"duvarları yıkarız"
"O duvar O duvarınız Vııızz gelir Bize Vııızzzz." Nâzım Hîkmet Ran (NHR)
"duyan da okur; duymak için kör olmak mı lâzım?" "kör olmada gör beni"
"Robin hood bugün yaşasaydı medyadaki tekelleşmeyi bir numaralı düşman olarak görürdü" 15 05 2010 cannes film festivali Russel Crowe
"aslında robin hood yok cesur yürek var Robin Hood does not actually have a brave heart" Mel Gibson 07 01 2011 cuma
azsonra.blogspot.com
10 Aralık 2014 Çarşamba
İslam dünyası çok ciddi bilgi kirliliğiyle karşı karşıya 10 Aralık 2014 ANKARA
"Hem bu
şuranın konu başlıkları, hem geçmiş konu başlıklarını hesaba
kattığımızda önemli bir hizmet ifa edildiğine şahsen inananlardanım"
ifadesini kullanan Çiçek, bu şuranın 5 yılda bir yapılmasını uzun
bulduğunu dile getirdi.
Çiçek, şunları kaydetti:
"Çünkü
insanlar hayatı günlük yaşar. Hepimiz kabul ediyoruz ki bir 5 sene
evvelki ne Türkiye var ne İslam dünyası var. Hani eskiden bir gazetenin
logosuydu. 'Her sabah dünya yeniden kurulur, her sabaha taze bir
başlangıçtır'. Her sabah dünyanın yeniden kurulduğu doğru, ama her sabah
İslam dünyası için yeni bir acıdır, yeni bir kaostur, yeni bir
sorundur. Yani bu sorunlara dini açıdan, dini bilimler açısından,
inançlarımız açısından bakamazsak, anlayamazsak, kavrayamazsak o
takdirde bir çok yanlış yollara sapıyoruz, yanlış tercihler yapıyoruz,
yanlış kararlar alıyoruz. Sonra telafisi mümkün olmuyor. Siyasette dini
terminoloji kullanmak bizim için sıkıntılıdır ama bir şey ifade etmem
gerekirse böylesine saygı değer bir toplulukta. Namazda seyir secde var
da diğer konularda pek seyir secde yok. Geriye dönemiyoruz, özellikle
siyasette, siyasi kararların alındığı noktalarda. Dolayısıyla insanlar 5
sene bekleyemez. Mümkün olan sıklıkla Müslümanların ihtiyaçlarının,
dini bilgi ihtiyaçlarının giderilmesi gerekiyor. Çünkü hayat hızla
akıyor. Hepimiz sabır ediyoruz. Hakikaten, 5 sene evvel ne IŞİD vardı ne
de ışitmediklerimiz vardı. Ne Suriye problemi vardı ne başka bir
yerdeki bu boyutta yaşanan sıkıntılar. O zaman da başka sıkıntılar
vardı. Onun için belki bu toplantıları, bir temenni olarak biraz daha
kısaltmakta fayda var."
Çiçek, "Kaldı ki şu ihtiyacı hepimiz
görüyoruz. Hani biz de bir atasözü var. 'Dünün güneşi ile bugünün
çamaşırı kurumuyor'. Bugünün güneşi lazım, bugünkü çamaşırı kurutmak
bakımından. Dünün bilgisi de bugünün sorunlarını bazen çözmeye yetmiyor.
Dünün bilgisi bugün de geçerli olsa bile onu yeni bir yöntemle,
ambalajla, metotla insanımıza, insanlığa ulaştırmadığımız takdirde, o
zaman da bir çok eksikliği yaşamış oluyoruz" dedi.
"En büyük çevre kirliliğini İslam dünyası yaşıyor"
Üç konuda, İslam coğrafyasında ciddi bir kirlilik yaşandığını belirten
Çiçek, bu kirliliği İslam'ın ve Müslüman toplumların üzerinden
kaldırmanın ve temizlemenin gerektiğini vurguladı.
Bunlardan bir
tanesinin çevre kirliliği olduğuna dikkati çeken Çiçek, "Allah, İslam
coğrafyasına her türlü imkanı vermiş. Batı medeniyetinin çarkları bile
İslam dünyasından elde edilen imkanlarla döndürülüyor. Ama en büyük
çevre kirliliğini İslam dünyası yaşıyor. Petrol, gaz, altın, gümüş,
uranyum bu coğrafyada, benzeri zenginlikler. Ama bir talan yaşanıyor.
