Herkesin hakkı aslında kimin hakkı 24 03 2011 TELESİYEJ Taraf
Yaşasın bizi düşünüyorlar!
Bizi düşünmekle kalmıyor, sakınıyorlar da!
Vallahi aşkolsun!
Hakkımız olanları saptamışlar, bir bir bahşedecekler bize demek.. ben öyle anlıyorum yani.
Televizyonlardaki reklamlar böyle söylüyor çünkü; “herkesin hakkı” diyor.
Belli bir şey artık.. bizim için iyi bir şeyler düşünüyorlar.. hem ürün, hem hizmet üreticileri hakkımızı teslim edecekler bizzat bize!
Bakın televizyona; şu anda üç reklam kampanyası da aynı sloganı kullanıyor; hem Vodafone, hem Turkcell, hem de Seramiksan.. üçü de reklam filmlerini: “herkesin hakkı!” diye bitiriyor.
“Vodafone herkesin hakkı” diyor Vodafone.
“Kalite herkesin hakkı” diyor Turkcell.
“İyi tasarım herkesin hakkı” diyor Seramiksan.
“Herkesin hakkı” deme arzusuyla yanıp tutuşan kimbilir daha ne babayiğit, ne cengaver üreticilerimiz var bu topraklarda!
Ama şimdilik bu üçü –hem de- aynı dönemde bizim haklarımızı gözetmeye başladılar!
Bu da onların hakkı tabii!
Gerçi “herkesin hakkı” sloganını ben ilk defa bir kitap kampanyasında görmüştüm yıllar önce –yani pek yeni
bir buluş da değil-. “Okumak herkesin hakkı!” diyerek rayicin çok altında bir fiyata kitap satmışlardı peynir
ekmek gibi.
(‘Herkesin hakkı’nı bir slogan olarak kullanmak onu ilk bulanın hakkıdır aslında ya, bizde pek
üstünde durulmaz bu hususun!
Başkasının yarattığını izinsiz almak ve tepe tepe kullanmak pek makbuldür bizim
buralarda.)
Bir kitap söz konusu olduğunda; yani, insanın duygularını, düşüncelerini geliştirmesi için bir kültür hizmeti ifade kalıbı olarak; “okumak herkesin hakkı” denildiğinde, insanı tedirgin etmiyor hiç.
Kültür sanat alanlarında, insanların okumakla, görmekle, işitmekle ilgili gelişim göstermeleri için; evreni, dünyayı, toplumu ve kendilerini daha iyi tanımaları için;
neredeyse kendiliğinden ortaya çıkan, doğal bir kalıp olan ‘herkesin hakkı’ ifadesi, salt ticari bir slogana dönüştürüldüğünde; adeta bahşedilen, dışarıdan –ve yukarıdan- sunulan bir vaatmiş gibi çıkıyor ortaya.
Oysa –örneğin- kalite denilen şey, zaten sistemin rekabeti içinde doğal olarak var olan vazgeçilmez bir şeydir; yani insanlar kaliteye mazhar olmazlar; kaliteli ürünle özel değil, doğal olarak buluşurlar zaten, kalitesiz olan da yok olur; sistem bunu gerektirir çünkü.
İşte bu yüzden de tüketici haklarıyla insan haklarını birbirine karıştırmamak gerekir.
Zira tüketici hakkı, sadece tüketici kimliğine sahip olanlarla ilgilidir; oysa ‘herkes’ deyince iş değişiyor;
söylem, tüketiciye yönelik olmaktan çıkıyor; ‘insan’la ilgili, insani değerler üzerinden yürütülerek ulaşılan bir kalıp oluyor.
Bunun için de ‘herkesin hakkı’ sözü, ticari bir kalıp olarak kullanılmamalıdır.
Kullanılırsa ayıp olur…
Tekrar yayınlarında yeni bölümün fragmanını göstermek!
Bunun adı Törkiş inovasyon olsa gerek!
Dizilerin ve yarışma programlarının tekrar yayınlarında, yeni bölümün en can alıcı yerlerinden hazırlanmış fragmanları gösterip, bütün gerilimi ve merak duygusunu yerle bir etmek bize has bir yaratıcılık olmalı.
