Meşru mantıklı talepleri yerine getiriyoruz
30 Nisan 2013 ERBİL
AK Parti Genel Başkan
Yardımcısı Hüseyin Çelik, "Kürt vatandaşlarımızın makul, meşru, mantıklı
taleplerini yerine getirdik, bundan sonra da getireceğiz" dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı
Hüseyin Çelik, Diyalog Ortadoğu Uluslararası Sivil Toplum Örgütü'nce
Erbil'de düzenlenen toplantıda, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
PKK'nın
terör örgütü olduğunu ve ona sempati duyan siyasi partinin bulunduğunu
kaydeden Çelik, "Onlar bir kısım Kürtleri temsil ediyorlar ama
Türkiye'deki bütün Kürtleri temsil etme vasfına sahip değiller, hakları
da yok. Dolayısıyla şu anda bizim istihbarat teşkilatımızın PKK ile
yaptığı görüşmeler, bir ırk ile yapılan, bir etnik unsurun
temsilcileriyle yapılan görüşme olarak nitelendirilemez. Ben Kürdüm,
PKK benim temsilcim değil, sempati de duymuyorum. PKK benim gibi düşünen
insanların adına da konuşamaz" diye konuştu.
Geçmişte Türkiye'de
bazı yanlış uygulamalar yapıldığını, bazı insanların
ötekileştirildiğini ifade eden Çelik, "Biz, gayrimüslimler, aleviler
adına demokratik açılımlar yapıyoruz, onlar adına eline silah alıp dağa
çıkan birileri olduğu için yapmıyoruz. İnsanlık, demokrasi, İslamlık
bunu gerektirdiği için yapıyoruz" ifadesini kullandı.
"Kürt nüfusunun önemli bir bölümü AK Parti'ye oy veriyor"
Türkiye'deki Kürtlerin haklarıyla PKK'yı eşdeğer görmenin yanlış olacağını sözlerine ekleyen Çelik, şunları söyledi:
"Geçmişte
bizim devletimiz Kürtlerin varlığını inkar etti. Kürtlerin dilini inkar
etti. AK Parti iktidarı olarak ret, inkar ve asimilasyon politikalarını
ayağımızın altına aldık. Onun için Türkiye'de bundan dolayıdır ki Kürt
nüfusunun önemli bir bölümü AK Parti'ye oy veriyor, 70'den fazla Kürt
milletvekili var. Kürt vatandaşlarımızın makul, meşru, mantıklı
taleplerini yerine getirdik, bundan sonra da getireceğiz."
"Sayın Barzani'nin yapıcı bir rol üstleneceğine inanıyoruz"
Konuşmalarında
"Irak Kürdistan'ı" dediğini hatırlatan Çelik, "Benim böyle bir derdim
yok. Osmanlı döneminde haritada bile Kürdistan'dı. Bu tabuları aşalım,
gerek yok. Türkiye'de geçmişte vardı ancak şimdi böyle bir tabu yok"
şeklinde konuştu.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesut Barzani'yi ziyaret ettiklerini anlatan Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Heyetimizle
birlikte sayın Mesut Barzani'yi ziyaret ettim. Kendisi Irak
Kürdistan'ının lideridir, buranın başkanıdır. PKK'lıların en çok
barındığı Kandil de buranın bir parçasıdır. Ben bunun Irak
Kürdistan'ının arzuladığı bir tercih olduğu kanaatinde değilim. Çünkü
geçmişte buraya çok zararları oldu. Türkiye'den çıkıp gelecekler de
buraya gelecek. Dolayısıyla bu süreçte sayın Barzani'nin yapıcı bir rol
üstleneceğine inanıyoruz. Türkiye ile Irak Kürdistan'ı arasında çok
sıcak bir diyalog, ticaret, eğitim ve kültür aracılığıyla kurulan gönül
köprüleri var. Bunun gereği neyse yapılması gerekiyor. Kardeşlik, lafta
kalmamalı. Gerçekten derin, tarihi, kültürel bağlarla birbirimize
bağlıysak, bunun gereğinin yapılması lazım. Sayın Mesut Barzani ve
Neçirvan Barzani'nin Türkiye ile çok yakın bir diyalog içerisinde
bulunarak, bu süreçte bu ateşin sönmesi için onların da üzerlerine düşen
görev neyse onu yapacaklarına inanıyorum. Bu samimi kanaatimdir."
