Azsonra Birazdan Şimdi Biz Türkiye'yiz. MarmaraYenikapı Ahsarla #etiket
kadınların maddi ve manevi bağımsızlığı modernliğin en önemli koşuludur 16 4 2011 cumartesi tarihli Le Monde fransız filozof Geneviève Fraisse etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kadınların maddi ve manevi bağımsızlığı modernliğin en önemli koşuludur 16 4 2011 cumartesi tarihli Le Monde fransız filozof Geneviève Fraisse etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Mayıs 2011 Cuma

kadınların maddi ve manevi bağımsızlığı modernliğin en önemli koşuludur 16 4 2011 cumartesi tarihli Le Monde fransız filozof Geneviève Fraisse

kadınların maddi ve manevi bağımsızlığı modernliğin en önemli koşuludur 16 4 2011 cumartesi tarihli Le Monde





kadınların maddi ve manevi bağımsızlığı modernliğin en önemli koşuludur 16 4 2011 cumartesi tarihli Le Monde


fransız filozof Geneviève Fraisse, Simone de Beauvoir'ın 25. ölüm yıldönümünde


Le Monde ( 16-4-2011 ) gazetesinde yayınlanan söyleşisinde, cinsiyetler arasındaki farklılıkları sorguluyor.

Tarihi süreci içerisinde, kadın nasıl kamu ve özel arasındaki kopukluğun tüm yükünü taşıyor ?

örf ve adetlerin bekçisi rolüne hapsediliyor ?

Bu bağlamda Simone de Beauvoir' ın eserlerinin önemini işaret ederken, kadın ve

 erkek arasında ev - aile ve politik bir eşitliği savunuyor;

ve bunun da modern demokrasinin geleceğini belirleyecek esas koşullardan biri olduğunun altını çiziyor.


Geneviève Fraisse ile bu söyleşiyi, Le Monde için Josyane Savigneau gerçekleştirdi.



Le Monde: Simone de Beauvoir 14 Nisan 1986' da öldü. Sizce, bugün 25 yaşındaki kadınlara hala hitab ediyor mu ?
Geneviève Fraisse: Evvela Simone de Beauvoir' ın XX. yüzyılın önemli bir yazar düşünürü olduğunu söylemeliyim. Fransa' da genellikle politik, medyatik, ve tarihi bir sima olarak görmeye alışıkızdır. Halbuki yazan ve düşünen bir kadındı. 25 yaşındaki bir kadın veya bir erkek, eserlerini açtığında bunu keşfedecektir. Fransa'da, Simone de Beauvoir 'ın yazarlığını küçümsemek adettir. Bu bence bir hatadır.

Le Monde: Doğumunun 100. yıldönümü dolayısıyla 2008'de ''Simone de Beauvoir 'ın İmtiyazı'' adlı eseri yayınladınız. Neden imtiyazdan bahsediyordunuz ?
Geneviève Fraisse: Imtiyaz paradoksal bir terimdir. Varoluşçu söylemde rastlansa da, eski kraliyet Rejimini hatırlatan bir terimdir aynı zamanda. Simone de Beauvoir 'ın kitaplarından birinin adı ''İmtiyazlar'' dır. Bu eserinde, bir XX. yüzyıl genç kızı olarak kendi imtiyaz hikayesini anlatır, nasıl okula gedebildiği, erkeklerle beraber yaşayabildiği ve bir kadın olarak bilgiye ulaşabilmesi ve erkeklerle paylaşabilmesinin ne denli önemli bir imtiyaz olduğunun üzerinde durur. Aynı zamanda, feminizmin sorduğu soruları aydınlatabilecek kavramları yaratabilmek de önemli gözüküyor benim için; ''hizmet'', ''evcil hiyerarşi ve demokrasi'', seçim yapma ve kabul etme arasında bulunan ''rıza'' veya kadınların özgürleşmesi nasıl düşünülebilir ? İmtiyaz çok anlamlı olduğu kadar sentetik bir terimdir de: imtiyaz sadece benim için midir, yoksa diğerine de verilen birşey midir ?

