Batı’da sanayi devrimi ile gelişen ve yakın zamanlarda antroposen yeni insan çağı
Modern düşüncenin öncüsü Francis Bacon, 450 yaşında
Batı’da sanayi devrimi ile gelişen ve yakın zamanlarda antroposen
( yeni insan çağı )
diye adlandırılan dönemin felsefi arka planını oluşturan modern bilimsel düşünce, gerçekte insanın doğayı algılayış tarzında yaşanan bir dönemeçtir.
Bu dönemeçin başlıca öncüllerinden olan Bacon'ın felsefesinin merkezinde ise deney ve bilim vardır.
Bacon'a göre doğanın özüne yönelilmelidir.
Doğa ancak deneyle kavranabilir.
Bacon, pragmatizmle sonuçlanacak olan deney temeline dayanan ingiliz felsefesinin tohumlarını atmıştır.
Doğa ile akıl arasında bir bağ kurulabileceği fikri, Bacon sayesinde insanlığa mal olmuştur.
Batı’da sanayi devrimi ile gelişen ve yakın zamanlarda antroposen
( yeni insan çağı )
diye adlandırılan dönemin felsefi arka planını oluşturan modern bilimsel düşünce, gerçekte insanın doğayı algılayış tarzında yaşanan bir dönemeçtir.
Rönesans doğa felsefesinin doğacılık ve hümanizma gibi kaygılarla ortaya çıkması, aslında doğadan ve kendinden koparılan insanin özünde kendine ve doğaya yeniden dönüşüdür;
doğadan koparılmış olan zihniyet bağlarını yeniden kurma girişimidir.
Bu girişimin doğal sonucu ise 17. yyıldan itibaren Batı Avrupa'da gelişen ve tümüyle insanın doğayı algılamasına hakim olacak olan mekanik doğa görüşü olacaktı.
Bilimsel mekanizm artık dönemin vazgeçilmez temel dünya görüşü olur.
Mekanik görüşün getirdiği ölçütler aynı zamanda modern bilimin de temel öncüllerini oluşturmuştur.
Söz konusu mekanik görüş doğayı bir makina gibi işleyen katı bir cisimler yığını olarak görmüştür.
Doğada olup biten her şeyi mantıksal bir nedenselliğe dayandırarak açıklayan bu görüş,
sadece ''nasıl'' sorusunu değil bilhassa ''neden'' sorusunu önemli kılmakta, bilgi ile
doğaya hakimiyeti ve sürekli bir ''ilerleme'' anlayışı içinde somut olana yönelmeyi salık
vermektedir.
Bu geleneğin başlıca öncüllerinden olan Bacon'ın felsefesinin merkezinde deney ve bilim vardır.
Bilimin insanları aydınlatma ve geliştirme işlevini öne çıkarmıştır.
Bacon'a göre doğanın özüne yönelmelidir. Doğa ancak deneyle kavranabilir.
Bacon, pragmatizmle sonuçlanacak olan deney temeline dayanan ingiliz felsefesinin tohumlarını atmıştır.
Doğa ile akıl arasında bir bağ kurulabileceği fikri, Bacon sayesinde insanlığa mal olmuştur.
*****
Antroposen çağının felsefi temelini oluşturan modern düşüncenin önemli öncülerinden Francis Bacon, 450 yaşında ( 1561 – 1626 )
Francis Bacon 'nı yaşadığı dönem İngiliz toplumsal tarihinde, çelişkilerle, çatışma, apansız değişmeler ve yeniliklerle dolu bir çağdır.
Ülke yönetiminde, iç ve dış ticarette, denizaşırı sömürgecilik serüveninde, sanatta, gündelik hayatta büyük girişimlerin, büyük kazanç ve talanların, büyük kayıpların çağıdır bu.
İnsanların başdöndürücü bir hızla köşeyi döndüğü, sonra da umulmadık bir anda yerden yere çalındığı, yeni zengin orta tabakanın azılı bir yükselme yarışı içinde, düzen dolapla kendini için için yediği bir dönem;
bu aynı zamanda Rönesans' ın etkilerinin yavaş yavaş İngiltere'de kendini duyurduğu bir dönemdir de.
Ortaçağ dünya görüşünün temelindeki skolastik felsefe artık çatırdıyordu; toplumda, kilisenin katı yetkileri üzerine kurulu din egemenliği sarsılıyordu;
feodal düzenin bozulmasıyla, soy kütüğüne değil parasının ağırlığına güvenerek politikaya atılan yeni zengin orta tabaka insanlarının ülke yönetiminde söz sahibi olmaya başlaması İngiltere'de etkilerini bu dönemde göstermeye başladı.
