SOLAÇIK 13.05.2011 Melih Altınok Tamam MHP baraj altında, normale dönebilir miyiz
Çok açık söylüyorum, yeni bir anayasa yapabilmemiz için MHP’nin bu dönem parlamentoya girememesini arzulayanlardanım.
Geçenlerde Mustafa Akyol’un TGRT Haber’deki programında bu minval üzere görüşlerimi ifade ettiğimden beri MHP çevresinden yoğun tepki alıyorum.
Katılımcı demokrasiyi ve çoğulculuğu “herkesler olsun” yalınlığında algılayan “temsili” arkadaşların bu konudaki eleştirileri ise yine siyaseten doğruculuk noktasında.
Yeni anayasanın meşruiyetinin, metnin temel insani ve evrensel değerlere uyumluluğuna karşı olan kesimlerin dahi sürece katılmasına bağlı olduğunu söylüyorlar.
İlk olarak alt düzey bir demokrasi de bile fazlasıyla makul sayılabilecek Kürt açılımını “ihanet projesi” diye yaftalayıp seçimlerdeki söylemini bunun üzerine kuran milliyetçi bir partinin, yeni ve sivil bir anayasa yapmaya soyunmuş Türkiye demokrasisine katkı sağlayabileceğini düşünmüyorum.
E, parti yönetiminin 12 Eylül referandumunda ulusalcı kesimlere yoldaş oldukları da henüz hafızalarımızdan silinmedi.
İkincisi, anayasa yapılış sürecinin, bir metnin kapalı kapılar ardında yazılıp Genel Kurul’da onaylandıktan sonra ahalinin önüne sunulmasından ibaret olduğunu düşünenlerden değilim.
Halkın ağzından konuşacak sivil bir anayasa, sivil toplum örgütlerinin görüş-önerilerini ortaya koydukları ve icracı siyaset kurumu üzerinde baskı oluşturdukları bir süreç sonucunda meydana getirilir.
Dolaysıyla mitinglerinde idam ipi sallandıran bir partinin faşizan görüşlerinin parlamento vasıtasıyla anayasanın içeriğine sirayet etmesini siyaseten doğruculuk adına arzuluyor görünemem.
Bereket bu memlekette en kritik anlarda zamanın ruhuna uygun sağduyu hep galip geliyor. Sahadaki gözlemlerimde, Türkiye demokrasisine zaman kazandıracak bu temennimin gerçekleşeceğine dair emareleri sevinerek izliyorum.
Çeşitli illerde sokağın nabzını ölçmek üzere görüştüğüm pek çok seçmen, MHP’nin bu dönem Meclis’e giremeyeceğine dair umudumu güçlendiriyor.
Bu satırları yazdığım, daha düne kadar MHP’nin ideolojisinin güçlü olduğu Antep’te bile seçmenler, partinin kentte bir vekil çıkartmasının zor olduğunu söylüyorlar.
MHP seçmeninin mütedeyyin fikirleri olan büyük bir bölümü AKP’ye kayıyor. Daha seküler eğilimleri olan MHP seçmeni ise, temel CHP- AKP kutuplaşmasında adı anılan bir aktör olma refleksiyle CHP’ye yönelmiş durumda.
MHP’deki erimenin gündelik siyasi tartışmaların dışında çok daha önemli bir nedeni de var ki, bu nokta, yeni bin yılın kodlarını okumaya başlayan tüm siyasi aktörleri birebir ilgilendirmesi açısından üzerinde durulmayı hak ediyor.
O da MHP gibi partilerin artık “gereksiz” olduğu gerçeği.
Çok açık söylüyorum, yeni bir anayasa yapabilmemiz için MHP’nin bu dönem parlamentoya girememesini arzulayanlardanım.
Geçenlerde Mustafa Akyol’un TGRT Haber’deki programında bu minval üzere görüşlerimi ifade ettiğimden beri MHP çevresinden yoğun tepki alıyorum.
Katılımcı demokrasiyi ve çoğulculuğu “herkesler olsun” yalınlığında algılayan “temsili” arkadaşların bu konudaki eleştirileri ise yine siyaseten doğruculuk noktasında.
