişinin hayatını kaybettiği helikopter kazası ile ilgili hazırlanan fezlekede, helikopter üzerinde bulunan “Argus 5000 CE” ve “Skymap 3” cihazlarının enkaz alanından kaybolduğunun ifade edildiğini hatırlatan BBP Genel Başkan Yardımcısı Selahattin Şenliler, “Bizim ısrarla bu sürece cinayet diye diretmemiz burada başlıyor. Helikopterin ruhsatında bu cihazlar var zaten. Her helikopterde olması gereken cihazlar. Bu cihazların enkaz kaldırıldığında bulunamaması aklımıza o korkunç ihtimali getirmektedir” dedi.
ASLAN DEĞİRMENCİ / ANKARA
Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkan Yardımcısı Selahattin Şenliler, BBP Kurucusu ve eski Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatının ikinci yıldönümünde Akit’e önemli açıklamalarda bulundu. “Muhsin Yazıcıoğlu’nun yokluğu her geçen gün daha fazla hissedilmektedir” diyen Şenliler, merhum Yazıcıoğlu’nun tek başına BBP’yi Meclis’te temsil ederken, her gelişmeye karşı dik bir duruş sergileyerek siyaset dersi verdiğini söyledi. İşte Şenliler ile yaptığımız sohbetimiz...
- Merhum Yazıcıoğlu’nun aramızdan ayrılışının 2. Yıldönümündeyiz. Neler söylemek istersiniz?
- Muhsin Yazıcıoğlu’nun yokluğu her geçen gün daha fazla hissedilmektedir. Muhsin Yazıcıoğlu, Meclis’te tek başına BBP’yi temsil etmiştir ve tek başına bile Meclis’te bir ağırlığı vardı. Türk-İslam dünyasıyla ilgili her hadisenin de tek başına mücadelesini vermekteydi. 28 Şubat Post-Modern darbesinde çıkıp, ‘ben halka silah doğrultmuş askere selam vermem, belki Türkiye bir İran bir Cezayir olmaz ama Türkiye’nin Suriye olmasına da ben izin vermem’ demeseydi, bu darbe kansız bir şekilde geçmeyecekti. Bir asker daha sonra diyor ki, ‘eğer Muhsin Yazıcıoğlu ve Alperen Ocakları bu şekilde karşımızda durmasaydı, bizim gözümüz belki de açılmayacaktı ve çok yanlış yerlere varacaktı bu süreç.’ Rahmetli böyle bir adamdı.
BBP NEDEN ÖZEL YETKİLİ SAVCI İSTEDİ?
- Kazanın ardından gelişmeleri büyük bir titizlikle takip eden partiniz, ısrarla adli yönden soruşturmayı yürütecek özel yetkili savcı talebinde bulundu. Ve bu talep kabul edilerek dosya özel yetkili savcıya gönderildi. Bu ısrarınızın gerekçesi neydi?
- Türk adli sistemine göre özel yetkili savcılar tam zamanlı olarak çalışıyor. Yani tek dosyaya bakıyor. Cumhuriyet savcıları ise onlarca dosyaya bakıyor. Bu durumda her dosyaya ayrı ayrı yoğunlaşmaları gerekiyor. Bu sebeblerle özel yetkili savcı talebinde bulunduk ve taleplerimiz sonucunda Malatya Özel Yetkili Savcılığı dosyayı takibe aldı. Eğer ki kamuoyunu rahatsız edecek bir durum varsa en büyük temennimiz bunun kısa sürede ortaya çıkarılmasıdır.
KAZA DEĞİL CİNAYET
- Helikopter kazası ile ilgili hazırlanan fezlekede Helikopter üzerinde bulunan “Argus 5000 CE” ve “Skymap 3” cihazlarının enkaz alanından kaybolduğu ifade edildi. Bu konu hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyim?
Bizim ısrarla bu sürece cinayet diye diretmemiz burada başlıyor. Helikopterin ruhsatında bu cihazlar var zaten. Her helikopterde olması gereken cihazlar. Bu cihazların enkaz kaldırıldığında bulunamaması aklımıza o korkunç ihtimali getirmektedir. Fakat rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun ailesi ve biz geride kalan yol arkadaşları olarak bu süreci büyük bir titizlikle inceleyeceğiz.