Francis Bacon tam bu dönemde yaşadı.
Yaşadığı toplumda, bir yandan yoksulluk, ortaçağ dünya görüşünden artakalan boş ve batıl inançlar, saplantılar, bir yandan da zenginlik, gösteriş, saltanat, göz kamaştırıcı bir yaşam biçimi, olağanüstü bir incelik vardı.
Din alanında bir yandan en köklü değişiklikler gerçekleşirken, bir yandan da en softa akımlardan biri olan püritan-izm gelişiyordu.
Francis Bacon gerek düşüncesi, gerek yüklendiği görevleri, gerekse eserleri bakımından döneminin çok yönlülüğünü kendinde taşır.
Bir yandan ortaçağın skolastik düşüncesine, ve bilhassa baş silahı olan Aristo mantığıyla
mücadele verirken, diğer yandan Kopernik, Kepler ve Galile gibi bilginlere kuşkuyla
bakıyor, hatta, yanlışlığı kanıtlanmış, Ptolemeos' un yermerkezli evren görüşünü
benimsiyordu.
Çağdaşı William Harvey' in kan dolaşımıyla ilgili açıklamalarına inanmıyor, ama tümdengelimci Aristo mantığının karşısına, araştırıcı, gözlemci bir zihniyetle çıkarak, modern deneysel bilimlerin çekirdeği olan tümevarımcı yöntemin temellerini atıyordu.
Yaşamı, zenginlik ile yoksulluk, ün ile düşüş, akıl ile batıl inanç arasında akar.
Yetenekleri, ilgilerindeki evrensellik, düşüncesindeki esneklik, araştırıcılık, çağının pek az kişisinde vardır.
Geçmiş gelenekleri, yöntemleri tanır, çoğunu benimser, ama bununla kalmaz, o geleneklerle yöntemlerin hepsini, umulmadık yeni gözlemlerle, kökten değişikliklerle aşmasını da bilir.
Daha yirmi üç yaşındayken yazdığı
''Zamanın En Büyük Doğuşu ya da İnsan Egemenliğinin Evren Üzerinde Büyük Yenilenişi''
( The Greatest Birth of Time, or the Great Renewal of Empire of Man Over the Universe )
adlı eserinde yurttaşlarına
''Tanrının yüceltilmesi, insanın da rahata kavuşturulması amacıyla''
doğadan nasıl yararlanabileceklerini gösterecek yeni bir bilimsel teknik geliştiriyordu.
Bacon yeni deneyciliğin öncülüğünü yapıyordu.
Skolastiğe karşı çıkan Bacon, insanlığa gerekenin bilimsel bir pratiğe dayanan yeni bir tutum olduğunu düşünür.
Bacon, geleneksel bilimsel araştırma yönetimlerinden kopuşu ilk işaret edendir; ''deneysel denetim''
aracılığıyla doğayı egemenliğimiz altına alarak ona müdahale etmemiz gerektiğini düşünmektedir.
Fakat doğaya hakim olmak için, evvela onu iyi tanımak, hangi nedensel yasalarla işlediğini anlamak gerekir:
Bacon için bilmek hakim olmaktır. Halbuki bu bilgiye ulaşmanın önünde çok engel vardır.
İnsan zihni birçok boş düşünce, batıl inançla doludur: bunları
''zihin putları''
diye adlandırıyor Bacon.
İnsanoğlu doğru bilgilere ulaşmak istiyorsa, evvela bu putlardan kurtulması, bunu topluma ve toplumu oluşturan bireylere yararlı olmak için, pragmatik sebeplerle yapması gerekir.
Bacon, genelde yanlış varsayımlar, yanılsamalar, önyargılar, yanlış kanılar ve eğilimlerden oluştuğunu düşündüğü
''zihin putları'' nı dört gruba ayırıyor:
İnsanın doğasından kaynaklanan
''soy putları'':
Bunlar duyulara dayalı algıya sonsuz güven duyar, genellemelere meyillidir;
bu putlar doğayı olduğu gibi gözlemlememize engeldir.
Platon'un mağara benzetmesinden hareketle
''mağara putları''
kavramını geliştirir Bacon;
bunlar bireylere özgüdür.
Bireyler önyargılarla doludurlar.
Bilhassa eğitim, toplumsal ilişkiler bireylerde davranış kalıpları oluştururlar; böylece birey doğaya kendi penceresinden bakar ve doğanın bütününü görmekten aciz kalır.