Yeni anayasanın meşruiyetinin, metnin temel insani ve evrensel değerlere uyumluluğuna karşı olan kesimlerin dahi sürece katılmasına bağlı olduğunu söylüyorlar.
İlk olarak alt düzey bir demokrasi de bile fazlasıyla makul sayılabilecek Kürt açılımını “ihanet projesi” diye yaftalayıp seçimlerdeki söylemini bunun üzerine kuran milliyetçi bir partinin, yeni ve sivil bir anayasa yapmaya soyunmuş Türkiye demokrasisine katkı sağlayabileceğini düşünmüyorum.
E, parti yönetiminin 12 Eylül referandumunda ulusalcı kesimlere yoldaş oldukları da henüz hafızalarımızdan silinmedi.
İkincisi, anayasa yapılış sürecinin, bir metnin kapalı kapılar ardında yazılıp Genel Kurul’da onaylandıktan sonra ahalinin önüne sunulmasından ibaret olduğunu düşünenlerden değilim.
Halkın ağzından konuşacak sivil bir anayasa, sivil toplum örgütlerinin görüş-önerilerini ortaya koydukları ve icracı siyaset kurumu üzerinde baskı oluşturdukları bir süreç sonucunda meydana getirilir.
Dolaysıyla mitinglerinde idam ipi sallandıran bir partinin faşizan görüşlerinin parlamento vasıtasıyla anayasanın içeriğine sirayet etmesini siyaseten doğruculuk adına arzuluyor görünemem.
Bereket bu memlekette en kritik anlarda zamanın ruhuna uygun sağduyu hep galip geliyor. Sahadaki gözlemlerimde, Türkiye demokrasisine zaman kazandıracak bu temennimin gerçekleşeceğine dair emareleri sevinerek izliyorum.
Çeşitli illerde sokağın nabzını ölçmek üzere görüştüğüm pek çok seçmen, MHP’nin bu dönem Meclis’e giremeyeceğine dair umudumu güçlendiriyor.
Bu satırları yazdığım, daha düne kadar MHP’nin ideolojisinin güçlü olduğu Antep’te bile seçmenler, partinin kentte bir vekil çıkartmasının zor olduğunu söylüyorlar.
MHP seçmeninin mütedeyyin fikirleri olan büyük bir bölümü AKP’ye kayıyor. Daha seküler eğilimleri olan MHP seçmeni ise, temel CHP- AKP kutuplaşmasında adı anılan bir aktör olma refleksiyle CHP’ye yönelmiş durumda.
MHP’deki erimenin gündelik siyasi tartışmaların dışında çok daha önemli bir nedeni de var ki, bu nokta, yeni bin yılın kodlarını okumaya başlayan tüm siyasi aktörleri birebir ilgilendirmesi açısından üzerinde durulmayı hak ediyor.
O da MHP gibi partilerin artık “gereksiz” olduğu gerçeği.
- Tamam MHP baraj altında, normale dönebilir miyiz - 13.05.2011
- Bölgede tehlikeli dans - 10.05.2011
- Şeriatın ayak sesi değil düpedüz sansür - 06.05.2011
- Hangi sol, tabii ki başka bir sol - 03.05.2011
- Bölgeye de bir çılgın proje - 29.04.2011
- Muhalifliğim müesses nizama armağan olsun - 26.04.2011
- Sahne aynı, üstelik roller de - 22.04.2011
- Alnında yıldızlı bere elinde ‘Hürriyet’iyle - 19.04.2011
- Züğürt ağa tesellisi - 15.04.2011
- Yalan söylüyorlar - 12.04.2011
- Bu kadar politiklik düşman başına - 08.04.2011
- Başbakan Press’i izlemeli - 05.04.2011
- Özlü bir teşekkür bekliyoruz - 01.04.2011
- Demokratik çözüm itaatsizliğin sivil, şiddetsiz ve yaratıcı olanını sever - 29.03.2011
- Kodumu oturtan sivil itaatsizlik - 25.03.2011