Geleceğin başbakanı olarak Nihat Ergün
Hrant Dink’in asıl katilinin 301. Madde olduğunu iyi bilir.
PARALEL HAYATLAR
Taraf
15 06 2011 çarşamba
Levent Yılmaz
“Evli ve çok çocuk babası.”
İzmir Ticaret Odası Meclis Başkanı bocalayıp Nihat Ergün’ü böyle tanıtmıştır bir toplantı sırasında.
Haklı.
Ergün’ün dört çocuğu var, dördü de kız.
Mutlu bir baba olduğu attığı kahkahalardan belli.
Hem mutlu, hem de iyi bir baba.
Kızlarını uzun müddet göremeyince atlar gider, neredelerse bulur onları.
Sadık yani.
Sadakatin en önemli erdemlerden biri olduğuna inanır. Bu yüzden de kendi geçmişine, kendi kendisine sadıktır.
Mesela insanın tek bir berberi olmalıdır diye düşünür:
onunki Burhan Saka’dır.
İnsan tek bir su içmelidir: o, Çenesuyu içer, 0.33’lük cam şişede.
Sevdi mi tam sever.
Üstüne bir iş aldı mı, layığıyla yapar.
Neye inanıyorsa onu söyler.
Ressam olmak istermiş, anlaşılan mahalle baskısına maruz kalmış.
Otuz küsur yıl sonra gelmiş itiraf:
“Keşke iyi resim yapabilseydim veya ressam olabilseydim.
Ya da bir enstrüman çalabilseydim.
Niye yapamadık, bunlara önem vermediğimiz için.
Sizler spora, sanata ve resme de önem verin.
Bunlar hayatımızı renklendirecek ve kalite katacaktır.
Bunlar bizi toplumda saygın, ince ve zarif insanlar yapacak çalışmalardır.”
İzmit, Derinceli.
Bakan olduktan sonra kimselere haber vermeden anasını babasını ziyaret eder, evine çekilirmiş.
Ortalıklarda gözükmeyi sevmez.
Gezmeyi sevmediğinden değil:
Siyasi makama gösterilen ilgi, vaveyla ve nümayişten hoşlanmadığından.
İkbal peşinde koşanlardan ve torpil isteyenlerden kaçar. Yoksa, akşamüstü yürüyüşlerini sever.
Ufka ve ormanlara bakarak çay içmeyi de.
Dürüsttür, dürüstlük anlayışını
“makul olana”
dayandırır.
Şöyle açıklayabiliriz:
Çay iki şekerli içilir, hadi üç şekerle içilsin ama dört şeker atan dördüncünün parasını vermelidir.
Meslek liseli.
Makine bölümünde okumuş, Torna Tesviye bölümünün şefiymiş.
Şef. Liseden beri.
İlk işi dökümcülük.
Yaptığı işe para verildiğini görünce şaşırmış. İktisadi ve İdari İlimler okumuş üniversitede.
Kâğıtçılık ve ambalajcılık, sonra da mali müşavirlik yapmış.
94 yılında Derince’nin ilk belediye başkanı.
Sonra, siyaset asansörüyle yükselme:
Kocaeli İl Başkanı, milletvekili, MKYK üyesi, Genel Başkan Yardımcısı, Grup Başkanvekili, en nihayetinde de, Bakan.
İlk ziyareti Kocaeli’ne: Sadık dedik ya.
Karşılama töreni, bando falan:
Yüz elli kişiyi dizmişler önüne, ellerini sıkmak zorunda kalmış ve bundan hiç hoşlanmamış.
“Hiç hoş bir âdet değil, bir daha yapılmasın lütfen.”
Evet, nümayiş sevmiyor.
Akl-ı selimin temsilcisi, özgürlükçü ve demokrat:
Silah ruhsat ücretlerinin düşürülmesini isteyen muhtara silaha ne ihtiyacı olduğunu sorar.
Hrant Dink’in asıl katilinin 301. Madde olduğunu iyi bilir.
Cemil Çiçek DTP Ermenistan sınırına dayandı deyince,
“Rencide edici beyanlara gerek yok, bu beyanat yanlış, partimizi bağlamaz”
diye çıkışır.