“UÇUŞA İZİN VERİLMEMELİYDİ”
- DDK raporunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Çünkü; DDK raporu ihmalleri sıralarken raporu değerlendiren uzmanlar merhum Yazıcıoğlu’na yönelik bir kastın ve bu kastı gerçekleştiren bir yapılanmayı işaret ettiğini vurguladılar. Sizce de öyle mi?
- Bir olayda ihtimaller ve ihmaller sıralanırken kaza öncesi ve sonrasına bakılır. Biz de öncelikle kaza öncesine bakıyoruz. Bir hava aracı havalanmadan önce sivil havacılık kurumundan uçuş ruhsatı alır ve bu ruhsat alınırken de bütün teknik testler yapılır. Rahmetlinin içinde bulunduğu helikopterde uçuş ruhsatı aldığına göre bütün teknik donanımları tam olması gerekmektedir. Kaza sonrası ‘helikopter teknik donanımlara sahip değil’ denildi. Eğer sahip değilse Sivil Havacılık Kurumu neden uçuş ruhsatı verdi. Başbakanla bir görüşmemiz sırasında Başbakan bize, ‘ben bir yere gidecek olduğumda en güçlü donanımlara sahip Scorsky’yi kullanıyorum, fakat hava şartları kötü ise helikopterden inip karayoluyla ulaşıyorum’ dedi. 24 saat hava ve yol durumunu takip eden bir kurum olan Sivil Havacılık Kurumu ters etki oluşturacak bir durum olduğunu bilerek uçuşa neden izin verdiğini merak ediyoruz. Eğer DDK kasıt var diyorsa hangi makamlarca var biz bunu soruyoruz. Alperenler, rahmetlinin hak ve hukukunu karların altında bırakmaz. Hukuka inanıyor, güveniyor ve sonucu metanetle bekliyoruz.
- Kazadan 15 gün önce merhum Yazıcıoğlu’na yapılan bir suikast ihbarı olduğu söyleniyor. Bu doğru mu?
- Bu gibi olaylar liderlerin hayatında her zaman olabilir fakat bu gibi bilgiden ben haberdar değilim. Rahmetli, Peygamber ahlakıyla yetişmiş, kadere inanan fakat tevekkül inancı ile yaşayan biriydi.
GÜNEŞ’İN BAZI KAYITLARI KAYIP
- Kazadan sonra bilinci açık olduğu öğrenilen İsmail Güneş’in olay yeriyle ilgili çektiği görüntülerin olmaması garip değil mi? Bu konuyu araştırdınız mı?
- Merhum İsmail Güneş’in dramatik olayı bütün kamuoyunu derin bir şekilde üzmüştür. Kaza sırasında yaralanmasına rağmen vefatına kadar metanetini korumuş ve 112 acil servis hattına kazayla ilgili bilgiler vermiştir. İsmail Güneş profesyonel bir gazetecidir ve illaki kazadan sonra kayıt almıştır. Fakat bu kayıtların ortada olmaması helikopterdeki parçaların kayıp olmasıyla paraleldir. Düşündüğümüz gibi birtakım unsurlar halktan önce kaza yerine ulaşmış ve cihazları ve kayıtları ortadan yok etmişse bunu ortaya çıkaracak Türk hukukudur. Gerekli çalışmaların yapılacağını umuyoruz.
Yazıcıoğlu Ergenekon'la ilgili çok şey biliyordu, susturulması isteniyordu, susturma toplantısı Dikmen'de yapıldı Ergenekon 11 kişilik bir konseyden oluşuyor 11 Şubat 2011 Cuma
Yazıcıoğlu Ergenekon'la ilgili çok şey biliyordu, susturulması isteniyordu, susturma toplantısı Dikmen'de yapıldı.
Ergenekon 11 kişilik bir konseyden oluşuyor.
11 Şubat 2011 Cuma
Başbakan Ergenekon'u ne kadar biliyor? Ahmet TAŞGETİREN 11 Şubat 2011 Cuma
Başbakan Ergenekon'u ne kadar biliyor?
