Süreci bozan sürecin altında kalır.
17 Ekim 2014 ANKARA
Başbakan
Yardımcısı Yalçın Akdoğan, çözüm sürecine ilişkin, ''Bu süreci bozan,
sabote eden, bu sürecin altında kalır. Tarihe de millete de hesap
veremez'' dedi.
Başbakan Yardımcısı
Yalçın Akdoğan, çözüm sürecine ilişkin, ''Bu süreci bozan, sabote eden,
bu sürecin altında kalır. Tarihe de millete de hesap veremez'' dedi.
Akdoğan, Neşet Ertaş Kongre Merkezi'nde düzenlenen AK Parti Keçiören
İlçe Başkanlığı Ekim ayı Danışma Meclisi Toplantısı'nda yaptığı
konuşmada, Türkiye'de değişim, dönüşüm, büyük demokratikleşme hamlesinin
mimarı olan AK Parti'nin ''Yeni Türkiye'nin öncü aktörü" olduğunu
söyledi.
Türkiye'de üç büyük demokratikleşme dalgası yaşandığını
anlatan Akdoğan, bunlardan birisinin Menderes dönemi olduğunu, bu
dönemde Türkiye'nin çok farklı hayata geçtiğini, ikinci büyük
demokratikleşme döneminin de Özal döneminde olduğunu, Türkiye'nin
dünyaya açıldığını kaydetti.
Akdoğan, ''Üçüncü büyük
demokratikleşme dalgası aslında buna dalga değil tsunami demek lazım
Erdoğan döneminde yaşandı. Siyasi hareketimizin lideri Tayyip Erdoğan,
hayata geçirdiği reformlarla, ezber bozan, tabuları yıkan bir lider
olarak tarihe geçti. Bugün onun liderliğinde ve Sayın Davutoğlu'nun
genel başkanlığında aziz millete hizmet davasında yol yürümeye devam
ediyoruz’’ diye konuştu.
AK Parti'nin farklı toplum kesimlerine
lokomotiflik yaptığına işaret eden Akdoğan, partinin çok farklı
düşünceden insanları bir araya getirerek, büyük değişim, dönüşüm
projesini gerçekleştirmek için öncü bir rol oynadığını söyledi.
Siyasetin her zaman kolay bir iş olmadığını, zor zamanda konuşmanın, zor
zamanda siyaset yapmanın, mücadele etmenin bir fedakarlık
gerektirdiğini ifade eden Akdoğan, parti üyelerinin de bu hareketin bir
parçası, bir neferi olarak bu kutsal yürüyüşün bir parçası olduğunu
kaydetti.
AK Parti'nin bu büyük Türkiye ideali için çalışırken,
bu demokrasi dalgalarını tersine çevirmek isteyen vesayet odaklarının da
boş durmadığını anlatan Akdoğan, şöyle devam etti:
''Kimi zaman
bildirilerle, kimi zaman darbe girişimleriyle, kimi zaman parti kapatma
davalarıyla, kimi zaman terör olaylarıyla, hükümetin iradesi ezilmek,
milletin iradesi bastırılmak istendi. AK Parti bunların hepsini
püskürtmeyi, milletin emanetine sahip çıkmayı başardı. Gezi olaylarıyla
muradına eremeyenler ikinci dalga olarak 17 ve 25 Aralık
operasyonlarından medet umdular. Yeni vesayet odakları bu kez devlet
gücünü kullanarak, devlete operasyon çekmek istediler. Bu kumpas ve
şantaj çetesi ülkeyi kendi kontrollerinde bir esaret rejimine çevirmek
istediler. Ama olmadı. 30 Mart'ta millet oyunu bozdu, 10 Ağustos'ta bir
kez daha bozdu. AK Parti dik durdu, Tayyip Erdoğan dik durdu ve bütün
oyunları bozdu.’’