Pazar günü Master Chef Türkiye’nin 3 saatlik tekrar bölümünde, 50 yarışmacının elenip, on üç hafta boyunca yarışacak 22 finalistin nasıl belirlendiği gösteriliyor.
Derken, reklam arası veriliyor.. ve ertesi gün gösterilecek olan Master Chef Türkiye’nin fragmanları geliyor ekrana.. aa finalistler karşımızda..
biz, bakalım kimler seçilecek diye izlerken, daha programın yarısında sonuçları öğrendik böylece. O zaman da izlemeye gerek kalmadı tabii, başka bir kanala geçtik.
E bunun neresi ticaret şimdi? Ve profesyonellik bu mu?
Bindiği dalı kesmek diye buna denir herhalde!
Dizi filmlerin tekrarlarında da oluyor bu. Seyirci, kaçırdığı bir diziyi tekrar yayınından izlerken, reklam arasında bir sonraki bölümün fragmanlarında –o sırada izlediği bölümün- nasıl sonuçlandığını görüyor.
Bir tv programı paketler gibi paketlenemez seyirci!
Yani, tv seyircisi benim paketimin formatına uyar, seyircinin beklentisini ben biçimlendiririm, hatta formatlarım diye yola çıkıldığında o yolda yaya kalınır.
Seyirci önünde sonunda her şeyi fark eder çünkü.
Bu yazının yazarının fark ettiği gibi.
Bizi düşünmekle kalmıyor, sakınıyorlar da!
Vallahi aşkolsun!
Hakkımız olanları saptamışlar, bir bir bahşedecekler bize demek.. ben öyle anlıyorum yani.
Televizyonlardaki reklamlar böyle söylüyor çünkü; “herkesin hakkı” diyor.
Belli bir şey artık.. bizim için iyi bir şeyler düşünüyorlar.. hem ürün, hem hizmet üreticileri hakkımızı teslim edecekler bizzat bize!
Bakın televizyona; şu anda üç reklam kampanyası da aynı sloganı kullanıyor; hem Vodafone, hem Turkcell, hem de Seramiksan.. üçü de reklam filmlerini: “herkesin hakkı!” diye bitiriyor.
“Vodafone herkesin hakkı” diyor Vodafone.
“Kalite herkesin hakkı” diyor Turkcell.
“İyi tasarım herkesin hakkı” diyor Seramiksan.
“Herkesin hakkı” deme arzusuyla yanıp tutuşan kimbilir daha ne babayiğit, ne cengaver üreticilerimiz var bu topraklarda!
Ama şimdilik bu üçü –hem de- aynı dönemde bizim haklarımızı gözetmeye başladılar!
Bu da onların hakkı tabii!
Gerçi “herkesin hakkı” sloganını ben ilk defa bir kitap kampanyasında görmüştüm yıllar önce –yani pek yeni
bir buluş da değil-. “Okumak herkesin hakkı!” diyerek rayicin çok altında bir fiyata kitap satmışlardı peynir
ekmek gibi.
(‘Herkesin hakkı’nı bir slogan olarak kullanmak onu ilk bulanın hakkıdır aslında ya, bizde pek
üstünde durulmaz bu hususun!
Başkasının yarattığını izinsiz almak ve tepe tepe kullanmak pek makbuldür bizim
buralarda.)
Bir kitap söz konusu olduğunda; yani, insanın duygularını, düşüncelerini geliştirmesi için bir kültür hizmeti ifade kalıbı olarak; “okumak herkesin hakkı” denildiğinde, insanı tedirgin etmiyor hiç.
Kültür sanat alanlarında, insanların okumakla, görmekle, işitmekle ilgili gelişim göstermeleri için; evreni, dünyayı, toplumu ve kendilerini daha iyi tanımaları için;
neredeyse kendiliğinden ortaya çıkan, doğal bir kalıp olan ‘herkesin hakkı’ ifadesi, salt ticari bir slogana dönüştürüldüğünde; adeta bahşedilen, dışarıdan –ve yukarıdan- sunulan bir vaatmiş gibi çıkıyor ortaya.
Oysa –örneğin- kalite denilen şey, zaten sistemin rekabeti içinde doğal olarak var olan vazgeçilmez bir şeydir; yani insanlar kaliteye mazhar olmazlar; kaliteli ürünle özel değil, doğal olarak buluşurlar zaten, kalitesiz olan da yok olur; sistem bunu gerektirir çünkü.
