"duvarları yıkarız"
"O duvar O duvarınız Vııızz gelir Bize Vııızzzz." Nâzım Hîkmet Ran (NHR)
"duyan da okur; duymak için kör olmak mı lâzım?" "kör olmada gör beni"
"Robin hood bugün yaşasaydı medyadaki tekelleşmeyi bir numaralı düşman olarak görürdü" 15 05 2010 cannes film festivali Russel Crowe
"aslında robin hood yok cesur yürek var Robin Hood does not actually have a brave heart" Mel Gibson 07 01 2011 cuma
azsonra.blogspot.com
12 Aralık 2014 Cuma
'Edeb ya hu' yazan, 'Hiç' yazan, 'Ya hafız' Dil medeniyettir. 13 Aralık 2014 İSTANBUL
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dilin medeniyetin,
hafızanın, millet olabilmenin ana vasfı olduğunu belirterek, "Bir
toplumdan dilini alırsanız, o toplumun milliyetini, medeniyetini,
hafızasını da almış olursunuz. Bunun bedelini çok ağır ödemiş bir millet
olarak bunu söylüyorum. Bir toplumun diline kastederseniz, o toplumun
dinine, kültürüne, sanatına da edebiyatına da kast etmiş olursunuz"
dedi.
Erdoğan, Üsküdar Belediyesi tarafından Bağlarbaşı Kongre
ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Hattat Hasan Çelebi'ye Saygı Gecesi'nde
yaptığı konuşmada, Üsküdar Belediye Başkanı ve çalışma arkadaşlarına,
önemli ve anlamlı geceyi düzenledikleri için şükranlarını ifade etti.
Adına düzenlenen bu merasim vesilesiyle Çelebi'ye hürmetlerini sunan
Erdoğan, Allah'tan sağlıklı, uzun ve hayırlı nice ömür niyaz ettiğini
söyledi.
Erdoğan, "Hocam elinize sağlık, gönlünüze sağlık,
yüreğinize sağlık. Allah sizden razı olsun. Rabbim bir ömür boyu
mürekkeple, kalemle, kamışla, kağıtla dostluk yapmış o parmaklarınıza
güç, kuvvet versin. Rabbim bir ömür boyu harflerin sırrının peşinde
koşmuş, harflerin sırrına vakıf olmuş ve harflerle sırdaşlık yapmış
yüreğinizden ferahlığı hiç ama hiç eksiltmesin. İnşallah ömrünüz boyunca
öğrettiğiniz her bir harf için Rabbim size misliyle mukabele etsin,
muamele etsin. Sadece yazdığınız, okuduğunuz, öğrettiğiniz harfler için
de değil, sizin hatta döktüğünüz ve okunmasına vesile olduğunuz her bir
harf için de Rabbim inşallah size misliyle ecir versin. Sürekli 'bizim
medeniyetimiz' diyoruz ya. Bizim medeniyetimiz hattat Hasan Çelebi
hocamızın engin gönlündeki birikimdir" diye konuştu.
Adeta
medeniyetin ete kemiğe bürünerek Hattat Hasan Çelebi olarak görüldüğünü
ifade eden Erdoğan, Çelebi'ye bakıldığında sadece hat sanatının değil,
bütün medeniyetin görüldüğünü kaydetti.
Van Merkez Camisi ile
Üsküdar Selami Ali Camisi'nin ortak yanının kıblesi ve Çelebi'nin
hatları olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Eskişehir'de Reşadiye Cami ile
Medine-i Münevvere'de Ravza-i Mutahhara'nın ortak yanı ezanıdır, bir de
hattat Hasan Çelebi'nin hatlarıdır. Kazakistan Almatı Camisi'nde de onun
el emeği vardır. Belçika Yunus Emre Camisi'nde de onun göz nuru vardır.
Hocası merhum Hamid Aytaç'ın mezar taşında da Mihrimah Sultan'ın Eyüp
Sultan'daki kabrinin kitabesinde de onun ustalığı vardır" dedi.
Hat sanatının sadece güzel yazı olmadığını, coğrafya, harita ve büyük
bir medeniyetin, kadim bir medeniyetin, sınırları olmayan coğrafyanın
ortak dili olduğunu vurgulayan Erdoğan, dil neyse dünyanın da o olduğunu
kaydetti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kullanılan
kelimelerin, kurulan cümlelerin sayısı neyse kişinin dünyası, tefekkürü
ve tasavvurunun da o olduğunu söyledi.