''Erdoğan'ın cumhurbaşkanı seçilmesi önemli bir kilometre taşı''
Bugüne kadar hangi oyun oynandıysa, hangi tuzak kurulduysa, hepsinin,
tuzak kuranların başına geçirildiğini, bütün oyunların tersine
çevrildiğini ifade eden Akdoğan, AK Parti'nin milletin emanetine sahip
çıktığını söyledi.
Siyasetin sadece hizmet etmek değil, bir
mücadele gerektirdiğini vurgulayan Akdoğan, "Bu yüzden zor iş siyaset
yapmak. Hem hizmet edeceksiniz hem hizmet yaparken işte bu vesayet
odaklarıyla, çetelerle, mafyayla mücadele edeceksiniz. AK Parti bunu da
başardı ve yeni demokrasi yolunda Türkiye'ye çok büyük kazanımlar
getirdi'' diye konuştu.
Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı
seçilmesinin yeni Türkiye'nin inşasında önemli bir kilometre taşı
olduğunu ve sembolik öneminin yüksek bir olay olduğuna dikkati çeken
Akdoğan, ''Bu siyasi hareket köksüz bir siyasi hareket değildir.
Ta İttihat Terakki'den bu yana devam eden iki büyük akım arasındaki
mücadele zaman zaman işte Menderes’te ortaya çıkmıştır. Zaman zaman
Özal'la ama son dönemde bütün bu siyasi hareketlerin, akımların
birleşkesi olarak Tayyip Erdoğan’ın, halkın seçtiği ilk cumhurbaşkanı
olması çok önemli bir gelişmedir'' değerlendirmesinde bulundu.
AK Parti'nin Genel Başkan ve Başbakan değişimini başarıyla
tamamlamasının geçiş sürecini sorunsuz atlatmasının birilerini rahatsız
ettiğini ifade eden Akdoğan, şöyle devam etti:
''Tayyip Erdoğan,
cumhurbaşkanı olursa üzerine bir takım olumsuz senaryolar geliştirenler
oldu, ' AK Parti bölünür, parçalanır'. Genel başkanlık sürecinde türlü
türlü oyunları devreye soktular, 'acaba bir nifak oluşturabilir miyiz?
Bir bölünme meydana getirebilir miyiz?' Cumhurbaşkanlık sürecinde de
oyunlar tutmadı, genel başkanlık sürecinde de tutmadı. Yeni hükümet
kuruluşundan sonra da tutmadı ve baktılar ki Ak Parti bu süreci
başarıyla tamamladı. AK Parti ailesi, bu büyük camia, büyük bir ahlaki
duruş sergilendi. Yeni genel başkanın arkasında dimdik durdu. Bunu da
gören çevreler farklı planları devreye almaya çalıştılar. Bu sefer terör
üzerinden bir oyun başlatıldı. Zaten eskiden beri siyaseti baskı altına
almak isteyen vesayet odakları hep terörü kullanmıştır. Terör üzerinden
sivil siyaset etkisizleştirilmeye çalışılmıştır. AK Parti geçmişte de
bu oyunu bozdu. Ama son dönemde başka tutunacak dal kalmayınca tekrar
terör olaylarına sarıldılar. Bunun bahanesi de Kobani oldu.''
''Kobani olayları bir kaldıraç olarak kullanılmak istendi''
Kobani olaylarının bir kaldıraç olarak kullanılmak istendiğini anlatan Akdoğan, şunları kaydetti:
''Türkiye'yi Suriye bataklığına çekmek isteyen bir takım güçler,
Kobani'yi kaldıraç olarak kullanarak, bu olayları provake ederek acaba
Türkiye'yi Suriye'ye sokup birileriyle bazı örgütlerle savaştırabilir
miyiz...? Ama hükümetin basiretli tavrı, bunu da boşa çıkardı. Sonra
da birileri de tıkaç olarak kullanmak istedi bu Kobani'yi. Çözüm
sürecinin önünü tıkamak için, çözüm sürecinde hükümetin
kararlılığını görenler, örgüt yandaşları adeta bir panik atak
geçirdiler. Amiyane tabirle su kaynattılar, baktılar ki hükümet bu
sorunu çözmekte kararlı, ne yapacağını biliyor. Acaba bunun üzerinden
yeni bir hadiseler meydana getirip, bunun önünü tıkayabiliriz miyiz,
bunun çabası içerisine girdiler. Ama bu da ters tepti. Türkiye toplumu
bir bütün olarak bu yaşanan şiddete ve Vandalizme karşı çıktı. Hem
toplumsal tepkiden korktular hem hükümetin kararlı duruşundan bir
şekilde geri adım atmak, U dönüşü yapmak zorunda kaldılar.''
