Kundera eserleriyle söyleşi 5 3 2011 tarihli Le Monde
Milan Kundera, kendisinden evvel André Gide, Paul Claudel, Saint-John Perse ve Nathalie Sarraute gibi yazarların da sağken girdikleri Gallimard yayınevinin en prestijli kolleksiyonunda, Pléiade kitaplarında yer aldı.
Kolleksiyonun diğer yazarlar için kullandığı imkanlar bir kenara bırakılmış; ne eleştirel bir inceleme, ne biyografi!
Fakat her romanın sonunda, romanın özgûn macerası ve mukadderatı, 'eserin biyografisi' verilmiş. Kundera, söyleşilerden hiç haz etmediği için,
Le Monde
( 25-3-2011 )
gazetesi, bazı sorulara, Kundera'nın da katılımıyla, eserlerinden haraket ederek cevaplar aramış; orijinal çalışmayı yayınlıyor... 5-3-2011 tarihli Le Monde
Le Monde: Neden biyografik olandan nefret ediyorsunuz ? Neden kendinizden bahsetmek bu denli zorunuza gidiyor ?
Milan Kundera: Flaubert ''sanatçının, gelecek kuşakları, kendisinin yaşamadığına inandırmasi gerekir'' diyor. Maupassant, meşhur ünlü yazarların portrelerinin yayınlandığı bir gazetede görünmek istemez: ''bir insanın özel hayatı ve portresi herkese ait olamaz'' der. Herman Broch kendisinden, Robert Musil ve Franz Kafka' dan bahsederken 'her üçümüzün de gerçek bir biyografisi yoktur'' der. Bu ise hayatlarının hiçbir canlılığı olmadığı anlamına gelmez, sadece kamuya açılmaması ve bir biyografiye dönüşmemesi istenmektedir (…) Faulkner ise ''tarihten silinmiş olmak, yayınlanmış kitaplarından başka hiçbir iz birakmama'' yı arzulamaktadır, ( yayınlanmış ve kitap kelimelerinin altını çizelim; Faulkner bitmemiş roman, mektup, günlük gibi metinlere bir değer vermemektedir. ) Meşhur bir istiareye göre, romancı , hayatının evini yıkar ve kiremitleriyle başka bir ev olan romanını inşa eder. Bir romancının biyografları romancının yaptığını söker, söktüğünü yapmaya çalışırlar. Bu yüzden sanatsal açıdan tamamen menfi olan çalışmaları, bir romanın ne anlamını ne de değerine birşey katmaz. Eger Kafka, Joseph K' dan daha çok dikkati çekecekse, bu Kafka' nın ikinci bir sefer ölümünün habercisidir ( M. Kundera, Roman Sanatı - L'Art du Roman )
Le Monde: Yazar biyografilerinin, eserlerini örtmesini engellemek için ne yapmalı ?
Milan Kundera: Yazarların, gelecekte, kanunların buyurduğu gibi kimliklerini gizli tuttukları ve takma isim kullandıkları bir dünya hayal ediyorum. Bunun üç avantajı var: kendisi için yazmanın kısıtlanması; yazın hayatında şiddetin azalması; bir eserin biyografik yorumunun ortadan kalkması ( M.Kundera, Roman Sanatı - L'Art du Roman )
Le Monde: Yazma merakı ( graphomanie ) ile ilgili kişisel bir tanımınız var.
Milan Kundera: Yazma merakı, mektup yazma, günlük tutma, aile hikayeleri değildir ( yani kendisi ve yakınları için yazma ) fakat kitap yazmaktır ( yani tanınmayan bir okurlar kitlesine hitab etmek. ) Bu yeni bir biçim yaratmak değil, kendi ben' ini başkalarına kabul ettirmektir; güç iradesinin en kaba biçimidir (M. Kundera, Roman Sanatı - L'Art du Roman )
Le Monde: Söyleşilerden bu denli nefret etmenizin sebeplerinden biri de ''tekrardan kaleme alma'' ( rewriting ) alışkanlığı. Bu pratik, sizce neden tehlikelidir ?
