Başbakan
Davutoğlu, seçim barajıyla ilgili, "Anayasa Mahkemesinin, AİHM'in
kararına uygun şekilde neticelendirmesini bekliyoruz" dedi.
Polonya ziyaretinden önce Esenboğa Havalimanında açıklamalarda bulunan Davutoğlu, gazetecilerin sorularını da yanıtladı.
Bir basın mensubunun Anayasa Mahkemesinin seçim barajıyla ilgili
incelemesini sorması üzerine Davutoğlu, AK Parti'nin barajdan veya
herhangi bir engelden korkarak siyaset yapan bir parti olmadığını
söyledi.
AK Parti'nin kurulduğu tarihte de seçim barajının
olduğunu, bu barajla seçime girdiğini ve birinci parti çıktığını
anımsatan Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Hiçbir şeyden korkmadık.
Barajlar önümüze dikildi, aleyhimize parti kapatma davası açıldı, her
türlü engeller çıkartıldı ama hiçbir zaman AK Parti, herhangi bir
mazeretin arkasına sığınma ihtiyacı hissetmedi. Çözümü veya bir şekilde
başarıyı ne hukuki süreçlerde ne de kapalı kapılar ardında aradık. Biz
hep meydanlarda halkımızla siyaset yaptık, başarının da oradan
geleceğine inandık."
Bizim hesabımız milletle
Davutoğlu, hafta içinde devlet yönetimiyle ilgili yürüttükleri yoğun
çalışmalar ve yurtdışı temaslarının yanından hafta sonları da
Türkiye'nin dört bir tarafında halkla siyaset yaptıklarını ifade ederek,
şunları kaydetti:
"Oturup Ankara'da 'acaba baraj ne olacak'
diye bir hesap içerisinde değiliz. Dün sabah Van'daydım, öğleden sonra
Eskişehir'deydim. Geçen hafta cumartesi Erzurum ve Kars'taydım, pazar
ise Balıkesir ve Kırklareli'deydim. Bu hafta sonu ise Adana, Nevşehir,
Adıyaman ve Elazığ'da kongreler yapacağız. Diğer partiler bazı
beklentiler içerinde Ankara'da hesaplar yapıyor olabilirler. Bizim
hesabımız milletle. Ne hukuki süreçlerden medet umarız ne de kapalı
kapılar ardından koalisyon çalışmaları içine gireriz."
Anayasa
Mahkemesi Başkanlığının açıklamasının önemli olduğunu ve o açıklamada bu
işin teknik bir süreç olduğunun vurgulandığını belirten Davutoğlu,
"Tabii bu teknik süreçlerin zamanlaması da önemlidir. Biz geçen sene
Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığında açık davette bulunduk. Sıfır
barajlı dar bölgeye geçelim, yüzde 3-5 barajlı daraltılmış bölgeye.
Hiçbir tepki vermeyenler şimdi seçim yaklaşınca AK Parti'yi engelleme
imkanı olmadığı da görülünce baraj tartışmalarından medet umuyorlar.
Mededi baraj tartışmalarından ummasınlar, gitsinler milletten medet
umsunlar. Bizim muhalefet partilerine tavsiyemiz bu. Ankara'da baraj
hesabı yaparak, Türkiye'de seçim kazanılmaz, emanet devir alınmaz" dedi.
Davutoğlu, Anayasa Mahkemesinin seçim barajı meselesini 1995 tarihli kararına ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
2008'de verdiği karara uygun bir şekilde neticelendirmesini
beklediklerini ifade ederek, şöyle devam etti:
"Çünkü hukuk bunu
gerektirir. Temsil ve istikrarın bir dengeye oturması lazım. Temsil ve
istikrarı gözeten bir sonuç ortaya çıkarsa hepimiz bu sonucu saygıyla
karşılarız ama temsili öne çıkartıyorum görüntüsü adı altında istikrara
zarar verecek bir sonuç ortaya çıkarsa herhalde son 12 yıldaki
istikrarın faydalarını gören, kalkınmayı gören halkımız da buradaki
özeklikle istikrarı zora sokacak kararı kabul etmeyecektir. Bizim geçen
sene yaptığımız teklifler masadadır. Barajın arkasına sığınmıyoruz.
Hepsi masadadır. Bu teklifler masadayken, cevaplandırmayanların şimdi
söyleyecek sözleri yok. Seçime 5-6 ay kalmışken bir şekilde bu
tartışmaları başlatmanın bir faydası da yok. Görelim hukuki süreç nasıl
işler, Anayasa Mahkemesi nasıl değerlendirir. Önemli olan teknik ve
hukuki süreçler dışına çıkarak Türkiye'de sanki olağanüstü bir durum
varmış ve normal siyasal süreç işlemiyormuş gibi bir görüntüye
gidilmesine izin vermeyiz."