'Bu süreci bozan tarihe de millete de hesap veremez''
''Bu süreci bozan, sabote eden, bu sürecin altında kalır. Tarihe de
millete de hesap veremez'' diyen Akdoğan, bu sürecin
sahibinin, mimarının AK Parti iktidarı olduğunu söyledi.
Akdoğan, ''AK Parti bu süreci devam ettirecektir, millet için devam
ettirecektir, Türkiye'nin bekası için, birlik ve bütünlüğü için devam
ettirecektir. Ama bunu devam ettirirken, kamu düzeninden ve
güvenliğinden asla feragat etmeyecektir, taviz vermeyecektir. Öncelikli
zemin kamu düzeni ve güvenliğidir. Ondan sonra herşey bunun üzerine
minare edilecektir. Bu konuda asla geri adım atmayız, asla taviz
vermeyiz. Bu olayları çıkaranların yanına da kar bırakmayız''
ifadelerini kullandı.
Hükümetin ne yapılması gerekiyorsa, kamu
düzenini korumak, sağlamak ve güvenliği tesis etmek için üzerine düşen
herşeyi yapacağını vurgulayan Akdoğan, şöyle devam etti:
''Burada kendi üzerine düşeni yapmayanlar, hükümete ev ödevi veremezler.
Sürecin öncelikli maddesi şiddeti ve asayiş olaylarını durdurmaktır.
Önce bunu göreceğiz. Bu olaylar duruyor mu? Yol kesmeler, adam
kaçırmalar, iş makinesi yakmalar, esnafın işyerini yakmalar bunlar
duracak, ondan sonra yol yürüyeceğiz. Ve bunların durması için ne
gerekiyorsa hükümet gereken adımı atacaktır. Yasal düzenleme gerekiyorsa
onu da çıkaracaktır. Hangi idari tedbir gerekiyorsa, o adımları
atacaktır.''
Bölge halkının bugün devletten güvenlik ve düzen istediğini anlatan Akdoğan, bunun önemli bir kırılma noktası olduğunu söyledi.
Devletin baskı yapan, zulüm eden değil, şefkat gösteren, hizmet eden
olduğunu belirten Akdoğan, ''Bugün bölgede zulüm eden tek aktör terör
örgütüdür ve onun yandaşlarıdır. Yol kesen, adam kaçıran, makine
yakan, hizmetleri engelleyen terör örgütüdür ve bu zulüm kime
yapılmaktadır? Kürt vatandaşa yapılmaktadır. İşyeri yakılan esnaf
Kürttür, iş makinesi yakılan iş adamı Kürttür, haraç alınan iş adamları
Kürttür, oy kullanmaya giderken, yolu kesilen seçmen Kürttür. Kürde zülm
eden bir örgüt var. Biz vatandaşı kesinlikle yalnız bırakmayacağız.
Bunu herkesin çok iyi bilmesi ve anlaması gerekiyor'' diye konuştu.
Bölgede halkın, terör örgütünün zulmünden bıkmış, yaka silkmiş durumda
olduğunu belirten Akdoğan, ''Tüm bu bölgedeki aktörler önce kamu düzeni
ve güvenliği diyorsa, devletten medet umuyorsa, ve örgüte karşı bir
şikayet içerisindeyse bu önemli bir kırılma noktasıdır. Devlet
vatandaşını yalnız bırakmayacaktır. Çözüm süreci kararlılıkla
sürdürülecektir ancak güvenlik tedbirleri ve kamu düzeni en üst düzeyde
tesis edilerek devam edilecektir'' ifadelerini kullandı.
