Azsonra Birazdan Şimdi Biz Türkiye'yiz. MarmaraYenikapı Ahsarla #etiket

30 Ekim 2014 Perşembe

TMSF'den "Köprü Banka" sistemi 30 Ekim 2014 İSTANBUL


TMSF'den "Köprü Banka" sistemi

 

TMSF yetkilileri, "Off-shore hesapları dolayısıyla açılan davalarda 150 milyon lira ödendi. Emsal kararlar yüzünden TMSF aleyhinde karar veriliyor" dediler.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) yetkilileri, Off-shore hesapları dolayısıyla açılan mahkemeler sonucunda, bugüne kadar 150 milyon lira ödendiğini belirterek, Yargıtay'ın emsal kararı yüzünden, hakimlerin, detaylara bakmadan TMSF aleyhinde karar verdiklerini ifade etti

Bankacılık Kanunu'nda yapılması öngörülen değişikler tartışmaları beraberinde getirdi. Taslakta yer alan ve tartışmalara neden olan kanun maddelerinin neredeyse her biri, başlı başına bir uzmanlık gerektiriyor. TMSF yetkilileri, AA muhabirine konuya ilişkin değerlendirmede bulundu.

 

Kanun taslağında "olağanüstü yetkiler" olduğu iddialarına ilişkin yetkililer, bu yorumları gerçekçi bulmadıklarını, yetkilerin değil, çözümleme araçlarının arttığını ifade etti.

Taslağın dayanağının, uluslararası kurumların çalışma ve düzenlemeleri olduğunu aktaran TMSF yetkilileri, Türkiye'yi de etkileyen dünyadaki ekonomik krizle mücadelenin devam ettiğini, Türkiye ve çevresindeki olağanüstü gelişmelere karşı hazırlıklı olmak gerektiğine dikkati çekti.

Hala dünyayı etkilemeye devam eden ekonomik krizin genişlememesi için G20 (FSB) ve Avrupa Birliği gibi kurumların, geniş ölçekli tedbirler silsilesi tespit etme ihtiyacı duyduğunu dile getiren yetkililer, kanun taslağıyla, uluslararası platformlarda tespit edilen eksikliklerin tamamlanmaya çalışıldığını kaydetti.

Yetkililer, taslağın Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden (TBMM) geçmesi durumunda, TMSF'nin sistemdeki pozisyonunun değişmeyeceğini, uygulama imkanına sahip olduğu çözümleme araçlarının artacağını ve  AB'nin yeni direktiflerine uyum amacına da hizmet ettiğini aktardı. 

Taslak, iki yıldır çalışılıyor

Taslağa dair hazırlıkların, iki yıldan daha geriye dayandığını taslağın, iki yıl önce ilgili kurumların görüşüne açıldığını ve varılan mutabakat sonrasında hükümete iletildiği bilgisini veren yetkililer, o günden bugüne, siyasal ortamı etkileyen gelişmeler ve seçimler gibi nedenlerle yoğunlaşan gündem yüzünden, taslağın, TBMM'ye ancak bu günlerde gelebildiğini kaydetti.

Bir bankanın fona devredilmesi gerektiğine BDDK'nın karar verdiğini belirten yetkililer, şunları söyledi:

"Devir kararı da iki türlü olabiliyor. Fon'a devredilen bankanın faaliyet izni kaldırarak veya kaldırmayarak... BDDK, eğer bir banka hakkında 'toparlanamaz' hükmüne varmışsa, bankayı Fon'a devrederken, bankanın faaliyet iznini de kaldırıyor. BDDK, eğer bir banka hakkında 'toparlanabilir' kanaatini taşıyorsa, bankayı Fon'a devrederken, 'sen bunu yönet, toparlayabilirsen toparla' veya 'sat ya da başka bir bankaya devret' diyor. Hepsinde de amaç aynı, tahsilat... Fon'a devredilen banka faal ise, daha yüksek fiyata müşteri bulmak daha kolay olabiliyor. Çünkü hali hazırda işleyen bir şirket. Eğer banka faal değilse, bu defa, tek tek veya paket halinde değerli varlıkları satılmaya, tahsilat yapılmaya çalışılıyor."