İşte bu yüzden de tüketici haklarıyla insan haklarını birbirine karıştırmamak gerekir.
Zira tüketici hakkı, sadece tüketici kimliğine sahip olanlarla ilgilidir; oysa ‘herkes’ deyince iş değişiyor;
söylem, tüketiciye yönelik olmaktan çıkıyor; ‘insan’la ilgili, insani değerler üzerinden yürütülerek ulaşılan bir kalıp oluyor.
Bunun için de ‘herkesin hakkı’ sözü, ticari bir kalıp olarak kullanılmamalıdır.
Kullanılırsa ayıp olur…
Tekrar yayınlarında yeni bölümün fragmanını göstermek!
Bunun adı Törkiş inovasyon olsa gerek!
Dizilerin ve yarışma programlarının tekrar yayınlarında, yeni bölümün en can alıcı yerlerinden hazırlanmış fragmanları gösterip, bütün gerilimi ve merak duygusunu yerle bir etmek bize has bir yaratıcılık olmalı.
Pazar günü Master Chef Türkiye’nin 3 saatlik tekrar bölümünde, 50 yarışmacının elenip, on üç hafta boyunca yarışacak 22 finalistin nasıl belirlendiği gösteriliyor.
Derken, reklam arası veriliyor.. ve ertesi gün gösterilecek olan Master Chef Türkiye’nin fragmanları geliyor ekrana.. aa finalistler karşımızda..
biz, bakalım kimler seçilecek diye izlerken, daha programın yarısında sonuçları öğrendik böylece. O zaman da izlemeye gerek kalmadı tabii, başka bir kanala geçtik.
E bunun neresi ticaret şimdi? Ve profesyonellik bu mu?
Bindiği dalı kesmek diye buna denir herhalde!
Dizi filmlerin tekrarlarında da oluyor bu. Seyirci, kaçırdığı bir diziyi tekrar yayınından izlerken, reklam arasında bir sonraki bölümün fragmanlarında –o sırada izlediği bölümün- nasıl sonuçlandığını görüyor.
Bir tv programı paketler gibi paketlenemez seyirci!
Yani, tv seyircisi benim paketimin formatına uyar, seyircinin beklentisini ben biçimlendiririm, hatta formatlarım diye yola çıkıldığında o yolda yaya kalınır.
Seyirci önünde sonunda her şeyi fark eder çünkü.
Bu yazının yazarının fark ettiği gibi.
- “Herkesin hakkı” aslında kimin hakkı? - 24.03.2011
- Sanayi devrimi, aslında doğanın ölüm devrimidir! - 23.03.2011
- Dehen Altıner’in Sevgili Üniversite’si ve Livaneli’nin Serenad’ı! - 22.03.2011
- Her Şeye Rağmen’de biçimcilik, hikâyenin önüne geçmiş! - 17.03.2011
- Bu devirde adaletin sarayı mı olur - 10.03.2011
- Derviş Zaim’in ‘Gölgeler ve Suretler’i bir başeser niteliğinde - 09.03.2011
- Tv kanalı ve dizi enflasyonu varken, ölçümleme ne ifade eder - 07.03.2011
- ‘Sırat’ dizisi, ‘Karadağlar’ dizisinin sönük versiyonu gibi! - 03.03.2011
- ‘İzmir Çetesi’, Cemal Hood ve yeni bir halk kahramanı ütopyası! - 02.03.2011
- Oscar törenlerinin KIRMIZI HALIsının demode ideolojisi! - 01.03.2011
- ‘Küçük Hanımefendi’ dizisi hem romana sadık, hem daha realistik! - 28.02.2011
- Hayvanlardan çanta yapan Louis Vuitton’dan barınak yardımı! - 24.02.2011
- ‘Sen de Gitme’, hayat acısını kaderde yoğunlaşmadan işliyor - 23.02.2011
- Kanal D’nin ‘Nuri’si, bulvar komedisinin sitcom versiyonu! - 22.02.2011
- TRT-1’in yeni dizisi ‘Mazi Kalbimde Yaradır’ şaşırttı! - 21.02.2011