"duvarları yıkarız"
"O duvar O duvarınız Vııızz gelir Bize Vııızzzz." Nâzım Hîkmet Ran (NHR)
"duyan da okur; duymak için kör olmak mı lâzım?" "kör olmada gör beni"
"Robin hood bugün yaşasaydı medyadaki tekelleşmeyi bir numaralı düşman olarak görürdü" 15 05 2010 cannes film festivali Russel Crowe
"aslında robin hood yok cesur yürek var Robin Hood does not actually have a brave heart" Mel Gibson 07 01 2011 cuma
azsonra.blogspot.com
11 Aralık 2014 Perşembe
Gündeme gelmemiş konuları tartışmak sürece zarar verir 11 Aralık 2014 ANKARA
Başbakan
Ahmet Davutoğlu, Ankara'da temaslarını sürdüren İtalya Başbakanı Matteo
Renzi le Başbakanlık Merkez Bina'da gerçekleştirilen baş başa
görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.
Başbakan Davutoğlu, İtalyan mevkidaşı Renzi’yi Ankara’da ağırlamaktan mutluluk duyduğunu ifade söyledi.
Türkiye ve İtalya’nın iki önemli Akdeniz ülkesi olduğunu, iki ülke
arasında, hep son derece iyi seyreden ve son yıllarda da artan tempoda
işbirliğinin daha da geliştiğini ifade eden Davutoğlu, hükümetler arası
ortak kabine toplantısı şeklinde bir mekanizma başlattıklarını
anımsatarak, bu toplantıların üçüncüsünü de Türkiye’de yapmayı
planladıklarını kaydetti.
Siyasi ilişkilerde en üst düzeyde
süregiden güzel atmosferin ekonomik ilişkilere de yansıdığına işaret
eden Davutoğlu, şunları kaydetti:
"İtalya, Türkiye’nin dördüncü
önemli ticari ortağıdır. 20 milyar dolara yakın, 19,17 milyar dolar
ticaretimiz oldu geçen sene. Bu sene de iyi seyrediyor. Yarın da iş
forumunda birlikte olacağız. Ekonomik ilişkileri daha da geliştirmek
için karşılıklı olarak yatırımları teşvik etmek ve üçüncü ülkelerde
birlikte projeler geliştirme konusunu bugün ele aldık. Ayrıca Milano
Expo’suna katlıma kararını değerli dostumla paylaştım. Biz de
kendilerini Antalya’daki 2016 Botanik Expo'suna bekliyoruz. Ekonomik
ilişkilerdeki bu sağlam temel, savunma sanayi başta olmak üzere
stratejik projede de kendini gösteriyor. O alanlarda da bundan sonra
birlikte çalışacağız."
"Suriye rejimi hiçbir zaman verilen bu sözlere sadık kalmadı"
Davutoğlu, bir gazetecinin "BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan De
Mistura'nın dondurulmuş bölgeler planına ilişkin değerlendirmeniz
nedir? Türkiye'nin güvenli bölge önerisini karşılayabileceğini düşünüyor
musunuz? Gaziantep'teki temasları konusunda Türk hükümetine bir
bilgilendirme ya da değerlendirme yapıldı mı?" sorusu üzerine, plan
konusundaki görüşmelerin hala devam ettiğini bildirdi.
Daha
önceki görevlerinden tanıdıkları De Mistura'nın Ankara'ya da gelerek bu
konularda Dışişleri Bakanlığında görüşmeler yaptığını ifade eden
Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Tabii biz, daha önce de birçok kez,
Türkiye'nin öncülüğünde başka ülkelerle birlikte ateşkes yapılması
konusunda çok çaba sarf ettik. Ancak maalesef Suriye rejimi hiçbir zaman
verilen bu sözlere sadık kalmadı. Ateşkesi bir müddet, belki birkaç
saat için bile yaptığında, genellikle belli bölgeleri boşaltmak için
kullandı ve sonra yine saldırılarına devam etti.
Dondurucu
bölgeler Suriye'de kalıcı bir statüko oluşturmak yönünde olacak olursa,
bu hem doğru değil, hem de elde edilebilir bir şey değil. Sürdürülebilir
bir şey değil, daha doğrusu. Fakat insani gerekçelerle ve bir barış
perspektifi olacak şekilde bir süreç işletilecekse, tabii bunları
değerlendiririz. Özellikle Halep ve çevresinde son derece ağırlaşmış bir
insani durum var. O insani duruma hep beraber yardımcı olabilmek
için yapılabilecek her türlü çalışmayı Türkiye olarak destekleriz.