Milli Eğitim Şurası sonrasında yaşanan Osmanlıca dersiyle ilgili
tartışmalara ilişkin bir soru üzerine Davutoğlu, şuranın, milli eğitimle
ilgili her kesimin, her sivil toplum kuruluşunun, sendikaların,
tecrübeli öğretim üyelerinin katıldığı, geniş katılımlı bir platform
olduğunu söyledi.
Şurada her şeyin tartışılacağını, her konunun
gündeme gelebileceğini belirten Davutoğlu, "Öyle bir hava estirildi
ki sanki sadece din dersleri ve Osmanlıca tartışılmış gibi. Her konu
tartışıldı. Konuyu böyle bir-iki hassas unsura atfen, sadece bunlar
tartışılmış gibi bir intiba vermek, şuraya katılan çok saygın bilim
adamlarına, görüş beyan ederlere haksızlıktır" dedi.
Milli
Eğitimi Şurası kararlarının, Milli Eğitim Bakanlığına tavsiye olarak
sunulacağını, Milli Eğitim Bakanlığının da Bakanlar Kuruluna
getireceğini ve orada değerlendirileceğini ifade eden Davutoğlu, şunları
kaydetti:
"Şimdi daha o aşamalar geçmeden, tabiri caizse bir
bardak suda fırtına koparılmaya çalışılıyor. Herkes görüşlerin beyan
eder. Osmanlıca denince arkadaşlar yabancı bir dilden bahsedildiğini
zannediyorlar. Osmanlıca, bugün kullandığımız Türkçe'nin bir başka
alfabeyle yazımıdır. Osmanlıca diye bahsedilen dil, özellikle CHP Grup
Başkanvekilinin bir ifadesi var, 'mezar taşlarını mı okuyacaklar' diye.
Evet, mezar taşlarını okuyamayan bir nesil, tarihini bilemez. Maalesef
sizin tek parti döneminizde bu mezar taşlarından başka bir şey
bırakılmadı, tarih tahribatı yaptınız."
Oryantalist kalıplarla düşünmek aydın olmaya yakışmaz.
Bu çağlarda, Seyit Mahmut Hayrani, Hz. Mevlana, Yunus Emre, Baba Mansur'un yaşadığını belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Öyle oryantalist kalıplarla düşünmek aydın olmaya da yakışmaz hele
siyaset yapıyorsanız, siyasi söyleme de yansımaz. Ortaçağ karanlığı
dediğinizde, Konya'daki Mevlana aşıklarına da karanlık demiş
oluyorsunuz, Hacı Bektaş-ı Veli'ye karanlık demiş oluyorsunuz. Bunlar
19. yüzyıl ilerlemeci tarih doktrini içinde batıda üretilen tabirlerdir.
Bırakın artık, biraz çağdaş olun. 19. yüzyıl Fransası'nın karanlık
çukurları içinde kalmayın. Biz, 12. yüzyıl Anadolu erenlerini de
aydınlık bir yüzyıl olarak görürüz. Hele hele Hatemül Enbiya Hz.
Peygamber'in dönemini asrı saadet olarak görürüz. Kim ne derse desin.
Eğer konuşacaksak belli bir seviyede, düzeyde konuşmamız lazım. Her bir
vatandaşımızın hukukuna saygı gösteririz, her bir mezhebin, dinin, din
kültürü derslerinde en iyi şekilde okutulmasını isteriz ve bu konuda da
dinlerin okutulmamasına dayalı bir yaklaşımın kimseye faydası yok.
Aksine, daha iyi okutulup hepsine muhabbetle, sevgiyle, sevgi diliyle yaklaşmak lazım."
Çözüm
süreci konusunda, Atina dönüşü yaptıkları görüşmelerle durumu
değerlendirdiklerini kaydeden Davutoğlu, baştan itibaren hedeflerin açık
ve net olduğunu vurgulayarak, "Zihnimiz ve uygulayacağımız eylem planı
son derece berraktır, aynı berraklığı bütün ilgili taraflardan görmek en
tabii hakkımız ve talebimizdir" diye konuştu.
6-7 Ekim
olaylarında sergilenen tutumun, çözüm sürecinde sıkıntılar doğurduğunu
belirten Davutoğlu, "Çözüm süreci, toplumun her kesimiyle temas halinde,
istişareyle yürüttüğümüz bir süreçtir. Bu bağlamda, son durumu gözden
geçirip, önümüzdeki günlerde nihai sonuca gidecek şekilde çözüm
sürecinin işletilmesidir önemli olan" dedi.
Davutoğlu, şunları söyledi:
"Bir daha bu topraklarda, hiçbir şekilde şiddet ve silah temelli hak
arayışının olmayacağı, demokratikleşmenin tam olarak sağlandığı ve hak
arayışı iddiasının arkasına saklanarak kamu düzenini tahrip
etmek, ülkenin bütünlüğüne zarar vermek gibi gizli amaçlarla hiçbir
faaliyete izin verilmeyeceğini de bir kez daha buradan ifade etmek
isterim.