Mesut Yılmaz, Başbakanlığı döneminde...
Mesut Yılmaz, Başbakanlığı döneminde, Kutlu Aktaş'a özel bir rapor hazırlattığı halde "Ben bile Susurluk'un ancak yüzde 20'sine vakıfım" dediğinde, kendi kendime "Bu ülkede başbakanların bile bu ölçüde devre dışı kaldığı oluşumlar varsa, gerçekten hiçbir şey tekin değildir" demiştim.
Şimdi de zaman zaman, "Acaba Başbakan Erdoğan, 8 yıllık iktidarına ve bunca dominant kişiliğine rağmen devlet içinde neye ne kadar hakim" diye sormaktan kendimi alamıyorum.
Mesela şu soru nasıl cevaplanabilir?
-Başbakan Erdoğan acaba Ergenekon diye isimlendirilen yapıyı bütün boyutlarıyla bilmekte midir?
Aynı soru, devletin en tepesindeki isim için yani Cumhurbaşkanı Gül için de sorulabilir.
Bu soruya ben, "Kesinlikle" gibi bir cevap veremiyorum. Ve "Keşke yanılmış olsam" diyorum.
Dünkü yazımın başlığı "Başbakan'ın yüreği var" şeklindeydi. Başbakan, kendi iktidarı döneminde gerçekleşen bir "gözaltında kayıp" hikâyesini, bizzat kaybolan gencin annesinin ağzından öğrenmiş ve hayret duygularını gizlemeyerek, bir an önce gözaltında kayıpların ortaya çıkarılması talimatını vermişti. Demek ki, kamuoyunda günlerce yer alan bazı olaylardan dahi haberi olmayabiliyordu.
Ama bu Ergenekon işi daha girift bir iş.
Dün Akit gazetesinde bir mülakat vardı.
Kenan Kıran'ın ETÖ sanığı Erol Ölmez'le yaptığı mülakat.
Erol Ölmez bir sürü şey söylüyordu. İşte onlardan birkaç satır başı:
-Sakal bırakıp, Kur'an ve Arapça öğrenip, Nakşibendi tarikatına ve İsmailağa cemaatine girdim.
-Bayram Ali Öztürk ve Hızır Ali Muratoğlu Hocaları Ergenekon öldürttü.
-Fener Patrikhanesi Ergenekon'a başvurarak, İsmailağa Cemaati'ni yok etmesini istedi.
-Karamehmet'i Ergenekon kurtardı.
-Yazıcıoğlu Ergenekon'la ilgili çok şey biliyordu, susturulması isteniyordu, susturma toplantısı Dikmen'de yapıldı.
-Ergenekon 11 kişilik bir konseyden oluşuyor.
-Çerkez Ali Ergenekon'un ikinci ismidir, askeri kanadın beynidir.
-Silivri'dekiler kullanılmış insanlardır, esas beyin dışarıdadır. Hasan Kundakçı, Ali Parmaksız neden içeri alınmadı?
-Düzce'de ve Kumburgaz'da silahlı eğitim verilirdi.
Nasıl bilgiler bunlar? Doğru mu değil mi? Cumhurbaşkanı ve Başbakan'da bu bilgiler veya daha ötesi var mı?
Mesela, İsmailağa içindeki iki cinayet, Cumhurbaşkanı ve Başbakan açısından aydınlanmış cinayetler midir?
Mesela, Cumhurbaşkanı ve Başbakan için, Ergenekon davaları, bütün bu derin yapılanmayı çözmek için yeterli olacak mıdır?
Mesela Cumhurbaşkanı ve Başbakan için, kamuoyunu sarsan büyük cinayetler tam olarak aydınlanmış mıdır?
Mesela Cumhurbaşkanı ve Başbakan için, Özal'a yönelik suikastın bütün boyutları ortaya çıkmış mıdır?
Ve mesela, gerçekten Ergenekon'un beyni kimdir ve bu yapı hâlâ faaliyet halinde midir?
Bu soruları, bir ülke yönetimi için çok tedirgin edici buluyorum.
Bunlar, şayet Cumhurbaşkanı ve Başbakan için de hâlâ soru durumunda ise gerçekten oturduğunuz zirveden tedirginlik duymamanız mümkün olmaz.
