Mısır'daki katliâm veya 'Büyük vatanlar büyük mezarlar üzerine kurulur'

ABD Başkanı Obama, hafta içinde, Mısır'daki darbecilerin insanlık dışı katliâmından sonra'Siviller öldürülürken Mısır'la işbirliğini sürdüremeyiz' şeklinde açıklama yaparak bazı şeyleri de ifşâ etmiş oldu. Obama'nın bu deklarasyonunu şöyle okumak mümkün: 'Sivilleri öldürmediği sürece Mısır'daki darbecilerle işbirliği yapabiliriz !'. Daha açık yazalım, 'Mursî'nin devrilmesine kadarki aşamada, -sivillerin katledilmemesi şartıyla- Mısır'daki darbecilerle işbirliği yapabiliriz. Hatta yaptık bile ! Demokratik yollarla cumhurbaşkanı seçilen Mursî'yi, demokrasinin en temel kurallarını hiçe sayarak, demokrasi söylemlerimizle çelişmek uğruna çiğneyerek devirdik'. ABD ile Mısır arasındaki işbirliğine ve Mursi'nin devrilmesinden bu yana gelişmelere baktığımızda ABD'nin bu insanlık dışı katliâmı beklemediğini söylemek safdillik olur. ABD –ve tabii küçük dostu İsrail- en başından beri Mısır'ın darbecileriyle çok yakın ilişki içinde.

Mursî'nin Mısır'da cumhurbaşkanı olmasının Ortadoğu'da Müslüman ülkelerin kendi aralarındaki güç dengesi bakımından büyük önemi var. Mursî yönetiminin en fazla benzerlik arzettiği ülke Türkiye ve nitekim Mursî döneminde Türkiye ile Mısır ilişkileri çok yüksek seviyelerde seyretmeye başladı. Müslüman Kardeşler gibi çok önemli bir kuruluşun iktidarı anlamına gelen Mursî yönetiminin Türkiye'yle yakınlaşması Hıristiyan Batı'yı oldukça tedirgin etti ve bu yakınlaşmanın kısa zamanda Ortadoğu'daki İslâm güç dengesini değiştireceğini ve İslâm dünyasının bu en önemli iki devletinin yakınlaşmasının bölgede yeni ve sarsılmaz bir birlik ve güç teşkil edeceğini düşünerek birbirine yakın tarihlerde bu iki ülkeyi sarstılar ve halklarını birbirine düşürmeye çalıştılar. Tahrir Meydanı ve Gezi Parkı eylemleri, bu eylemleri gerçekleştiren profil, eylemcilerin söylem biçimleri neredeyse birebir aynı.

Mısır ve Türkiye birçok bakımdan birbirine benzeyen iki köklü İslâm ülkesi. Tarih içindeki yakınlık ve ilişkileri bu benzerliği artırmıştır şüphesiz. Fakat bu iki ülkenin 'laikleştirilmesi' sürecinde de bazı benzerliklerin olduğunu söylemek mümkün. Meselâ asker, bu iki ülkede de özellikle Batı'nın bu ülkelere dikte ettiği değerleri korumakla görevli. Ve bu koruma görevini de, silahlarını halkına doğrultarak, halkın iradesi ve seçimi ile işbaşına gelen hükümetleri darbelerle alaşağı ederek yerine getirmişlerdir. Askerin duruşu, tavrı, sivil siyaset ile ilişkisi iki ülkede de benzerlik arzediyor. Mısır ve Türkiye, bölgede İslâm ülkelerinin yeniden toparlanıp ayağa kalkabilmesi açısından çok önemli iki güç ve bu iki gücün kolkola vermesi, önce Ortadoğu'daki bütün konjonktürü değiştirebilecek nitelikte. Ortadoğu'da dengelerin bu iki ülkenin öncülüğünde değişmesi de yavaş yavaş Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar, içine İran'ı da alacak biçimde dünyada dengelerin ABD ve İsrail alehine değişmesi anlamına geliyor.

Mısır'daki olaylar, hem Müslümanları ve hem de biraz olsun 'insanî' duyarlığı olanları derinden etkiliyor, yaşlı-genç, kadın-çocuk yüzlerce tertemiz insanın bir vahşî diktatörün emriyle katledilmesi insanı kahrediyor. ABD ve İsrail, masum insanları kendi çıkarlarına uygun sebebler bularak katletmek veya oturdukları yerden halkları birbirine düşürerek kırdırmak konusunda oldukça deneyimli ve konu Müslüman katliâmı olunca oldukça duyarsızlar. Fakat unutmamak gerekir ki bu tertemiz insanların nasıl katledildiğini Allah izliyor, kâfirin bir planı varsa hiç şüphesiz Allah'ın da bir planı var. Bu ölümler hepimizi üzüyor, gözyaşı döktürüyor, evet ama bu ölümlerin boşa gitmeyeceğini, her ölümün yeni ve daha bilinçli bir hayatın başlangıcı olduğunu biliyoruz. Artık Müslümanlar bilinçlenmekte ve olan biteni pekâlâ anlamaktadırlar. Öleceğiz, öldürüleceğiz ama yepyeni ve daha da bilenmiş, şehid olabilmeyi samimiyetle isteyen mü'minler ve mü'mineler olarak varolacağız. Sayımız azalacak belki, ama imanımız artacak. İslâm dünyasını birbirine düşürmeye çalışan emperyalist kâfirlere müslümanın imanlı duruşu yeter.

Merhum Nureddin Topçu'nun ne dediğini hiç unutmayalım: 'Büyük vatanlar, büyük mezarlar üzerine kurulur.'. Yâ sabır !

YALÇIN ÇETİNKAYA