Bacon, zihin putlarının en tehlikelisi olarak ''çarşı putları'' nı gösterir;
bunlar soyut ve karmaşık anlamlı sözlerin kullanılışından kaynaklanır.
Bu sözcükler, gerçek yaşamda hiçbir karşılıkları olmamasına rağmen kullanılmaya devam ederler.
Neticede, bir düşünceyi beyan etmek için yanlış sözcük veya kavramlar kulanılır.
Zihin putlarının sonuncusu ''tiyatro putları'' dır.
Geçmişin öğreti ve ideolojilerine bağlı kalmak; basmakalıp kuramları ezberlemek ve tekrarlamak; her türlü düşünsel otoriteye sorgusuz sualsiz boyun eğmekten oluşur bu putlar.
Daha yirmi üç yaşındayken yazdığı ''Zamanın En Büyük Doğuşu ya da İnsan Egemenliğinin Evren Üzerinde Büyük Yenilenişi''
( The Greatest Birth of Time, or the Great Renewal of Empire of Man Over the Universe )
adlı eserinde yurttaşlarına
'Tanrının yüceltilmesi, insanın da rahata kavuşturulması amacıyla''
doğadan nasıl yararlanabileceklerini gösterecek yeni bir bilimsel teknik geliştiriyordu.
I .James 1603'te tahta çıktığında, Bacon bu bilgi dostu kralın kendisinin bilim ve felsefe alanında tasarladığı yenilikleri destekleyeceği umudundadır.
Ama kral buna yanaşmaz. Bacon' un, yeni yöntemin ilkelerini belirten
''Bilimin Gelişmesi''
( The Advancement of Learning – 1605 ) adlı eseri de yetmez.
Fakat kral I. James nihayet Bacon'dan yararlanmaya karar verir, büyük görevler verir.
Ancak Bacon tutturduğu tantanalı yaşayış yüzünden borca düşmekten kurtulamaz.
Mahkemede davalarına baktığı kimselerden armağanlar almaya başlar.
O zamanın Londrasında olağan birşeydir bu.
Bacon rüşvet almakla suçlanır; en küçük bir çaba bile sarfetmez kendisini aklamak için. Tüm görevlerinden uzaklaştırılır.
Kısa bir süre hapis yattıktan sonra serbest bırakılır.
Saraya tekrar dönme firsatı eline geçse de dönmez.
Yükselme tutkusundan arınmış, bu tutku yüzünden bulaştığı küçüklükleri, düzenleri dolapları esefle anımsayan, durmuş oturmuş bir yaşlı adamdır artık Bacon.
Gençliğinden beri kafasında taşıdığı, bilimin gelişmesi konusundaki tasarılar üzerinde çalışmaya verir kendini.
''Eskilerin Bilgeliği''
( De Sapientia Veferum- 1609 ),
''Büyük Yenilenme'' ( Instauratio Magna-1620 ),
''Yeni Organum''
( Novum Organum-1620 )
gibi yapıtlarını yayınlar.
Artık kendini bütünüyle bilimsel çalışmalara ve bahçe bakımına verir Bacon.
Bir an bile boş durmayan, kendine önemli önemsiz bir uğraşı bulmadan edemeyen, tedirgin bir adamdır Bacon.
''Bahçeler Üstüne'' adlı denemesinde sıradan çiçek ve bitkilerle ilgilenir;
her birinin görünüşünü, rengini, rüzgar eserken ya da sabah çayı altında kokusunu ayrıntılarıyla yakalayan titiz gözlemler yapar.
Kuruyan çilek yapraklarının güzel bir koku saçtığı bile kaçmaz gözünden.
Bu doğa gözlemlerinin yanısıra, gerçeğin araştırılmasında giderek derinleşir.
Durmadan bilimsel deneyler yapar, doğadaki gelişmeleri hep yerinde saptamak, gözlemleriyle öğrenmek ister.
Bacon' ın 1597 yılında yayımladığı ilk on denemenin başlıca ortak konusu, yaşamada sağduyu ile insanın dünya işleri karşısındaki tutumudur.
Bu ilk denemeler özdeyişlerden yola çıkan, inceleyici bir gözlemle, özlü düşüncelerle açıklayan yazılardır: öğrenim, sağlık, görgü kuralları, ün, para harcamaları, dilekçe biçimler vs vs ...
