"duvarları yıkarız"
"O duvar O duvarınız Vııızz gelir Bize Vııızzzz." Nâzım Hîkmet Ran (NHR)
"duyan da okur; duymak için kör olmak mı lâzım?" "kör olmada gör beni"
"Robin hood bugün yaşasaydı medyadaki tekelleşmeyi bir numaralı düşman olarak görürdü" 15 05 2010 cannes film festivali Russel Crowe
"aslında robin hood yok cesur yürek var Robin Hood does not actually have a brave heart" Mel Gibson 07 01 2011 cuma
azsonra.blogspot.com
18 Ağustos 2013 Pazar
Mısır'daki katliâm veya 'Büyük vatanlar büyük mezarlar üzerine kurulur' 18 08 2013
Mısır'daki katliâm veya 'Büyük vatanlar büyük mezarlar üzerine kurulur'
ABD
Başkanı Obama, hafta içinde, Mısır'daki darbecilerin insanlık dışı
katliâmından sonra'Siviller öldürülürken Mısır'la işbirliğini
sürdüremeyiz' şeklinde açıklama yaparak bazı şeyleri de ifşâ etmiş oldu.
Obama'nın bu deklarasyonunu şöyle okumak mümkün: 'Sivilleri öldürmediği
sürece Mısır'daki darbecilerle işbirliği yapabiliriz !'. Daha açık
yazalım, 'Mursî'nin devrilmesine kadarki aşamada, -sivillerin
katledilmemesi şartıyla- Mısır'daki darbecilerle işbirliği yapabiliriz.
Hatta yaptık bile ! Demokratik yollarla cumhurbaşkanı seçilen Mursî'yi,
demokrasinin en temel kurallarını hiçe sayarak, demokrasi
söylemlerimizle çelişmek uğruna çiğneyerek devirdik'. ABD ile Mısır
arasındaki işbirliğine ve Mursi'nin devrilmesinden bu yana gelişmelere
baktığımızda ABD'nin bu insanlık dışı katliâmı beklemediğini söylemek
safdillik olur. ABD –ve tabii küçük dostu İsrail- en başından beri
Mısır'ın darbecileriyle çok yakın ilişki içinde.
Mursî'nin
Mısır'da cumhurbaşkanı olmasının Ortadoğu'da Müslüman ülkelerin kendi
aralarındaki güç dengesi bakımından büyük önemi var. Mursî yönetiminin
en fazla benzerlik arzettiği ülke Türkiye ve nitekim Mursî döneminde
Türkiye ile Mısır ilişkileri çok yüksek seviyelerde seyretmeye başladı.
Müslüman Kardeşler gibi çok önemli bir kuruluşun iktidarı anlamına gelen
Mursî yönetiminin Türkiye'yle yakınlaşması Hıristiyan Batı'yı oldukça
tedirgin etti ve bu yakınlaşmanın kısa zamanda Ortadoğu'daki İslâm güç
dengesini değiştireceğini ve İslâm dünyasının bu en önemli iki
devletinin yakınlaşmasının bölgede yeni ve sarsılmaz bir birlik ve güç
teşkil edeceğini düşünerek birbirine yakın tarihlerde bu iki ülkeyi
sarstılar ve halklarını birbirine düşürmeye çalıştılar. Tahrir Meydanı
ve Gezi Parkı eylemleri, bu eylemleri gerçekleştiren profil,
eylemcilerin söylem biçimleri neredeyse birebir aynı.
Mısır ve
Türkiye birçok bakımdan birbirine benzeyen iki köklü İslâm ülkesi. Tarih
içindeki yakınlık ve ilişkileri bu benzerliği artırmıştır şüphesiz.
Fakat bu iki ülkenin 'laikleştirilmesi' sürecinde de bazı benzerliklerin
olduğunu söylemek mümkün. Meselâ asker, bu iki ülkede de özellikle
Batı'nın bu ülkelere dikte ettiği değerleri korumakla görevli. Ve bu
koruma görevini de, silahlarını halkına doğrultarak, halkın iradesi ve
seçimi ile işbaşına gelen hükümetleri darbelerle alaşağı ederek yerine
getirmişlerdir. Askerin duruşu, tavrı, sivil siyaset ile ilişkisi iki
ülkede de benzerlik arzediyor. Mısır ve Türkiye, bölgede İslâm
ülkelerinin yeniden toparlanıp ayağa kalkabilmesi açısından çok önemli
iki güç ve bu iki gücün kolkola vermesi, önce Ortadoğu'daki bütün
konjonktürü değiştirebilecek nitelikte. Ortadoğu'da dengelerin bu iki
ülkenin öncülüğünde değişmesi de yavaş yavaş Adriyatik'ten Çin Seddi'ne
kadar, içine İran'ı da alacak biçimde dünyada dengelerin ABD ve İsrail
alehine değişmesi anlamına geliyor.
Mısır'daki olaylar, hem
Müslümanları ve hem de biraz olsun 'insanî' duyarlığı olanları derinden
etkiliyor, yaşlı-genç, kadın-çocuk yüzlerce tertemiz insanın bir vahşî
diktatörün emriyle katledilmesi insanı kahrediyor. ABD ve İsrail, masum
insanları kendi çıkarlarına uygun sebebler bularak katletmek veya
oturdukları yerden halkları birbirine düşürerek kırdırmak konusunda
oldukça deneyimli ve konu Müslüman katliâmı olunca oldukça duyarsızlar.
Fakat unutmamak gerekir ki bu tertemiz insanların nasıl katledildiğini
Allah izliyor, kâfirin bir planı varsa hiç şüphesiz Allah'ın da bir
planı var. Bu ölümler hepimizi üzüyor, gözyaşı döktürüyor, evet ama bu
ölümlerin boşa gitmeyeceğini, her ölümün yeni ve daha bilinçli bir
hayatın başlangıcı olduğunu biliyoruz. Artık Müslümanlar bilinçlenmekte
ve olan biteni pekâlâ anlamaktadırlar. Öleceğiz, öldürüleceğiz ama
yepyeni ve daha da bilenmiş, şehid olabilmeyi samimiyetle isteyen
mü'minler ve mü'mineler olarak varolacağız. Sayımız azalacak belki, ama
imanımız artacak. İslâm dünyasını birbirine düşürmeye çalışan
emperyalist kâfirlere müslümanın imanlı duruşu yeter.
Merhum Nureddin Topçu'nun ne dediğini hiç unutmayalım: 'Büyük vatanlar, büyük mezarlar üzerine kurulur.'. Yâ sabır !