 "Satın alma ve üstlenme modeli, 'faaliyet izni' kaldırılarak Fon'a devredilen bankalarda kullanılamıyor"

TMSF için faaliyet izni kaldırılmış bankaların çözümlenmesinde yaşanan temel sıkıntının, işletilmesi gereken yasal sürecin iflas tasfiyesi şeklinde olmasından kaynaklandığını aktaran yetkililer, bu yöntemin, tahsilatları geciktirdiğini ve azalttığını, yeni kanun taslağıyla bu sorunun giderilmesi ya da en azından hafifletilmesi hedeflendiğini belirtti.

BDDK bir bankayı, faaliyet izniyle TMSF'ye devretmişse, satın alma ve üstlenme modelinin yürürlüğe konulabildiğini aktaran yetkililer, şunları ifade etti: 

"Bu modelde, bankanın bir takım değerli varlıklarıyla yükümlülükleri birlikte paket yapılıyor ve bu paket, mevcut bankalardan birine satılıyor. Öncelikle, o bankanın Fon'a devredilmesiyle piyasada olabilecek muhtemel çalkantılar azaltılabiliyor. Durum muamma olmaktan çıkıyor, sistem işlemeye devam ediyor. Bu model, mevcut kanunda zaten var. Ancak, bu satın alma ve üstlenme modeli, faaliyet izni kaldırılarak Fon'a devredilen bankalarda kullanılamıyor. Kanun taslağındaki en önemli düzenlemelerden biri bu..."

Faaliyet izni kaldırılarak Fon'a devredilen bankalarda da bu model kullanılabilirse, bundan sonraki süreci yetkililer, şu örnekle açıkladı:

"Bir banka battı, faaliyet izni iptal edildi ve Fon'a devredildi. TMSF’nin bu bankada parası batan 1 milyon kişiye, sigorta bedelini ödemesi gerekiyor. Kanuna göre, kişi başına 100 bin liradan hesaplarsak, toplam 100 milyon liralık mevduat demek bu... Yapılacak pakete öncelikle bu konulacak. İster özel olsun ister kamu bankası, bankalara bir teklifte bulunulacak. Denilecek ki, 'Parası batan bu mudilere, TMSF'nin kasasından para ödemeyelim. Bu mevduatları, TMSF sizin bankaya transfer etsin. Kişi başına 100'er bin lira ile sınırlı olmak üzere. Mudiler, paralarını TMSF'den almak yerine, teklifi kabul eden bankadan alsınlar."

"Devletin kasasından para çıkması engellenmiş olacak"

"Piyasadaki bir banka buna niçin talip olsun? Bankanın bundan karı ne olacak?" sorusunu yetkililer, şu şekilde yanıtladı:

"Pakete, bu defa Fon'a devredilen bankanın varlıklarından konulacak. Mudilere ödenecek sigorta yükümlülükleri tutarınca, yani onu karşılamak üzere, bu defa 100 milyon liralık bir varlık paketi yapılacak. Bu, Fon'a devredilen bankanın kredi alacağı olabilir, gayrimenkulü olabilir. Sonuçta, teklifi kabul eden bir banka, parası batan mudilere 100 milyon lira ödedi. Buna karşılık verilen paketten 100 milyon değil de, mesela, 60 milyon liralık varlık üretti, diyelim.

O zaman, aradaki fark, yani 40 milyon lira TMSF'nin kasasından ödenecek. Ne olacak böyle bir durumda? Kanunda değişiklik olmazsa, TMSF'nin kasasından bir çırpıda 100 milyon lira ödenecekken, yeni kanun sayesinde, en kötü ihtimalle 40 milyon lira ödenecek veya hiç ödenmeyecek. Böylece, bir banka batarsa, devletin kasasından para çıkması engellenmiş olacak. Ya da minimize edilecek. Bu çok önemli, çünkü bu para, vatandaşın cebinden çıkıyor."