Herkes kar ve rant peşinde. Tabiat tahrip ediliyor, İslam coğrafyası
tahrip ediliyor. Adeta bir köstebek tarlasına dönmüş vaziyette İslam
coğrafyası. Zenginliklerin üzerinde oturuyor, en fakir insanların
yaşadığı coğrafya. Bu çevre kirliliği meselesi evrensel bir konu. Bunun
bedelini herkes ödüyor, hepimiz ödüyoruz."
Bu konuda İslam
dininin mesajlarının bulunduğunu dile getiren Çiçek, bu mesajları diğer
toplumlara ulaştırırken, çevre kirliliği meselesi üzerinde durulmasının,
insanlığın geleceği açısından da dinin anlatılması açısından da önemli
olduğunu belirtti.
"İslam dünyasının çok ciddi bir bilgi kirliliğiyle karşı karşıya"
İkinci olarak çağın en önemli hastalığı ve sorununun bilgi kirliliği olduğunu kaydeden Çiçek, şu görüşleri dile getirdi:
"Nasıl kolibasilli çeşmeden su içtiğimizde, musluktan su içtiğimizde
bunun birçok hastalık olarak ifade ettiğimiz yansımaları oluyorsa
teknolojinin gelişmesi sebebiyle, internettir, bir kısım sosyal medya
imkanlarıdır, televizyonlardır vesaire bunlar bilgiye ulaşmada,
erişmede, bir kısım eksikliklerimizi gidermede çok önemli bir imkan olsa
bile bugün maalesef bu imkanların önemli bir kısmı özellikle İslam'la
ilgili, Müslümanlarla ilgili, İslam dünyasıyla ilgili ve hassaten de
ülkemizle ilgili bir olumsuz imaj vermek bakımından büyük ölçüde bir
bilgi kirliliği yaşanıyor."
İslam dünyasının çok ciddi bir bilgi
kirliliğiyle karşı karşıya bulunduğunu vurgulayan Çiçek, "Bu bilgi
kirliliğinin önemli bir kısmı da dini alanda yaşanıyor. Bunu görmemiz
lazım. Konserve çeşidinden fazla Müslümanlık çeşidi çıktı. Şimdi bunun
bir kalitesi, standardı olması gerekmez mi? Yani içine İslam kelimesini
sokmuş olmakla o bilgi İslami bilgi mi oluyor? O yoldan gidersek
varacağımız liman neresi olacak, varacağımız menzil neresi olacak? Bunun
bir kaydının, standardının olması lazım" dedi.
Çiçek, "Onun
içindir ki bugün gördüğümüz vahşet, hepimizin yüreğini yakan, İslam
dünyasında ki başka bir yerde de bunlar yaşanmıyor, ne kadar melanet
varsa, günümüzde bunun adına terör diyebiliriz, hepsi İslam dünyasında"
değerlendirmesinde bulundu.
"Biz halen bilgiyi üreten toplumlar olamadık"
Bugün dünyada 194'ü BM'ye kayıtlı, 200'e yakın devlet bulunduğunu ifade
eden Çiçek, çok az sayıda ülkenin bilgiyi ürettiğini, geri kalan
ülkelerin ise bilgiyi kullandıklarını söyledi.
Çiçek,
"Dolayısıyla bugün dünya büyük ölçüde bilgiyi üretenlerin sömürgesi
haline geldi. Bu sömürgeleşmenin en bariz şekilde yaşandığı ülkeler ise
İslam ülkeleridir. Biz halen bilgiyi üreten toplumlar olamadık. Ama dini
bilgiyi, sanayi alanında, başka alanlarda bilgi üretenlerden
beklememiz yanlış olur. Hiç olmazsa bu alandaki bilgiyi bizim kendimizin
üretmesi lazım" ifadesini kullandı.
Cemil Çiçek, "Elbette arzu
edileni, öbür türlü bilgi de dahil her alanda İslam toplumları bilgi
üreten hale gelmediği sürece ne bağımsızlıklarını koruyabilirler, ne de
onurlarını koruyabilirler. Nitekim yeteri kadar da korumadılar" diye
konuştu.
"Din sadece belli kuralların yerine getirilmesinden ibaret değildir"
Üçüncü kirliliğin ise ahlak kirliliği olduğunu belirten Çiçek,
"Din sadece belli kuralların yerine getirilmesinden ibaret değildir. Din
bir hayattır ve o hayatın huzur içerisinde geçmesi gerekir. İnandığımız
hususlar hayata intikal etmiyorsa, hayatımızda bunun somut, güzel
örneklerini göremiyorsak, sadece belli kuralların tekrarı ve tasdiki tek
başına insana dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamaya yeter mi? Bu açıdan
baktığımızda gerçekten İslam dünyası ciddi bir ahlaki
kirliliğin içerisindedir. Bunun temizlenmesi gerekiyor" dedi.
