Bay Ripley mi yoksa Selahattin Demirtaş mı daha yetenekli
10 12 2014
“Türkiye Türklerindir” logolu gazete ve Cumhuriyet dışında özel mülakat
vermemeye özen gösteren Selahattin Demirtaş dün de bir Cemaat gazetesine
konuştu.
Demirtaş’ın, Habur Açılımını “ihanet projesi”, Çözüm
Sürecini ise “Yıkımın tescili” olarak değerlendiren gazetedeki mülakatı
oldukça ses getirdi. (mhp de öle dyoo) Ama yanlış anlaşılmasın, ülkedeki barış cephesinin
elini güçlendirecek, çözüm karşıtlarının ağzının payını verecek bir aksi
seda değildi bu. Cemaat çevreleri ve ulusalcı koalisyon, Çözüm
Süreci’nin tarafı olan partinin liderinin sözlerini “itiraf” kabilinden
yaydılar.
Mülakat sayesinde, Demirtaş’ın, Kandil’den bile nadiren
işittiğimiz “özerklik, sürecin olmazsa olmazı” sözleri, batıdaki
süreçten kaygılı adreslere de elden teslim edilmiş oldu. Cemaat
“Teröristlerle görüşen devletin ihanet projesi” söylemini bizzat hedef
aldığı siyasetin liderine mühürletti.
Tabii ki görüşme sırasında
Demirtaş’ın sıkça telaffuz ettiği ve “Öcalan’ın bile istese de
durduramayacağını” vurguladığı “sokak tehdidi” de metinde layığıyla öne
çıkartılmıştı.
E misafir umduğunu değil bulduğunu yermiş. Sayın
Demirtaş da Cemaat’in gazetesinde, aralarında seçilmiş siyasilerin ve
Kürtçe kursuna giden çocukların da olduğu 8000 kişiyi tutuklayanların
“KCK zulmünden” bahsedecek değildi. Hükümetin kamu güvenliği paketinden
şikâyet ederken, Çözüm Süreci’ni askerî yöntemlerden geri dönüldüğü
için teslimiyete eşitleyen Cemaat bürokrasisine de sitem edemezdi. O da
tuttu en “emekçi haliyle” gazetenin madenci patronunun işletmelerindeki
“bürokratik denetim zulmünden” yakındı.
Demirtaş ne yaptığını bilen bir siyasetçi
Allah aşkına söyler misiniz, şimdi bu röportaj neye “hizmet” etmiş oldu?
Çözüm
Süreci’nden kaygılı olan kesimlerin kafasındaki soru işaretlerini mi
giderdi? Süreci sabote etmeye çalışanların maskesini mi düşürdü? Halkın
barışa desteğini mi güçlendirdi? Yoksa Cemaat’in, “devletin tavizi ve
PKK’nin fütursuzluğu” söylemine hapsettiği milliyetçi çözüm süreci
analizine mi katkı yaptı?
Kuşkusuz Demirtaş deneyimli bir
siyasetçi. Dolayısıyla, konuştuğu mecranın niteliğinin, siyasetine
yaklaşımının, Çözüm Süreci’ndeki muhatabına hangi noktalardan muhalefet
ettiğinin farkında. Yani amiyane tabirle bir tongaya düşme hâli söz
konusu değil.
Peki o hâlde Demirtaş bunu niçin yapıyor?
Çözüm
Süreci'ne açıktan muhalefet eden, hatta bu işi zaman zaman ırkçılık ve
hedef gösterme boyutuna vardıran Cemaat’le muhabbetinin sebebi ne?
Bölgede, Kürt sokağında sicilleri ortada bu yapıdan “Cemaat gönüllüsü”
diye bahsedip, sorumluluğu “öz eleştiri verseler ya” naifliğinde
geçiştirmesini nereye koyacağız? Köşk’e Çözüm Süreci’ni devam ettirme
vaadiyle çıkan Erdoğan’ı “Kürt düşmanı”, barışa açıktan muhalefet eden
ırkçıları ise “batıda ortak eylem koyacak partner” ilan etmesinin
hikmeti ne?
Evet Demirtaş, tıpkı Çözüm’ün arifesini kâbusa
çeviren 7-8 Ekim olaylarında olduğu gibi yine ne yaptığını çok iyi
biliyor. Aynen “Ne iş yapıyorsunuz” denildiğinde “Ermeniyim” diyen
simsarların Hrant’ın katledilmesinde adı geçen tiplerle Cemaat
kanallarında boy gösterenler gibi. İki halka da, çözüme de, barışa da
düşman olanlarla bilerek ve isteyerek saf tutuyor.
Anthony Minghella,
Demirtaş’ın Çözüm Süreci’ndeki performansını görse, eminim “Yetenekli
Bay Ripley” rolünü Matt Damon’a verme kararını gözden geçirirdi. Melih Altınok