Azsonra Birazdan Şimdi Biz Türkiye'yiz. MarmaraYenikapı Ahsarla #etiket

17 Ekim 2014 Cuma

11. Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin geçen 12 yıl içinde dünyadaki krizlere rağmen ortalama yüzde 5.5 büyüdüğüne işaret etti 17 Ekim 2014 KAYSERİ

Hepimiz dikkatli olmalıyız

  17 Ekim 2014 KAYSERİ

 

11. Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin geçen 12 yıl içinde dünyadaki krizlere rağmen ortalama yüzde 5.5 büyüdüğüne işaret etti.

 

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Geçen 12 yıl içinde dünyadaki krizlere rağmen ortalama yüzde 5.5 büyüyebilen bir ülkeyiz. Şimdi önümüzdeki yüzde 3-4 seviyelerindeki bir büyümeyle Türkiye'nin hedeflerini yakalaması çok zor olacaktır. Onun için hepimizin çok daha dikkatli olması gerekmektedir" dedi.

Gül, Abdullah Gül Üniversitesinin (AGÜ) Sümer Yerleşkesi'ndeki 2014-2015 Akademik Yıl açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin en büyük meselesinin eğitim olduğunu belirtti.

Görev süresi boyunca en çok konuştuğu, en çok ilgilendiği alanlardan birinin eğitim olduğunu vurgulayan Gül, "Bu noktada üniversitelerimizi yakından takip ettim. Neredeyse bütün üniversitelerimizi ziyaret ettim. Çünkü, önümüze koyduğumuz hedefler, Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yıl dönümünde Türkiye'nin görmek istediğimiz noktaya gelebilmesinin en büyük motivasyonu, ona en büyük katkı verecek şey, eğitimden geçmektedir. Her seviyede eğitimden geçmektedir ama üniversitelerin buradaki yeri ayrıdır" diye konuştu. 

Gül, Türkiye'nin, Cumhuriyet'in kuruluşunun 100. yıl dönümündeki hedeflerine ulaşması için ekonomik büyümeye devam etmesi gerektiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Geçen 12 yıl içinde dünyadaki krizlere rağmen ortalama yüzde 5,5 büyüyebilen bir ülkeyiz. Şimdi önümüzdeki yüzde 3-4 seviyelerindeki bir büyümeyle Türkiye'nin hedeflerini yakalaması çok zor olacaktır. Onun için hepimizin çok daha dikkatli olması gerekmektedir. Önümüzde, Türkiye'nin elinde olmayan sebeplerden dolayı birçok problemler ve riskler vardır. Kuzeyde Rusya ve Ukrayna meselesi çok ciddi bir sorundur. Dünya neredeyse yeni bir soğuk savaş dönemine girmiştir ve bunun yansımaları sadece güvenlik açısından değil, ekonomik olarak da ortaya çıkmaya başlamıştır. Güneyimizde ise çok daha büyük başka problemlerle karşı karşıyayız. Elimizde olmayan sebeplerden dolayı Irak ve Suriye meseleleri tabi ki bizi yakından etkilemektedir. Geçmişte Afganistan'daki gelişmelerin, istikrarsızlığın Pakistan'ı ne kadar etkilediğini düşünürsek, kaçınılmaz olarak bizim de çok dikkatli olmamız gerekmektedir."

"Milli meselelerde bütünleşerek hareket etmemiz zorunlu" 