Le Monde: Simone de Beauvoir' ın düşünen bir kadın olarak aldığı riskleri dile getiriyorsunuz. Bu sizin için de söylenebilir mi ?
Geneviève Fraisse: Her düşüncenin bir risk olduğunu biliyorsunuz ! Ve bilhassa cinsiyetler üzerine çalışmanın Fransa'da meşruluğu yoktur. Haliyle Simone de Beauvoir için olduğu kadar, tüm sınırsız bir bilgiye yönelik çalışanlar risk almaktadırlar. Halbuki, kadınların eğitimi daima sınırlı olmuştur; matematik yerine dikiş ve düşünme yerine doğurganlik yeğlenmiştir ( rahim faaliyetinin beyin faaliyetine ters orantılı olduğu kabul edilir ! ) Kadınların maddi ve manevi bağımsızlığı modernliğin en önemli koşullarından biridir; diğer tüm haklar bundan kaynaklanmaktadır; yurttaşlık, ekonomik bağımsızlık, doğum kontrolü, kadınların habeas corpus' u, ve sonra da yaratılırken zevke de sebep olan bilgiye ulaşma; bütün bunlar çile çekerek elde edilebilirler.

Le Monde: Siz bir filozofsunuz. Simone de Beauvoir' ı bir filozof olarak görüyor musunuz ?
Geneviève Fraisse: Evet. ''İkinci Seks'' in giriş bölümünü tekrar tekrar okumak gerek. Bu tam bir metot söylemidir: yer etmiş bir kadın cogito' su üzerine düşünceler, onlar ve bizler, baski kökeninin gizemi, baskı analizinin statüsü, yargılayan ve yargılanan olmak, ( hem kadınlar hem erkekler için ) ...

Fakat ''İkinci Seks'' Descartes' ın ''Méditations'' unu izlememektedir. Ben Simone de Beauvoir' ın kendisini bir ''savaş muhabiri'' olarak betimlemesini çok beğeniyorum...

Le Monde: Simone de Beauvoir' ı okumak size ne kazandırdı ? Sizce önemli eserleri nelerdir ?
Geneviève Fraisse: önemli olan stilidir; genellikle güzel olmadığı söylenir, fakat nefes kesici bir kesafete sahiptir. Bunu, ''Gençlik Defterleri'' nin 2008 yılında yayınlanmasıyla anladım. Henüz 20 yaşında iken felsefe ve edebiyat alanında yayınlanan herşeyi okuduğunu, genellikle kendinden emin bir biçimde intiba ve fikirlerini kaleme aldığını görüyoruz. Hiç de tesadüfi olmayan bir örnek verecegim: annem 1949 yılında kendi elindeki ''İkinci Seks'' nüshasında ''saçma dölleme'  ( fécondité absurde ) teriminin altını çizmiş: a priori dölleme hem kadınları hem de erkekleri ilgilendiren bir mevhumdur: fakat ''verimlilik'' ve ''dölleme'' mevhumları birbirleriyle ilişkiye sokulduklarında söylem kadınsılaştırılmaktadır. Fakat en enteresan olan ''saçma'' : filozof Simone de Beauvoir, 'saçma' yı insanoğlunun, tanrının veya dünyanın sessizliğine karşı haykırışı olarak izah eder; veya saçma, bir tek cinsiyetin döllemesinin altını çizer; daha da ileri giderek, saçmanın, savaş sonrasının büyük uluslararası metinlerinde evrensel eşitliklerin beyan edildiği bir dönemde cinsiyetler arasındaki asimetrinin kendisi olduğu sonucuna varır. Çocuksuz bir kadının birşey temsil etmediği fikrini müdaafa edenlerin gereksiz çekişmelerinin uzağındayız... Bu felsefi saçmadan hareketle XXI. yüzyılın analık anlayışını sorgulamaya yönelmeliyiz.

Le Monde: Son eseriniz ''Tür' ün yanında, Cinsiyet ve Eşitlik Felsefesi'' nde ''İkinci Seks'' in feminizmin kökeninde bulunmadığının altını çiziyorsunuz...
Geneviève Fraisse: Ben feminizmi uzun tarih bağlamında ele alıyorum; XVII. yüzyılda cinsiyetler arasında eşitlik fikrinin doğması, sonra Fransız Devrimi ile hukuki ve siyasi sorgulanmalara maruz kalması.