Güvenli bölge ise bizim öne çıkardığımız, özellikle insani konularda
kitlelerin kendilerini güvende hissettikleri belli alanların oluşması.
Geçici bir dönem değil de, belli alanlarda sadece dondurma değil, o
bölgede bir şekilde güvende olmaları ve mülteci akınlarının bu
anlamda kesilmesi. Ancak, dediğim gibi biz her türlü yeni fikre açığız.
Bunları tabii kendisiyle arkadaşlarımız konuştu. Bütün taraflarla
konuştuktan sonra daha somut bir şekilde bu teklif geldiğinde tekrar
değerlendiririz."
Türkiye'nin dönem başkanlığında G20
Başbakan
Davutoğlu, "G20'nin dönem başkanı olarak Türkiye'nin dünya ekonomisiyle
ilgili düşünceleri, projeleri nedir?" sorusu üzerine, Renzi'nin de
katıldığı Avustralya'daki G20 toplantılarda bu konuların ele alındığını
hatırlattı.
Dünya ekonomisinin temel sorununun şu anda durgunluk
olduğunu, büyümeye dönük yeni bir momentumun ortaya çıkarılması
gerektiğini ifade eden Davutoğlu, G20 zirvelerinde dünyanın en az yüzde 2
büyümesinin öngörüldüğünü ama hala buraya ulaşılamadığını kaydetti.
Dünya ticaretindeki artışın da normal artış düzeyinin çok gerisinde
olduğunu, yüzde 6-7 düzeyindeki artışların yüzde 3'lere gerilediğini
anlatan Davutoğlu, gelişmiş ve gelişmekte olan bütün ülkelerin hep
beraber dünyada talebi artırması ve bu yapılırken de disiplin içinde
enflasyonun kontrol edecek araçları bulması gerektiğini ifade etti.
Türkiye'nin de G20 dönem başkanlığında kalkınmaya ağırlık veren bir
gündemin muhafaza edileceğini belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Bu kalkınma bağlamında da dünya nüfusunun büyük çoğunluğunun bu
sürecin parçası kılınması için G20 ekonomilerinin diğer ekonomilerle
ilişkilerinin önemini vurgulayacağız. Ayrıca KOBİ'ler başta olmak üzere
istihdam yaratan kalkınma ve gelir adaleti sağlayan kalkınma konularına
ağırlık vereceğiz. Önemli olan şu anda bütün dünya ekonomilerinin
birarada ortak bir kader içinde olduklarını görerek, takip ettikleri
politikaları senkronize etmeleri ve dünyada tekrar büyüme trendinin
yukarı doğru seyretmesini sağlayacak tedbirler almaları. Türkiye dönem
başkanlığı süresince bütün bu konuları en geniş kapsamıyla ele alacak.
Bir taraftan G20 ile en az gelişmiş ülkeler de dahil olmak üzere, diğer
ülke grupları arasındaki ilişkilerin yoğunlaşmasına çaba sarf edeceğiz,
diğer taraftan da halkın, geniş kesimlerin istihdamının önünü açacak
KOBİ'ler üzerinden sağlanacak kalkınma modelleri konularına da özel
ağırlık vereceğiz. Hepimiz bilmeliyiz ki bu küresel kriz, artık dünyanın
her bir köşesindeki herkesin kaderini etkiliyor. Hep beraber bu krizden
çıkış yollarını bulmak durumundayız."
"İmralı heyetinin dört maddelik bir taslağı olduğu belirtiliyor. Bu yol
haritasında özerklik ve genel af gibi tartışmalı başlıkların da yer
aldığı belirtildi. HDP kanadından gelen bu açıklamalarla ilgili ne
diyeceksiniz?" sorusu üzerine Davutoğlu, daha önce de bu süreçlerin çok
dikkatli yürütülmesi gerektiğini birçok kez vurguladığını söyledi.
Şiddet, şiddet ve nefret dilinden uzak durulmasının birinci öncelik
olduğunu dile getiren Davutoğlu, "İç Güvenlik Reformu"nun özgürlüklerin
korunması için hazırlandığını belirtti.
Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Toplantı ve gösteri yapma hakkı, herkesin hakkıdır ve bu hakkı
sağlamak devletin görevidir. Herkes, barışçıl her türlü gösteriyi
yapabilir. İstediği sayıda kişiyi toplayıp kendi görüşlerini ifade
edebilir. Fakat şiddete başvurduğu andan itibaren bu bir suçtur. Yeni
yasada da toplantı ve gösteri yürüyüşleri teminat altına alınıyor ve
herhangi bir grubun, şehirlerde, meydanlarda şiddet kullanarak diğer
insanların gösteri yapma hakkını ortadan kaldırmasına da imkan vermemek
açısından bazı tedbirler öngörülüyor. Her şeyden önce bu süreçte,
başarısı isteniyorsa ki hepimiz için Çözüm Süreci asli bir süreçtir, dün
TBMM'de de bunu vurguladım, iç barışımız için, geleceğimiz için
önemlidir, burada, herkesin şiddet dilinden uzak durması lazım.
İkincisi de yapılan, yürüyen görüşmelerle ilgili basına çok fazla
yorumda bulunmak doğru bir yöntem değil. Her görüşmeden sonra sürekli
gündemi meşgul edecek yorumlar yapmak yerine, önemli olan neticeye
odaklanmak. Bahsettiğiniz konular, kesinlikle bu görüşmeler esnasında
gündeme gelmemiştir. Ne genel af, ne özerklik gibi
konular...Bunlar gündeme gelmemiştir. Dolayısıyla gündeme gelmemiş
konuları sanki gündemdeymiş gibi ele almak, tartışmak sürece zarar
verir."
İtalyan bir gazeteci, Davutoğlu'na "Türkiye'nin AB'ye üyeliğinden
onlarca yıldan beri bahsediyoruz. O zaman AB lokomotifti, Türkiye de bir
vagon olabilirdi. Şimdi bu iş tersine döndü. Sizce Türkiye'nin AB'ye
üye olması hala Türkiye'nin çıkarına mı?" diye sordu.
Davutoğlu,
"Gerçekten güzel bir soruydu, Türkiye-AB ilişkileri
bağlamında. Özellikle genel sürecin, bu süreçte gözlenen değişim
çerçevesinde" ifadesini kullandıktan sonra şunları söyledi:
"Ancak şunu ifade etmek isterim, şartlar ne kadar değişirse değişsin,
Türkiye'nin AB'ye üyeliği Türkiye için stratejik bir konudur. Türkiye
Avrupa'nın ayrılmaz bir parçasıdır ve AB hedefinde bu anlamda herhangi
bir değişiklik olmamıştır. Doğru, 15 sene öncesine göre AB'den ekonomik
beklentilerimiz fazla yok. Aksine, AB'nin bizden ekonomik beklentileri
olabilir. Küresel krizden sonra Türkiye 6 milyon istihdam yarattı.
Avrupa'da ise neredeyse buna yakın bir istihdam kaybı oldu. Eğer Türkiye
Avrupa'nın içinde olsaydı belki de istihdam nispeten denk hale
gelebilirdi. Ancak her ne surette olursa olsun Türkiye ekonomisi AB
ekonomisinin bir parçasıdır, Gümrük Birliği üzerinden. Dolayısıyla aynı
gemideyiz. Lokomotif-tren ilişkisi yok, ilişkilerimiz eşitler arası
ilişkidir. El ele bütün Avrupalılar olarak geleceği birlikte inşa etme
yolunda yürüdüğümüz bir ilişkidir. Biz geçmişte de böyle bir
lokomotif-vagon çerçevesinde görmüyorduk, bugün de görmüyoruz. Hep
beraber Avrupa'nın içinde bulunduğu bu ekonomik krizden çıkması için
çaba sarf etmeliyiz. Hep beraber Avrupa kıtasında barışı sağlamak ve
Avrupa'nın çevresinde, özellikle Akdeniz'de, Kuzey Afrika'dan, Ortadoğu
üzerinden Ukrayna'ya kadar giden kuşakta, Türkiye ve AB ortak meydan
okumalarla karşı karşıya. Eğer Türkiye AB'nin içinde olmuş olsaydı, bu
konularda çok daha etkin politika takip etmek her iki taraf için de
mümkün olabilirdi. Dolayısıyla Türkiye ile AB ilişkisi herkese kazanç
sağlayacak bir ilişkidir. En önemlisi de bütün dünyaya ciddi bir
kültürel barış ve uyum mesajı verecek bir üyeliktir. O bakımdan siyasal
olarak da Avrupa'nın bir parçasıyız, ekonomik olarak da Avrupa'nın bir
parçasıyız, kültürel olarak da Avrupa'nın bir parçasıyız ve AB
üyeliğimiz bu konuda, ısrarla takip edeceğimiz stratejik bir konudur.
