SAĞLI SOLLU
05.04.2011
Gürbüz Özaltınlı Taraf
ANDımız mı, DNAmız mı?
Cüppeli askerlerimizin “Türklük hazzını” aşılamanın gereği olarak gördükleri bu malum ant mercek altına alınırsa, sistemin DNA’sı gibi sanki.
Anayasa’da yazılı o “ucube” tanımlamaya başvurursak, “milleti ve ülkesi ile bölünmez bir bütün oluşturan” devletin varlık felsefesinin bütün özelliklerini üstünde toplamış bir mikro ritüel, bu ant. Aslında korkunç bir şey…
“Devlet” denilen yapının “meşrulaştırıcı” otoritesine biraz mesafe koyabildiğiniz zaman bu uygulamayı nasıl “normal” karşıladığınıza şaşırmamanız mümkün değil. Güne, belki de hayatınızın en anlamlı varlığını bir servis aracına teslim ederek başlıyorsunuz. Bunlar minicik bedenleri, önyargısız zihinleriyle geniş bir avluda toplanıyorlar. Baş edilmez bir cıvıltı, insanı imrendiren bir enerjiyle kaynaşıyorlar. Bu kaynaşma ne ile duruluyor biliyor musunuz? Soruyorum; çünkü, o yaşta çocukları olanlar dahil yakın arkadaş çevremde yaptığım mini anket, yetişkinlerin bu ritüelin ayrıntıları hakkında bilgisi olmadığını gösterdi bana. Ben de bir ilköğretim okulunun avlusuna bakan bu eve taşınana kadar bilmiyordum doğrusu. Evet; sorumun cevabını vereyim: “Dikkaaat, hazroool”… Kürsüden çocukların kafasına bu komut savruluyor. Kızlar ve erkekler hep bir arada bu militer sesin kudretiyle kendilerine geliyorlar. Ardından aynı ses; hiç kimseyi rahatlatmasına imkân olmayan şiddetiyle bir komut daha veriyor: “Rahaat”. Çocuklar ritüelin yörüngesine giriyorlar böylece ve hemen ardından ilk “hazrol”dan daha sonuç alıcı bir “hazrol” geliyor; minik ve duygulu bir ses bağırmaya başlıyor: “Tüüür/küüüüm, dooo/ruuuyuuum, vs”… Çocuk ordusu, ezberi hep bir ağızdan tekrarlıyor. Küçücük varlıklar o yüce kutsal Türk varlığına feda ediliyor. Atatürk’ün çizdiği yola sadakat taahhüt ediliyor. Bütün toplum Türk’üm diyebilmenin dayanılmaz hafifliğine davet edilerek bu devlet ayinine son veriliyor. Ve bu, her gün yapılıyor. Okullar güne böyle başlıyor.
Neresinden baksanız tutulur tarafı yok bu saçmalığın.
Diğer Gürbüz Özaltınlı Makaleleri:
05.04.2011
Gürbüz Özaltınlı Taraf
ANDımız mı, DNAmız mı?
Cüppeli askerlerimizin “Türklük hazzını” aşılamanın gereği olarak gördükleri bu malum ant mercek altına alınırsa, sistemin DNA’sı gibi sanki.
Anayasa’da yazılı o “ucube” tanımlamaya başvurursak, “milleti ve ülkesi ile bölünmez bir bütün oluşturan” devletin varlık felsefesinin bütün özelliklerini üstünde toplamış bir mikro ritüel, bu ant. Aslında korkunç bir şey…
“Devlet” denilen yapının “meşrulaştırıcı” otoritesine biraz mesafe koyabildiğiniz zaman bu uygulamayı nasıl “normal” karşıladığınıza şaşırmamanız mümkün değil. Güne, belki de hayatınızın en anlamlı varlığını bir servis aracına teslim ederek başlıyorsunuz. Bunlar minicik bedenleri, önyargısız zihinleriyle geniş bir avluda toplanıyorlar. Baş edilmez bir cıvıltı, insanı imrendiren bir enerjiyle kaynaşıyorlar. Bu kaynaşma ne ile duruluyor biliyor musunuz? Soruyorum; çünkü, o yaşta çocukları olanlar dahil yakın arkadaş çevremde yaptığım mini anket, yetişkinlerin bu ritüelin ayrıntıları hakkında bilgisi olmadığını gösterdi bana. Ben de bir ilköğretim okulunun avlusuna bakan bu eve taşınana kadar bilmiyordum doğrusu. Evet; sorumun cevabını vereyim: “Dikkaaat, hazroool”… Kürsüden çocukların kafasına bu komut savruluyor. Kızlar ve erkekler hep bir arada bu militer sesin kudretiyle kendilerine geliyorlar. Ardından aynı ses; hiç kimseyi rahatlatmasına imkân olmayan şiddetiyle bir komut daha veriyor: “Rahaat”. Çocuklar ritüelin yörüngesine giriyorlar böylece ve hemen ardından ilk “hazrol”dan daha sonuç alıcı bir “hazrol” geliyor; minik ve duygulu bir ses bağırmaya başlıyor: “Tüüür/küüüüm, dooo/ruuuyuuum, vs”… Çocuk ordusu, ezberi hep bir ağızdan tekrarlıyor. Küçücük varlıklar o yüce kutsal Türk varlığına feda ediliyor. Atatürk’ün çizdiği yola sadakat taahhüt ediliyor. Bütün toplum Türk’üm diyebilmenin dayanılmaz hafifliğine davet edilerek bu devlet ayinine son veriliyor. Ve bu, her gün yapılıyor. Okullar güne böyle başlıyor.
Neresinden baksanız tutulur tarafı yok bu saçmalığın.
Diğer Gürbüz Özaltınlı Makaleleri:
- ANDımız mı, DNAmız mı? - 05.04.2011
- Başörtülü vekil: Haktan da öte - 29.03.2011
- Örgüt üyesi olmak - 22.03.2011
- Suç ve ideoloji - 15.03.2011
- Son dalga - 08.03.2011
- Biraz tevazu - 01.03.2011
- Basit gerçekler - 22.02.2011
- Pınar Selek ve hakikat - 08.02.2011
- CHP: çöküş ve belirsizlik - 01.02.2011
- Agos’un önü - 25.01.2011
- Neredeyiz - 18.01.2011
- Şiddet ve değişim - 11.01.2011
- Büyük barolar: Vesayet müzeleri - 04.01.2011
- Kürtler ve korkular - 28.12.2010
- CHP, endişeliler ve asıl mesele - 21.12.2010