Dünya ekonomisinin, Avrupa'nın durgunluk içerisine girmek üzere olduğunun işaretlerinin de ortaya çıkmaya başladığını dile getiren Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Dolayısıyla bütün bunların ortasında olan bir Türkiye olarak bizim çok daha dikkatli bir şekilde, dayanışma içerisinde, çekişmelerden uzak, milli meselelerde hep bütünleşerek hareket etmemizin çok zorunlu olduğuna inanıyorum. Onun için şüphesiz ki Türkiye'nin güçlü bir demokrasi, güçlü bir hukuk devleti ve dayanışması içerisinde, milli meseleler söz konusu olduğunda büyük bir dayanışmayı, iktidarı ve muhalefetiyle hep beraber gösterebilme becerisi, Türkiye'nin önündeki riskleri tabi ki minimize edecektir. Bu açıdan hep beraber, yetkililere, başta tabi ki Türkiye'nin yönetiminden sorumlu olan hükümetimiz olmak üzere, herkese destek ve el birliği içerisinde Türkiye'nin önüne koyduğu hedeflere ulaşmasını sağlamak da ayrı bir sorumluluktur."

Gül, AGÜ'nün kuruluşuna destek olan herkese teşekkür ederek, "Bugün AGÜ’nün geldiği noktayı görmek bize heyecan veriyor. Çünkü üniversiteyi kurarken ortaya konan vizyonu gerçekleştiriyoruz" dedi.

Öte yandan, Abdullah Gül, AGÜ Rektörlük binasının açılışını yaptı, cumhurbaşkanlığı görevi süresince gerçekleştirdiği yurt içi ve yurt dışı temasları sırasında çekilen fotoğrafların yer aldığı sergiyi gezdi, AGÜ Destekleme Vakfı Mütevelli Heyeti toplantısına katıldı ve hayırsever iş adamı İzzet Bayraktar tarafından Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi binasında yaptırılan tadilat sonrası düzenlenen açılış törenine katıldı. 

Yükseköğretim son 10 yılda muazzam bir büyüme gerçekleştirdi

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, "2050 yılına kadar her yıl 1 milyon 250 bin gencimiz 18 yaşına girecek ve bizlerden yükseköğretim talep edecek. Küresel dünyanın, modern dünyanın bireyleri olarak... Bu sayı 2050'lerden sonra da 1 milyon civarında devam edecek. Bu bizim önümüzde büyük bir mesele olarak duruyor" dedi.

Çetinsaya, Abdullah Gül Üniversitesinin (AGÜ) Sümer Yerleşkesi'nde 2014-2015 Akademik Yıl açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye'de yükseköğretim sisteminin son 10 yılda muazzam bir büyüme gerçekleştirdiğini söyledi.

2000'li yılların başlarında yüzde 20'lerde seyreden okullaşma oranının şu an yüzde 80'leri geçtiğini dile getiren Çetinsaya, şöyle devam etti:

"Bu sadece Türkiye'de değil, dünyada da örnek gösterilen bir başarı ama bu başarı da bizler için yeterli değil. Zira nüfus yapımıza ve küresel dünyanın dinamiklerine baktığımızda, daha yürüyecek yolumuz var. Ne demek istiyorum? Bizim nüfus yapımızda,  'demografik fırsat' diyeceğimiz, bu tabi toplumumuz, ülkemiz için büyük bir nimettir aynı zamanda, 2050 yılına kadar açık gözüküyor. Yani 2050 yılına kadar her yıl 1 milyon 250 bin gencimiz 18 yaşına girecek ve bizlerden yükseköğretim talep edecek. Küresel dünyanın, modern dünyanın bireyleri olarak... Bu sayı 2050'lerden sonra da 1 milyon civarında devam edecek. Bu bizim önümüzde büyük bir mesele olarak duruyor."

Bugüne kadar liselerden yıllık 800 binin üzerinde öğrenci mezun olmasına rağmen 12 yıllık kesintisiz eğitime geçişle 1 milyon 200 bin öğrencinin liselerden mezun olarak üniversite kapılarına geleceğine dikkati çeken Çetinsaya, "Bu bize daha çok ev ödevi veriyor. Bir de bunun üzerine nitelik ve kalite konusu eklediğimizde, ev ödevlerimiz oldukça artıyor. Bizlerin bu niteliksel başarıyı niceliksel başarıya dönüştürmemiz, kalite süreçleriyle taçlandırmamız gerekiyor, küresel dünyada var olabilmemiz için önümüzdeki 10 yıllık süreçte" diye konuştu. 

