Haber: Balkonun şifresi ‘kurucu felsefe’ - Taraf Gazetesi
Balkonun şifresi ‘kurucu felsefe’
12 haziran gecesi Başbakan, meşhur balkona çıktı.
Önce “Bugün Türkiye kadar Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlar, Avrupa kazanmıştır” diyerek Gazze’ye, Beyrut’a, Diyarbakır’a, Saraybosna’ya selam gönderdi.
Sonra “Adnan Menderes’in, Hasan Polatkan’ın canlarını feda ettikleri demokrasi bu ülkede sarsılmaz bir güce ulaşıyor. Merhum Turgut Özal’ın hayalleri, özlemleri artık yerini bulmuştur” diyerek tarihe, köklerine...
Buraya kadar duyduklarımız normal ve tanıdıktı. Konuşmanın en can alıcı mesajı hemen bunun ardından geldi. Başbakan bugüne kadar kendisinden duymaya alışık olmadığımız bir kavram kullandı:
“Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine uygun şekilde, muasır medeniyetler seviyesine ulaşmıştır. Acılar dolu demokrasi tarihimiz bugün artık farklı bir konuma ulaşmış, yaşanan tüm acılar, canlarını yitiren tüm kardeşlerimizin ruhu bir nebze olsun şad olmuştur.”
Seçimin sonucundan çok merak edilen, didik didik edileceği baştan belli olan balkon konuşmasının içine özenle yerleştirilmiş “Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi” kavramı özel tarihsel ve siyasal anlamları olan bir kavram.
Neden “Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi” de, “Atatürk ilke ve inkılapları” değil, neden “Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları” da, “Ulu Önder Atatürk” değil. Çünkü “Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi”yle kastedilen tarihsel dönem erken cumhuriyet dönemi. 23 Nisan 1920’den, 1924’e kadarki Birinci Meclis dönemi. Adem-i merkeziyetçi 1921 Anayasası’nın geçerli olduğu, henüz herkesin Türkiyeli kabul edildiği, başta “Ulu Önder Atatürk”ün değil, “Gazi Mustafa Kemal”in olduğu yıllar.
Kavram siyasi tartışmalarda bu döneme atıf yapmak için kullanılıyor. Örneğin basit bir Google taramasında karşıma çıkan Kürt açılımı üzerine 15 Ağustos 2009 tarihli yazısında Fehmi Koru şöyle demiş:
“Türkiye’nin birlik, dirlik ve huzura yeniden kavuşma ihtimalinin büyümesi, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinin dirilişinin de habercisi... Türkiye Cumhuriyeti 1925 yılında çıkan Şeyh Said isyanı ile birlikte kuruluş felsefesinden sapmak zorunda kalmıştı.
Haberin devamını okumak için tıklayın.
Balkonun şifresi ‘kurucu felsefe’
12 haziran gecesi Başbakan, meşhur balkona çıktı.
Önce “Bugün Türkiye kadar Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlar, Avrupa kazanmıştır” diyerek Gazze’ye, Beyrut’a, Diyarbakır’a, Saraybosna’ya selam gönderdi.
Sonra “Adnan Menderes’in, Hasan Polatkan’ın canlarını feda ettikleri demokrasi bu ülkede sarsılmaz bir güce ulaşıyor. Merhum Turgut Özal’ın hayalleri, özlemleri artık yerini bulmuştur” diyerek tarihe, köklerine...
Buraya kadar duyduklarımız normal ve tanıdıktı. Konuşmanın en can alıcı mesajı hemen bunun ardından geldi. Başbakan bugüne kadar kendisinden duymaya alışık olmadığımız bir kavram kullandı:
“Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine uygun şekilde, muasır medeniyetler seviyesine ulaşmıştır. Acılar dolu demokrasi tarihimiz bugün artık farklı bir konuma ulaşmış, yaşanan tüm acılar, canlarını yitiren tüm kardeşlerimizin ruhu bir nebze olsun şad olmuştur.”
Seçimin sonucundan çok merak edilen, didik didik edileceği baştan belli olan balkon konuşmasının içine özenle yerleştirilmiş “Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi” kavramı özel tarihsel ve siyasal anlamları olan bir kavram.
Neden “Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi” de, “Atatürk ilke ve inkılapları” değil, neden “Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları” da, “Ulu Önder Atatürk” değil. Çünkü “Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi”yle kastedilen tarihsel dönem erken cumhuriyet dönemi. 23 Nisan 1920’den, 1924’e kadarki Birinci Meclis dönemi. Adem-i merkeziyetçi 1921 Anayasası’nın geçerli olduğu, henüz herkesin Türkiyeli kabul edildiği, başta “Ulu Önder Atatürk”ün değil, “Gazi Mustafa Kemal”in olduğu yıllar.
Kavram siyasi tartışmalarda bu döneme atıf yapmak için kullanılıyor. Örneğin basit bir Google taramasında karşıma çıkan Kürt açılımı üzerine 15 Ağustos 2009 tarihli yazısında Fehmi Koru şöyle demiş:
“Türkiye’nin birlik, dirlik ve huzura yeniden kavuşma ihtimalinin büyümesi, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinin dirilişinin de habercisi... Türkiye Cumhuriyeti 1925 yılında çıkan Şeyh Said isyanı ile birlikte kuruluş felsefesinden sapmak zorunda kalmıştı.
Haberin devamını okumak için tıklayın.