Başbakan Yardımcısı
Akdoğan, Kobani konusunda Türkiye'den başka yük çeken ülkenin
olmadığını belirterek, "Şimdi o vır vır konuşan ülkeler var. Siz ne
yaptınız kardeşim? 10 tane mülteci almak için, 40 gün hesap
yapıyorsunuz, 3 kişi almıyorsunuz. 1,5 milyon insanı Türkiye'de
ağırlıyoruz biz, bunlara bakıyoruz'' ifadelerini kullandı.
Akdoğan, ''Kobani konusunda Allah aşkına Türkiye'den başka yük çeken
ülke var mı? 200 bine yakın kişiye kucağını Türkiye açtı, içeride ve
dışarıda insani yardımı Türkiye gönderdi. 650 tır yardım gönderdik,
sadece Kobani'ye değil, Suriye'de kimin bir mağduriyeti varsa, ilaçsa
ilaç, gıdaysa gıda bunu Türkiye gönderiyor'' diye konuştu.
Koalisyon güçlerinin hava operasyonu yapmasına da değinen Akdoğan, şunları kaydetti:
''Hatırlarsanız New York'ta cumhurbaşkanımız ilk dedi, 'bu kesintiye
uğramasın, göstermelik olmasın, devam etsin'. Koalisyon güçlerinin
buradaki askeri operasyonlara devam etmesi konusunda diplomatik çaba
gösteren ülke Türkiye. İşbirliği arayışı içerisinde olan, batıya 'gelin
birlikte burada hareket edelim, birlikte çalışalım' diyen ülke Türkiye.
Bunlar ise hükümete teşekkür etmek yerine. Hükümete saldırdılar,
hükümete taş attılar. Bu açık bir nankörlüktür. Burada yapılan ne varsa
Türkiye yapmıştır. İşte bütün bu olaylar oldu, ortalığı yakıp yıktılar.
Sonra yaptıkları açıklamada hükümetin olumlu çabalarının devamını
bekliyoruz. Peki olumlu çabası varsa, bunu niye baştan söylemedin? Niye
37-38 tane insan öldü, niye bu kadar işyeri yakıldı. Bunun bir izahı var
mı? Yüzlerce okulu yakıyorsunuz, oradaki Kürt çocuğun gittiği okulu
yakmanın nasıl bir maksadı, nasıl bir amacı olabilir? Suriye'den gelen
insanlara tedavi hizmeti veren sağlık tesisi yakma nasıl bir
insanlıktır? Bu kabul edilebilir bir durum değildir.''
Uluslararası topluma çağrı
Hükümetin elinden gelen her türlü çabayı ortaya koyduğunu, ne yapması
gerektiyse Türkiye'nin yaptığını ifade eden Akdoğan, ''Şimdi o vır vır
konuşan ülkeler var. Siz ne yaptınız kardeşim? 10 tane mülteci almak
için, 40 gün hesap yapıyorsunuz, 3 kişi almıyorsunuz. 1,5 milyon insanı
Türkiye'de ağırlıyoruz biz, bunlara bakıyoruz'' şeklinde konuştu.
Akdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
''Buradan uluslararası topluma da seslenmek istiyorum. Siz konuşurken
taşın altına elini koyan Türkiye'dir. Hariçten gazel okumak yerine gelin
taşın altına siz de elinizi koyun. Burada birlikte hareket edelim. Biz
yıllarca 'terörle ortak mücadele' diyoruz, her toplantıda diyoruz. Ne
oldu, biz terör olaylarına maruz kaldığımızda, 'terörle ortak mücadele
edelim' dediğimizde niye bizi yalnız bıraktınız? Şimdi de 'birlikte
hareket edelim' diyoruz. Birlikte bir şey yapalım ne yapılacaksa ama siz
uzaktan seyrediyorsunuz. Bu iş sadece havadan bombalamakla olmuyor,
daha kapsamlı bir işbirliği gerekiyor. Bunun için de nasıl bir Suriye
öngörülüyor, Suriye'nin geleceğini görmemiz gerekiyor. Kapsamlı bir
senaryo, plan görmemiz gerekiyor. Tek bir örgütü orada
etkisizleştirmeniz orada sorunu çözmüyor. Suriye bataklığını kurutmuyor.