Dile sadece iletişim aracı demenin büyük bir haksızlık olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Dil medeniyettir, gönüldür. En önemlisi de dil hafızadır.
Çocukluğunuzu, bebekliğinizi bir hatırlamaya çalışın. Belli bir yaşın
atında hiçbir şey hatırlayamadığınızı göreceksiniz. Çünkü dil yoksa
hafıza yoktur. Bebek ne zaman ki dili öğrenir, kullanmaya başlar, işte o
zaman kaydetmeye, hafızaya yazmaya başlar. Sadece bebekler için değil,
dil milletler için de hafızadır. Merhum Cemil Meriç diyor ki: 'Milletin
ana vasfı devamlılıktır'. Dilde, terbiyede, gelenekte devamlılık. Evet
dil medeniyetin, hafızanın, millet olabilmenin ana vasfıdır. Bir
toplumdan dilini alırsanız, o toplumun milliyetini, medeniyetini,
hafızasını da almış olursunuz. Bunun bedelini çok ağır ödemiş bir millet
olarak bunu söylüyorum. Bir toplumun diline kastederseniz, o toplumun
dinine, kültürüne, sanatına da edebiyatına da kastetmiş olursunuz."
Birinci Dünya Savaşı'nın yıl dönümü olduğunu anımsatan Erdoğan, çok kan
aktığını, çok masumun katledildiğini, sınırların yeniden çizildiğini,
yeni bölgeler icat edildiğini, yeni sömürü alanlarının ihdas edildiğini
anlattı.
Erdoğan, bütün bunların gelip geçebileceğini, bu
düzenlemenin, bu kurgunun bozulacağını ifade ederek, "Ama o süreçte çok
geniş bir coğrafyanın diline ve kültürüne de kastedilmiş, dil ve kültür
üzerinde de kurgular yapılmak istenmiştir. İşte en tehlikelisi de budur.
Allah bizi bundan muhafaza buyursun. Allah'a hamdolsun bizi bundan
muhafaza buyurmuştur. Yapılan onca saldırıya rağmen Arapça, Osmanlıca,
Kürtçe hayattadır. Onca saldırıya rağmen Türkçe hayattadır. Örselenmiş,
törpülenmiş olabiliriz. Acımasızca hızarlardan, değirmenlerden
geçirilmiş, öğütülmeye çalışılmış olabiliriz. Ama dilimiz, dillerimiz
büyük bir millet olmamızı temin edecek şekilde dimdik ayakta, dimdik
hayattadır" diye konuştu.
Cemil Meriç'ten, "600 yıldır cerrahi
bir ameliyatla içtimai uzviyetinden koparılıp atılınca Türk düşüncesi
boşta kalmıştır. Çünkü Batı'ya da tutunamamış, sırtını Batı tefekkürüne
de dayayamamıştır. Uydurca ile bir 'Hürriyet Kasidesi', bir 'Sis', hatta
bir 'Erenlerin Bağından' yaratılabilmesi için en az bir 600 yıla daha
ihtiyaç var" şeklinde alıntı yapan Erdoğan, "Evet çok büyük bir tahribat
yaşanmıştır ama inanıyorum ki 600 yıla gerek kalmadan bu büyük
tahribatı, bu büyük millet yeni nesillerle, genç nesillerle inşallah
telafi edecektir" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dünyada hangi
millet vardır ki medeniyetinin üzerine inşa edildiği yazıyı
okuyamaz? Var mı böyle bir millet? Dünyada hangi millet vardır ki
dedesinin mezar taşını okuyamaz? Dünyada hangi millet vardır ki iftihar
ettiği şairleri, yazarları, münevverleri, alimleri ilk kaynağından
öğrenemez? Dünyada hangi millet vardır ki yazının merkezi bir şehirde
devasa arşivlerde bulunan milyonlarca belgeleri okuyamaz?" diye sordu ve
"George okur, Hans okur ama Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin okuyamaz"
dedi.
Bu kişilerin, "milletin yazıya, hatta kaleme, kağıda
muhtevası her ne olursa olsun, hürmet gösteren bir millet olduğunu
anlamadığını" söyleyen Erdoğan, "Arapça ya da Osmanlıca harfler olduğu
için değil, o, yazı olduğu için yerden alır, öper, yüksek bir yere
koyarlardı. Manasını bilseler de bilmeseler de okuyabilseler de
okuyamasalar da yazı onlar için muhteremdi, mübarekti" diye konuştu.