Milan Kundera:
Sinema veya TV için söyleşi, adaptasyon, transkripsiyon; çağın yüzü rewriting; bir gün geçmiş kültürümüzün bütünü tekrardan yazılacak, ve bu vesileyle de unutulmuş olacaktır. ( M. Kundera, Roman Sanatı - L'Art du Roman )
Le Monde: Tüm hayatınız boyunca, roman yazdınız. Halbuki ''İhanet edilen vasiyetler'' de ( Les Testaments Trahis ), roman' ın ne denli basit bir edebiyat türünün ötesinde bir kaygı olduğunu yazıyorsunuz. Gerçekten, sizin için romancı olmak ne demek ?
Milan Kundera: Romancı olmak, benim için ''bir edebiyat türü'' icra etmenin ötesinde birşey oldu; bir tavır, bilgelik, herhangi bir siyasi, dini, ahlaki ve cemaatle ilgili kimlikleri dışlayan bir konum; romancılık, edilgenlik veya sorumluluklardan kaçış olarak değil, fakat bir direnç, baş kaldırma olarak, bilinçli, kararlı, sapına kadar bir kimliksizliktir ( M. Kundera, Saptırılmış Vasiyetler - Les Testaments Trahis )
Le Monde: Bir örnek verebilir misiniz ?
Milan Kundera: ''Kundera bey, komünist misiniz ?'', ''hayır romancıyım''; ''muhalif misiniz ?'', ''hayır romancıyım''; ''sağcı mısınız, solcu musunuz ?'', ne biri ne de öbürü' türünden diyaloglarım oldu ( M. Kundera, Saptırılmış Vasiyetler - Les Testaments Trahis )
Le Monde: Bir tek biyografik öge; 1929 yılında dönemin Çekoslovakya' sında bulunan Brno' da doğmuşsunuz; bugün ''Çekoslovakya'' sizin için ne ifade ediyor?
Milan Kundera: Genellikle romanlarımın mekanı olmakla beraber, bu tanımlamayı hiçbir romanımda kullanmadım. Bu bileşik terim çok yeni ( 1918 doğumlu ), köksüz ve çirkin; tanımladığı şeyin, yenilik ve bileşikliğini tamamen yansıtmaktadır. Zayıf bir kelime üzerine bir Devlet kurabilsek de, bunun üzerinde bir roman kuramayız. Bu yüzden, roman kahramanlarımın memleketini betimlemek için daima eski, Bohemya terimini kullanıyorum. Siyasi coğrafya kapsamında pek doğru olmasa da ( tercümanlarım, çoğu zaman itiraz ederler ) şiirsel anlamda mümkün olan yegane tanımlamadır ( M. Kundera, Roman Sanatı - L'Art du Roman )
Le Monde: Coğrafya ve kültür kapsamında kalalım; Avrupa vizyonunuz nedir ?
Milan Kundera: Orta Çağ' da, Avrupa Birliği ortak bir dine, Modern Çağ' da ise, Avrupalıların kendilerini betimledikleri yüksek kültür değerlerine
( sanat, edebiyat, felsefe )
dayanıyordu.
Halbuki bugün, kültür de geri çekilmektedir.
Fakat yerini kime, neye bırakıyor, belli değil ? Avrupayı birleştirebilecek yüksek değerler hangi alanda gerçekleşecekler?
Teknik yenilikler ?
Ekonomik Pazar ?
Tolerans prensibine dayanan demokrasiyi yücelten politika ?
Fakat bu tolerans eğer hiçbir büyük eser, güçlü fikri müdafa etmezse, tamamen boş ve gereksiz hale gelmez mi ? Veyahut da kültürün istifasını zevk ve şevkle mi karşılamalıyız?
Bilemiyorum. Bildiğim o ki, kültür, yerini, vazifesini terk etmiş vaziyettedir. Bu şekilde Avrupa kimliği imgesi geçmiş tarihin derinliklerinde kaybolmaktadır. Avrupalı, sadece Avrupa nostaljisi olan insan değil mi ?