Yer altında kontrol edilememiş bir yığın hareketlilik olsun, bunların bir kısmı yönettiğiniz yapı ile bağlantılı bulunsun ve siz zirvede kaygı duymaksızın oturun, bu nasıl mümkün olur?
Başbakan "kadere sığınarak" kendi içini durultuyor olabilir.
Ama böyle bir yapı, ülke için gerçekten ciddi bir risktir.
Aslında sadece Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ı ilgilendiren bir risk de değildir.
Sorsam, mesela Sayın Kılıçdaroğlu, ana muhalefet lideri olarak, "Bu Ergenekon, iktidarın muhalifleri yok etmek için uydurduğu bir şeydir" diyerek kendi içini rahatlatabilir mi?
"Ya gerçekten varsa" diye bir ihtimal üzerinde hiç düşünmemeli mi?
Ya da "Ergenekon diye bir şey mevcut olsun ve halk iradesi ile alamadığımız bir iktidarı bu tür örgütlerle işbirliği içinde alalım" gibi mi düşünmeli?
Böyle bir olgu varsa, bunun bir CHP iktidarında kontrol edilebilir bir yapı olacağına mı inanmalı?
Türkiye'de, kontrgerilladan şikâyet eden ilk Başbakan, CHP'li bir Başbakan, yani Ecevit olmuştur. Demek ki, derin yapılanma, kontrol dışı harekette CHP veya AK Parti dinlemiyor.
Bu durumda, ülkede derin yapılanmalar varsa, bunun ortadan kaldırılması için, hükümetle işbirliği hatta hükümeti zorlamak gerekmez mi?
Diken üstünde bir demokrasi...
Ergenekon'lu bir Türkiye, böyle bir Türkiye'dir.
Ve bence, Türkiye'nin iktidarı ile muhalefeti ile en acil görevi, bu derin yapıları tasfiye etmektir.
bbp helikopter kazasının ergenekon etö işi olduğunu neden kabül edemiyor 25 03 2011 cuma
BBP: Kaza değil cinayet! 25 03 2011 cuma
Muhsin Yazıcıoğlu ile 5 kişinin hayatını kaybettiği helikopter kazası ile ilgili hazırlanan fezlekede, helikopter üzerinde bulunan “Argus 5000 CE” ve “Skymap 3” cihazlarının enkaz alanından kaybolduğunun ifade edildiğini hatırlatan BBP Genel Başkan Yardımcısı Selahattin Şenliler, “Bizim ısrarla bu sürece cinayet diye diretmemiz burada başlıyor. Helikopterin ruhsatında bu cihazlar var zaten. Her helikopterde olması gereken cihazlar. Bu cihazların enkaz kaldırıldığında bulunamaması aklımıza o korkunç ihtimali getirmektedir” dedi.
ASLAN DEĞİRMENCİ / ANKARA
Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkan Yardımcısı Selahattin Şenliler, BBP Kurucusu ve eski Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatının ikinci yıldönümünde Akit’e önemli açıklamalarda bulundu. “Muhsin Yazıcıoğlu’nun yokluğu her geçen gün daha fazla hissedilmektedir” diyen Şenliler, merhum Yazıcıoğlu’nun tek başına BBP’yi Meclis’te temsil ederken, her gelişmeye karşı dik bir duruş sergileyerek siyaset dersi verdiğini söyledi. İşte Şenliler ile yaptığımız sohbetimiz...
- Merhum Yazıcıoğlu’nun aramızdan ayrılışının 2. Yıldönümündeyiz. Neler söylemek istersiniz?
- Muhsin Yazıcıoğlu’nun yokluğu her geçen gün daha fazla hissedilmektedir. Muhsin Yazıcıoğlu, Meclis’te tek başına BBP’yi temsil etmiştir ve tek başına bile Meclis’te bir ağırlığı vardı. Türk-İslam dünyasıyla ilgili her hadisenin de tek başına mücadelesini vermekteydi. 28 Şubat Post-Modern darbesinde çıkıp, ‘ben halka silah doğrultmuş askere selam vermem, belki Türkiye bir İran bir Cezayir olmaz ama Türkiye’nin Suriye olmasına da ben izin vermem’ demeseydi, bu darbe kansız bir şekilde geçmeyecekti. Bir asker daha sonra diyor ki, ‘eğer Muhsin Yazıcıoğlu ve Alperen Ocakları bu şekilde karşımızda durmasaydı, bizim gözümüz belki de açılmayacaktı ve çok yanlış yerlere varacaktı bu süreç.’ Rahmetli böyle bir adamdı.