Anlatım, kesin, aforizm türünden, özdeyişlerle kuruludur:
''tarih insani bilge kılar, şiir iç zenginliği, matematik titizlik, doğal bilimler derinlik, mantık ve belagat ise tartışma yeteneği kazandırır.''
Ancak, bu deyişlerde dile gelen, gerçekte hiç de öyle derin şeyler değil, apaçık ama çoğunluğun gözleminden kaçan şeylerdir.
Bu ilk on denemenin gördüğü ilgi karşısında 1607 ile 1612 yılları arasında yirmi dört deneme daha yazar.
Yeni kitabının hazırlığındayken bir dostuna yazdığı mektupta
'Denemeler adını verdiğim birtakım kısa notlar''
diye tanımlar yazılarını.
Deneme ( essaies ) başlığını daha önce kullanan, bu türün büyük ustası Montaigne
( 1533-1592 ) olmuş.
Ancak Bacon ile Montaigne'in denemeciliği arasında önemli bir ayrım vardır.
Bacon' ın denemelerindeki anlatımda, kişisel olmayan, özlü, nesnel bir ses göze çarpar.
Bacon' un çabası Montaigne gibi kendi benliğini anlatmak değil, değişik alanlarda yapmış olduğu gözlem ve deneylere dayanarak insanoğlunun yaşamına uygulanabilecek, ona yararlı olabilecek bir bilgelik ortaya koymaktır.
Bacon' ın yaptığı, gerçeğin bilimsel araştırılmasında ilkelerini koyduğu tümevarımcı yönteme uyarak, gelmiş geçmiş tek tek olaylara, durumlara, kişisel gözlemlere, dünyanın gidişi üstüne, insan yaşamı üstüne birtakım gerçekleri göstermektir.
1612'de Bacon, Denemeler'inin ikinci basımını yayınlar.
Bu arada ilk basımdaki on deneme de yeniden gözden geçirilmiştir; ikinci basıma eklenen denemeler, ölüm, çirkinlik, dinde birlik, ana babalarla çocuklar, evlilik ile bekarlık, övgü, tezcanlılık, bilge, kurnazlık, bencilin çıkarcılığı, gençlik yaşlılık, güzellik, dostluk, krallıklar ile devletlerin gerçek büyüklüğü, zenginlik, alışkanlık ile eğitim, talih, böbürlenme, yargıçlık, yükselme tutkusu konulu denemelerdir.
Bacon' ın denemelerindeki yöntemi, sorunları incelerken, olması gereken ile gerçekte olanı, her birinin iyi kötü yanlarını göstererek çizmek, son kararı her zaman okura bırakmaktir.
Rekabet içerisinde bulunan bir toplumda insanların nasıl başarıya ulaştıklarını gözönüne serer Bacon.
Herşeyi oldugu gibi yansıtmaya çalışır.
''Gerçek, insan yaşamında en büyük erdemdir'';
ama insan yaşamında gerçeğe her zaman biraz yalan da karıştırıldığını,
''bir işe yalan karıştırmanın, altın ya da gümüş paraların yapımında kullanılan, maddenin dayanıklılığını artırmakla birlikte değerini de düşüren alaşımlara benzetildiğini'' belirtmeden geçmez.
Öç almak
''vahşi bir adalet''
yoludur, ama en iyisi işi yasalara bırakmak, ya da kötülük edeni bağışlamaktır.
Karısı ya da çocukları bir insana büyük girişimlerinde ayakbağı olabilir, ama aile yaşamı onu derleyip toplayarak zararlı etkinliklerden alıkor.
Sevgi, sahnede göründüğü biçimiyle hoş, gerçek yaşamda ise bir sürü uğursuzluğun kaynağıdır Bacon için.
Bacon nesnel bakışıyla, insanoğlunu iyi ile kötünün bir karışımı olarak görür; onu olduğu gibi benimser.
Denemeleri de bütün felsefesi gibi, olayların gerçekçi, yan tutmaz gözlemine dayanır.
''Gerçeğin ayık bir kafayla bıkmadan usanmadan araştırılması'';
Bacon' ın felsefesinin merkezinde deney ve bilim vardır.
Bilimin insanları aydınlatma ve geliştirme işlevini öne çıkarmıştır.
Bacon'a göre doğanın özüne yönelmelidir. Doğa ancak deneyle kavranabilir.
Bacon, pragmatizmle sonuçlanacak olan deney temeline dayanan ingiliz felsefesinin tohumlarını atmıştır.
Doğa ile akıl arasında bir bağ kurulabileceği fikri, Bacon sayesinde insanlığa mal olmuştur.