Bu yüzden Türkiye geçmişte ne dediyse bunların hepsinde haklı çıktı."
''Türkiye, yabancı savaşçılar konusunda en yüksek hassasiyeti gösteriyor''
Bir yandan "yabancı savaşçıları sınırdan geçirmeyin" diye baskı
yapılırken, diğer yandan "bu savaşçılar için niye sınırları
açmıyorsunuz" denildiğini belirten Akdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Böyle bir şey olabilir mi? Türkiye, yabancı savaşçılar konusunda en
yüksek hassasiyeti gösteren ülkedir ve kesinlikle yabancı savaşçıların
Türkiye sınırından geçmesine izin verilmemektedir. Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının oralarda savaşmak için sınırdan geçmesine de biz izin
veremeyiz. Orada elbette akrabalık ilişkileri var. Araplar bir takım
zulümler yaşadı, ses çıkarmadılar. Türkmenler zulüm yaşadı, ses
çıkarmadılar. Kürtler geçmişte çok zulümler yaşadı, ona da ses
çıkarmadılar. PYD orada zulmetti, Suriye'nin kuzeyindeki Kürtlere,
muhalifleri tasfiye etti, ona da ses çıkarmadılar. Bütün bu olaylarda
biz Türkiye'de sınırları açıp 'hadi gidin siz akrabalarınızı korumak
için savaşın' desek, bu kabul edilebilir bir durum mu? Türkiye'den giden
ve farklı kesimler adına orada savaşanlar yarın birbirine girerse bu
Türkiye'nin içine sirayet ederse bu kabul edilebilir bir durum mudur? Bu
da kabul edilemez."
"Herkes al bayrağın gölgesine sığındı"
Türkiye'ye sığınan 300'e yakın PYD militanına "madem çok istiyorsunuz
Kobani'ye gidin" denildiğini ancak sadece 60 küsur kişinin gittiğini
aktaran Akdoğan, "Bunlar gelen vatandaşlar değil, PYD militanları. O
kadar ahkam kesiyorsunuz, uluslararası toplumdan Türkiye'ye bir sürü
baskı yaptırıyorsunuz, 'sınırları açın, gitsinler', 'gidin' diyoruz
gitmiyorsunuz. Hadi orada savaş var korkuyorsunuz gitmiyorsunuz, öbür
tarafa gidin Afrin, Haseke, o tarafa da gitmiyorlar. 'Biz Türkiye'de
kalmak istiyoruz'. Niye, Türkeye'de huzur var da onun için. Herkes al
bayrağın gölgesine sığındı arkadaşlar" diye konuştu.
"Bütün bu çalkantılı coğrafyada tek bir istikrar abidesi var. O da Türkiye" diyen Akdoğan, şunları söyledi:
"Herkes Türkiye'den medet umuyor, Türkiye'den yardım istiyor. Kimse
bakın aşağı doğru kaçmıyor, herkes yukarı, Türkiye'ye doğru kaçıyor.
Arabı da Türkiye'ye kaçıyor, Türkmen'i de, Kürdü de. Çünkü burada güven
var, burada huzur var, burada istikrar var. Ve onlar buraya kaçıyor, biz
onlara yardım ediyoruz, yardım ederken bir de diğerleriyle uğraşıyoruz,
bizi taşlayanlarla, sağlık ocaklarını yakanlarla, bunları yapanlarla.