BBP NEDEN ÖZEL YETKİLİ SAVCI İSTEDİ?
- Kazanın ardından gelişmeleri büyük bir titizlikle takip eden partiniz, ısrarla adli yönden soruşturmayı yürütecek özel yetkili savcı talebinde bulundu. Ve bu talep kabul edilerek dosya özel yetkili savcıya gönderildi. Bu ısrarınızın gerekçesi neydi?
- Türk adli sistemine göre özel yetkili savcılar tam zamanlı olarak çalışıyor. Yani tek dosyaya bakıyor. Cumhuriyet savcıları ise onlarca dosyaya bakıyor. Bu durumda her dosyaya ayrı ayrı yoğunlaşmaları gerekiyor. Bu sebeblerle özel yetkili savcı talebinde bulunduk ve taleplerimiz sonucunda Malatya Özel Yetkili Savcılığı dosyayı takibe aldı. Eğer ki kamuoyunu rahatsız edecek bir durum varsa en büyük temennimiz bunun kısa sürede ortaya çıkarılmasıdır.
KAZA DEĞİL CİNAYET
- Helikopter kazası ile ilgili hazırlanan fezlekede Helikopter üzerinde bulunan “Argus 5000 CE” ve “Skymap 3” cihazlarının enkaz alanından kaybolduğu ifade edildi. Bu konu hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyim?
Bizim ısrarla bu sürece cinayet diye diretmemiz burada başlıyor. Helikopterin ruhsatında bu cihazlar var zaten. Her helikopterde olması gereken cihazlar. Bu cihazların enkaz kaldırıldığında bulunamaması aklımıza o korkunç ihtimali getirmektedir. Fakat rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun ailesi ve biz geride kalan yol arkadaşları olarak bu süreci büyük bir titizlikle inceleyeceğiz.
“UÇUŞA İZİN VERİLMEMELİYDİ”
- DDK raporunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Çünkü; DDK raporu ihmalleri sıralarken raporu değerlendiren uzmanlar merhum Yazıcıoğlu’na yönelik bir kastın ve bu kastı gerçekleştiren bir yapılanmayı işaret ettiğini vurguladılar. Sizce de öyle mi?
- Bir olayda ihtimaller ve ihmaller sıralanırken kaza öncesi ve sonrasına bakılır. Biz de öncelikle kaza öncesine bakıyoruz. Bir hava aracı havalanmadan önce sivil havacılık kurumundan uçuş ruhsatı alır ve bu ruhsat alınırken de bütün teknik testler yapılır. Rahmetlinin içinde bulunduğu helikopterde uçuş ruhsatı aldığına göre bütün teknik donanımları tam olması gerekmektedir. Kaza sonrası ‘helikopter teknik donanımlara sahip değil’ denildi. Eğer sahip değilse Sivil Havacılık Kurumu neden uçuş ruhsatı verdi. Başbakanla bir görüşmemiz sırasında Başbakan bize, ‘ben bir yere gidecek olduğumda en güçlü donanımlara sahip Scorsky’yi kullanıyorum, fakat hava şartları kötü ise helikopterden inip karayoluyla ulaşıyorum’ dedi. 24 saat hava ve yol durumunu takip eden bir kurum olan Sivil Havacılık Kurumu ters etki oluşturacak bir durum olduğunu bilerek uçuşa neden izin verdiğini merak ediyoruz. Eğer DDK kasıt var diyorsa hangi makamlarca var biz bunu soruyoruz. Alperenler, rahmetlinin hak ve hukukunu karların altında bırakmaz. Hukuka inanıyor, güveniyor ve sonucu metanetle bekliyoruz.