( M. Kundera, Roman Sanatı - L'Art du Roman )
Le Monde: Pléiade kolleksiyonu yayınında, sizin kişisel lügatınıza yer verilmiş. Anahtar kelimeler, problem kelimeler, aşk kelimeler. Ve, ''çocuk hakimiyeti' ( infantocratie ) diye bir terim var, izah eder misiniz ?
Milan Kundera: Musil ''Niteliksiz Adam'' romanında, ''boş bir sokakta motor üzerinde birisi kolları ve bacakları O şeklinde hızla ilerliyordu; yüzünde bir çocuğun ağlamalarına verdiği önemin ciddiyeti vardı'' der. Bir çocuğun ciddiyeti, teknoloji çağının yüzüdür de; çocuk hakimiyeti, çocuk idealinin insanıiğa empoze edilmesidir ( M. Kundera, Roman Sanatı - L'Art du Roman )
Le Monde: Bu lügatın 'i' harfinde, evreninizde önemli bir yeri olan ''ironi'' kelimesi var. ''İroni, dünyayı bir belirsizlik olarak aydınlatandır'' diyorsunuz ?
Milan Kundera: Kim haklı kim haksız ?
Emma Bovary çekilmez birisi mi ?
Yoksa cesaretli ve dokunaklı mı ?
Ya Werther ? Hassas ve asil ?
Veya duygusal ve şiddetli, kendine aşık mı ?
Bir romanı ne denli dikkatle okursak, o kadar cevap zorlaşir, zira tanım olarak roman ironi sanatıdır: ''gerçeği'' saklıdır, söylenmez, söylenemez. 'Hatırlayınız Razumov, kadınlar, çocuklar ve devrimciler, cömert iç güdülerin, inançların ve tapınmaların yadsınması olan ironi 'den nefret ederler'' dedirtir Conrad bir devrimciye ( Batının gözleri önünde ) İroni rahatsız eder; alay veya hücum ettiğinden değil, fakat dünyayı bir belirsizlik olarak aydınlatarak bizleri inançlarımızdan ve önyargılarımızdan yoksun bıraktığı için ( M. Kundera, Roman Sanatı - L'Art du Roman )
Le Monde: Başka temel kelimelerinizden biri de ''kitsch'' ?
Milan Kundera: ''Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği'' ni yazarken, ''kitsch'' kelimesinin romanın anahtar kelimelerinden biri olmasından endişelenmiştim; Gerçekten de bu kelime çok az biliniyordu, veya kasıtlı bir manada kullanılıyordu. Herman Broch' un meşhur denemesinin fransızca tercümesinde ''tapon sanat'' olarak çevrilmişti. Ters anlam, zira, Broch, kitsch' i sadece kötü zevkli bir eserden başka birşey olduğunu göstermektedir; Kitsch tavır, kitsch tutum var. Kitsch insanın kitsch ihtiyacı: güzelleştirici yalan aynasına bakma ihtiyacı, ve heyecanlı bir memnuniyetle kendi kendini tanıma ( M. Kundera, Roman Sanatı - L'Art du Roman )
Le Monde: Ya yaşlılık hakkında ne düşünüyorsunuz ?
''Yaşam Başka Yerde''
romanınızda, yaşlı bir bilim adamı hayal ediyorsunuz;
yaşlı adam gençliği gözlemler ve yaşlılığın beklenmedik bir yanını keşfeder. Bu bölümü hatırlıyor musunuz ?
Milan Kundera: Yaşlı bilim adamı patırtı yapan gençleri gözlemler, ve bu salonda, yaşlı olduğundan dolayı tek özgürlük imtiyazı olanın kendisi olduğunu aniden anlar. Sadece yaşlandığındandır ki insan, sürünün ve kitlenin düşündüğüne kulak asmaz olur. Yakın ölümüyle başbaşadır, ve ölümün ne gözü ne de kulağı vardır. Beğenilmek, derdi değildir. Ne isterse söyler ve yapar; Rembrandt ve Picasso, Bruckner ve Janacek, Bach, ''Füg Sanatı'' ( M. Kundera, Yaşam Başka Yerde - La Vie est ailleurs )
Milan Kundera' nın romanlarından alıntıları yazarın kendisi ve Florence Noiville gerçekleştirmişlerdir.