Modern düşüncenin öncüsü Francis Bacon, 450 yaşında
Batı’da sanayi devrimi ile gelişen ve yakın zamanlarda antroposen
( yeni insan çağı )
diye adlandırılan dönemin felsefi arka planını oluşturan modern bilimsel düşünce, gerçekte insanın doğayı algılayış tarzında yaşanan bir dönemeçtir.
Bu dönemeçin başlıca öncüllerinden olan Bacon'ın felsefesinin merkezinde ise deney ve bilim vardır.
Bacon'a göre doğanın özüne yönelilmelidir.
Doğa ancak deneyle kavranabilir.
Bacon, pragmatizmle sonuçlanacak olan deney temeline dayanan ingiliz felsefesinin tohumlarını atmıştır.
Doğa ile akıl arasında bir bağ kurulabileceği fikri, Bacon sayesinde insanlığa mal olmuştur.
Batı’da sanayi devrimi ile gelişen ve yakın zamanlarda antroposen
( yeni insan çağı )
diye adlandırılan dönemin felsefi arka planını oluşturan modern bilimsel düşünce, gerçekte insanın doğayı algılayış tarzında yaşanan bir dönemeçtir.
Rönesans doğa felsefesinin doğacılık ve hümanizma gibi kaygılarla ortaya çıkması, aslında doğadan ve kendinden koparılan insanin özünde kendine ve doğaya yeniden dönüşüdür;
doğadan koparılmış olan zihniyet bağlarını yeniden kurma girişimidir.
Bu girişimin doğal sonucu ise 17. yyıldan itibaren Batı Avrupa'da gelişen ve tümüyle insanın doğayı algılamasına hakim olacak olan mekanik doğa görüşü olacaktı.
Bilimsel mekanizm artık dönemin vazgeçilmez temel dünya görüşü olur.
Mekanik görüşün getirdiği ölçütler aynı zamanda modern bilimin de temel öncüllerini oluşturmuştur.
Söz konusu mekanik görüş doğayı bir makina gibi işleyen katı bir cisimler yığını olarak görmüştür.
Doğada olup biten her şeyi mantıksal bir nedenselliğe dayandırarak açıklayan bu görüş,
sadece ''nasıl'' sorusunu değil bilhassa ''neden'' sorusunu önemli kılmakta, bilgi ile
doğaya hakimiyeti ve sürekli bir ''ilerleme'' anlayışı içinde somut olana yönelmeyi salık
vermektedir.
Bu geleneğin başlıca öncüllerinden olan Bacon'ın felsefesinin merkezinde deney ve bilim vardır.
Bilimin insanları aydınlatma ve geliştirme işlevini öne çıkarmıştır.
Bacon'a göre doğanın özüne yönelmelidir. Doğa ancak deneyle kavranabilir.
Bacon, pragmatizmle sonuçlanacak olan deney temeline dayanan ingiliz felsefesinin tohumlarını atmıştır.
Doğa ile akıl arasında bir bağ kurulabileceği fikri, Bacon sayesinde insanlığa mal olmuştur.
*****
Antroposen çağının felsefi temelini oluşturan modern düşüncenin önemli öncülerinden Francis Bacon, 450 yaşında ( 1561 – 1626 )
Francis Bacon 'nı yaşadığı dönem İngiliz toplumsal tarihinde, çelişkilerle, çatışma, apansız değişmeler ve yeniliklerle dolu bir çağdır.
Ülke yönetiminde, iç ve dış ticarette, denizaşırı sömürgecilik serüveninde, sanatta, gündelik hayatta büyük girişimlerin, büyük kazanç ve talanların, büyük kayıpların çağıdır bu.
İnsanların başdöndürücü bir hızla köşeyi döndüğü, sonra da umulmadık bir anda yerden yere çalındığı, yeni zengin orta tabakanın azılı bir yükselme yarışı içinde, düzen dolapla kendini için için yediği bir dönem;
bu aynı zamanda Rönesans' ın etkilerinin yavaş yavaş İngiltere'de kendini duyurduğu bir dönemdir de.
Ortaçağ dünya görüşünün temelindeki skolastik felsefe artık çatırdıyordu; toplumda, kilisenin katı yetkileri üzerine kurulu din egemenliği sarsılıyordu;
feodal düzenin bozulmasıyla, soy kütüğüne değil parasının ağırlığına güvenerek politikaya atılan yeni zengin orta tabaka insanlarının ülke yönetiminde söz sahibi olmaya başlaması İngiltere'de etkilerini bu dönemde göstermeye başladı.