Dünya Saydamlık Örgütü'nün, dürüst ve adil yönetim, saydamlık konusunda
174 ülke için yaptığı sıralamada, ilk 49'un içerisinde hiçbir İslam
ülkesinin olmadığına dikkati çeken Çiçek, "Bunun bir izahının yapılması
lazım. Bu, hepimiz adına derin, derin düşünmemiz gereken bir husustur
diye düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu.
Çiçek, "Eğer,
kalkınacaksak, kaynaklar doğru kullanılacaksa, haksızlığa, hukuksuzluğa,
adaletsizliğe sebebiyet vermeyeceksek, devletle millet kaynaşacaksa,
kardeşlik dediğimiz kavramı özümseyerek, benimseyerek yaşanan bir olgu
haline getirebileceksek, bu ahlak meselesinin üzerinde başlı başına
durmamız lazım. Belki bu konu bile başlı başına bir şura konusudur"
dedi.
"Belki de İslam'ı temsil eden toplumlar olarak hepimizin ayıbıdır"
Çiçek, ahlaki kirlilik meselesinin ciddiye alınması gerektiğini söyledi.
"Kimsenin alınmasına da gerek yok, demokrasi bir değerse bir olguysa
bizim düşüncelerimizi, fikirlerimizi hayata geçirmede, mutlu bir hayat
yaşamada, ülkede kaynaşmaya, birliğe, beraberliğe imkan hazırlamada
demokrasi bir atmosferse, bunun üç ayağı var" ifadesini kullanan Çiçek,
bunlardan birinin hukuk olduğunu belirtti.
Bir kısım hukuki düzenlemeler yapılması gerektiğini dile getiren Çiçek, şöyle devam etti:
"Nasıl bir demokrasi? Kurumları ne olacak, kuralları ne olacak,
bunların kendi içindeki dengeleri ne olacak, bununla ilgili Türkiye'nin
epey tecrübesi var. Halen de eksikliklerimizi gidermeye çalışıyoruz.
Başka İslam ülkelerinde de bir kısım kurallar var ama iki ayağı noksan,
iki ayağında ciddi zafiyetler var. Bunlardan bir tanesi kültür ayağıdır,
diğeri de ahlak ayağıdır. Siz demokrasi dediğiniz şeyi, kültür ve
ahlakla temellendirmediğiniz zaman fay hattı üzerinde yüksek bina yapmış
gibi olursunuz. Ufacık bir sarsıntıda sıkıntıya girer."
Kültürün
ve ahlakın sağlayacağı imkanların ya da bunların ortaya çıkardığı
sorunların kanun çıkarılarak, çözülemeyeceğini belirten Çiçek,
Türkiye'nin Batı dünyası içinde en çok kanun çıkaran ülke olduğunu ancak
kanunla toplum hayatının her zaman düzenlenemediğini vurguladı.
"Ahlakın ve kültürün boşluğunu, onun çıkardığı sorunları 3 maddelik, 5
maddelik, 50 maddelik kanunla düzeltme imkanınız yok" ifadesini kullanan
Çiçek, "İslam dünyasında kültür ve ahlak noktasında ciddi zafiyetler
yaşandığı için türbülanslar yaşıyoruz, tsunamiler yaşıyoruz, sıkıntılar
yaşıyoruz ve ilk 50'nin, 49'un içerisinde bir tek İslam ülkesi yok. Bu
benim hakikaten kabul edebileceğim bir husus değil. Belki de İslam'ı
temsil eden toplumlar olarak, hepimizin bir ayıbıdır, bunun üzerinde
ciddiyetle durmak lazım" değerlendirmesinde bulundu.
Sıkıntıların çok önemli bir kısmının, en temel sorunların cehaletten
kaynaklandığının görülmesi gerektiğini anlatan Çiçek, ahlak konusunun,
bir nasihat konusu olmaktan çıkarılması gerektiğini de kaydetti.
"Her zaman kortizon kullanarak bu sıkıntıları çözemezsiniz"
Sosyoloji ile din arasında çok yakın ilişki bulunduğunu anlatan Çiçek,
"Toplumlardaki değişimi, sosyolojik süreçleri iyi takip edemezsek, sahip
olduğumuz doğru bilgilerin kullanımı, takdimi, anlatımı açısından da
ciddi sıkıntı çıkarırız" diye konuştu.