Kızın ismi Suzan olunca bölünmüyoruz da Zozan olunca mı bölüneceğiz, diye sorabilir, açılımın kapanmış olmasına ve Tekel işçilerinin grevine hakikaten üzülür.
Resmî yazışmalardan
“arz ederim”
ifadesini kaldırtmıştır.
Meclis’te savcının yasakladığı yayımlanmamış kitaplar okur.
Anadol arabalarını sevmiş küçükken.
Şimdi onları yeniden görmek istiyor şehir sokaklarında.
Ama bu sefer ya elektrikli ya da hibrid olsunlar.
Çağın gereklerini yerine getirmek lazım.
Nedense hep acayip acayip hediyelere maruz kalıyor:
Bir seferinde Van Kedisi tablosu, diğerinde altın süslemeli özel imalat bir lavabo. Ne yapmıştır acaba lavaboyu?
Roman panayırına gitmiş, yakasına çiçecikler takıvermiş.
Körük çekmiş, kapkacak kalaylamış. Bir de tavşandan niyet çekmiş: “İnsanları seviyorsun. İyi bir insansın.
Has demokratsın, dürüstsün.
Kalbin doğru.
Şaşma bu yoldan.
Böyle bir hırsın yok ama beş vakte kadar Başbakan sen olacaksın;
ama önce Milli Eğitim bakanı ol.”
Eğer bir gün Türkiye’de hakiki bir eğitim sistemi, hakiki bir üniversite, hakiki bir araştırma kurumu falan olacaksa, tavşan haklı, bu onun sayesinde olacaktır. Aslında ne yaparsa yapsın, en iyisini yapacağı kesin.
İkna etme yeteneği olağanüstü.
Erdoğan’ın en önemli keşfi.
Totemi sakallı.
levent@ehess.fr
www.taraf.com.tr
Geleceğin başbakanı olarak Nihat Ergün - 15.06.2011
Lüfer hafızalı bir gastrolog: Vedat Milor - 08.06.2011
Derinlere şnorkelle dalmak: Ahmet Davutoğlu - 01.06.2011
Bir enformatör olarak Egemen Bağış - 25.05.2011
Hrant Dink’in asıl katilinin 301. Madde olduğunu iyi bilir.
PARALEL HAYATLAR
Taraf
15 06 2011 çarşamba
Levent Yılmaz
“Evli ve çok çocuk babası.”
İzmir Ticaret Odası Meclis Başkanı bocalayıp Nihat Ergün’ü böyle tanıtmıştır bir toplantı sırasında.
Haklı.
Ergün’ün dört çocuğu var, dördü de kız.
Mutlu bir baba olduğu attığı kahkahalardan belli.
Hem mutlu, hem de iyi bir baba.
Kızlarını uzun müddet göremeyince atlar gider, neredelerse bulur onları.
Sadık yani.
Sadakatin en önemli erdemlerden biri olduğuna inanır. Bu yüzden de kendi geçmişine, kendi kendisine sadıktır.
Mesela insanın tek bir berberi olmalıdır diye düşünür:
onunki Burhan Saka’dır.
İnsan tek bir su içmelidir: o, Çenesuyu içer, 0.33’lük cam şişede.
Sevdi mi tam sever.
Üstüne bir iş aldı mı, layığıyla yapar.
Neye inanıyorsa onu söyler.
Ressam olmak istermiş, anlaşılan mahalle baskısına maruz kalmış.
Otuz küsur yıl sonra gelmiş itiraf:
“Keşke iyi resim yapabilseydim veya ressam olabilseydim.
Ya da bir enstrüman çalabilseydim.
Niye yapamadık, bunlara önem vermediğimiz için.
Sizler spora, sanata ve resme de önem verin.
Bunlar hayatımızı renklendirecek ve kalite katacaktır.
Bunlar bizi toplumda saygın, ince ve zarif insanlar yapacak çalışmalardır.”
İzmit, Derinceli.
Bakan olduktan sonra kimselere haber vermeden anasını babasını ziyaret eder, evine çekilirmiş.
Ortalıklarda gözükmeyi sevmez.
Gezmeyi sevmediğinden değil:
Siyasi makama gösterilen ilgi, vaveyla ve nümayişten hoşlanmadığından.