Francis Bacon tam bu dönemde yaşadı.
Yaşadığı toplumda, bir yandan yoksulluk, ortaçağ dünya görüşünden artakalan boş ve batıl inançlar, saplantılar, bir yandan da zenginlik, gösteriş, saltanat, göz kamaştırıcı bir yaşam biçimi, olağanüstü bir incelik vardı.
Din alanında bir yandan en köklü değişiklikler gerçekleşirken, bir yandan da en softa akımlardan biri olan püritan-izm gelişiyordu.
Francis Bacon gerek düşüncesi, gerek yüklendiği görevleri, gerekse eserleri bakımından döneminin çok yönlülüğünü kendinde taşır.
Bir yandan ortaçağın skolastik düşüncesine, ve bilhassa baş silahı olan Aristo mantığıyla
mücadele verirken, diğer yandan Kopernik, Kepler ve Galile gibi bilginlere kuşkuyla
bakıyor, hatta, yanlışlığı kanıtlanmış, Ptolemeos' un yermerkezli evren görüşünü
benimsiyordu.
Çağdaşı William Harvey' in kan dolaşımıyla ilgili açıklamalarına inanmıyor, ama tümdengelimci Aristo mantığının karşısına, araştırıcı, gözlemci bir zihniyetle çıkarak, modern deneysel bilimlerin çekirdeği olan tümevarımcı yöntemin temellerini atıyordu.
Yaşamı, zenginlik ile yoksulluk, ün ile düşüş, akıl ile batıl inanç arasında akar.
Yetenekleri, ilgilerindeki evrensellik, düşüncesindeki esneklik, araştırıcılık, çağının pek az kişisinde vardır.
Geçmiş gelenekleri, yöntemleri tanır, çoğunu benimser, ama bununla kalmaz, o geleneklerle yöntemlerin hepsini, umulmadık yeni gözlemlerle, kökten değişikliklerle aşmasını da bilir.
Daha yirmi üç yaşındayken yazdığı
''Zamanın En Büyük Doğuşu ya da İnsan Egemenliğinin Evren Üzerinde Büyük Yenilenişi''
( The Greatest Birth of Time, or the Great Renewal of Empire of Man Over the Universe )
adlı eserinde yurttaşlarına
''Tanrının yüceltilmesi, insanın da rahata kavuşturulması amacıyla''
doğadan nasıl yararlanabileceklerini gösterecek yeni bir bilimsel teknik geliştiriyordu.
Bacon yeni deneyciliğin öncülüğünü yapıyordu.
Skolastiğe karşı çıkan Bacon, insanlığa gerekenin bilimsel bir pratiğe dayanan yeni bir tutum olduğunu düşünür.
Bacon, geleneksel bilimsel araştırma yönetimlerinden kopuşu ilk işaret edendir; ''deneysel denetim''
aracılığıyla doğayı egemenliğimiz altına alarak ona müdahale etmemiz gerektiğini düşünmektedir.
Fakat doğaya hakim olmak için, evvela onu iyi tanımak, hangi nedensel yasalarla işlediğini anlamak gerekir:
Bacon için bilmek hakim olmaktır. Halbuki bu bilgiye ulaşmanın önünde çok engel vardır.
İnsan zihni birçok boş düşünce, batıl inançla doludur: bunları
''zihin putları''
diye adlandırıyor Bacon.
İnsanoğlu doğru bilgilere ulaşmak istiyorsa, evvela bu putlardan kurtulması, bunu topluma ve toplumu oluşturan bireylere yararlı olmak için, pragmatik sebeplerle yapması gerekir.
Bacon, genelde yanlış varsayımlar, yanılsamalar, önyargılar, yanlış kanılar ve eğilimlerden oluştuğunu düşündüğü
''zihin putları'' nı dört gruba ayırıyor:
İnsanın doğasından kaynaklanan
''soy putları'':
Bunlar duyulara dayalı algıya sonsuz güven duyar, genellemelere meyillidir;
bu putlar doğayı olduğu gibi gözlemlememize engeldir.
Platon'un mağara benzetmesinden hareketle
''mağara putları''
kavramını geliştirir Bacon;
bunlar bireylere özgüdür.
Bireyler önyargılarla doludurlar.
Bilhassa eğitim, toplumsal ilişkiler bireylerde davranış kalıpları oluştururlar; böylece birey doğaya kendi penceresinden bakar ve doğanın bütününü görmekten aciz kalır.