"Sosyolojiyle yakın
ilişki olmadığı takdirde, bu değişimi iyi okuyamadığımız
takdirde söylediğimiz sözler ne kadar doğru olursa olsun bundan beklenen
faydayı sağlamakta zorluğumuz var" diyen Çiçek, onun için bu sürecin
iyi tahlil edilmesi gerektiğine işaret etti.
Bütün sıkıntıları, bütün sorumlulukları din alimlerine yüklemenin haksızlık olacağını belirten Çiçek, şöyle devam etti:
"Bu ihtiyacı duyan, bu zarureti duyan ve bunu tespit eden tüm ilim
adamlarımıza, sizlerle işbirliği içerisinde, biri diğerinden kopuk, ayrı
ayrı kompartımanlarda, ayrı ayrı galaksilerde yaşamıyoruz. Hepimiz
dünya denilen, Türkiye denilen, İslam dünyası denilen bir coğrafya
üzerinde yaşıyoruz. Dolayısıyla bu sürecin doğru sosyolojik analizi
gerekiyor. Bu sorunları dışarıdan değil evvela kendi membandan
beslenerek, çözüme kavuşturmak daha milli olur, daha doğru olur. Çünkü
öbürü biraz organ nakli gibi olur. Her zaman kortizon kullanarak bu
sıkıntıları çözemezsiniz. Mühim olan kendi kaynağımızdan yola çıkarak,
kendi kaynaklarımızdan beslenerek, unuttuğumuz, ihmal ettiğimiz, sırt
çevirdiğimiz, küçümsediğimiz, sebebi ne olursa olsun, o kaynakları
tekrar gün yüzüne çıkarıp güncelleştirmek, doğru bir yöntemle, üslupla
ortaya koymamız lazım. Burada da hepimize önemli sorumluluklar düşüyor.
Tarihi önümüze tutulan ışığa dönüştürecek bilim adamlarına ve aydınlara
ihtiyacımız var. Yani açıkçası zihinsel bir türbülansa ihtiyaç var."
"Zihinlerimizin efendisi halen başkaları"
Türkiye'nin diğer ülkelere nazaran önemli bir yerde bulunduğunu anlatan
Çiçek, "Ama yapmamız gerekenle bugün geldiğimiz noktayı mukayese etmek
lazım" diye konuştu. Bunlar mukayese edildiğinde, "halen kat edilmesi
gereken çok önemli bir makas açığı bulunduğunun" görüleceğini bildiren
Çiçek, "Hala ana akım yaratan ülke değiliz, bunu görmemiz gerekiyor"
ifadelerini kullandı.
Etkileşimin tek yönlü olduğuna dikkati
çeken Çiçek, "Televizyon programlarında, halen zihinlerimizin efendisi
başkaları, biz değiliz. Halen konuşmalarımızda, düşüncelerimizi,
fikirlerimizi, iddia ettiğimiz hususları teyit için hep Batıdan misal
veriyoruz. 'Filanca dedi ki, İngiliz yazar böyle dedi ki, bir Alman
filozof şöyle dedi ki...' Peki bizimkiler nerede? Burada bir
eksikliğimiz var. Demek ki zihinlerimizin efendisi halen başkaları"
dedi.
TBMM Başkanı Çiçek, "Eğer günümüz Müslümanı kendi düşüncesini, kendi iddiasını
anlatırken 300, 500 sene geriye gidiyor da oradan misal veriyorsa 300
senelik açık var demektir. Bir de buraya bakmak lazım. Olanlara
şükredelim, hamd edelim ama önemli bir sorumluluğu taşıdığımızı da bu
manada görmek gerekir" görüşünü bildirdi.
Bugünün doğru
yaşanması gerektiğini, ancak bir de geleceğin inşası gibi tarihi bir
sorumluluklarının bulunduğunu anlatan Çiçek, "Halen 'Bir gecede karadan
70 gemiyi yürüttük' söylemi, emsali, bizim gücümüzü o zaman için
anlatmaya yeter, bunun şerefi, onuru o döneme aittir. Bugün halen
evlerimizde İslam dünyasının, İslam ülkelerindeki bilginin sonucu
kullandığımız herhangi eşya var mıdır yok mudur diye baktığımızda, bu
açık zaten ortaya çıkıyor. Onun için gelecek inşası bakımından hepimizin
bir başka çabaya ihtiyacı var" diye konuştu.