- Kazadan 15 gün önce merhum Yazıcıoğlu’na yapılan bir suikast ihbarı olduğu söyleniyor. Bu doğru mu?
- Bu gibi olaylar liderlerin hayatında her zaman olabilir fakat bu gibi bilgiden ben haberdar değilim. Rahmetli, Peygamber ahlakıyla yetişmiş, kadere inanan fakat tevekkül inancı ile yaşayan biriydi.
GÜNEŞ’İN BAZI KAYITLARI KAYIP
- Kazadan sonra bilinci açık olduğu öğrenilen İsmail Güneş’in olay yeriyle ilgili çektiği görüntülerin olmaması garip değil mi? Bu konuyu araştırdınız mı?
- Merhum İsmail Güneş’in dramatik olayı bütün kamuoyunu derin bir şekilde üzmüştür. Kaza sırasında yaralanmasına rağmen vefatına kadar metanetini korumuş ve 112 acil servis hattına kazayla ilgili bilgiler vermiştir. İsmail Güneş profesyonel bir gazetecidir ve illaki kazadan sonra kayıt almıştır. Fakat bu kayıtların ortada olmaması helikopterdeki parçaların kayıp olmasıyla paraleldir. Düşündüğümüz gibi birtakım unsurlar halktan önce kaza yerine ulaşmış ve cihazları ve kayıtları ortadan yok etmişse bunu ortaya çıkaracak Türk hukukudur. Gerekli çalışmaların yapılacağını umuyoruz.
Yazıcıoğlu Ergenekon'la ilgili çok şey biliyordu, susturulması isteniyordu, susturma toplantısı Dikmen'de yapıldı Ergenekon 11 kişilik bir konseyden oluşuyor 11 Şubat 2011 Cuma
Yazıcıoğlu Ergenekon'la ilgili çok şey biliyordu, susturulması isteniyordu, susturma toplantısı Dikmen'de yapıldı.
Ergenekon 11 kişilik bir konseyden oluşuyor.
11 Şubat 2011 Cuma
Başbakan Ergenekon'u ne kadar biliyor? Ahmet TAŞGETİREN 11 Şubat 2011 Cuma
Başbakan Ergenekon'u ne kadar biliyor?
Mesut Yılmaz, Başbakanlığı döneminde...
Mesut Yılmaz, Başbakanlığı döneminde, Kutlu Aktaş'a özel bir rapor hazırlattığı halde "Ben bile Susurluk'un ancak yüzde 20'sine vakıfım" dediğinde, kendi kendime "Bu ülkede başbakanların bile bu ölçüde devre dışı kaldığı oluşumlar varsa, gerçekten hiçbir şey tekin değildir" demiştim.
Şimdi de zaman zaman, "Acaba Başbakan Erdoğan, 8 yıllık iktidarına ve bunca dominant kişiliğine rağmen devlet içinde neye ne kadar hakim" diye sormaktan kendimi alamıyorum.
Mesela şu soru nasıl cevaplanabilir?
-Başbakan Erdoğan acaba Ergenekon diye isimlendirilen yapıyı bütün boyutlarıyla bilmekte midir?
Aynı soru, devletin en tepesindeki isim için yani Cumhurbaşkanı Gül için de sorulabilir.
Bu soruya ben, "Kesinlikle" gibi bir cevap veremiyorum. Ve "Keşke yanılmış olsam" diyorum.
Dünkü yazımın başlığı "Başbakan'ın yüreği var" şeklindeydi. Başbakan, kendi iktidarı döneminde gerçekleşen bir "gözaltında kayıp" hikâyesini, bizzat kaybolan gencin annesinin ağzından öğrenmiş ve hayret duygularını gizlemeyerek, bir an önce gözaltında kayıpların ortaya çıkarılması talimatını vermişti. Demek ki, kamuoyunda günlerce yer alan bazı olaylardan dahi haberi olmayabiliyordu.
Ama bu Ergenekon işi daha girift bir iş.
Dün Akit gazetesinde bir mülakat vardı.
Kenan Kıran'ın ETÖ sanığı Erol Ölmez'le yaptığı mülakat.