Söz konusu, satın alma ve üstlenme modelinin uluslararası literatürde varolduğunu ve bu alanda söz söyleme yetkisine sahip kuruluşlarca da uygulandığına dikkati çeken yetkililer, mevcut bankacılık kanununda bunun bulunduğunu ancak sınırlı olduğunu ifade etti. 

Sadece faaliyet izni kaldırılmadan Fon'a devredilen bankalarda bunun kullanılabildiğine vurgulayan TMSF yetkilileri, bu modeli, faaliyet izni kaldırılarak Fon'a devredilen bankalarda da kullanmak istediklerini, çünkü devletin kasasından para çıkmasını istemediklerini aktardı.

"Köprü banka uygulaması, dünyanın her tarafında, özellikle gelişmiş ülkelerde uygulanan bir sistem"

Yetkililer, TMSF'nin kendisine bir banka devredildiğinde, o bankanın hızlı şekilde çözümlemesini yapabilmek ve bürokrasiye takılmak istemediğini ifade etti.

Fon'a devredilen bankayla ilgili yapılan değerlendirme sonucunda o banka için en iyi çözümün "köprü banka" kurmak diye bir kanaat oluşması durumunda, TMSF Yönetim Kurulu'nun yeni bir banka, yani ayrı bir tüzel kişilik kurabileceği bilgisini veren yetkililer şöyle konuştu:

"Köprü banka uygulaması, dünyanın her tarafında, özellikle gelişmiş ülkelerde uygulanan bir sistem. Fon bu sayede yeni bir şirket kurabilecek. Bu bir banka olacak. BDDK'dan izin almaya gerek olmaksızın, çünkü vakit problemi var. Bu bankanın derhal faaliyete geçmesi, krizin yönetilmesi gerekiyor. Bütün bunların bir tek amacı var. Bir banka battı diye ekonomik sistem aksamasın. Batan banka domino etkisi yapmasın. Ekonomik sistem sıkıntıya girmesin. Çünkü insanların ödemeleri var. Çekleri var, EFT'leri var. Bir banka battığında; TMSF yeni, hukuki hiç bir sorunu olmayan bir 'köprü banka' kurmak suretiyle, yüzde yüz hissesi TMSF'ye ait olan bir bankayı kolayca satabilme imkanına kavuşacak. Problemli unsurlar eski bankada kalacağı için, yeni kurulan 'köprü banka', sorunsuz, kıymetli bir banka olacak."

Uluslararası sistemde yeni kurulan bu bankaya "köprü banka" (bridge bank) ve geride kalan bankaya ise "kötü banka" (bad bank) olarak adlandırıldığını aktaran yetkililer, bütün sorunlu, kötü ve toksik varlıkların "kötü banka"da kalacağını; işe yarar, değerli şeylerin ise "köprü banka"da yer alacağını dile getirdi.

Fon'a devredilen bir bankanın şubeleri, bilgi işlem sistemi, personeli vesairenin "köprü banka"ya aktarılmış olacağını ifade eden yetkililer, şunları kaydetti:

"Böylece, risk ve zarar üreten hiçbir şeyi içinde barındırmayan, ter temiz bir banka kurulmuş olacak. Böylece, yıllarca satılamayan, masraf üretmeye devam eden, TMSF çalışanlarını meşgul eden bankalar sorunu ortadan kalkacak. Şu an mevcut kanunda zaten 'kurulacak banka' ibaresi var. Bu, aslında 'köprü banka'ya işaret ediyor. Fakat eksik, açıklanmamış. Mevcut kanunda geçen 'kurulacak banka' nedir? Kim kurar? Nasıl kurar? Bu tanımlanmamış. Batan bankanın varlıklarıyla kurulan 'köprü banka', 2 yıl içinde satılmak zorunda... 

Kurulacak köprü bankanın bir yıl faaliyet izni olacak. Zorunlu hallerde, bu süre en fazla artı 1 yıl daha uzatılabilecek. Toplam 2 yıl içinde TMSF'nin bu bankayı mutlaka satması gerekiyor. İkinci yılın sonunda da bu banka satılamazsa, 'köprü banka' tasfiye edilecek. Eğer bu sorunsuz 'köprü banka' satılırsa; satıştan gelecek para, alacaklılar mağdur olmasın diye, 'kötü banka'ya konulacak. Yani Fon'a devredilen, faaliyet izni kaldırılmış olan tüzel kişiliğe. Alacaklıların hakkı da böyle korunacak."