"Bu insanlar kendi dünyalarında bir kimlik değişimi yaşıyor"
Ortada bir millet gerçeğinin bulunduğunu dile getiren Çiçek, "Bu millet
yarın hangi kimlik kodlarıyla şekillenecek? Dün karşı çıktığımız,
telaffuzundan çekindiğimiz birçok kavramları bugün kullanıyoruz. Ama bir
türlü içini dolduramadık. Bir slogan toplumu olduk. Onu bir fikri
temele, bir derinliğe iliştiremedik, onun üzerine inşa edemedik"
değerlendirmesinde bulundu.
İçinden geçilen tarihsel sürecin pek
çok soruyu açıkta bıraktığını, bunlara cevap bulunması gerektiğini
vurgulayan Çiçek, yeni bir yenilenme dönemine ihtiyaç olduğunu bildirdi.
Her dönemi kendi tarihsel ve sosyolojik şartlarıyla değerlendirmek
gerektiğine işaret eden Cemil Çiçek, bilim adamlarından, aydınlardan
bekledikleri şeyin düne takılıp kalmamaları olduğunu söyledi. Çiçek,
yarının nasıl olacağı, yarının dünyasını hangi fikirlerin
şekillendireceği, kültür ve medeniyet, kültür ve milliyet ilişkilerinin
hangi açılardan değerlendirileceği gibi sayısız sorunun cevabının
bulunması gerektiğini belirtti.
Bugün insanların büyük bölümünün
zamanının çoğunu bilgisayar, telefon gibi iletişim ve eğlence
aygıtlarının başında geçirdiğine dikkati çeken Çiçek, "Postmodern ya da
post endüstriyel ötesi denilen bu insanlar, iletişimin verdiği
imkanlardan sonuna kadar yararlanıyor" diye konuştu.
Artık yeni
kişi ve kültürlerle diyalog kurmuş insanların bulunduğunu, bu insanların
kendi dünyalarında bir kimlik değişimi yaşadığını anlatan Çiçek,
"Bunları söyleyişimin sebebi, üzerimize çok fazla sorumluluk düştüğünü
bir defa daha burada dile getirmektir" dedi.
"Kalite meselesi gözardı edilemeyecek kadar önemli"
Siyasetçilerin rakamlarla övünmeyi çok sevdiğini dile getiren Çiçek,
bunun işlerini kolaylaştırdığını, belli ölçüde de bir gerçeği ifade
ettiğini söyledi.
"Çok şükür, artık 50 sene evveline nazaran çok
sayıda imam hatip okullarımız var, çok sayıda ilahiyat fakültelerimiz
var. Mukayese ettiğimizde bunlar çok önemli imkanlar" diyen Çiçek, ancak
bu imkanın fırsata dönüşmesi ve kaliteyle beraber olması gerektiğini
bildirdi.
Cemil Çiçek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Çin malı gibi ilahiyatçı olmaz. Çok açık ve çok net söylüyorum. Din
bilgisi, din eğitimi, dini tatbikat, hafta sonu meselesi değil, cuma
günü giyip pazartesi günü çıkaracağınız bir elbise, bir ihtiyaç maddesi
gibi değil. YÖK'ten olan arkadaşlarımız varsa onlara da seslenelim.
Bakınız üniversiteleri açıyoruz, bu bizim görevimiz siyasetçiler olarak
ama kalite getirmek de onların görevi. Bir müdür bir mühür toplam
kaliteyi düşürüyor. Tüm bilim dallarında düşürüyor. Bazılarında telafisi
bir dereceye kadar olur mu bilemem ama belli bilim dallarında, belli
alanlarda kalite meselesi en az sayı kadar önemlidir. Yani biz elbette
Türkiye ile ilgili eskiden vardı, 'Türkiye dinden çıktı, İslam'dan
uzaklaştı' falan diye, 50 sene, 60 sene, belki 80 sene evvel bu türlü
propagandalar vardı. Onlara karşılık 'Bak bizim ülkemizde şu
kadar ilahiyat fakültesi var, bu kadar imam hatip okulu var, bu kadar
öğrenci var', bu rakamlara dayalı bir gerçeği ifade eder ve o türlü bir
kısım iddialar varsa bertaraf etmede bunları kullanabiliriz."
Ancak kalite meselesinin gözardı edilmeyecek kadar önemli olduğunu, buna
çözüm bulmak gerektiğini ifade eden Çiçek, "Kaliteyi gözardı ederek
başkaca sorunlara yeni kapıları kendi elimizle aralamış oluruz" dedi.