İtalya'ya da teşekkür ediyoruz, 'Grazie' diyoruz. Çünkü her zaman İtalya
bizimle birlikte oldu, bu yolda. Bir gün, Avrupa'nın doğduğu Akdeniz
medeniyetinin iki büyük geleneğinin temsilcileri olarak Avrupa'da
birlikte olacağız, inşallah."
İtalya Başbakanı Matteo Renzi, toplantıda, Davutoğlu
ile son derece verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini belirterek,
G-20 dönem başkanlığı nedeniyle Türkiye'yi tebrik etti. Türkiye'nin
dönem başkanlığı sürecinde yatırımlar ve gelişme konusunda büyük
başarılar elde edeceğine inandığını kaydeden Renzi, "İtalya bu konuda da
Türkiye'nin yanında olmaya devam edecektir" diye konuştu.
Renzi, görüşmede Kıbrıs sorunu, Suriye ve Balkanlar'daki gelişmeleri
ele aldıklarını, Akdeniz ve Balkanların İtalya için çok önemli bölgeler
olduğunu kaydetti. İki ülke arasındaki ticaret hacminin yaklaşık 20
milyar dolar olduğunu ve bin 200 İtalyan şirketinin Türkiye'de iş
yaptığını söyleyen Renzi, İtalya tarafından Türk öğrencilerin eğitimi
için ayrılacak sayının da artırılması için çalışacaklarını ifade etti.
Türkiye'nin AB üyelik sürecine değinen Renzi, şunları söyledi:
"Türkiye'nin AB üyeliği süreci devam etmelidir. Bizler bunun başarıyla
sonuçlanması için destek vermeye, kendimizi sorumlu hissediyoruz. AB'nin
Türkiye'ye kapılarını çok daha kararlı bir şekilde açması için
çalışmaya devam edeceğiz. 13 Ocak'ta AB dönem başkanlığını devrederken
yapacağım son konuşmada da 2015'te yeni fasılların açılması ve AB'nin
Türkiye'yi de içine alacak şekilde genişlemesi için
İtalya'nın kararlılığını teyit edeceğim."
Türkiye'nin Suriyeli
sığınmacılara yaptığı yardımlar için teşekkür eden Renzi, İtalya'da
sığınmacıların en yoğun olduğu yıllarda bu sayının 150 bin seviyelerinde
olduğunu, Türkiye'nin ise 2 milyona yakın sığınmacıya bakarak çok
önemli bir iş yaptığını kaydetti. Renzi bu noktada uluslararası toplumun
Türkiye'ye daha fazla destek vermesi gerektiğini vurguladı.
İtalya'da bazı sendikaların greve gitme kararını değerlendiren Renzi, şunları kaydetti:
"Bunlara saygıyla yaklaşmamız gerekir. son zamanlarda sendika başkanı
ve altyapı bakanı arasında bir atışma oldu. Bunun en kısa zamanda
çözülmesini diliyorum. Benim grev yapanlarla aynı fikirde olmamam, buna
saygı göstermemem anlamına gelmez. Grevin barış içinde geçeceğine
eminim. Biz, grev yapan sendikalar için de ülkeyi olumlu yönde
değiştireceğiz. Bu gibi atışmaların önümüzdeki saatlerde çözüme
kavuşmasını ve her şeyin en iyi şekilde sonuçlanmasını umuyorum.
Grevcilere de başarılar diliyorum."
İtalya'nın önemli bir
reform sürecine girdiğini bildiren Renzi, amaçlarının ülke içinde sağlam
bir çözüme kavuşmak olduğunu belirtti.