Medya ve Politika: tehlikeli ilişkiler Le Monde 18 6 2011
Gelişmiş demokratik ülkelerde, Medya, fikir dolaşımını sağlar;
tartışma ve karar alma safhalarında önemli rol oynar.
Bazen bu işlevlerinde gösterdikleri zaaflar, aynı zamanda demokrasilerin de zaaflarıdır.
Eğer, çoğu zaman iletişim teknikleri enformasyonu tehdit ediyorsa, bunda yurttaşların da sorumluluğu vardır.
Eğer demokratik hükümet egemen halkı temsil ediyorsa, Medya da, halkın sesini bu iktidara duyurmaktan sorumludur.
Yeni enformasyon teknolojilerinin belirmesi ve yurttaşlara kazandırdığı yeni imkanlar, bu medya-politika ilişkisinde ne gibi bir yer almaktadır ?
Bu imkanlar demokrasiye ne katmaktadır ?
Bu soruların cevaplarını, filozof Cynthia Fleury, Le Monde (18-6-2011) gazetesi sayfalarında aradı...
Medya ve Politika: tehlikeli ilişkiler
İnsan hakları esaslı demokrasinin, birkaç ayrılma prensibine dayandığı oranda daha iyi geliştiğini biliyoruz:
siyasetin ve dinin, karşılıklı olarak kendi öznel ideolojik düzenlemelerinden muhafaza edilmesi;
kamusal ve özel yaşamın birbirlerine karışmaması;
ve nihayet, yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin, ve ilaveten, medya ve finansal kuvvetlerin dengeli bir biçimde birbirlerinden ayrılması.
İktidar, meseler üzerine düşünce şantiyeleri açmak, medya frekanslarının tahsisinin yenilenmesinin sistematik olmamasını, veya bu tahsislerin bazı ortak karar alma etiği şartına bağlı kılınmasını istemek, Medya da gazetecilere karar mercilerinde daha çok yer verilmesi doğrultusunda itici önlemlerde bulunmak yerine, konuyla olan ilgisinin, yaptığı ilk iş olarak, Medya' yı baştan aşağı kontrol eden imkanlarının güçlendirilmesinde odaklandığını görüyoruz.
Medya alanında, bugün yeni bir hedef belirmektedir;
yurttaşlar demokrasinin daha kesintisiz olmasını arzulamaktadırlar;
bunun için örneğin siyasi egemenliğin beş senede bir ( fransa 'da ) yenilenmesini istediler;
bu ise daha çok tartışma ve daha çok çoğulcu olmayı gerektiriyor.
Demokrasinin kesintisizliğinin güçlendirilmesi fikrini takip edersek, medyanın bu süreç içerisinde önemli bir rol oynayacağını söyleyebiliriz;
bunu ya çok arzulanan tartışma paradigmasını pekiştirerek, ya da tam tersine göstermelik bir kopyasını düzenleyerek yapacaklardır.
Herkesin medyayı bir nevi 'karşı-iktidar' ( contre-pouvoir ) olarak gördüğü zamanlar geçti artık.
Haklı olarak, düşünür Marcel Gauchet buna, mütemadiyen politika faaliyetlerini şartlandırdığı, alt ve üst yapılarını oluşturduğu için 'iktidar-ötesi'( méta-pouvoir ) diyor.
Bununla beraber, iktidar-ötesi medya, gözlemleyip, kontrol edip, eleştirip izah edeceğine, iktidarla içli dışlı bir şebeke olmaya devam ediyor.
Aynı zamanda bu medyadan bize ulaşan haberlerin ekonomik modelinin giderek metalaşma olgusuna bağlı olduğunu gözlemliyoruz.
Sosyal ağlar ve yeni medya, haber sektörünü demokratikleştirseler, amatör ve profesyonel haberciliği birbiriyle karıştırsalar, hatta, sektörü daha çoğul kılsalar da, hala doğruluğu denetlenemeyen dedikodulardan ileri gidememektedirler.
Bu yüzden gerçekten çoğulcu, bağımsız, bedava, aydın ve özgür bir haberciliğin geleceği pek parlak gözükmüyor.
En son, Huffington Post olayı, konu ile ilgili ilginç bir belirti oldu:
bir araya getirdiği meşhur kalemlerle isim yapan bir web sitesi bu;
iştirak eden kalemlere ödeme yapmasa da belirli bir profesyonel görünürlülük ve sosyal bir tanınma kazandıran bu site AOL tarafindan 225 milyon avroya satın alındı.
Arka planda, bu katma değere el koyanlar kimler ?
Eğer medyanın demokrasiler içerisinde temel bir rolü varsa, bu şüphesiz yurttaş ile kaliteli ve bedava enformasyon arasındaki bağları müdaafa ettiklerinden olduğu kadar, sosyal antlaşmanın, özü itibariyle söz' le antlaşmasıdır da.
Evet, demokrasi demagoji ve safsatanın vatanıdır.
Zaten bu nitelikleri başka siyasi rejimlerle de paylaşır.
Fakat başka rejimlerle paylaşmadığı iki angajman var:
biri, doğrulari söyleme riski, diğeri ise hiçbir zarar vermeye çalışmadan bu doğruları duyabilmesidir.
Bu sorunsallar, Michel Foucault' nun da dediği gibi demokratik kamu alanının canlılık ve sürekliliğinin vazgeçilmez ögeleridirler.
Medyanın, bu doğruları söyleme cesaretini koşulsuz biçimde üstlenmesi, bu antlaşmanın da özünü teşkil eder.
Cynthia Fleury, filozof
'La Fin du courage' (Fayard, 2010) ( Cesaretin sonu )
kitabının yazarıdır.
Le Monde ( 18-6-2011 )
"duvarları yıkarız" "O duvar O duvarınız Vııızz gelir Bize Vııızzzz." Nâzım Hîkmet Ran (NHR) "duyan da okur; duymak için kör olmak mı lâzım?" "kör olmada gör beni" "Robin hood bugün yaşasaydı medyadaki tekelleşmeyi bir numaralı düşman olarak görürdü" 15 05 2010 cannes film festivali Russel Crowe "aslında robin hood yok cesur yürek var Robin Hood does not actually have a brave heart" Mel Gibson 07 01 2011 cuma azsonra.blogspot.com
Medya ve Politika tehlikeli ilişkiler Le Monde 18 6 2011 Gelişmiş demokratik ülkelerde etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Medya ve Politika tehlikeli ilişkiler Le Monde 18 6 2011 Gelişmiş demokratik ülkelerde etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)