Erol Ölmez bir sürü şey söylüyordu. İşte onlardan birkaç satır başı:
-Sakal bırakıp, Kur'an ve Arapça öğrenip, Nakşibendi tarikatına ve İsmailağa cemaatine girdim.
-Bayram Ali Öztürk ve Hızır Ali Muratoğlu Hocaları Ergenekon öldürttü.
-Fener Patrikhanesi Ergenekon'a başvurarak, İsmailağa Cemaati'ni yok etmesini istedi.
-Karamehmet'i Ergenekon kurtardı.
-Yazıcıoğlu Ergenekon'la ilgili çok şey biliyordu, susturulması isteniyordu, susturma toplantısı Dikmen'de yapıldı.
-Ergenekon 11 kişilik bir konseyden oluşuyor.
-Çerkez Ali Ergenekon'un ikinci ismidir, askeri kanadın beynidir.
-Silivri'dekiler kullanılmış insanlardır, esas beyin dışarıdadır. Hasan Kundakçı, Ali Parmaksız neden içeri alınmadı?
-Düzce'de ve Kumburgaz'da silahlı eğitim verilirdi.
Nasıl bilgiler bunlar? Doğru mu değil mi? Cumhurbaşkanı ve Başbakan'da bu bilgiler veya daha ötesi var mı?
Mesela, İsmailağa içindeki iki cinayet, Cumhurbaşkanı ve Başbakan açısından aydınlanmış cinayetler midir?
Mesela, Cumhurbaşkanı ve Başbakan için, Ergenekon davaları, bütün bu derin yapılanmayı çözmek için yeterli olacak mıdır?
Mesela Cumhurbaşkanı ve Başbakan için, kamuoyunu sarsan büyük cinayetler tam olarak aydınlanmış mıdır?
Mesela Cumhurbaşkanı ve Başbakan için, Özal'a yönelik suikastın bütün boyutları ortaya çıkmış mıdır?
Ve mesela, gerçekten Ergenekon'un beyni kimdir ve bu yapı hâlâ faaliyet halinde midir?
Bu soruları, bir ülke yönetimi için çok tedirgin edici buluyorum.
Bunlar, şayet Cumhurbaşkanı ve Başbakan için de hâlâ soru durumunda ise gerçekten oturduğunuz zirveden tedirginlik duymamanız mümkün olmaz.
Yer altında kontrol edilememiş bir yığın hareketlilik olsun, bunların bir kısmı yönettiğiniz yapı ile bağlantılı bulunsun ve siz zirvede kaygı duymaksızın oturun, bu nasıl mümkün olur?
Başbakan "kadere sığınarak" kendi içini durultuyor olabilir.
Ama böyle bir yapı, ülke için gerçekten ciddi bir risktir.
Aslında sadece Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ı ilgilendiren bir risk de değildir.
Sorsam, mesela Sayın Kılıçdaroğlu, ana muhalefet lideri olarak, "Bu Ergenekon, iktidarın muhalifleri yok etmek için uydurduğu bir şeydir" diyerek kendi içini rahatlatabilir mi?
"Ya gerçekten varsa" diye bir ihtimal üzerinde hiç düşünmemeli mi?
Ya da "Ergenekon diye bir şey mevcut olsun ve halk iradesi ile alamadığımız bir iktidarı bu tür örgütlerle işbirliği içinde alalım" gibi mi düşünmeli?
Böyle bir olgu varsa, bunun bir CHP iktidarında kontrol edilebilir bir yapı olacağına mı inanmalı?
Türkiye'de, kontrgerilladan şikâyet eden ilk Başbakan, CHP'li bir Başbakan, yani Ecevit olmuştur. Demek ki, derin yapılanma, kontrol dışı harekette CHP veya AK Parti dinlemiyor.
Bu durumda, ülkede derin yapılanmalar varsa, bunun ortadan kaldırılması için, hükümetle işbirliği hatta hükümeti zorlamak gerekmez mi?
Diken üstünde bir demokrasi...
Ergenekon'lu bir Türkiye, böyle bir Türkiye'dir.
Ve bence, Türkiye'nin iktidarı ile muhalefeti ile en acil görevi, bu derin yapıları tasfiye etmektir.