Halkımız çözüm sürecini benimsemiştir, bu artık
halkımızın malıdır, halkımızın sahiplendiği bir süreçtir. Bazı
provokatif çalışmalar olsa bile kesinlikle bu tren bu raydan
çıkarılmayacak ama trenin de menzile ulaşması için herkesin üzerine
düşeni hiçbir tereddüte mahal bırakmadan yerine getirmesi gerekir."
AB ilişkileri
Başbakan Davutoğlu, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek
Temsilcisi Federica Mogherini, Komşuluk Politikası ve Genişleme
Müzakerelerinden Sorumlu AB Komiseri Johannes Hahn ile İnsani Yardım ve
Kriz Yönetiminden Sorumlu AB Komiseri Hristos Stilianidis ile yaptığı
görüşme ve AB-Türkiye ilişkileri konusundaki soruyu yanıtladı.
Bugün yapılan görüşmelerde, üç ana başlık üzerinde özellikle
durduklarını dile getiren Davutoğlu, "Türkiye ile Avrupa Birliği
müzakerelerinin hızlandırılması ve bu müzakeredeki engellerin ortadan
kaldırılması başta 17 fasıl olmak üzere tekrar müzakere açılmasının
sağlanması; ikincisi Türkiye'nin vize liberizasyonu ve özellikle Gümrük
Birliği bağlamında haklı taleplerinin göz önüne alınması yani siyasi
müzakere süreci dışındaki alanlarda işbirliği. Üçüncüsü de komşu
bölgelerde başta Ortadoğu ve Ukrayna olmak üzere takip edilecek ortak
stratejiler. Çok verimli görüşmeler yaptık, Sayın Dışişleri Bakanımız ve
Avrupa Birliği Bakanımız görüşmelere devam edecekler. Bu bağlamda
yeniden değerlendirmelerde bulunacağız" diye konuştu.
AB'deki
yeni yönetim ile Türkiye'de 62. hükümetin yoğun istişaresi anlamında
görüşmelerin önem taşıdığını vurgulayan Ahmet Davutoğlu, iki taraf
olarak da bu mekanizmanın devamlılığını istediklerini söyledi.
Davutoğlu, "Komiserlerin tek tek değil kolektif olarak bu tür ziyaretler
yaparak sürece ivme katmalarını" beklediklerini dile getirerek,
"İçişleri Bakanımız, Adalet Bakanımız, Başbakan Yardımcılarımızın
ziyaretleri tamamlanınca da ocak ayında da bizzat ben Brüksel'de
temaslarda bulunmak suretiyle AB'nin yeni yönetimiyle ilk istişareleri
yapacağız" dedi.
AB-Türkiye ilişkilerine yeni bir ivme katmaya
kararlı olduklarını ifade eden Davutoğlu, "Bugün bu ziyaret etrafında da
görüşmeler gerçekleştirdik. Yeni görev üstlenen komiserlerinin ilk
ziyaretlerinden birini Türkiye'ye yapması olumlu bir adımdır. Ümit
ederiz ki bu ziyaretlerle birlikte süreç bir ivme kazanır" dedi.
Polonya ziyareti
Başbakan Davutoğlu, Polonya'ya, iki ülkenin diplomatik ilişkilerinin
600. yıl dönümü faaliyetleri çerçevesinde ziyaret gerçekleştireceğini
belirtti. Türkiye ile Polonya arasındaki ilişkilerin birçok açıdan
önemli olduğunu dile getiren Davutoğlu, siyasi ilişkilerde hiçbir sorun
bulunmadığını, ekonomik ve kültürel ilişkiler açısından da büyük
potansiyel bulunduğunu söyledi.
Polonya'nın, AB konusunda
Türkiye'yi destekleyen ülkelerden biri olduğunu anımsatan Davutoğlu,
"Gerek Avrupa'daki ekonomik kriz sonrası yaşanan gelişmeler ve tabii ki
G-0 dönem başkanlığımız bağlamında da yapacağımız istişarelerle,
Avrupa'daki ekonomik krize Türkiye ve Polonya'nın nasıl bir yaklaşım
sergileyeceğini istişare edeceğiz. Türkiye-AB ilişkilerinde Polonya'nın
her zaman gösterdiği desteği daha da artırması talebinde bulunacağız"
diye konuştu.
Doğu Avrupa ve Karadeniz bağlamında
Karadeniz-Baltık Hattı üzerinde Ukrayna krizini kapsamlı şekilde ele
alma imkanına sahip olacaklarını belirten Davutoğlu, Ortadoğu'daki
gelişmeler ve diğer uluslararası sorunları da istişare edeceklerini,
yarın Türkiye'ye döneceğini kaydetti.