Erdoğan, zaman zaman "Bizde neden kitap, gazete okunmuyor?"
diye tartışıldığına, konuşulduğuna değinerek, konuşmasını şöyle
sürdürdü:
"Acaba yazıya gösterilen o hürmetin yitirilmiş
olmasından olabilir mi? Bizde okuma yazma bilmeyene cahil denmez. Cahil
başka bir şeydir, ümmi başka bir şeydir. Haşa, Hazreti
Peygamber Aleyhissalatü Vesselam okuma yazma bilmiyordu yani ümmi idi.
Cehaleti yok eden okuma yazma bilmek değildir, mektep medrese görmek
değildir, kitaplar okumak, diplomalara sahip olmak değildir. Cehaleti
yok eden idraktır, irfandır, ahlaktır ve hikmettir. Aramızda isminin
başında profesör unvanı olan hocalarım var, tenzih ederim. Fakat
Osmanlıca'nın bir yazı şekli olduğunu bilmeyen, Osmanlıca ile
Türkçe'nin farklı iki dil olduğunu zanneden çok sözümona okumuş
görürsünüz. Meseleye yine de müspet cepheden bakmakta fayda var.
Hafızamızı, damarlarımızı, köklerimizle olan irtibatımızı koparmaya
yönelik tüm gayretlere rağmen Allah'a hamdolsun, dilimiz gibi
tarihimizle aramızda köprümüz olan yazımız da ayakta kalmış, hayatta
kalmış, bugünlere ulaşabilmiştir."
Hattat Hasan
Çelebi'nin sadece hattat olmadığını, onun aynı zamanda "bu medeniyeti
dipdiri ayakta tutan, geçmişten alıp bugüne taşıyan bir pınar, bir
kaynak" olduğunu ifade eden Erdoğan, "Hattat Hamid aynı şekilde ömrünü
bir medeniyetin diri kalmasına vakfetmiş gerçek bir kahramandır. Bizim
medeniyetimiz, kılıçlarla şekillenmiş değil, kalemle, kağıtla,
mürekkeple, hokkayla şekillenmiş bir medeniyettir. Bizim medeniyetimiz,
sevgi medeniyeti, aşk medeniyeti olduğu kadar, evet, aynı zamanda meşk
medeniyetidir. Şunu hiçbir zaman unutmayacak ve hiçbir zaman
unutturmayacağız; Kur'an-ı Kerim Mekke'de nazil olmuş, Kahire'de
okunmuş, İstanbul'da, bu topraklarda yazılmıştır" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'un yazının merkezi, her
köşesiyle yazı ve hat olduğunu dile getirerek, "Dünyada hangi millet
vardır ki medeniyetinin üzerine inşa edildiği yazıyı okuyamaz? Var mı
böyle bir millet? Dünyada hangi millet vardır ki dedesinin mezar taşını
okuyamaz? Dünyada hangi millet vardır ki iftihar ettiği
şairleri, yazarları, münevverleri, alimleri ilk kaynağından öğrenemez?
Dünyada hangi millet vardır ki yazının merkezi bir şehirde devasa
arşivlerde bulunan milyonlarca belgeleri okuyamaz?" diye sordu ve
"George okur, Hans okur ama Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin okuyamaz"
dedi.
"Bugün bile evlerimizin kapısına yazılan 'Ya
hafız' lafzını okuyamayan, anlayamayan bir nesil düşünülebilir
mi?" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Hamdolsun, milletiz ki
içimizden en azından bazıları bunları okuyabiliyor, içimizden bazıları
okuyacak talebeler yetiştirebiliyor. Fakat bu bize yetmez. Hiç kimse
bundan farklı manalar çıkarmaya kalkışmasın. Meseleyi farklı zeminlere
çekip, böyle hayati bir meseleyi hiç kimse kör ideolojik bir zeminde
lütfen ele almasın. Hele hele dedesinin mezar taşını okuyamıyor olmaktan
mahcup olmak yerine 'Ne yapacağım mezar taşını okuyup da' deyip, hiç
kimse kompleksini böyle cesaretle lütfen itiraf etmesin. Bırakın bu
üslubu müstemlekeciler, oryantalistler kullansın. Bu milletin evladı, bu
toprağın evladı dedesiyle, ecdadıyla kendi öz medeniyetiyle irtibat
kurmaya yönelik her gayret karşısında azıcık da olsa heyecan duyar.