25-3-2011 tarihli Le Monde
Milan Kundera, kendisinden evvel André Gide, Paul Claudel, Saint-John Perse ve Nathalie Sarraute gibi yazarların da sağken girdikleri Gallimard yayınevinin en prestijli kolleksiyonunda, Pléiade kitaplarında yer aldı.
Kolleksiyonun diğer yazarlar için kullandığı imkanlar bir kenara bırakılmış; ne eleştirel bir inceleme, ne biyografi!
Fakat her romanın sonunda, romanın özgûn macerası ve mukadderatı, 'eserin biyografisi' verilmiş. Kundera, söyleşilerden hiç haz etmediği için,
Le Monde
( 25-3-2011 )
gazetesi, bazı sorulara, Kundera'nın da katılımıyla, eserlerinden haraket ederek cevaplar aramış; orijinal çalışmayı yayınlıyor... 5-3-2011 tarihli Le Monde
Le Monde: Neden biyografik olandan nefret ediyorsunuz ? Neden kendinizden bahsetmek bu denli zorunuza gidiyor ?
Milan Kundera: Flaubert ''sanatçının, gelecek kuşakları, kendisinin yaşamadığına inandırmasi gerekir'' diyor. Maupassant, meşhur ünlü yazarların portrelerinin yayınlandığı bir gazetede görünmek istemez: ''bir insanın özel hayatı ve portresi herkese ait olamaz'' der. Herman Broch kendisinden, Robert Musil ve Franz Kafka' dan bahsederken 'her üçümüzün de gerçek bir biyografisi yoktur'' der. Bu ise hayatlarının hiçbir canlılığı olmadığı anlamına gelmez, sadece kamuya açılmaması ve bir biyografiye dönüşmemesi istenmektedir (…) Faulkner ise ''tarihten silinmiş olmak, yayınlanmış kitaplarından başka hiçbir iz birakmama'' yı arzulamaktadır, ( yayınlanmış ve kitap kelimelerinin altını çizelim; Faulkner bitmemiş roman, mektup, günlük gibi metinlere bir değer vermemektedir. ) Meşhur bir istiareye göre, romancı , hayatının evini yıkar ve kiremitleriyle başka bir ev olan romanını inşa eder. Bir romancının biyografları romancının yaptığını söker, söktüğünü yapmaya çalışırlar. Bu yüzden sanatsal açıdan tamamen menfi olan çalışmaları, bir romanın ne anlamını ne de değerine birşey katmaz. Eger Kafka, Joseph K' dan daha çok dikkati çekecekse, bu Kafka' nın ikinci bir sefer ölümünün habercisidir ( M. Kundera, Roman Sanatı - L'Art du Roman )
Le Monde: Yazar biyografilerinin, eserlerini örtmesini engellemek için ne yapmalı ?
Milan Kundera: Yazarların, gelecekte, kanunların buyurduğu gibi kimliklerini gizli tuttukları ve takma isim kullandıkları bir dünya hayal ediyorum. Bunun üç avantajı var: kendisi için yazmanın kısıtlanması; yazın hayatında şiddetin azalması; bir eserin biyografik yorumunun ortadan kalkması ( M.Kundera, Roman Sanatı - L'Art du Roman )
Le Monde: Yazma merakı ( graphomanie ) ile ilgili kişisel bir tanımınız var.
Milan Kundera: Yazma merakı, mektup yazma, günlük tutma, aile hikayeleri değildir ( yani kendisi ve yakınları için yazma ) fakat kitap yazmaktır ( yani tanınmayan bir okurlar kitlesine hitab etmek. ) Bu yeni bir biçim yaratmak değil, kendi ben' ini başkalarına kabul ettirmektir; güç iradesinin en kaba biçimidir (M. Kundera, Roman Sanatı - L'Art du Roman )
Le Monde: Söyleşilerden bu denli nefret etmenizin sebeplerinden biri de ''tekrardan kaleme alma'' ( rewriting ) alışkanlığı. Bu pratik, sizce neden tehlikelidir ?