İkbal peşinde koşanlardan ve torpil isteyenlerden kaçar. Yoksa, akşamüstü yürüyüşlerini sever.
Ufka ve ormanlara bakarak çay içmeyi de.
Dürüsttür, dürüstlük anlayışını
“makul olana”
dayandırır.
Şöyle açıklayabiliriz:
Çay iki şekerli içilir, hadi üç şekerle içilsin ama dört şeker atan dördüncünün parasını vermelidir.
Meslek liseli.
Makine bölümünde okumuş, Torna Tesviye bölümünün şefiymiş.
Şef. Liseden beri.
İlk işi dökümcülük.
Yaptığı işe para verildiğini görünce şaşırmış. İktisadi ve İdari İlimler okumuş üniversitede.
Kâğıtçılık ve ambalajcılık, sonra da mali müşavirlik yapmış.
94 yılında Derince’nin ilk belediye başkanı.
Sonra, siyaset asansörüyle yükselme:
Kocaeli İl Başkanı, milletvekili, MKYK üyesi, Genel Başkan Yardımcısı, Grup Başkanvekili, en nihayetinde de, Bakan.
İlk ziyareti Kocaeli’ne: Sadık dedik ya.
Karşılama töreni, bando falan:
Yüz elli kişiyi dizmişler önüne, ellerini sıkmak zorunda kalmış ve bundan hiç hoşlanmamış.
“Hiç hoş bir âdet değil, bir daha yapılmasın lütfen.”
Evet, nümayiş sevmiyor.
Akl-ı selimin temsilcisi, özgürlükçü ve demokrat:
Silah ruhsat ücretlerinin düşürülmesini isteyen muhtara silaha ne ihtiyacı olduğunu sorar.
Hrant Dink’in asıl katilinin 301. Madde olduğunu iyi bilir.
Cemil Çiçek DTP Ermenistan sınırına dayandı deyince,
“Rencide edici beyanlara gerek yok, bu beyanat yanlış, partimizi bağlamaz”
diye çıkışır.
Kızın ismi Suzan olunca bölünmüyoruz da Zozan olunca mı bölüneceğiz, diye sorabilir, açılımın kapanmış olmasına ve Tekel işçilerinin grevine hakikaten üzülür.
Resmî yazışmalardan
“arz ederim”
ifadesini kaldırtmıştır.
Meclis’te savcının yasakladığı yayımlanmamış kitaplar okur.
Anadol arabalarını sevmiş küçükken.
Şimdi onları yeniden görmek istiyor şehir sokaklarında.
Ama bu sefer ya elektrikli ya da hibrid olsunlar.
Çağın gereklerini yerine getirmek lazım.
Nedense hep acayip acayip hediyelere maruz kalıyor:
Bir seferinde Van Kedisi tablosu, diğerinde altın süslemeli özel imalat bir lavabo. Ne yapmıştır acaba lavaboyu?
Roman panayırına gitmiş, yakasına çiçecikler takıvermiş.
Körük çekmiş, kapkacak kalaylamış. Bir de tavşandan niyet çekmiş: “İnsanları seviyorsun. İyi bir insansın.
Has demokratsın, dürüstsün.
Kalbin doğru.
Şaşma bu yoldan.
Böyle bir hırsın yok ama beş vakte kadar Başbakan sen olacaksın;
ama önce Milli Eğitim bakanı ol.”
Eğer bir gün Türkiye’de hakiki bir eğitim sistemi, hakiki bir üniversite, hakiki bir araştırma kurumu falan olacaksa, tavşan haklı, bu onun sayesinde olacaktır. Aslında ne yaparsa yapsın, en iyisini yapacağı kesin.
İkna etme yeteneği olağanüstü.
Erdoğan’ın en önemli keşfi.
Totemi sakallı.
levent@ehess.fr
www.taraf.com.tr
Geleceğin başbakanı olarak Nihat Ergün - 15.06.2011
Lüfer hafızalı bir gastrolog: Vedat Milor - 08.06.2011
Derinlere şnorkelle dalmak: Ahmet Davutoğlu - 01.06.2011
Bir enformatör olarak Egemen Bağış - 25.05.2011