Tiyatro için yeni bir dünya kuruyorlar
19 Ekim 2014 ANKARA
Sanat
sezonu boyunca Türkiye'nin farklı sahnelerinde onlarca eseri
tiyatroseverlerle buluşturan Devlet Tiyatroları eserlerin kostümlerini
ve aksesuarlarını kendi ekibiyle üretiyor.
Sanat sezonu boyunca Türkiye'nin farklı sahnelerinde onlarca eseri
tiyatroseverlerle buluşturan Devlet Tiyatroları (DT), eserlerin tüm
kostümlerini ve aksesuarlarını kendi ekibiyle üretiyor.
Macunköy'deki atölyelerde her temsil öncesi harıl harıl çalışan terziden
ayakkabı ustasına, kuaförden şapka tasarımcısına tüm teknik personel,
hem hayal güçlerini hem de deneyimlerini sahneye yansıtıyor.
Atölyelerden sorumlu Sanat Teknik Müdürü Hakan Dündar, yeni oyunların
dekor ve aksesuarlarını yetiştirme telaşındaki atölyeler ve atölye
çalışanlarıyla ilgili bilgi verdi.
Dündar, tesiste marangoz,
boya, terzi, demir, kundura, heykel ve mask atölyeleri ve idari
birimler gibi toplamda 25 bölümün yer aldığını ve bu atölyelerde çalışan
287 kişinin tüm yıl aynı hızda "ter dökmeye" devam ettiğini söyledi.
Oyunlar için gerekli tüm aksesuar ve dekorların "işinin ehli
ellerde" şekillendiğini kaydeden Dündar, üretimlerin sadece İstanbul ve
İzmir dışında DT sahnesinin olduğu tüm şehirleri kapsadığını anlattı.
Dündar, bir sanat sezonunda yaklaşık 80-100 yeni prodüksiyon sunan DT için eylül ayı başından itibaren atölyelerde 20 eser için dekor ve kostüm üretimi yaptıklarını belirtti.
Hakan Dündar, gün başına bir oyun bile düşmediğine dikkati çekerek, bu
çalışma temposunu yurt dışındaki tiyatrolarda anlatıp, yapılan dekorları
gösterdiğinde kimsenin inanamadığını ifade etti.
Bugüne kadar hiçbir ürünü dışarıda yaptırmadıklarının altını çizen Dündar, şöyle konuştu:
"Dekorların bütün imalatları hepsi kendi atölyelerimizde yapıldı.
Türkiye'deki en büyük atölyeler burada. Avrupa'da da tek bir kuruluşa
ait böyle bir atölye görmedim. Oradakiler parça parçalar. Bizim
atölyelerimiz ise bir kampüs içinde toplu şekilde bulunuyor. Burası aynı
zamanda bir eğitim alanı. Bir marangoz ya da terzi gelir gelmez bize
adapte olamıyor. Tiyatro
bakışı farklı, tiyatroya dikilecek ceket, yapılacak mobilya farklı. Gün
geliyor 16. yüzyıldan bir kıyafet dikiyorsunuz. Bir ressam en fazla
bire iki metrelik bir tablo üzerinde çalışır ama burada gün geliyor 15
mekrekarelik bir fon bezi üzerinde çalışıyor ustalarımız. O yüzden bir
zanaatkarın 'ben bu işi yaparım' diyebilmesi için atölyede uzun yıllar
geçirip, sisteminin içinden yetişmesi gerekli. Ayrıca hem malzeme hem
estetiği kendi içinde özümsemesi lazım."
Hayal güçlerini sahneye yansıtıyorlar
Atölyelerdeki ustaların bilgilerinin yanı sıra hayal güçlerini ve
tecrübelerini daha genç çalışanlara aktararak usta çırak ilişkisini de
sürdürdüklerini dile getiren Dündar, şunları söyledi:
"Burada
çalışan arkadaşlarımız seyirciyle buluşan sanat eserlerinin ortaya
çıkmasında önemli bir rol oynuyor. Onlar gibi ustalar piyasada çok
kalmadı. Aralarında heykeltıraşlar, terziler, kuaförler, kunduracılar,
ressamlar var. Ekip, sanatçı ve yönetmenlerle el ele vererek seyirciyle
buluşacak eser için en iyiyi ve en güzeli hazırlamaya çabalıyor. Her
atölyenin kendi içinde bir disiplini ve çalışma şekli var. Piyasadan
alınan gerçek saçın tek bir telini ziyan etmeden kaş, kirpik, bıyık,
saç, sakalları da dahil oyundaki tüm araç gereç ve aksesuarları kendimiz
yapıyoruz."
Depoda, yeniden sahneye çıkacakları günü bekliyorlar
DT'nin kapalı gişe oynayan eserlerinde kullanılan kıyafet ile
aksesuarların bakımının yapıldığı ve korunduğu büyük bir deponun da
tesis içinde yer aldığına dikkat çeken Dündar, burada binlerce eşyayı
muhafaza ettiklerini anlattı.
Bölgelerin, oyunlar bittikten
sonra, sandıklar içinde tüm aksesuar ve kıyafetleri kendilerine
gönderdiğini kaydeden Dündar, şunları söyledi:
"Kaftanlar ve
diğer kıymetli kıyafetler özel ilaçlarla, solüsyonlarla korunuyor. Biz
de kullanılabilecek durumda olanları depoda saklıyoruz. Zaman zaman da
okullar, özel veya amatör tiyatrolar ve üniversitelerden destek talebi
geliyor. Bu talepleri de elimizden geldiğince karşılamaya çalışıyoruz.
Hiçbir kostümü ve eşyayı ziyan etmiyoruz. Yönetmenler her eseri
çalışırken önce buraya gelip işlerine yarayabilecek eşyalara bakar,
kullanabileceklerini alırlar. Böylece hiçbir eşya ziyan olmaz."
"Canla başla çalışıyoruz"
Perukacı Canip Yücel de her oyunda birkaç peruka olmak üzere bir
sezonda 300 civarında peruka hazırladıklarını bildirdi. Bir
perukanın profesyonel elde üç günden önce tamamlanmayacağını
söyleyen Yücel, atölyede iplikten naylona, keçi tüyünden, yüne hem
sentetik hem doğal saçtan her türlü malzemenin kullanıldığını belirtti.
"Bizde hiçbir peruka ziyan olmaz, bozduğumuz perukaları sakalda bıyıkta
kullanıyoruz" diyen Yücel, 24 kişinin görev aldığı atölyede herkesin bu
işi canla başla yürüttüğünü ifade etti.
Kunduracı Hasan Eren de sezon başından beri erkek ve kadın için yaklaşık 600 çift ayakkabı ürettiklerini anlattı. İstanbul DT hariç bütün bölgelere ayakkabı hazırladıklarını bildiren Eren, bir ayakkabının iki saatte üretildiği bilgisini de verdi.