Milan Kundera:
Sinema veya TV için söyleşi, adaptasyon, transkripsiyon; çağın yüzü rewriting; bir gün geçmiş kültürümüzün bütünü tekrardan yazılacak, ve bu vesileyle de unutulmuş olacaktır. ( M. Kundera, Roman Sanatı - L'Art du Roman )
Le Monde: Tüm hayatınız boyunca, roman yazdınız. Halbuki ''İhanet edilen vasiyetler'' de ( Les Testaments Trahis ), roman' ın ne denli basit bir edebiyat türünün ötesinde bir kaygı olduğunu yazıyorsunuz. Gerçekten, sizin için romancı olmak ne demek ?
Milan Kundera: Romancı olmak, benim için ''bir edebiyat türü'' icra etmenin ötesinde birşey oldu; bir tavır, bilgelik, herhangi bir siyasi, dini, ahlaki ve cemaatle ilgili kimlikleri dışlayan bir konum; romancılık, edilgenlik veya sorumluluklardan kaçış olarak değil, fakat bir direnç, baş kaldırma olarak, bilinçli, kararlı, sapına kadar bir kimliksizliktir ( M. Kundera, Saptırılmış Vasiyetler - Les Testaments Trahis )
Le Monde: Bir örnek verebilir misiniz ?
Milan Kundera: ''Kundera bey, komünist misiniz ?'', ''hayır romancıyım''; ''muhalif misiniz ?'', ''hayır romancıyım''; ''sağcı mısınız, solcu musunuz ?'', ne biri ne de öbürü' türünden diyaloglarım oldu ( M. Kundera, Saptırılmış Vasiyetler - Les Testaments Trahis )
Le Monde: Bir tek biyografik öge; 1929 yılında dönemin Çekoslovakya' sında bulunan Brno' da doğmuşsunuz; bugün ''Çekoslovakya'' sizin için ne ifade ediyor?
Milan Kundera: Genellikle romanlarımın mekanı olmakla beraber, bu tanımlamayı hiçbir romanımda kullanmadım. Bu bileşik terim çok yeni ( 1918 doğumlu ), köksüz ve çirkin; tanımladığı şeyin, yenilik ve bileşikliğini tamamen yansıtmaktadır. Zayıf bir kelime üzerine bir Devlet kurabilsek de, bunun üzerinde bir roman kuramayız. Bu yüzden, roman kahramanlarımın memleketini betimlemek için daima eski, Bohemya terimini kullanıyorum. Siyasi coğrafya kapsamında pek doğru olmasa da ( tercümanlarım, çoğu zaman itiraz ederler ) şiirsel anlamda mümkün olan yegane tanımlamadır ( M. Kundera, Roman Sanatı - L'Art du Roman )
Le Monde: Coğrafya ve kültür kapsamında kalalım; Avrupa vizyonunuz nedir ?
Milan Kundera: Orta Çağ' da, Avrupa Birliği ortak bir dine, Modern Çağ' da ise, Avrupalıların kendilerini betimledikleri yüksek kültür değerlerine
( sanat, edebiyat, felsefe )
dayanıyordu.
Halbuki bugün, kültür de geri çekilmektedir.
Fakat yerini kime, neye bırakıyor, belli değil ? Avrupayı birleştirebilecek yüksek değerler hangi alanda gerçekleşecekler?
Teknik yenilikler ?
Ekonomik Pazar ?
Tolerans prensibine dayanan demokrasiyi yücelten politika ?
Fakat bu tolerans eğer hiçbir büyük eser, güçlü fikri müdafa etmezse, tamamen boş ve gereksiz hale gelmez mi ? Veyahut da kültürün istifasını zevk ve şevkle mi karşılamalıyız?
Bilemiyorum. Bildiğim o ki, kültür, yerini, vazifesini terk etmiş vaziyettedir. Bu şekilde Avrupa kimliği imgesi geçmiş tarihin derinliklerinde kaybolmaktadır. Avrupalı, sadece Avrupa nostaljisi olan insan değil mi ?
( M. Kundera, Roman Sanatı - L'Art du Roman )
Le Monde: Pléiade kolleksiyonu yayınında, sizin kişisel lügatınıza yer verilmiş. Anahtar kelimeler, problem kelimeler, aşk kelimeler. Ve, ''çocuk hakimiyeti' ( infantocratie ) diye bir terim var, izah eder misiniz ?