-"Kürtleri tatmin, Türkleri de ikna etmemiz lazım"
Abdullah
Öcalan'ın Türkiye'de 45 bine yakın insanın hayatını kaybetmesine sebep
olan bir örgütün başı olduğunu ifade eden Çelik, "Bizim Kürtleri tatmin,
Türkleri de ikna etmemiz lazım. Çünkü daha güçlü ve kalabalık olanları
ikna etmediğiniz zaman, daha az olanlar lehine, daha zayıf olanlar
lehine düzenleme yapamazsınız. Abdullah Öcalan bile yapılan görüşmelerde
kendisi için öyle özgürlük talep etmiş değil, ama PKK'lılar ve
BDP'liler, Abdullah Öcalan'ın bunu duyacaklarını bildiği için yani onun
adına, ona ne kadar bağlı olduklarını göstermek için bunu sık sık dile
getiriyorlar. Bu da Türkiye'nin batısında müthiş bir rahatsızlığa sebep
oluyor. Öcalan, öyle veya böyle Türkiye'de 45 bine yakın insanın
hayatını kaybetmesine sebep olan bir örgütün başıdır. Dolayısıyla bunu
kamuoyuna anlatamazsınız'' dedi.
AK Parti iktidarı öncesinde
terörle mücadele etmek amacıyla binlerce köyün boşaltıldığını belirten
Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bizden önce terörle mücadele
etmek amacıyla binlerce köy boşaltılmıştı, insanlar perişan edilmişti.
Bunların gidip kendi dertlerini anlatabilecekleri bir kapı yoktu. Biz
bir kanun çıkardık. Terörle mücadele esnasında zarar gören vatandaşların
zararlarını tanzim etmek için bir kanun çıkardık. Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesi'nde ağırlıklı olarak bugüne kadar yaklaşık 2 milyar
dolar tazminat ödedik. Bu işin ekonomik tarafı. OHAL uygulaması ve faili
meçhul cinayetler vardı. Bizim dönemimizde faili meçhul cinayet
yoktur."
-"Biz ne yaptıysak BDP ve PKK'yı memnun edemedik"
Türkiye'de anadilde eğitim dışında Kürtlerin şikayet ettiği kültürel bir meselenin kalmadığını kaydeden Çelik, şöyle konuştu:
"Öğrenciler
isterse seçmeli olarak okulda Kürtçe öğrenebiliyor. İsterse, kursta
öğrenebilir. Devlet televizyonu dahil yayında hiçbir engel yok. Devlet
tiyatroları Kürtçe eserler sahneye koydu. Çocuğuna Suzan ismini
koyabiliyordunuz, Zozan ismini koyamıyordunuz. Bütün bu rezillikler
ortadan kalktı. Anadilde eğitimin dışında hiçbir problem kalmadı. Şu
anda üniversitelerde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümleri var. Şimdi biz
bunların hangisini yaptıysak BDP ve PKK'yı memnun edemedik. Önce dediler
ki 'Dağ fare doğurdu' sonra kapalı kapılar ardında kendi mensuplarına
dediler ki, 'Bunlar kendiliğinden mi oluyor, biz vuruyoruz,
bastırıyoruz, taviz koparıyoruz' dediler. Eğer silahla, adam öldürerek,
kan dökerek, PKK'lıların kendi canını vermesi, kanını dökmesiyle
olsaydı, 90'lı yıllarda olurdu. O dönemde her yıl 4 bin PKK'lı
öldürülüyordu. Yaklaşık bin güvenlik görevlisi de hayatını kaybediyordu.
O gün AK Parti gibi bir irade yoktu. Polis ve askere işi havale
etmişlerdi. Biz öyle yapmadık. Bu işin ekonomik, kültürel, psikolojik,
sosyolojik, dini boyutu var. Hepsiyle ilgili ne yapılması gerekiyorsa
onu yaptık. PKK'nın hatırı için değil, insanlık bunu gerektirdiği için
yaptık."
"Kürtlerin 3'te 2'si doğuda değil batıda yaşıyor"
Irak'ta Kürtlerin federasyon kurması, özerk bir bölgeye sahip olması
gerektiğini, çünkü Kürtlerin yüzde 90'ının burada yaşadığını belirten
Çelik, şöyle dedi:
"Fakat Türkiye'de Kürtlerin 3'te 2'si doğuda
değil batıda yaşıyor. En fazla Kürt'ün yaşadığı illerden birisi
İstanbul'dur. Bütün Akdeniz ve Ege sahilleri, Kürtler buralarda yaşıyor.
Diyelim ki bir bölge yaptığınız zaman oradakiler ne olacak. 3'te 2 Kürt
Türkiye'nin doğusunda değil, batısında yaşıyor. Türkiye için
demokratikleşme can simidi ve kurtarıcıdır, burası için federasyon. Biz
Kürt meselesiyle PKK'yı özdeşleştirmiyoruz. Yalnız biz şunu söylüyoruz.