Feminist düşünce, felsefi geleneğe bir soru sormaktan kendini alıkoyamaz: tartışmanın nesnesi nerede bulunmaktadır ? Cinsiyet mi, cins mi ? Bu konu, erkek filozof metinlerinde, sayfa dibi notlarında mı bulunur ?

Şunu belirtmek gerek ki , ''cinsiyet'' terimi ''cins'' kavramı içerisinde erimeyecektir. Zira esas olan, kadınlarla ilgili baskı veya özgürlük söylemlerinin tarih-dışılıklarına getireceğimiz cevaplardadır. Dünyanın cinelleştirilmesi, tarih üretmektedir; bunun kanıtını bulmak ise çok zordur. Haliyle çağdaş feminizmin kökenleri ile ilgili bir soru çok kötü bir sorudur. Bununla beraber, akademik çevrelerde feminist akımdan bahsetmek alışkanlığını sorgulayabiliriz. Ben şahsen bu akıma bağlı hissediyorum kendimi. Akım veya dalga imgesi, dalga çarpması ve çatlamasını içermesi açısından önem arz etmektedir; hücum ve ferahlama; fakat, bence, dalgaları numaralamak imkansız ve de sorunlu birşey. İlk dalga ''feminizm'' teriminin 20. yüzyılın ilk yarısında belirmesine tekabül eder.

Buna karşın, 1848 devriminin Saint Simon' cu kadınlarına ne diyecegiz ? Michel Foucault' nun dediği gibi, köken yoktur, birşeyin geldiği yer vardır. Ben nereden gelindiğiyle ilgileniyorum; yaşam ağacının yaratılması, baskı ve özgürlük bulmacasının parçalarının bulunması...

Le Monde: Neden bir erkek kendi cinsiyeti üzerine yazmaktan muaf tutulabilmektedir ?
Geneviève Fraisse: Simone de Beauvoir erkekleri bundan muaf etmiyor, sadece bu konu üzerine yazmak akıllarından geçmiyor diyor; buna yankı olarak aydınca bir tavırla , Sartre' ın bir formülünü kullanırsak, bizi ilgilendiren bir soruna ''karışmak'' veya ''karışmamak'' sorunuyla karşı karşıya geliriz. Simone de Beauvoir, kadınlar ve yaşlılık gibi kendini ilgilendiren sorunlara karışmaktadır.

Michel Foucault, belirli ve yerleşmiş bir bilgiden hareketle, özgül konuların entellektüeli olmayı teklif ediyordu; ben buna tamamen katılıyorum. Haliyle herkes kendi cinsiyeti veya kısaca cinsiyet üzerine yazabilir diyebiliriz.

Le Monde: ''ne Germaine de Staël, ne Virginia Woolf' un diğer aydın kadınlarla paylaşma dayanışma bilinçleri olmamıştır'' derken ne demek istiyorsunuz ?
Geneviève Fraisse: Bu iki yazara sürekli başvurur ve enerji alırım. Bununla beraber Simone  de Beauvoir' ın yeri bambaşkadır: O' nu, imtiyazlarının fethinden emin ''bir kadın'' ile bu imtiyazlara hakkı olan ''tüm kadınlar'' arasında ilişki sağlayan bilinç ayıklığı alanında buluyorum. Bundan itibaren tüm zorluklar başlar; ''cinselleşmiş bir toplumun demokratik çelişkileri'', kadın özgürlüğünün ''zamansız'' bir şekilde belirmesi, ''geleceğin öznesi olarak kadının, varolan bir nesneyle beraber yaşaması...'benim amacım, hayatta veya sanatta, cinsiyetler arasında eşitliğin sebep olduğu'' temsil sistemleri '' nin düzenini bozmaktır.

Le Monde: Feminizmin ve hatta tüm Batı ülkelerinde kadınların durumunun gerilediği bir dönem içerisinde olduğumuzu düşünüyor musunuz?
Geneviève Fraisse: Evet.










Azsonra Birazdan Şimdi Biz Türkiye'yiz.