Ne diyorlar? 'El uzaya gidiyor, biz Osmanlıca'yı tartışıyoruz' diye
meseleyi sulandırmaya çalışanlar var. Eğer sen yüzlerce yıllık
hafızanı, birikimini, medeniyetini siler atarsan, işte sadece
başkalarının uzaya gidişini seyredersin. Mesele budur. Üstelik daha nice
asırlar boyunca da seyretmeye devam edersin. Kimse Osmanlıca'dan,
Osmanlıca'nın öğrenilmesinden ve öğretilmesinden korkmasın. 'Bana bir
harf öğretenin kölesi olurum'. Bizim anlayışımız budur. Bizim
çocuklarımız bırakalım bizi öğrensinler. Biz o imkanlara nail
olamadık, en azından çocuklarımız, torunlarımız o imkanlara nail
olsun. İstanbul'a belediye başkanı olduğum andan
itibaren açtığımız kurslarda bunları başlattık. Eski yazı
yoktur, eskimeyen yazı vardır. Bunu öğretmeye başladık. Bırakalım
çocuklarımız o eskimeyen yazı ile yeniden buluşsunlar."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hattat Hasan Çelebi'nin Erzurum'un Oltu
ilçesinden yola çıktığını, dayandığını, direndiğini, sabrettiğini, sebat
ettiğini, her yasağa, her engele, her darbeye hatta sürgüne rağmen
eskimeyen yazıyı bugüne kadar taşıdığını, onun gibi nice kahramanın
eskimeyen yazıyı bugünlere taşıdığını anlatırken, "İnanıyorum
ki Osmanlıca'nın daha yaygın öğretilmesi, en çok da onlar için büyük bir
mana taşıyor. Hayatlarını ve hürriyetlerini verdikleri
bir davanın bugün yeniden özgürlüğüne kavuşuyor olması, inanıyorum ki en
çok da hattatlarımızı umutlandırıyor" ifadelerini kullandı.
Hattat Hasan Çelebi'ye hitap ederken de Erdoğan, şunları söyledi:
"Bugün eğer 77 milyon bir tek milletsek, bu sizin, sizlerin sabrınızın,
sebatınızın bir eseridir. Bugün eğer medeniyetimizin temeli olan
eskimeyen yazıyı hala muhafaza edebiliyorsak, bu sizin sarsılmaz, o
ısrarcı davanızın eseridir. Bir kez daha Allah sizlerden razı olsun. Bir
kez daha sizin gibi bu davaya gönül verenlerden Allah razı olsun. Bu
davaya bir ömür adadığınız kadar talebe yetiştirdiğiniz için sizden,
diğer hocalarımızdan, ahrete irtihal etmiş tüm hocalarımızdan da Allah
razı olsun.
Bugün eğer büyük Türkiye, yeni Türkiye
diyebiliyorsak, gelişen, değişen Türkiye diyebiliyorsak, 77 milyonun
birliğini, beraberliğini, kardeşliğini daha güçlü vurgulayabiliyorsak,
tüm dünyada mazlumların sesi, nefesi olabiliyorsak, bunda hiç şüphesiz
sizin dava sebatınızın ve sabrınızın tesiri vardır. Yıllarca Rabbi
Yessir yani Rabbim Kolaylaştır ayet-i kerimesini meşk etmişsiniz ya
inanın boşuna değil. O dualar ki işte bizi bugünlere ulaştırdı. Rabbim
sizi ve sizin gibi aşk ustalarını, meşk ustalarını, medeniyet
mimarlarını bu milletin başından eksik etmesin. Hiç endişeniz olmasın,
Allah'ın izniyle asırlar da geçse o hani 'Edeb ya hu' yazan, 'Hiç' yazan, 'Ya hafız' yazan eskimeyen yazılarınız, medeniyetimizin levhaları
olarak kalmaya devam edecek. Bir kez daha Allah'tan sizlere uzun,
hayırlı, sağlıklı ömür niyaz ediyorum. Cezaevinden çıkarken gene bir
üstadımız bana bir tablo getirmişti. Orada da şu yazıyordu, 'Bu da geçer
ya hu' diyordu. Hamdolsun geçti."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan, Üsküdar Belediyesi'ni etkinlikten dolayı tebrik etti.
Erdoğan, Ankara'daki yoğun mesai nedeniyle geciktiğini dile getirerek,
"Hakkınızı helal edin" dedi.
Hattat Hasan Çelebi, Erdoğan'a
"Allah bütün işlerinizde yardımcınız olsun" hadis-i şerifinin yazılı
olduğu bir hat tablosunu hediye etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Hattat Hasan Çelebi'ye bir plaket verdi. Daha sonra aile fotoğrafı çekildi.