Diyoruz ki; öldürdüğünüz yeter sizin ölmeniz de yeter. Siz de ölmeyin,
başkasını da öldürmeyin. Kimin bir isteği varsa, bunu medeni insanlar
gibi gelip söylesin. En aykırı görüşleri söylesin ama kavgasız,
savaşsız, gözyaşı olmadan bunu yapsın. Bizim istediğimiz bu."
"PKK, maraza çıkarmayan Kürdü, Kürt olarak kabul etmiyor"
PKK'nın kendisi gibi düşünmeyen Kürtleri tehdit ettiğini ifade eden
Çelik, "Ben Kürdüm, 7 yıl Milli Eğitim Bakanlığı yaptım. Türkiye'nin en
büyük bakanlığıdır, devlet personelinin yüzde 40'ı orada çalışıyor. Biz
sayın Başbakanın en yakınındaki insanlarız. Bugüne gelirken de hep
istişare ile gelmişiz. Fakat PKK benim gibi insanları tehdit ediyor.
Niye, ben senin gibi olmak zorunda mıyım kardeşim. PKK, maraza
çıkarmayan Kürdü, Kürt kabul etmiyor. Özgürlük, demokrasi diyorsun.
Sadece sana mı özgürlük, demokrasi. 'Bak elimde silah var' diye tehdit
ediyor'' diye konuştu.
"Buradaki silahlı PKK'lı unsurlar, sizin için de bizim için de tehdittir"
Bir gazetecinin, "Elinde silah olan PKK'lıların buraya gelmesi,
burası için tehlike olmaz mı?" sorusu üzerine Çelik, şunları söyledi:
"Buradaki
4-5 bin kişiyi, biz mi buraya davet etmişiz. Siz kendi memleketinizi
bunlara açmışsınız. Onlar yıllardır burada kalıyorlar, yıllardır silahlı
olarak dağda dolaşıyorlar. Yıllardır burayı üs olarak kullanıp, gelip
Türkiye'ye saldırıyorlar. Biz mi onlara buraya gelin dedik. Onlar burayı
seçmişler. Elbette buradaki silahlı PKK'lı unsurlar, Irak Kürdistan'ı
için de sizin için de bizim için de bölge için de tehdittir. Onlar
buraya gelip silahlarıyla kıyamete kadar kalsınlar diye kimse istemiyor.
Onlar burada silahlarını bıraksınlar. Türkiye'nin istediği budur. Bizim
istediğimiz şey, silahların susturulması değil, bırakılmasıdır."
"Maliki hükümeti Irak'ı çok kötü bir yere götürüyor"
"Irak merkezi hükümetinin kaprisleri olmazsa bütün Irak ve Irak
Kürdistan'ı ile bizim çok ileri münasebetlerimiz olur" diyen Çelik,
konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Maalesef, Maliki hükümeti Irak'ı çok
kötü bir yere götürüyor. Biz burada heyetle beraber özel uçakla gelip,
buradan Süleymaniye'ye de gidecektik. Fakat son dakikaya kadar ipe un
serdiler. 'Dışişleri yetkilileri toplantıdadır' dediler. Ne kadar uzun
sürdü bunların toplantısı 10 gün bitmedi. Son dakikaya kadar olmadı,
tarifeli uçakla geldik. Bize resmen eziyet ettiler. Yani birçok
münasebette maalesef engelleyici ve tıkayıcı Sayın Maliki'dir. Merkezi
hükümetin mezhepçi bir yapıdan kurtulması lazım. Irak'ın bütünlüğünü
sahiplenen bir hükümete Irak'ın ihtiyacı var. Ama Sayın Maliki'nin ben
şahsen bu vizyona sahip olan bir başbakan olabileceğini düşünmüyorum.
Türkiye de düşünmüyor. İnşallah Irak Cumhuriyeti adam akıllı bir hükümet
bulur. Onlar da rahat eder, biz de rahat ederiz. Neticede biz tabi
Irak'ın iç işlerine müdahale etme hakkını kendimizde bulmuyoruz. Ama biz
dostlarımızın hiçbir zaman zarar görmesini istemiyoruz. Bizim birisine
dost olmamıza bir başkasının engel olmasına da müsaade etmiyoruz.
Merkezi hükümetin çıkardığı zorluklar var. Bu aşıldığı zaman herhalde iş
çok daha iyi bir noktaya gelecektir."