Bacon, zihin putlarının en tehlikelisi olarak ''çarşı putları'' nı gösterir;
bunlar soyut ve karmaşık anlamlı sözlerin kullanılışından kaynaklanır.
Bu sözcükler, gerçek yaşamda hiçbir karşılıkları olmamasına rağmen kullanılmaya devam ederler.
Neticede, bir düşünceyi beyan etmek için yanlış sözcük veya kavramlar kulanılır.
Zihin putlarının sonuncusu ''tiyatro putları'' dır.
Geçmişin öğreti ve ideolojilerine bağlı kalmak; basmakalıp kuramları ezberlemek ve tekrarlamak; her türlü düşünsel otoriteye sorgusuz sualsiz boyun eğmekten oluşur bu putlar.
Daha yirmi üç yaşındayken yazdığı ''Zamanın En Büyük Doğuşu ya da İnsan Egemenliğinin Evren Üzerinde Büyük Yenilenişi''
( The Greatest Birth of Time, or the Great Renewal of Empire of Man Over the Universe )
adlı eserinde yurttaşlarına
'Tanrının yüceltilmesi, insanın da rahata kavuşturulması amacıyla''
doğadan nasıl yararlanabileceklerini gösterecek yeni bir bilimsel teknik geliştiriyordu.
I .James 1603'te tahta çıktığında, Bacon bu bilgi dostu kralın kendisinin bilim ve felsefe alanında tasarladığı yenilikleri destekleyeceği umudundadır.
Ama kral buna yanaşmaz. Bacon' un, yeni yöntemin ilkelerini belirten
''Bilimin Gelişmesi''
( The Advancement of Learning – 1605 ) adlı eseri de yetmez.
Fakat kral I. James nihayet Bacon'dan yararlanmaya karar verir, büyük görevler verir.
Ancak Bacon tutturduğu tantanalı yaşayış yüzünden borca düşmekten kurtulamaz.
Mahkemede davalarına baktığı kimselerden armağanlar almaya başlar.
O zamanın Londrasında olağan birşeydir bu.
Bacon rüşvet almakla suçlanır; en küçük bir çaba bile sarfetmez kendisini aklamak için. Tüm görevlerinden uzaklaştırılır.
Kısa bir süre hapis yattıktan sonra serbest bırakılır.
Saraya tekrar dönme firsatı eline geçse de dönmez.
Yükselme tutkusundan arınmış, bu tutku yüzünden bulaştığı küçüklükleri, düzenleri dolapları esefle anımsayan, durmuş oturmuş bir yaşlı adamdır artık Bacon.
Gençliğinden beri kafasında taşıdığı, bilimin gelişmesi konusundaki tasarılar üzerinde çalışmaya verir kendini.
''Eskilerin Bilgeliği''
( De Sapientia Veferum- 1609 ),
''Büyük Yenilenme'' ( Instauratio Magna-1620 ),
''Yeni Organum''
( Novum Organum-1620 )
gibi yapıtlarını yayınlar.
Artık kendini bütünüyle bilimsel çalışmalara ve bahçe bakımına verir Bacon.
Bir an bile boş durmayan, kendine önemli önemsiz bir uğraşı bulmadan edemeyen, tedirgin bir adamdır Bacon.
''Bahçeler Üstüne'' adlı denemesinde sıradan çiçek ve bitkilerle ilgilenir;
her birinin görünüşünü, rengini, rüzgar eserken ya da sabah çayı altında kokusunu ayrıntılarıyla yakalayan titiz gözlemler yapar.
Kuruyan çilek yapraklarının güzel bir koku saçtığı bile kaçmaz gözünden.
Bu doğa gözlemlerinin yanısıra, gerçeğin araştırılmasında giderek derinleşir.
Durmadan bilimsel deneyler yapar, doğadaki gelişmeleri hep yerinde saptamak, gözlemleriyle öğrenmek ister.
Bacon' ın 1597 yılında yayımladığı ilk on denemenin başlıca ortak konusu, yaşamada sağduyu ile insanın dünya işleri karşısındaki tutumudur.
Bu ilk denemeler özdeyişlerden yola çıkan, inceleyici bir gözlemle, özlü düşüncelerle açıklayan yazılardır: öğrenim, sağlık, görgü kuralları, ün, para harcamaları, dilekçe biçimler vs vs ...