Bu tablonun çok iyi görülmesi, çok iyi anlaşılması gerekiyor. Tekrar
açık söylüyorum, Türkiye algı operasyonlarına pabuç bırakacak ülke
değildir. Medya manipülasyonlarıyla hareket etmeyiz. Türkiye'nin burada
çağrısı çok açıktır. Eğer samimiyse o batılı ülkeler gelsinler Türkiye
ile daha kapsamlı bir proje üzerinden, bir senaryo üzerinden işbirliği
geliştirsinler."
"Eski Türkiye'ye dönme olmayacak"
Güvenlik tedbirleri konusunda ne gerekiyorsa yapılacağını vurgulayan
Akdoğan, "Ama bu eski Türkiye'ye dönmek olmayacak, otoriterleşmek
olmayacak, sivil siyasetten, sivilleşmeden, reformlardan asla geri adım
atmayacağız. Ama vatandaşımızı, can ve mal güvenliğini korumak için ne
gerekiyorsa bunları da yapmamız gerekiyor" dedi.
Akdoğan, felsefelerinin otoriterleşme değil, sivilleşme olduğunu belirtti.
Partideki kongre sürecinin ardından seçim kampanyasının başlayacağını
anımsatan Akdoğan, parti teşkilatlarının hiç durmadan, tempoyu
düşürmeden çalışması gerektiğini söyledi.
"Bu ikinci yarısı
maçın, ikinci yarısını almadan maç kazanılmıyor" diyen Akdoğan, haziran
seçimlerinde en yüksek performansı ortaya koymaları gerektiğini ifade
etti.
Hazirandaki seçimin ardından, cumhurbaşkanlığı, genel
seçim, belediye başkanlığı seçiminin 4 yıl sonra olacağını anımsatan
Akdoğan, "Bu 4 yıl kesintisiz blok dönemde yeni Türkiye'nin temel
taşlarını üst üste koyacağız. Köklü reformları, yeni anayasa da dahil
olmak üzere milletimizden alacağımız büyük destekle bunları
gerçekleştirmemiz gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.
Keçiören ilçe teşkilatının her zaman iyi sonuçlar aldığını, Keçiören'de
AK Parti'nin yüksek oylar aldığını belirten Akdoğan, üye çalışmasına da
özen gösterilmesini istedi.
AK Parti'nin Ankara'daki üyesinin
3'te birinin Keçiören'de olduğunu ancak alınan oy ile üye sayısı
arasındaki açıklığın kapatılması gerektiğini ifade eden Akdoğan, "Çünkü
üye aidiyet bilincinin gelişmesidir. Daha kalıcı bir seçmen demektir. Bu
yüzden üye çalışmasına da bu süreçte ağırlık vermemiz gerekiyor. Kongre
süreçlerinde de birlik beraberlik içerisinde, gerçekten kardeşlik
hukukunu gözetecek şekilde başarıyla tamamlamamız gerekiyor" diye
konuştu.
Cahit Koytak'ın "Yumruklayacak bir duvarın yoksa
önünde açılacak bir kapı da yoktur" mısrasını paylaşan Akdoğan, "Biz de
çok duvarları yumruklaya yumruklaya önümüzde kapılar açtık ama önümüzde
çok daha duvarlar var veya duvar gibi dikilenler var. Bunları da
yumruklaya yumruklaya kendimize, milletimize önemli kapılar açacağız,
yollar açacağız, tüneller açacağız. Milletimizin gönlünü kazanacağız"
ifadelerini kullandı.
AK Parti Keçiören İlçe Başkanı
Zafer Çoktan da Türkiye gündemindeki gelişmeler hakkında
değerlendirmelerde bulundu. Kendilerinin yalnızca yerel ve siyasi parti
faaliyeti yapmadıklarını belirten Çoktan, bölge, ülke, dünya siyaseti
hakkında da bir bilincin ve duruşun içinde olduklarını söyledi.
Çoktan, Türkiye'nin yaşadığı gelişmelerin, hükümetin karşılaştığı sorunların sağlam bir iradeyle aşılacağını ifade etti.