Milan Kundera: Musil ''Niteliksiz Adam'' romanında, ''boş bir sokakta motor üzerinde birisi kolları ve bacakları O şeklinde hızla ilerliyordu; yüzünde bir çocuğun ağlamalarına verdiği önemin ciddiyeti vardı'' der. Bir çocuğun ciddiyeti, teknoloji çağının yüzüdür de; çocuk hakimiyeti, çocuk idealinin insanıiğa empoze edilmesidir ( M. Kundera, Roman Sanatı - L'Art du Roman )
Le Monde: Bu lügatın 'i' harfinde, evreninizde önemli bir yeri olan ''ironi'' kelimesi var. ''İroni, dünyayı bir belirsizlik olarak aydınlatandır'' diyorsunuz ?
Milan Kundera: Kim haklı kim haksız ?
Emma Bovary çekilmez birisi mi ?
Yoksa cesaretli ve dokunaklı mı ?
Ya Werther ? Hassas ve asil ?
Veya duygusal ve şiddetli, kendine aşık mı ?
Bir romanı ne denli dikkatle okursak, o kadar cevap zorlaşir, zira tanım olarak roman ironi sanatıdır: ''gerçeği'' saklıdır, söylenmez, söylenemez. 'Hatırlayınız Razumov, kadınlar, çocuklar ve devrimciler, cömert iç güdülerin, inançların ve tapınmaların yadsınması olan ironi 'den nefret ederler'' dedirtir Conrad bir devrimciye ( Batının gözleri önünde ) İroni rahatsız eder; alay veya hücum ettiğinden değil, fakat dünyayı bir belirsizlik olarak aydınlatarak bizleri inançlarımızdan ve önyargılarımızdan yoksun bıraktığı için ( M. Kundera, Roman Sanatı - L'Art du Roman )
Le Monde: Başka temel kelimelerinizden biri de ''kitsch'' ?
Milan Kundera: ''Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği'' ni yazarken, ''kitsch'' kelimesinin romanın anahtar kelimelerinden biri olmasından endişelenmiştim; Gerçekten de bu kelime çok az biliniyordu, veya kasıtlı bir manada kullanılıyordu. Herman Broch' un meşhur denemesinin fransızca tercümesinde ''tapon sanat'' olarak çevrilmişti. Ters anlam, zira, Broch, kitsch' i sadece kötü zevkli bir eserden başka birşey olduğunu göstermektedir; Kitsch tavır, kitsch tutum var. Kitsch insanın kitsch ihtiyacı: güzelleştirici yalan aynasına bakma ihtiyacı, ve heyecanlı bir memnuniyetle kendi kendini tanıma ( M. Kundera, Roman Sanatı - L'Art du Roman )
Le Monde: Ya yaşlılık hakkında ne düşünüyorsunuz ?
''Yaşam Başka Yerde''
romanınızda, yaşlı bir bilim adamı hayal ediyorsunuz;
yaşlı adam gençliği gözlemler ve yaşlılığın beklenmedik bir yanını keşfeder. Bu bölümü hatırlıyor musunuz ?
Milan Kundera: Yaşlı bilim adamı patırtı yapan gençleri gözlemler, ve bu salonda, yaşlı olduğundan dolayı tek özgürlük imtiyazı olanın kendisi olduğunu aniden anlar. Sadece yaşlandığındandır ki insan, sürünün ve kitlenin düşündüğüne kulak asmaz olur. Yakın ölümüyle başbaşadır, ve ölümün ne gözü ne de kulağı vardır. Beğenilmek, derdi değildir. Ne isterse söyler ve yapar; Rembrandt ve Picasso, Bruckner ve Janacek, Bach, ''Füg Sanatı'' ( M. Kundera, Yaşam Başka Yerde - La Vie est ailleurs )
Milan Kundera' nın romanlarından alıntıları yazarın kendisi ve Florence Noiville gerçekleştirmişlerdir.
25-3-2011 tarihli Le Monde