Anlatım, kesin, aforizm türünden, özdeyişlerle kuruludur:
''tarih insani bilge kılar, şiir iç zenginliği, matematik titizlik, doğal bilimler derinlik, mantık ve belagat ise tartışma yeteneği kazandırır.''
Ancak, bu deyişlerde dile gelen, gerçekte hiç de öyle derin şeyler değil, apaçık ama çoğunluğun gözleminden kaçan şeylerdir.
Bu ilk on denemenin gördüğü ilgi karşısında 1607 ile 1612 yılları arasında yirmi dört deneme daha yazar.
Yeni kitabının hazırlığındayken bir dostuna yazdığı mektupta
'Denemeler adını verdiğim birtakım kısa notlar''
diye tanımlar yazılarını.
Deneme ( essaies ) başlığını daha önce kullanan, bu türün büyük ustası Montaigne
( 1533-1592 ) olmuş.
Ancak Bacon ile Montaigne'in denemeciliği arasında önemli bir ayrım vardır.
Bacon' ın denemelerindeki anlatımda, kişisel olmayan, özlü, nesnel bir ses göze çarpar.
Bacon' un çabası Montaigne gibi kendi benliğini anlatmak değil, değişik alanlarda yapmış olduğu gözlem ve deneylere dayanarak insanoğlunun yaşamına uygulanabilecek, ona yararlı olabilecek bir bilgelik ortaya koymaktır.
Bacon' ın yaptığı, gerçeğin bilimsel araştırılmasında ilkelerini koyduğu tümevarımcı yönteme uyarak, gelmiş geçmiş tek tek olaylara, durumlara, kişisel gözlemlere, dünyanın gidişi üstüne, insan yaşamı üstüne birtakım gerçekleri göstermektir.
1612'de Bacon, Denemeler'inin ikinci basımını yayınlar.
Bu arada ilk basımdaki on deneme de yeniden gözden geçirilmiştir; ikinci basıma eklenen denemeler, ölüm, çirkinlik, dinde birlik, ana babalarla çocuklar, evlilik ile bekarlık, övgü, tezcanlılık, bilge, kurnazlık, bencilin çıkarcılığı, gençlik yaşlılık, güzellik, dostluk, krallıklar ile devletlerin gerçek büyüklüğü, zenginlik, alışkanlık ile eğitim, talih, böbürlenme, yargıçlık, yükselme tutkusu konulu denemelerdir.
Bacon' ın denemelerindeki yöntemi, sorunları incelerken, olması gereken ile gerçekte olanı, her birinin iyi kötü yanlarını göstererek çizmek, son kararı her zaman okura bırakmaktir.
Rekabet içerisinde bulunan bir toplumda insanların nasıl başarıya ulaştıklarını gözönüne serer Bacon.
Herşeyi oldugu gibi yansıtmaya çalışır.
''Gerçek, insan yaşamında en büyük erdemdir'';
ama insan yaşamında gerçeğe her zaman biraz yalan da karıştırıldığını,
''bir işe yalan karıştırmanın, altın ya da gümüş paraların yapımında kullanılan, maddenin dayanıklılığını artırmakla birlikte değerini de düşüren alaşımlara benzetildiğini'' belirtmeden geçmez.
Öç almak
''vahşi bir adalet''
yoludur, ama en iyisi işi yasalara bırakmak, ya da kötülük edeni bağışlamaktır.
Karısı ya da çocukları bir insana büyük girişimlerinde ayakbağı olabilir, ama aile yaşamı onu derleyip toplayarak zararlı etkinliklerden alıkor.
Sevgi, sahnede göründüğü biçimiyle hoş, gerçek yaşamda ise bir sürü uğursuzluğun kaynağıdır Bacon için.
Bacon nesnel bakışıyla, insanoğlunu iyi ile kötünün bir karışımı olarak görür; onu olduğu gibi benimser.
Denemeleri de bütün felsefesi gibi, olayların gerçekçi, yan tutmaz gözlemine dayanır.
''Gerçeğin ayık bir kafayla bıkmadan usanmadan araştırılması'';
Bacon' ın felsefesinin merkezinde deney ve bilim vardır.
Bilimin insanları aydınlatma ve geliştirme işlevini öne çıkarmıştır.
Bacon'a göre doğanın özüne yönelmelidir. Doğa ancak deneyle kavranabilir.
Bacon, pragmatizmle sonuçlanacak olan deney temeline dayanan ingiliz felsefesinin tohumlarını atmıştır.
Doğa ile akıl arasında bir bağ kurulabileceği fikri, Bacon sayesinde insanlığa mal olmuştur.