 "'Vergi ödemeyen off-shore’cuların batan paraları, vatandaşın vergileriyle karşılanamaz"

TMSF yetkilileri, "köprü banka" kurma ihtiyacının ne kadar önemli olduğunun daha iyi anlaşılabilmesi için, off-shore meselesinden örnek vererek, şunları anlattı:

"Geçtiğimiz günlerde, bazı yayın organlarında, TMSF'nin off-shore bankalarında parası batanlara, 150 milyon TL ödeme yaptığını yazmıştı. Devam eden mahkemeler sonuçlandığında, bu rakam daha da artacağı söyleniyor. Eğer bu 'köprü banka' olsaydı, off-shore'culara bugüne kadar 150 milyon TL ödemek zorunda kalınmazdı. Çünkü mahkemelerin kararları, 'köprü banka'yı bağlamazdı. Vergi ödemeden, off-shore'da yüksek faiz kazananlar, şimdi de anaparalarının 5-6 katını TMSF'den alamazlardı. Geçmişte Yurtbank battı. Yurtbank'ın Kıbrıs'ta off-shore bankası vardı. Off-shore aslında ayrı bir bankaydı. 'Vergi cenneti' Kıbrıs'ta, devlet güvencesi olmadan, vergi ödemeden, sigorta bedeli gibi masraflardan uzak, yani TMSF'ye sigorta primi ödemeden, mudilerine yüksek faiz verip durdu. Ta ki günün birinde batana kadar.

Off-shore bankalarında parası batanlar, mağdur olduklarını iddia ettiler. TMSF, Kıbrıs'ta olan off-shore bankaların, Türkiye'nin bankacılık sistemine dahil olmadığını, bunların sigorta primi ödemeden, zor zamanda sigortadan para isteyemeyeceğini söyleyerek, karşı çıktı. Off-shore mağduru olduğunu söyleyenlerin çok azı gerçekten mağdurdu. TMSF bu mağdurların mevduatını ödedi. Çünkü bu az sayıdaki insan, parasını off-shore bankalara yatırmak için ne yazılı talimat vermişti, ne de off-shore banka cüzdanı sahibiydiler. Son yıllara kadar, mahkemeler, yazılı talimat ve off-shore banka cüzdanı olup olmamasına bakarak karar verdi; çoğu davada TMSF'yi haklı buldu. Sonra ne olduysa, mahkeme kararları TMSF bunları ödemek zorundadır dedi. Off-shore hesapları dolayısıyla açılan mahkemeler sonucunda, bugüne kadar 150 milyon lira ödendi. Yargıtay'ın emsal kararı yüzünden, hakimler, detaylara bakmadan TMSF aleyhinde karar veriyorlar."

Köprü banka modeli o zaman uygulanabilmiş olsaydı, Yurtbank'ın tüzel kişilik olarak kalacağını belirten yetkililer, TMSF'nin ayrı bir "köprü banka" kurabileceğini ve onu satabileceğini söyledi.

Alıcının, "kötü banka"yla bir probleminin olmayacağını ifade eden yetkililer, "Off-shore'da param battı. Yurtbank bundan sorumludur' diyenlere, 'Yurtbank tüzel kişiliği burada, iflas masasından paranı alabilirsin' denilecekti. Off-shore'cular yüksek faiz kazandılar ve kazançlarından vergi ödemediler. TMSF Başkanı Şakir Ercan Gül, her vesileyle, mahkemelerin bu yanlışa son vermesi gerektiğini söylüyor. 'Vergi ödemeyen off-shore’cuların batan paraları, vatandaşın vergileriyle karşılanamaz, bunu hiçbir hukuk kabul edemez" ifadesini kullandı.



 

Azsonra Birazdan Şimdi Biz Türkiye'yiz.