"Her yıl 5 bin doktora mezunu veriyoruz"

İkinci önemli meselenin nitelikli insan gücü, nitelikli akademisyen konusu olduğunu vurgulayan Çetinsaya, şunları kaydetti:

"Sınıflarıyla, kürsüleriyle, okullarıyla, üniversiteleriyle var olan bu sistem, öğrencisi hazır olan bu sistem için bizlerin akademisyen yetiştirmesi lazım, doktora öğrencisi yetiştirmesi lazım. Önümüzdeki 10 yılda Türkiye'nin en önemli görevlerinden biri de bu nitelikli akademisyen meselesine çalışmak olacaktır. Her yıl yaklaşık 4 bin 500-5 bin doktora mezunu veriyoruz ama dünyada bizim ligimizde olan ülkeler, dünyada bizlerin ekonomik olarak yarıştığı ülkeler, bizim 2-3 katımız doktora tezi veriyorlar. Bizim YÖK olarak, devlet yöneticileri, politika belirleyicileri olarak en önemli vazifelerimizden birinin Türkiye'nin bu çağdaş dünyada, küresel dünyada yarışabileceği düzeye bilimsel, akademik hayatımızı yükseltmek olacağına inanıyorum."

Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, üçüncü en önemli meselenin ise yükseköğretim sisteminin uluslararasılaşması olduğunu belirterek, bu konuda da devlet büyüklerinden ve hükümetten aldıkları destekle bütün güçleriyle çalıştıklarını anlattı.

AGÜ'nün bu çerçevede oldukça anlamlı bir yer işgal ettiğini ifade eden Çetinsaya, "Sayın rektörün anlattıklarından, bizim okuduklarımızdan anladığımız kadarıyla uluslararasılaşmayı her manada başarabilmiş, her manada gerçekleştirebilmiş bir üniversiteyle karşı karşıyayız, hem de kuruluşunun daha ilk yıllarında. Dünyada eskiden 'sadece eğitim ve araştırma var' derdik ama bugünün dünyasında, küresel dünyasında topluma hizmet diye bir kavram var. İşte AGÜ bunu da gerçekleştirebilmiş bir üniversitemiz" diye konuştu. 

"AGÜ Türkiye'de yeni bir modelin de öncüsü"

Çetinsaya, AGÜ'nün Türkiye'de yeni bir modelin de öncüsü olduğunu kaydederek, yarı devlet yarı vakıf üniversitesi hususiyetlerini de sağlayan ve bunu da başarıyla götüren bir eğitim kurumu olduğunu söyledi. 

 

AGÜ'nün yolunun daha da açık olduğunu vurgulayan Çetinsaya, şunları anlattı:

"Önümüzdeki dönemde biz ödevlerimizi gerçekleştirirken, elimizde 3 grup üniversitemiz var. Birinci grup 2006 öncesi kurulmuş üniversitelerimiz. En son 1992 yılında bir dizi üniversite kurulmuş ülkemizde, bu üniversitelerimiz oldukça iyi durumdalar, kurumsallaşmış durumdalar ama öğrenci kapasitelerini doldurmuş durumdalar. Bu üniversitelerimizde artık kalite çalışmaları yapmalıyız, onları dünya liginde daha ileriye taşımaya çalışmalıyız. İkinci grupta 2006 sonrası kurulmuş 50 devlet üniversitemiz var. Bunların yüzde 90'ının fiziki imkanları, kapasiteleri çok iyi, sınıfları ve laboratuvarları var ve öğrencileri az.

 Demek ki önümüzdeki dönemde biz bu nitelikli büyümeyi, araştırmayı, bu 50 yeni devlet üniversitemizle gerçekleştirebileceğiz ki onlardan biri de AGÜ'dür."


 

 

Azsonra Birazdan Şimdi Biz Türkiye'yiz.